Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...
Abanın kadri yağmurda bilinir: 1) Aba giyen insan yağmurda ıslanmaz. Bu yüzden
Aba vakti, yaba, yaba vakti aba
Abdala “Kar yağıyor.” demişler, “Titremeye hazırım.” demiş: Bazı sıkıntılara alışmış
Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz: İnsan fırsat buldukça sevdiği
Abdalın dostluğu, köy görünceye kadardır: Çıkarma düşkün insanın dostluğu
Abdalın karnı doyunca, gözü pabucundadır: Çıkarcı insanın dostluğu ve arkadaşlığı
Acar tazı çullu da belli olur, çulsuz da: Bir insanın değeri, kılık kıyafetinden değil
Acele ile menzil alınmaz: Çok çabuk davranmakla sonuca ulaşılmaz
Acele işe şeytan karışır: Bir iş çok çabuk yapılmaya kalkışıldığında
Acele yürüyen yolda kalır: Acele yürüyen, çabuk yorulup yolda kalır
Acemi katır, kapı önünde yük indirir: Bir işi, ustasına yaptırmayıp
Acıkan doymam, susayan kanmam sanır: Uzun süre herhangi bir şeyin yokluğunu çeken
Acıkan ne yemez, acıyan ne demez: Acıkan insan ne bulsa yer
Acıklı başta akıl olmaz: Acılı insanın acısından dolayı aklı başında
Acıkmış kudurmuştan beterdir: Çok acıkmış bir kimse, kudurmuş bir hayvandan
Acından kimse ölmemiş
Acı patlıcanı kırağı çalmaz: 1) Kırağı sebzeleri dondurup bozar.
Acıyan çok ama ekmek veren yok: Yoksulların durumuna yalnızca
Acıyan uyumuş, acıkan uyumamış: İnsan her türlü acıya katlanabilir
Aça kuru ekmek helva gibi gelir: Aç insan ne bulsa yer
Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez: Aç insan, önce karnını doyurmayı düşünür
Aç at yol almaz, aç it av almaz: Aç insan iş yapamaz.
Aç domuz darıdan çıkmaz: Aç olan kişi, önce karnını doyurmayı düşünür.
Aç doymam, tok acıkmam sanır: Çok acıkan insan, önüne ne kadar yiyecek konursa konsun doymayacağını, sanır.
Aç elini kara sokar: Aç bir kimse, kamını doyurmak
Aç gezmekten tok ölmek yeğdir: Canlılar için ölüm kaçınılmaz bir sondur.
Aç gözünü, açarlar gözünü: Bir toplumu oluşturan bireylerin hepsinin huyu ve ahlakı aynı değildir. Arlı-arsız, hırlı-hırsız, kolay yoldan para kazanmak isteyen
Aç it fırın deler: Aç kalan canlı, kamını doyurmaktan başka bir şey düşünmez.
Açık kaba it değer: 1) Açık kaptaki yiyeceği kedi, köpek gibi hayvanlar yiyebilir.
Açık yaraya tuz ekilmez: Acılı bir insanın yanında, ona acısını
Açılan solar, ağlayan güler: Doğadaki her şey değişir. Güzellik, yaşlılıkta kaybolur.
Açın gözü ekmek teknesinde olur: İnsan, neyi çok istiyorsa hep onu düşünür
Açın karnı doyar, gözü doymaz. 1) Uzun zamandan beri aç kalmış bir insanın karnı
Açın karnında ekmek durmaz: Yoksul, kazandığını harcamak
Açın uykusu gelmez: 1) Aç insan zor uyur. 2) Temel ve sosyal ihtiyaçlarını
Aç karın katık istemez. 1) Aç insan bulduğunu yer, daha lezzetlisini
Aç kurt aslana saldırır: 1) Kurt, çok aç kalırsa ölümü göze alıp
Açma sırrını dostuna, o da söyler dostuna: Sırrımızı verdiğimiz insan, bunu bir vesile ile arkadaşlarından birine
Aç ne yemez, tok ne demez: 1) Aç insan ne bulursa yer, tok insan ise her yiyeceği
Aç ölmez, gözü kararır; susuz ölmez benzi sararır: Yoksulluk insanı öldürmez
Aç tavuk kendini buğday ambarında sanır
Aç, tokun yüzüne bakmakla doymaz: Bir şeyi elde etmek için o işi
Ada bana, adayım sana: Saygı gösteren, saygı görür; iyilik yapan
Adadığı çok verdiği yok: Bazı insanlar, “yaparım-ederim”
Adam adama gerek olmasa her biri bir dağ başında olurdu: İnsanlar toplu hâlde yaşarlar.
Adam adama gerek olur: İnsanlar toplu olarak yaşarlar.
Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil: Her canlı sonludur, bir gün gelir ölür.
Adam adamdan korkmaz: Karşımızdaki kimsenin susması, bizden korktuğu
Adam adamı bir kere sınar: 1) Bir insanın nasıl bir insan olduğu ilk sınamada anlaşılır.
Adam adam, pehlivan başka adam: Hep yararlı işlerle uğraşan, hiçbir ortamda dürüstlüğünü
Adam ahbabından bellidir: Bir kimsenin nasıl biri olduğu, kimlerle
Adamın adı çıkacağına canı çıksın: Davranışlarımıza dikkat etmeliyiz.
Adamın iyisi, iş başında belli olur: Bir insanın iyi mi, kötü mü; başarılı mı
Adam olana bir söz yeter: İyi ve anlayışlı bir insana fazla
Adam yanıla yanıla, pehlivan yenile yenile: 1) Bir güreşçi, güreşe güreşe ustalaşır ve yenmeyi öğrenir. İnsanlar da bazı şeyleri
Ağaca balta vurmuşlar, “sapı bedenimden” demiş: Kötülük, kimden gelirse gelsin insanı
Ağacı kurt, insanı dert yer: Kurt, ağacı nasıl içinden yiyerek çürütürse, dert de
Ağaç ağaç içinde büyür: İyi insan, iyi insanların bulunduğu bir çevrede yetişir.
Ağaç, meyvesi olunca başını aşağı salar: Olgunlaşan bir insan başkalarına tepeden
Ağaç ne kadar uzasa göğe eremez: Her şeyin ve her işin ulaşabileceği bir son nokta vardır.
Ağaçtan maşa olmaz: Ağaçtan ateş maşası olmaz, olsa da onunla ateş tutulmaz.
Ağaç yaprağıyla güzeldir: 1) Yapraksız bir ağaç nasıl güzel görünmezse
Ağaç yaşken eğilir: Büyük yaştaki insanı eğitmek zor
Ağanın alnı terlemezse ırgatın burnu kanamaz: İşveren (ağa) eğer işini iyi takip
Ağanın gözü ata tımardır: Patronun takibi ve ilgisi, işçileri iyi ve
Ağaran baş, ağlayan göz gizlenmez: Yaşlılık da üzüntü de ne yaparsak yapalım
Ağır git ki yol alasın: Acele eden değil, bilgi ile hareket eden
Ağır kazan geç kaynar: 1) Soğukkanlı insan çabucak öfkelenmez.
Ağır otur ki bey desinler: Bir mecliste bulunan insan dinlemeyi bilmeli
Ağır taş yerinden oynamaz: Ağırbaşlı insan, başkalarının sözü
Ağır yongayı yel kaldırmaz: Ağırbaşlı ve aklı başında olan bir kişiyi
Ağız büzülür, göz süzülür, ille burun, ille burun: 1) Bazı kusurları düzeltmek kolaydır.
Ağlamakla yar ele girmez: İnsanın elde etmek istediği şey
Ağlamayan çocuğa meme vermezler: Hakkını istemeyene kolayca hakkını vermezler
Ağlarsa anam ağlar, gayrisi yalan ağlar: Bir insana anasından daha yakın bir varlık yoktur.
Ağlatan gülmez: Başkalarına acı verennin, yaptığı yanma kalmaz
Ağrısız baş mezarda gerek: İşi, mevkisi ve yaşı ne olursa olsun
Ağustosta beyni kaynayanın zemheride kazanı kaynar: Sıcak soğuk demeyip
Ağustosta gölge kovan, zemheride karın ovar: Yazın sıcak diye çalışmayıp gölgede
Ağzın karnından büyük olmasın: Gücümüzü ve boyumuzu aşan işleri
Ahali isterse padişahı tahttan indirir: Halk ister ve örgütlenirse mevcut
Ak akçe kara gün içindir: Sağlıklı ve iyi günlerde kazandıklarımızın
Akan çay her zaman kütük getirmez: Çalışmadan para kazanmak ender rastlanır
Akarsu çukurunu kendi kazar: Akarsu akacağı yolu nasıl kendisi kazarsa
Akıl akıldan üstündür: Bir insanın her şeyi bilmesi, her konuda doğru
Akıl kişiye sermayedir: Bir iş yapabilmek için belli bir para (sermaye) gerekir.
Akıllı söylemeden düşünür, akılsız düşünmeden söyler: Akılsız kişi, sonunun nereye varacağını
Akıl para ile satılmaz: Akıl, parayla pulla satılan bir şey değildir.
Akılsız başın cezasını ayaklar çeker: 1) Düşünüp taşınmadan yapılan her işte hata yapma
Akıl yaşta değil başta baştadır: Aklın yaşla ilgisi yoktur, kafa ile ilgilidir.
Aklına geleni işleme, her ağacı taşlama: Düşünüp taşınmadan, aklımıza gelen her şeyi yapmaya kalkmak doğru değildir.
Alacakla borç ödenmez: Alacaklı olmak, başka birine olan borcumuzu ortadan
Ala keçi, her vakit püsküllü oğlak doğurmaz: Kendisi değerli olan bir şeyden
Alçak uçan yüce konar, yüce uçan alçak konar: Ekonomik, toplumsal ve kültürel bakımdan iyi
Alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır: Olanaklarımızın üstünde veya altındaki bir yaşam tarzı, insanı pek çok sıkıntıya sokar.
Alçak yerde tepecik kendini dağ sanır: Cahillerin çoğunlukta olduğu yerde
Alet işler, el övünür: Bazı işler, gerekli aletler olmadan yapılamaz.
Al gömlek gizlenmez: Olağan veya yasa dışı olarak yapılan
Al malın iyisini çekme kaygısını: Ucuz diye, kalitesinden emin olmadığımız bir mal alırsak
Alim unutmuş, kalem unutmamış: Her şeyi aklımızda tutamayız.
Allah bile kulunun karasını yüzüne vurmamış: Hatasız kul olmaz, herkes hata yapar. Bir kimsenin yanlışını toplum içinde yüzüne vurmamak gerekir.
Allah bir kapıyı kaparsa bir kapıyı açar: Yapılan her iş başarı ile sonuçlanmaz. Bu durumdan
Allah dağına göre kar verir: Allah herkese dayanabileceği
Allah herkesin gönlüne göre verir: Allah, gönlü zengin olup başkasının
Allah sabırlı kullarını sever: Acı, yoksulluk, haksızlık gibi üzücü durumlar
Allah kardeşi kardeş yaratmış, kesesini ayrı yaratmış: Günümüz koşullarında geçinmek
Allah’tan umut kesilmez: Her yokuşun bir inişi olduğu gibi, her derdin
Alma mazlumun ahım, çıkar aheste aheste: Mazlumun ahım alan kişi
Altın eşik, gümüş eşiğe muhtaç olur: Durumumuzun parlaklığına aldanıp kimseyi
Altının kıymeti azlığındandır: Çok bulunan ve kolay elde edilen şeyin değeri az
Altının kıymetini sarraf bilir: Herhangi bir şeyin kıymetini
Altın kepeğe muhtaç: Altın değerli bir madendir ama parlatılmak için kepekle ovulur
Altın leğenin kan kusana ne faydası var: Ölmek üzere olan bir insana
Altın pas tutmaz: Altın nasıl pas tutmazsa, değerli insan da yalan
Altın yerde paslanmaz, taş yağmurdan ıslanmaz: Değerli şey ve kişi olumsuz
Altın yere düşmekle pul olmaz: Değerli insan, her türlü ortamda
Aman diyene kılıç kalkmaz: Yaptığı yanlışı fark edip pişmanlık
Amca baba yarısı: Amcanın yeğenini oğlu gibi sevmesi ve ilgilenmesi
Amcam, dayım, herkesten aldım payım: Yakınlarından beklediği ilgi ve yardımı göremeyen
Ana gibi yâr olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz: Bir insanın kendisine annesinden daha yakın olan hiç kimse yoktur.
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az: Anlayışlı insan, bir sözü hemen anlar
Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur: Olumsuz sonuçlanan işlerden sonra
Arabanın ön tekerleği nereden geçerse art tekerleği de oradan geçer: Çocuk birçok şeyi, büyüklerini izleyerek
Arayan Mevla’sını da bulur, belasını da: İyilik isteyen ve bunun için uğraşan
Ar dünyası değil kâr dünyası: Gelişen teknoloji, yeni yeni buluşlarla yaşamı kolaylaştırmakta ama aynı zamanda ihtiyaçlarımızı da çoğaltmaktadır.
Arı, bal alacak çiçeği bilir: 1) Açıkgöz insan, nereden neyi nasıl alacağını iyi bilir.
Arı, bey olan kovana üşer: Bir topluluğu oluşturan bireylerin
Arı, kızdıranı sokar: İnsan, kendisine zarar veren
Arife tarif gerekmez: Arif olan insana, bir şeyi uzun uzun
Arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim: Bir insan, huyu suyu kendisine benzeyen
Armut dibine düşer: 1) Bir insan, çok yakınında bulunan kimselerden
Arpacıya borç eden ahırını tez satar: Herkesten ve her iş için borç almak doğru değildir.
Arpa eken buğday biçmez: iyilik yapan iyilik, kötülük yapan kötülük bulur.
Arpa samanıyla, kömür dumanıyla
Arpa unundan kadayıf olmaz: Bir işte kullanılacak malzemenin
Arpa verilmeyen at, kamçı zoruyla yürümez: Gerekli olanaklar sağlanmadan ve emeğinin
Arpayı buğdayı taşlı yerden, kızı kardeşli yerden: Arpa ve buğday taşlı tarlada daha iyi yetişir. Kardeşi olan kız, kardeşsiz kıza
Aslan kocayınca sıçan deliği gözetir: İnsan genç ve güçlüyken, kolayca yapabildiği bazı şeyleri
Aslanla gezen taşa, kurtla gezen leşe konar: Erdemli insanla arkadaşlık eden kişi, bunun yararını görür ve başı derde girmez.
Aslan yatağından belli olur: Bir insanın nasıl biri olduğu
Aşık her zaman bey oturmaz: İşimiz her zaman iyi gitmeyebilir.
Aşk olmayınca meşk olmaz: Öğrenmek için büyük bir istek duymayan
Aş taşınca kepçeye paha olmaz: Değersiz bulduğumuz bir aracın aslında
Aş tuz ile tuz oran ile: Tuzsuz yemeğin lezzeti olmaz. Çok tuzlu yemek de yenmez.
Aşure yemeye giden kaşığını yanında taşır: Herhangi bir iş veya durumdan yararlanmak
Ata arpa, yiğide pilav: Her hayvanın beslendiği yiyecek farklıdır. Yararlandığımız hayvanı buna göre beslersek sağlıklı olur ve daha çok işe yarar.
Ata binen nalını, mıhını arar: İnsan, alacağı bir şeyin, önce eksiği gediği
At adımına göre değil, adamına göre yürür: Ata iyi binmek için cesur ve yetenekli olmak gerekir. Bunun gibi, bir işin de doğal
Ata dostu oğula mirastır: Bir insanın çocuğuna bırakabileceği en iyi miras
Ata eyer gerek, eyere er gerek: Bir işte başarıya ulaşmak için yeterince araç gereç
Ata malı mal olmaz, kendin kazanmak gerek: Atadan kalan miras kısa sürede biter gider
At binenin, kılıç kuşananın: Ata binmeyi bilmeyen bir insanın atı olmasının; kılıç kullanmayı bilmeyen bir insanın kılıcı olmasının; kendisine
At bulunur meydan bulunmaz, meydan bulunur at bulunmaz: Bir işin olmayacağı varsa olmaz. Şöyle ki: Gerekli malzeme bulunur ama koşullar uygun değildir
At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır: Ölen bir atı, sahibinden başka kimse pek hatırlamaz
Ateş düştüğü yeri yakar: Acı bir olay herkesi üzer ama acıyı yaşayanı
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz: Ateş olmayan yerden duman çıkmayacağı gibi
Atılan ok geri dönmez: 1) Bir işe başladıktan sonra geri dönmek zordur.
Atını tepmez, itim kapmaz deme: At, canı yanınca, canını yakan sahibi de olsa, onu tekmeler. İt, canı yanınca, canını yakanı ısırır. Bunun gibi, canı çok yanan
Atma bakan ardına bakmaz: Atma iyi bakan kişi,
Atın dorusu, yiğidin delisi: Atın dorusu, yiğidin de bir olay karşısında
Atın ürkeği, yiğidin korkağı: Ürkek at, tehlikeyi koklaya koklaya yol alır.
Atın varken yol tanı, ağan varken el tanı: Elde olanak varken gezmek, görmek
At kaçmaz, et kaçar: İyi bakılan ve beslenen
Atlar tepişir, arada eşekler ezilir: Güçlü kişiler, birebirleriyle dalaştıklarında
Atlı kaçar, kaçar; yaya arkasına ne düşer: Bazı işleri başarabilmek büyük güç ister
Atlıya saat olmaz: Atlı bir kimse, yayaya göre daha iyi ve
Atlıyla yayanın yoldaşlığı olmaz: Aralarında pek çok bakımdan
At sahibine göre kişner
Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz: İstedikten sonra her türlü kuş avlanabilir.
Ava giden avlanır: Kendi çıkarını düşünerek, başkalarını kullanmak
Avcı ne kadar al bilse, ayı o kadar yol bilir: Rakibi küçümsememek gerekir.
Ayağın sıcak tut, başını serin; gönlünü ferah tut, düşünme derin
Ayağını yorganına göre uzat: Harcamalarımızı, kazancımıza
Ayda gel bir dostuna; kalksın ayak üstüne; günde bir gel dostuna, yatsın sırtı üstüne: Dostluğumuzun zedelenmesini istemiyorsak, ziyaret ve isteklerimizle onu bunaltmamalıyız.
Ay ışığında ceviz silkilmez: İş, koşullar uygun olduğu zaman yapılmalıdır.
Ay var yılı besler, yıl var ayı beslemez: Ücret ya da maaş karşılığı çalışmayan serbest meslek
Az ateş çok odunu yakar: Bir kaşık yoğurt, atıldığı tenceredeki sütü yoğurda dönüştürür.
Az eli aşta gör, çok eli işte gör: Yemek yapmak için fazla kişi gerekmez.
Az olsun, öz olsun: Bir şeyin çok olması değil, işe yaraması önemlidir.
Az söyle, çok dinle: Çok konuşmak hem hata yapmaya neden olur
Az tamah çok ziyan verir: Elindekiyle yetinmeyip daha fazlasına sahip
Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır: Babanın davranışları ile kazandığı kötü şöhret, çocuklarını da etkiler. Çünkü insanlar, çocuğun babaya çekeceğini
Baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana
Babanın sanatı oğula mirastır: Çocuk, babasının yaptığı işe
Baba oğluna bir bağ bağışlamış, oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş
Baca eğri de olsa duman doğru çıkar: Dürüst bir kişi, en olumsuz
Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun: Bilişten verim almak için çok
Bağ demiş ki; “bak bana, bakayım sana.”: Bakılan bağ, bol üzüm verir.
Bağın taşlısı, kadının saçlısı: Bağın taşlısı iyidir.
Baht olmayınca başta, ne kuruda biter ne yaşta
Bahtsızın bağına ya taş yağar ya dolu
Bakan göze yasak olmaz
Bakarsan bağ olur bakmazsan dağ olur: Dağın yamacı işlenerek bağ hâline getirilebilir.
Bakmakla usta olunsa kediler kasap olurdu: bir iş yalnızca bakarak öğrenilmez.
Baktın ki kar havası, eve gel kör olası
Bal bal demekle ağız tatlanmaz: Uğrunda bir çaba göstermedikçe
Bal ile kaymak yenir ama her keseye göre değil: Herkes daha iyi yaşamak ister.
Bal olan yerde sinek de olur: Zengin kimsenin çevresinde
Bal tutan parmağını yalar: Bazı insanlar, başkaları
Balcının bal tası var, oduncunun baltası: Her işin kendine
Balçığı duvara vur, tutarsa da hoş, tutmazsa da hoş: Getirisi çok olmayan
Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir
Balık baştan kokar: Yöneticinin kötü örnek olduğu yerde
Balın olsun, sinek Bağdat’tan gelir: Malı mülkü çok olan varlıklı kişinin yanına
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın: Zalimin zulmüne, “Nasıl olsa bana dokunmuyor”,
Baskın basanındır
Bana benden olur her ne olursa, başım rahat olur dilim durursa
Baş ağır gerek, kulak sağır: İnsan nerede ve nasıl konuşacağım bilmeli
Başa gelen çekilir: İnsanın başına öyle işler gelebilir ki
Baş dille tartılır
Başın başı, başın da başı vardır: Orduda da toplum yönetiminde de makam sırası vardır.
Başın sağlığı, dünya varlığı: Dünyada sağlıktan daha büyük zenginlik yoktur.
Baş kes, yaş ağaç kesme: Rastgele ağaç kesmek, doğal dengeyi bozar ve çevreye zarar verir.
Baş nereye giderse, ayak da oraya gider: Yöneticiler nasıl bir yol izlerse
Baş sağ olursa börk çok bulunur
Baş yarılır börk içinde, kol kırdır kürk içinde
Baş yastığı baş derdini bilmez
Bedava sirke baldan tatlıdır
Bekarın parasını it yer, yakasını bit: Bekâr insan, parasım dışarıda harcar. Kötü kişiler de bu
Bekarlık rezilliktir
Bekarlık sultanlıktır
Beleş atın dişine bakılmaz
Besle kargayı, oysun gözünü: Bazı insanlar, kendilerine yapılan iyiliklerin
Beş kuruşun varsa beş yere düğümle: Paramızı kuruşunu bile ziyan etmeden
Beş parmak bir olmaz
Beterin beteri var
Bey ardından çomak çalan çok olur: Güçlü kimselerin karşısında suspus
Beylik vermekle yiğitlik vurmakla: Bey dediğin kimsesiz ve yoksullara yardım eder. Vermekten çekinmez ve çevresine yararlı olur.
Bez alırsan Musul’dan, kız alırsan asilden
Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp: Bir insanın her şeyi bilmesi
Bin bilsen de bir bilene danış: Bir insan çok bilgili de olsa, yine de bilmediği şeyler vardır.
Bilinmedik aş ya karın ağrıtır ya baş: Daha önce hiç yemediğimiz ve
Bin dost az, bir düşman çok: İnsanın çok dostu olması güzel bir
Bin işçi, bir başçı: Ekip olarak yapılan işler, iş bölümü iyi olursa
Bin nasihatten, bir musibet yeğdir: Bazı insanlar, özellikle gençler, öğütle yola gelmezler. Bazı şeyleri (neyin yapılıp yapılmaması gerektiğini)
Bin ölçüp bir biçmeli: Ölçü alınıp ve bu ölçüye göre çizim yapılmadan elbise biçilmez
Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır
Bir adamın adı çıkacağına canı çıksın: “Adı çıkmış dokuza inmez sekize”,
Bir ağaçta gül de biter diken de: Aynı soydan gelen insanlar
Bir avuç altının olacağına, bir avuç toprağın olsun
Bir baş soğan bir kazanı kokutur
Bir çöplükte iki horoz ötmez: Yönetilmesi gereken bir yerde (daire-kurum-toplum)
Bir deli kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış: Bazı insanların yaptığı yanlışı ya da
Bir dirhem et, bin ayıp örter: Çok zayıf olan insanın bazı çirkinlikleri ortaya çıkar
Bir elinin verdiğini öbür elin görmesin: Yardım yapılacaksa, bunu gizli yapmak gerekir.
Bir elin nesi var iki elin sesi var: Bazı işler, el birliği ile daha kolay yapılır.
Bir günlük beylik, beyliktir: Bazı şeyleri hiç yaşamamak yanlıştır.
Bir inat, bir murat: İnat ve sebat ederek çok çalışan
Biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar: Bir toplumda gelir dağılımı adaletsizse, yani toplumun
Bir korkak bir orduyu bozar: Korkak bir askerin paniği, diğer askerleri de etkiler.
Bir koyundan iki post çıkmaz: Bir insandan yapabileceğinin üstünde iş istemek
Bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır: Kötü insanların varlığı ve eylemleri,
Bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde ele geçersin çekirge
Bir sürçen atın başı kesilmez: Bir defa tökezledi (sürçtü) diye, yıllardır
Bol bol yiyen bel bel bakar: Geleceği düşünmeden, gününü gün
Borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmek: Borçlu insan, alacaklıyla karşılaştığında utanır ve sıkılır.
Borç iyi güne kalmaz: Borcumuzu ödemek için iyi günümüzü
Borçlunun dili kısa gerek: Borçlu bir insan, alacaklısının
Borçtan korkan kapısını geniş açmaz: Borçtan korkan buna göre davranmalı
Boş çuval ayakta durmaz: 1) Bilgisi ve görgüsü yetersiz kişi, görevlendirildiği işi
Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir: Uzun süre işsiz dolaşmak, insanı tembelleştirir.
Boş ite menzil olmaz
Boynuz kulaktan sonra çıkar ama kulağı geçer: Akıllı ve yetenekli insan, yeni girdiği bir işte bile çok başarılı olur.
Boyuma göre boy buldum, huyuma göre huy bulamadım
Böyle başa böyle tıraş
Böyle gelmiş böyle gider: Yaşlı kimseler, düzendeki aksaklıkların eskiden beri devam ettiğini
Bugün bana ise, yarın sana: Bugün bana yapılan insanlık dışı davranışla yarın sen
Bugünkü işini yarına bırakma: Yapılması gereken bir iş, o gün yapılmadığında
Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir: Yarın neler olacağını kimseler bilemez.
Buğday ekmeğin yoksa buğday dilin de mi yok: Olanaklarımız el vermiyorsa, konuklarımızı ağırlamak için mutlaka mükemmel
Buğdayım var deme ambara girmeyince, oğlum var deme yoksulluğa düşmeyince
Buldum bilemedim, bildim bulamadım
Buz üstüne yazı yazılmaz: Lüzumsuz ya da önemsiz işler yapmak, buz üstüne yazı
Bülbülü altın kafese koymuşlar, “ah vatanım”, demiş: Hiçbir insan, doğup büyüdüğü yeri kolay kolay unutamaz.
Cahil adam meyve vermeyen ağaca benzer: Her türlü ağaç yararlıdır. Ama meyveli ağaç, meyvesiz ağaçtan daha yararlıdır. Cahil bir kimsenin de yapabileceği işler vardır
Cahile laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur
Cahilin dostluğundan âlimin düşmanlığı yeğdir: Cahil insan, çoğu zaman ve çoğu yerde nasıl davranması gerektiğini bilmez, olmadık yer ve zamanda bizi
Cambaz ipte, balık dipte gerek
Cami ne kadar büyük olsa, imam gene bildiğini okur: İmamın ne söyleyeceği, caminin büyüklüğüne göre değişmez.
Can boğazdan gelir: Yiyeceklerin kalori değerleri ve yararlılıkları birbirinden farklıdır.
Can bostanda bitmez: Sağlığın değeri hastalanınca anlaşılır.
Can canın yoldaşıdır: İnsan toplumsal bir varlıktır, tek başına yaşayamaz
Can çıkmayınca huy çıkmaz
Canı acıyan eşek attan yörük olur: 1) Herhangi bir konuda cam yanan insan, bundan ders alır. Bir dahaki sefer dikkatli davranır ve başarılı olur.
Cefayı çekmeyen sefanın kadrini bilmez: Yeteri kadar çile çekmemiş insan
Cins cinse çeker: Halk arasında oğlan dayıya, kız halaya benzer diye bir kam vardır
Cins horoz yumurtada öter: Yetenekli olacak kişi, bu durumunu bebekliğinde
Cins kedi ölüsünü göstermez
Cömert der maldan ederler, yiğit der candan ederler: Dalkavuklar, insanı yalancılıktan överek parasını yer ve maldan ederler.
Cömertle herkesin harcı birdir: Cömert insan, gerektiği yerde para harcamaktan kaçınmaz. Parasına acımaz. İyi yer, iyi giyer.
Çağrılan yere erinme çağrılmayan yerde görünme: İnsanın, davet edildiği yere çok önemli bir işi yoksa
Çağrılmayan yere çörekçi ile börekçi gider: Çağrılmayan yere gidilmez.
Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez
Çalışmak, ibadetin yarısıdır: İbadet, Allah’ın buyruklarını yerine getirmektir.
Çalışan kazanır
Çalma elin kapısını, çalarlar kapını
Çam ağacından ağıl olmaz, el çocuğundan oğul olmaz
Çanağa ne doğrarsan kaşığında o çıkar: Ne ekilirse o biçilir. İyilik eden iyilik, kötülük eden kötülük bulur.
Çanakta balın olsun, Yemen’den arı gelir: Kaliteli mal satan esnafa
Çarşı iti ev beklemez: Başı boş yaşamaya alışmış kişi, disiplinli
Çatal kazık yere batmaz
Çerçi kızı boncuğa aşıktır: Çocuk, annesi ya da babasının yaptığı
Çıkmadık candan umut kesilmez: 1) Ölmedikçe hastanın iyileşeceğine inanılır.
Çıngıraklı deve kaybolmaz
Çiftçinin ambarı sabanın ucundadır
Çiğnemeden yutulmaz
Çingeneye beylik vermişler, önce babasını asmış
Çirkefe taş atma üstüne sıçrar
Çivi çıkar ama izi kalır
Çivi çiviyi söker: Soğuk algınlığını gidermek için soğuk su ile duş yapanlar vardır.
Çoban armağanı çam sakızı
Çobanın gönlü olursa tekeden yağ çıkarır
Çobansız koyunu kurt kapar: 1) Korumasız kimse, başkaları tarafından daha kolay ezilir. 2) Danışacağı,
Çocuğa iş buyuran, ardınca kendi gider: Yapılması güç işleri çocuğa vermek, boşuna
Çocuğun yediği helâl giydiği haram: Çocuğun sağlıklı büyümesi ve gelişmesi, iyi beslenmesi ile mümkündür. Bu yüzden çocuğun yediği helal kabul edilir
Çocuktan al haberi: Çocukların yüreği temizdir. Ayrıca neyin söylenip
Çoğu zarar, azı karar: Çok yararlı bir besin bile, fazla yenildiğinde insanı rahatsız eder.
Çok bilen çok yanılır: Bir kimsenin her şeyi bilmesi mümkün değildir.
Çok gezen çok bilir
Çok havlayan köpek ısırmaz: Kızgınlık hâlinde bağırıp çağıran
Çok koşan çabuk yorulur: Aceleyle iş yapmaya kalkan, çabuk yorulur.
Çok mal haramsız, çok laf yalansız olmaz: Parayı kazanmak kolay değildir. Bu yüzden, aşırı mal varlığı olan kişinin, bunu yasal ya da ahlâki olmayan yollardan
Çok naz âşık usandırır
Çok söyleme arsız, aç bırakma hırsız edersin: Çok sık uyarılmak kimsenin hoşuna gitmez. Çok sık uyardığımız kişi isyan eder.
Çok yaşayan bilmez, çok gezen bilir: Çok gezen, gezdiği ve gördüğü yerlerde birçok
Çöreğin büyüğü unun çoğundan olur: Az undan büyük çörek olmayacağı gibi
Çul içinde aslan yatar: Bir insanın değeri, giysisinden değil, bilgisi, görgüsü
Çürük tahta çivi tutmaz: Çok eskimiş ve kullanma süresini doldurmuş
Dağ başına kış gelir, insan başına iş gelir: Kış, ovalardan önce dağlara gelir
Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur: 1) “Bir daha birbirimizi göremeyiz”, diye düşünmek, doğru değildir.
Dağ dağ üstüne olur, ev ev üstüne olmaz
Dağ ne kadar yüce olsa yol üstünden aşar
Damdan düşen, damdan düşenin halini bilir: Kötü duruma düşmüş bir insanın neler çektiğini
Damlaya damlaya göl olur
Danışan dağı asmış, danışmayan yolu şaşmış: Sora sora Bağdat bulunduğu gibi, sora sora (danışa danışa), hiç bilmediğimiz
Davetsiz, döşeksiz oturur: Davet edilmediğimiz bir yere gitmek doğru değildir.
Davul dengi dengine çalar: 1) Birlikte yaşamak veya evlenmek isteyen iki insanın huyunun
Davulun sesi uzaktan hoş gelir: Uzaktan güzel görünen şeylerin çoğu, aslında güzel değildir.
Değirmenden gelenden poğaça umarlar
Değirmene gelen nöbet tutar: Değimene gelen kişi, kendinden önce gelenleri bekler
Değirmen iki taştan, muhabbetten iki baştan: İş, ortaklık, evlilik ve dostluk gibi, en az
Deli arlanmaz, soyu (sahibi) arlanır: Toplumun hoşlanmadığı biçimde aykırı
Deli deli akanı, bura bura tıkarlar
Deli deliyi görünce çomağını saklar: Zorbalıkla veya işi serseriliğe vurarak iyi
Deliden al uslu haberi
Deli ile çıkma yola, başına getirir bela: İlkesiz, ne zaman ne yapacağı
Deliye her gün bayram: Aklım kullanmayan kişinin, deliden pek farkı yoktur.
Demir ıslanmaz, deli uslanmaz: Demir madeni ıslanmaz. Kötü alışkanlığı
Demir nemden, insan gamdan çürür: Demir nemde paslanır ve çürür.
Demir tavında dövülür: 1) Bir işi, koşullar elverişliyken ve tam ve zamanında
Denizdeki balığın pazarlığı olmaz
Denize düşen yılana sarılır: İçinde bulunduğu zor durumdan kurtulmak isteyen
Derdini söylemeyen derman bulamaz: Her derdin bir dermanı vardır. Ayrıca bu dermanın ne
Dertsiz baş olmaz
Derviş dervişi tekkede bulur: Her insanın bulunmaktan hoşlandığı yer vardır.
Dervişin fikri ne ise zikri de odur: İnsan, bazen farkında olmadan da düşündüğünü
Destursuz bağa girilmez: Bazı yerlere girmek ya da bazı işleri yapmak için
Deve boynuz ararken kulaktan olmuş: Sahip olduğuna razı olmayıp
Deve büyüktür amma beşini bir eşek yeder: Deve kervanının başını eşek çeker. Çünkü eşek, yol bulmada, deveye göre daha mahirdir.
Deve Kabe’ye gitmekle hacı olmaz: 1) Bir işi bir kez başarmış olmak, artık o işin ustası
Deveden büyük fil var: İnsan, her bakımdan (zenginlik, mevki, güç vb. durumlar) çok iyi durumda olsa bile
Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur: Devenin ne pahasına olursa olsun
Devlet adama ayağıyla gelmez: Atadan kalmadıkça, durduk yerde hiç kimse
Dibi görünmeyen tastan su içme: Nasıl ve nice olduğunu bilmediğimiz
Dikensiz gül olmaz: Gül, güzel ve yararlı bir çiçektir ama gül dalı
Dilden gelen elden gelse, her fukara padişah olur
Dilencinin torbası dolmaz
Dilenciye borçlu olma, ya düğünde ister ya bayramda: Borç alacağımız kişi seviyeli olmalıdır.
Dilim seni dilini dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim
Dilin kemiği yok, nereye çevirsen oraya döner: Sivri dilli olmak da tatlı dilli olmak da bizim
Dinsizin hakkından imansız gelir: Zalim kişi, kendisinden zalim biri ile karşılaştığında
Doğan anası olma, doğuran anası ol: İnsan, kendisi de çocuk sahibi olunca
Doğru sarsılır ama yıkılmaz: İyi ahlaklı, güvenilir insan, iftiraya uğradığında sarsılır ama yıkılmaz.
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar: Doğruların ve gerçeklerin söylenmesi, toplumun yararınadır. Ama bu, eğri işler yaparak geçimini sağlayanların işlerine gelmez.
Doğru söz acıdır: Erdeki kişiler dışında hiç kimse, hatasının
Domuzdan toklu doğmaz: Kötü huylu ya da ahlaka aykırı işler yapan
Domuz derisinden post olmaz, eski düşman dost olmaz Dinimize göre, domuzun eti yenmez
Donsuzun gönlünden dokuz top bez geçer
Dost başa bakar, düşman ayağa: Dost, dostuna sevgiyle bakar, kusur aramaz. Düşman kusur
Dost, dostun ayıbım yüzüne söyler: Gerçek dost, bir kusurumuz, bir yanlışımız varsa, bunu
Dost dostun eğerlenmiş atıdır: Öyle acil bir durum olur ki ancak eğerlenmiş (binmeye hazır durumdaki) at işimize yarar.
Dost ile ye, iç, alışveriş etme: Ticaret kâr amaçlıdır. Dostla alışveriş yapıldığında, satıcı durumda olan ya malını kârından vazgeçerek
Dostun attığı taş, baş yarmaz: Dost, dostuna karşı ikiyüzlülük etmez.
Dut yaprağı açtı, soyun; döktü giyin: Dut ağacı, yaz geldiğinde yaprak açar, güz gelip havalar
Düğün aşıyla dost ağırlanmaz: Gerçek dost, akrabalarımızın pek çoğundan iyidir.
Dünya malı dünyada kalır: 1) Daha fazla mal mülk sahibi olayım diye, kendimizi paralar biçimde çalışmak yersizdir. Çünkü dünya malı dünyada kalır
Dünya ölümlü, gün akşamlı: Dünyada ölümsüz canlı olmadığı gibi, akşamı olmayan gün de yoktur. Dünyada hiçbir durum kalıcı değildir.
Dünya sultan Süleyman’a bile kalmamıştır: Dünyada ölümsüz canlı yoktur. Hem kral hem de peygamber olan ve kutsal kitapların yazdığına göre
Düşenin dostu olmaz: İnsan güçlü iken çevresindekiler yüzüne güler ve ona
Düşmez kalkmaz bir Allah: Düşmez kalkmaz bir Allah’tır. Bu yüzden, insan çok iyi durumda
Dut demeye dudak gerek: Bir işi iyi yapabilmek için o işi iyi
Ecele çare bulunmaz: Birçok hastalığın çaresi bulunmuş, bazılarının
Ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane: Her canlı, günü geldiğinde bir şekilde ölür.
Eceli gelen köpek cami duvarına siyer: Yasalara ya da toplum vicdanına aykırı
Edebi edepsizden öğren: Terbiyesiz kişinin yaptığını yapmayan
Eden bulur, inleyen ölür
Eğreti ata binen tez iner: Ödünç alınmış araçlarla girişilen
Eğri oturalım, doğru konuşalım: Bir insan, toplumu rahatsız etmemek
Ekmeden biçilmez: 1) Tarlayı biçmek için önce onu ekmek gerekir.
Ekmeğin büyüğü hamurun çoğundan olur: Büyük ekmek yapmak için daha fazla un
Ekmek çiğnemeyince yutulmaz: Gerekli çalışmalar yapılmadıkça
Ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını: İyi tohumdan iyi ürün elde edilir. Bunun gibi, kişi
El ağzına bakan, karısını tez boşar: Her işi bilerek ve isteyerek yapmak gerekir.
Elçiye zeval olmaz: Getirdiği mesajda geçen kötü
Elde bulunan beyde bulunmaz: Bu sözde “bey”, varlıklı; “el”, ise yoksul anlamındadır.
Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz: Ele güne güvenerek yapılan iş ya vaktinde bitmez ya da yarım kalır.
El elden üstündür: Dünyada insan çoktur. Bu yüzden her zaman
El el ile, değirmen yel ile: Yel değirmeni, yeterince yel esmezse çalışmaz.
El elin eşeğini türkü çağırarak arar: El elin eşeğini ararken, kendini sıkmadan
Eli boşa “ağa uyur” derler; eli doluya “ağa buyur” derler
El ile gelen düğün bayram: Herkesin aynı sıkıntıyı çekmesi durumunda
Elin ağzı torba değil ki büzesin: El bu, işine geldiği gibi konuşur.
El öpmekle ağız aşınmaz: Yetkili kişiye derdimizi anlatmak
Emanete hıyanet olmaz: Geri verilmek üzere alman bir şeyin titizlikle korunması ya da
Erenlerin sağı solu olmaz: Eren kişi, alışmışın dışında davranışlarda
Eregene karı boşaması kolaydır: Hiçbir iş yapmamış genç, o işin pek kolay yapıldığını ve bu işi kendisinin de yapabileceğini düşünür.
Erkek sel, kadın göl: Erkek, çalışıp kazanmalı ve eve para getirmelidir.
Eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez: Dostluk, birlikte yaşanan bazı önemli olaylardan sonra gerçekleşir.
Eskiye rağbet olsaydı bit pazarına nur yağardı: 1) İnsan yeni şeylere sahip olmak ister ve olanağı varsa onu alır.
Eşeğe altın semer vursalar yine eşektir: Altın semer vurulması, eşeği eşek olmaktan kurtarmaz.
Eşeğe cilve yap demişler, çifte atmış: Kaba ve cahil kişi, görgüsüz olduğundan
Eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allah’a ısmarla: Bir şeyin korunmasını, gerekli önlemleri almayıp Allah’tan
Eşeğin kuyruğunu kalabalıkta kesme; kimi uzun der kimi kısa
Eşek eşeği ödünç kaşır
Eşek hoşaftan ne anlar? Öyle şeyler vardır ki bunu ıiııcak akıllı ve bilgili
Eşek kocamakla tavlabaşı olmaz: Kaba ve görgüsüz kişi, yaşlanmakla
Et tırnaktan ayrılmaz: Aile bireyleri arasında anlaşınazlıklar
Etme bulma dünyası: Kötülük edenin kötülük, iyilik edenin
Ev alma komşu al: İyi komşu insana huzur; kötü komşu ise huzursuzluk verir.
Evdeki hesap çarşıya uymaz: Yapmayı düşündüğümüz bir şey
Ev sahibinin bir evi, kiracının bin evi var
Evi ev eden avrat yurdu şen eden devlet: Bilgili ve becerikli bir anne, evi öyle bir çekip çevirir ki o evde herkes rahat eder ve mutlu olur.
Evladın var mı derdin var: Aile, çocuklarını ne kadar iyi yetiştirirse o ölçüde rahat eder.
Evladı olmayanda merhamet olmaz: Çocuğu olan kimsede acıma duygusu gelişir. Çünkü çocuklarının yaramazlıklarını
Evlenenle ev alana Allah yardım eder: Her ailenin bir evinin olması, yetişkin gençlerin evlenip yuva kurması, toplumca benimsenen
Evli evinde, köylü köyünde gerek: 1) İşimiz, mevkimiz ve ekonomik durumumuza uygun yerlerde oturup kalkmalıyız.
Fakirin karnı doyunca sırtı üşür: Yoksul kimse, pek çok şeyden yoksundur.
Fakirlik ayıp değil, tembellik ayıp: Yoksulluk utanılacak bir durum değildir.
Fare çıktığı deliği bilir
Faydasız baş mezara yaraşır
Fazla mal göz çıkarmaz: Fazla malı
Felek, kimine kavun yedirir, kimine kelek: Üzücüdür ama gerçektir. Dünyada, hak ettiği hâlde iyi yaşamayan birçok insan olduğu gibi
Fırsat her vakit ele geçmez: Fırsat, ender yakalanır bir durumdur.
Fırsat sakal altından geçer: Kimse, eline nasıl bir fırsat geçeceğini önceden bilemez.
Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar: Varlıklı kişi de yoksul kişi de aynı malı üreterek satsalar; varlıklı kişi, yoksula göre daha fazla para kazanır.
Gafile kelam, nafile kelam: Gafil kişi hem dalgın hem bilgisizdir.
Gammaz olmasa tilki pazarda gezer: Yasa dışı iş yapan, yakalanmayacağını
Garibe bir selam, bin altın yerine geçer: Yabancı bir kimseye selam vermek
Garip kuşun yuvasını Allah yapar
Gavurun ekmeğini yiyen gavurun kılıcını çalar: İnsan ekmek yediği kapıyı
Geç olsun da güç olmasın: Bazı işlerin yapılıp kurtarılması çok zordur.
Geçmişe mazi, yenmişe kuzu derler: Geçmiş de yenmiş de bir daha geri gelmez.
Gel demesi kolay ama git demesi güçtür: İyice düşünüp taşınmadan hiç kimseyi bir yere çağırmamalıyız.
Gelene git denilmez: Çağırılmadığı hâlde bizi ziyarete gelen bir kişi, geri çevrilmez.
Gelen geçer, konan göçer: Dünyadaki her şey geçici ve değişkendir.
Gelen gideni aratır: Bir işin veya görevin başına sonradan gelen kişi
Gelin girmedik ev olur, ölüm girmedik ev olmaz: Bir delikanlı evlenmedikçe
Gem almayan atın ölümü yakındır: Gemi azıya alıp söz dinlemeyen
Gemisini batıran, sandalını aramaz
Gençliğin kıymeti ihtiyarlıkta bilinir: Gençliğin değeri, yaşlanıp
Gençlikte para kazan kocalıkta kur kazan: Gençliğinde çalışıp para
Gezen ayağa taş değer
Giden gelse dedem gelirdi: Öbür dünyaya giden birinin geri gelmesi
Gidip de gelmemek gelip de görmemek var: Bir yere giden, oralarda ölüp geri dönmeyebilir.
Göğe direk, denize kapak olmaz
Gönlün yazı var, kışı var: İsteklerle ilgili olarak, insanın saati saatine uymaz.
Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz: Gönül cam gibidir, kırıldığında bir daha eski hâlini
Gönül ferman dinlemez
Gönül kimi severse güzel odur: Bizim güzel bulduğumuzu
Gönül kocamaz: İnsan yaşlanır ama gönlü genç kalır.
Gönülsüz yenen aş ya karın ağrıtır ya baş: 1) İstemeye istemeye yenilen yiyecek, insana dokunmasa bile dokunmuşçasına rahatsız eder.
Gördün deli, savul geri: Ne zaman ne yapacağı belli olmayan
Görmemiş görmüş, bayılmış ölmüş: Görgüsüz kişi, bir şeyi
Gören gözün hakkı vardır: Doğru olan, başkasının imreneceği şeyleri açıkta yememektir.
Görgülü kuşlar gördüğünü işler, görmedik kuşlar ne görsün ki ne işler?
Görmemiş görmüş, güle güle ölmüş: Beklemediği ve hak etmediği
Görünen köy kılavuz istemez: Açık seçik ortada olan ya da bilinen
Göz görmeyince gönül katlanır: 1) Tanıdığımız birinin çektiği sıkıntı, gözümüzle görmedikçe bizi fazla üzmez.
Göze yasak olmaz: Meydanda olan bir olayı herkes izler.
Gözlüye gizli yoktur
Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmaz: Gözü tanede olan kuş, kolay ava gelir.
Gülme komşuna, gelir başına: Başkalarının zararına sevinen kişi, genellikle
Gülü seven dikenine katlanır: Gülün dikeni olduğu gibi, her insanın
Gün bugün: Öyle işler vardır ki yarma bırakmamak
Gün doğmadan neler doğar
Gün geçer, kin geçmez
Gün varken davarını eve götür: Bir işin zamanında yapılması gerekir.
Güneş balçıkla sıvanmaz: Gerçekleri, uzun süre saklamaya olanak yoktur.
Güneş girmeyen eve doktor girer: Güneş ışığı hem mikropları öldürür hem de kemik sağlığımız için gerekli olan
Gürültü istemeyen bakırcı dükkanına girmez
Güvenme dostuna, saman doldurur postuna: Dost, güvenilir insandır, onunla ölüme bile gidilir.
Güvenme varlığa, düşersin darlığa: Hiçbir şey, hep aynı durumda kalmaz ve değişir.
Güzele bakmak sevaptır: Tasavvufçular her güzel şeyde Allah’ı ve onun büyüklüğünü görürler
Güzele ne yakışmaz: Güzellik, doğal bir durumdur ve kolay
Güzeli herkes sever
Güzellerin talihi çirkin olur: Güzel, kendisi gibi güzel birini arar. Güzel şeylere layık olduğunu düşünür.
Güzün gelişi yazdan bellidir
Hacı hacıyı Mekke’de bulur: Müslümanlar, Mekke’ye giderek hacı olurlar.
Hacı Mekke’de derviş tekkede
Hacı hacı olmaz gitmekle Mekke’ye, dede dede olmaz gitmekle tekkeye
Haddini bilmeyene bildirirler: Kural tanımayan ya da olur olmaz her şeye karışan
Hak deyince akan sular durur: Haklıyı haksızdan ayırırken yansız davranılırsa, haksız olan
Hak doğrunun yardımcısıdır
Hak gelince batıl gider: Adalet egemen olunca, haksızlık
Hak yerini bulur: Devlet ve adalet hakkı teslim etmez ya da teslimde gecikirse
Hak yerde kalmaz: Devlet ve adalet hakkı teslim etmez ya da teslimde
Hak verilmez, alınır: Ne yazık ki işveren, hiçbir zaman, çalışanların hakkını
Haklı söz, haksızı Bağdat’tan çevirir: Haklı söz ya da hüküm
Hamala semeri yük olmaz: 1) Sorumlu olduğumuz kişilerin sorunları ile yüksünmeden ilgilenmek
Hamama giren terler: Bir işe girişen kişi, o işle ilgili olarak
Hamı tatlı, yetkini acı: Çocuk, küçükken pek sorun yaratmaz.
Hanım kırarsa kaza, halayık kırarsa ceza: Vazoyu kıran evin hanımıysa “kaza”; hizmetçiyse “hata” denir.
Hamam döven öküzün ağzı bağlanmaz
Harman dövmek keçinin işi değil: Bir işi, rastgele birine yaptırmayıp
Harman sonu dervişlerindir: Derviş aç gözlü değildir. “Bir lokma bir hırka”, yeter der.
Hasta ol benim için, öleyim senin için: Her şey karşılıklıdır. İyilik gören bir kişi
Hasta olmayan, sağlığın kadrini bilmez: Bir şeyin değeri, onu yitirdiğimizde daha iyi bilinir.
Hastaya döşek sorulmaz: Neye ihtiyacı olduğunu bildiğimiz bir kişiye
Hatasız kul olmaz: Kusursuz insan yoktur. Ayrıca herkes hata yapabilir.
Hatır için çiğ tavuk yenir: İnsan, bazen hatır için yapmak istemediği, sevmediği şeyleri yapmak
Haydan gelen huya gider: Emeksiz elde edilen kazanç, kolay harcanır.
Hayır dile komşuna, hayır gele başına
Hayvan koklaşa koklaşa, insan söyleşe söyleşe
Hazıra dağlar dayanmaz: Hazır para ne denli çok olursa olsun
Hekimden sorma, çekenden sor: Bir hastalığın ağrısını, sızısını ve sıkıntısını
Hekimsiz, hâkımsiz memlekette oturma: Hekim olmayan yerde sağlığımızı, hâkim olmayan
Helal kazanç ile yağlı pilav yenmez: Emek verilerek kazınılan para ile krallar gibi yaşamak
Her ağaç kökünden kurur: Ağaç, köküyle toprağa tutunarak yaşar. Kökü topraktan yeterince su ve besin alamayan bir ağaç, kısa sürede kurur ve ölür.
Her ağaçtan kaşık olmaz: 1) Herkes her işi, her görevi yapamaz.
Her damardan kan alınmaz: Huyunu suyunu bilmediğimiz
Her düşüş, bir öğreniş: Bazı şeyler sınaya sınaya, yanıla yanıla daha iyi öğrenilir.
Her gün baklava börek yense bıkılır: Tek düze bir yaşam insanı sıkar
Her horoz kendi çöplüğünde öter: İnsanın her yerde, özellikle tanınmadığı
Her inişin bir yokuşu vardır: Kötü günler de iyi günler de zamanla gelip geçer.
Her işin başı sağlık: Sağlıksız bir insan, sağlıklı bir insan gibi
Her kaşığın kısmeti bir olmaz: Aynı işi yapan kişiler (meslektaşlar) arasında
Her ağacın meyvesi olmaz: Meyvesiz ağaçlar olduğu gibi
Her işte bir hayır vardır: İşler zaman zaman yolunda gitmeyebilir, hatta olumsuz
Her koyun kendi bacağından asılır: Kişi yaptıklarından sorumludur. Yanlış yapan
Her kuşun eti yenmez: Bir insanın dış görünüşüne ya da bir iki hareketine bakarak
Her ne verirsen elinle, o gelir seninle: Yardımsever ve hayırsever insanların yaptıkları iyiliklerin karşılıksız kalmayacağını
Her şeyin yenisi, dostun eskisi makbuldür
Her taş baş yarmaz
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır
Her yüze güleni dost sanma: Her yüze gülen dost değildir. Yüze gülen kimseler içinde
Her zaman gemicinin istediği rüzgar esmez: İşimizi yapabilmek için yararlandığımız dış etkenler, bazen alışılan ve beklenen biçimde olmayabilir.
Herkes davul çalar ama çomağı makama uyduramaz
Herkesin aklı bir olsa koyun gütmeye çoban bulunmaz: İnsanlar beceri ve yetenek bakımından birbirlerinden farklı olmasalardı
Herkesin ettiği yoluna gelir
Herkesin geçtiği köprüden sen de geç: Birçok konuda farklı düşünmek ve davranmak
Herkesin tenceresi kapalı kaynar: İnsan, bazı sıkıntılarını saklar. Ailesi dışında da
Hırsıza kilit olmaz: Hırsız kilidi umursamaz, yakalanmaktan korkar.
Hırsız evden olursa mandayı bacadan aşırır: Aileden olan kötü niyetli kişİ
Hile ile iş gören mihnet ile can verir: Hile hurda ile iş görerek para
Hiddet ile kalkan zarar ile oturur: Öfkelenen insan öz denetimini kaybettiğinden
Hocanın dediğini yap, yaptığım yapma: Kendisi de sigara içen bir doktor bile “Sigara sağlığa zararlıdır.” der, demek zorundadır.
Hocanın vurduğu yerde gül biter: Eskiden, dayağın yola getirici bir etkisi olduğuna inanılırdı. Bu yüzden öğretmenlerin
Horoz ölür, gözü çöplükte kalır: Bir insan, yaşadığı ve alıştığı yerden
Horozu çok olan köyün sabahı geç olur
Huylu huyundan vazgeçmez: Huy doğuştan gelen bir özelliktir.
Irak yerin haberini kervan getirir
Irgat gibi kazan, bey gibi ye: Bu söz, para kazanmak için çok
Irmak kenarına çeşme yapılmaz: Yararlanacağımız bir yer varken
Irmaktan geçerken at değiştirilmez
Isıracak it dişini göstermez: Kötülük yapmak isteyen kişi, sinsi davranır
Isıramadığın eli öp de başına koy
Isırgan ile taharet olmaz: Kirli su ile temizlik yapılmaz. Bunun gibi
Islanmışın yağmurdan korkusu olmaz: Parasızlığa alışmış kişi, parasızlıktan korkmaz.
Ismarlama hac, hac olmaz: Kendi yapmamız gereken ve bunda sayısız fayda
Işığını akşamdan önce yakan, sabaha çırasında yağ bulamaz
İbadet de gizli, kabahat de: İbadetin ve yapılan iyiliklerin ulu orta ve gösteriş için yapılanı değil, içtenlikle ve gizli yapılanı makbuldür.
İğneyi kendine, çuvaldızı ele batır: Acı vereceğini düşündüğümüz veya hoşlanmadığımız bir şeyi, bir davranışı başkalarına yapmadan önce
İki aslan bir posta sığmaz: Bir iş yerinde, eşit yetkide iki yönetici olmaz
İki at bir kazığa bağlanmaz: Karakterleri farklı olan iki kişinin geçinmesi ve anlaşması zordur.
İki baş bir kazanda kaynamaz: Dünya görüşleri farklı olan iki kişi
İki cambaz bir ipte oynamaz: 1) Kurnazlıkta eşit olan iti kişi birbirini aldatamaz.
İki çıplak bir hamama yakışır: Evlenecek olan erkekle kızın, ikisinden birinin
İki deliye bir akıllı: İki delinin, herhangi bir konuda anlaşması mümkün değildir.
İki dinle bir söyle: Çok konuşan hata yapabilir ama
İki el bir baş içindir: Eskiden, bir insan çalışarak ancak kendi geçimini
İki gönül bir olunca, samanlık seyran olur: Sevenler için zenginlik önemli
İki kardeş savaşmış, ebleh buna inanmış: Kardeşler arasındaki kavga geçicidir, kısa bir süre sonra barışırlar.
İki testi tokuşunca biri elbet kırılır
İnsan çeşit çeşit, yer damar damar: Toprağın her kamanı birbirinden farklıdır.
İnsan doğduğu yerde değil, doyduğu yerde: Dünya nüfusunun hızla çoğalması, insanların doğduğu topraklarda yaşamasını zorlaştırmıştır.
İnsanın eti yenmez, derisi giyilmez; tatlı dilinden başka nesi var?
İnsan insanın şeytanıdır: Bir insanı yoldan çıkaran, yine
İnsan kendini beğenmese çatlar: Kendini beğenmeyen insan olmaz.
İnsan kıymetini insan bilir
İnsan konuşa konuşa, hayvan koklaşa koklaşa
İnsan sözünden hayvan yularından tutulur: Yularından çekilen hayvan, istenilen yere gider. Çünkü hayvan yulara bağlıdır.
İnsanın adı çıkacağına canı çıksın: Haklı veya haksız yere, insanın adı bir defa kötüye çıktı mı, ondan sonra yaptıkları
İnsanın alacası içinde, hayvanın alacası dışında: Bir insanın giyinişine, yüze gülüşüne bakarak hüküm
İnsanın suyu bir, huyu bindir: İnsanlar şekil olarak birbirlerine
İnsanın söylemezinden, suyun şarlamazmdan korkulur: Sessiz sessiz akan su, sele dönüştüğünde
İnsan ayaktan, at tırnaktan kapar: Ayakları üşütmek pek çok hastalığa sebep olabilir
İp koptuğu yerden bağlanır: Ortada düzeltilmesi gereken bir durum varsa
İşin yanma varan is, misin yanma varan mis kokar: İyi kimseyle düşüp
İstediğini söyleyen, istemediğini işitir: Güzel şeyler söyleyen güzel söz
İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü: 1) İnsan, başkasından bir şey istemeye utanır ama mecbur olduğu için utana sıkıla ister. İnsanlar birbirine muhtaçtır.
İşine hor bakan boynuna torba takar: İşine gereken önemi vermeyen kişi
İşini kış tut da yaz çıkarsa bahtına: Her tutulan iş, iyi sonuçlanmayabilir.
İş insanın aynasıdır
İşin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol: Şahit olan kişi, mahkemeye gide gele işinden gücünden olur. Kefil olan kişi, kefil olduğu kişi borcunu ödemezse
İşleyen demir ışıldar: Çalışan kişi, çalıştıkça ustalaşır, hem kendine hem çevresine yararlı olur.
İş olacağına varır
İşten artmaz dişten artar
İt ağzım kemik tutar: Kemik verilen it nasıl havlamayı keserse
İti öldürene sürütürler: Çığrından çıkmış olan bir işin düzeltilmesi
İt itin kuyruğuna basmaz: Kötü kişiler birbirlerini tanırlar.
İtle çuvala girilmez
İtle dalaşmaktan çalıyı dolaşmak yeğdir: Çok yorulacak olsak bile
İyi evlat babayı vezir, kötü evlat rezil eder: Evladın yaptığı yanlış davranışlar ailesini sıkıntıya
İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı: İyiliğe iyilikle karşılık verilir
İyilik eden iyilik bulur
İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir: İyilik yerde kalmaz. Yeter ki iyilik yapalım.
İyilik iki başlı olur: Tek taraflı iyilik (veya jest), yapanı usandırır, yapılanı ezer. İki kişinin bir arada yaşamak veya çalışmak
İyi olacak hastanın hekim ayağına gelir: Allah, düzelmesini istediği hasta veya iş
Kabahat öldürende değil, ölendedir: Normal bir insan, iyice çileden
Kaçan balık büyük olur
Kaçanın anası ağlamamış: Kavgaya bulaşmayanın başı derde girmez.
Kadı anlatışa göre fetva verir: Kadı, olayı taraflardan ve tanıklardan dinler
Kadının fendi, erkeği yendi: Kadınlar kurnazlıkta erkeklerden üstündürler.
Kadın var arpa ununu aş eder; kadın var buğday ununu keş eder
Kaldın mı oğul eline, mudara eyle geline: Evde işleri çekip çeviren kadındır.
Kalp kalbe karşıdır: İnsan sevildiğini ve sayıldığını hisseder.
Kanaat gibi devlet olmaz: Elinde bulunanla yetinen ve durumundan
Kanatsız kuş olmaz: Her başarılı insanın arkasında
Kanı kanla yumazlar, kanı su ile yurlar: Kötülük, kötülük yapılarak düzetilmez ancak iyilik yapılarak ortadan kaldırılır.
Kan kus, “kızılcık şerbeti içtim”, de: Bazı şeylerin, açıklanmaması gerekir. Çekilen her eziyet söylenmez.
Kara gün kararıp kalmaz: Her şey gelip geçicidir.
Kardeş kardeşi atmış, yar başında tutmuş: Kardeşler arasında anlaşmazlık
Kardeş kardeşin ne öldüğünü ister, ne onduğunu
Kardeşten karın yakın
Kar eden ar etmez: Helal ya da yasal yollardan
Kar zararın kardeşidir: Ticarette her zaman ve
Karga kekliği taklit edeyim derken kendi yürüyüşünü şaşırmış: Başkalarım taklit etmek doğru değildir.
Karga yavrusuna bakmış, “benim ak pak evladım” demiş
Karıncadan ibret al, yazdan kışı karşılar: Karınca, kışın çalışmadığı için yazın çok çalışıp kışlık yiyeceğini hazırlar.
Karnı tok it gölgede yatar: Sorumsuz kişi, tok
Karpuz kesmekle hararet sönmez: Kötülük eden bir kişiden, onun yakınma zarar vererek
Kasavetsiz ağız anahtarsız açılır
Kaş ile göz, gerisi söz
Katrandan olmaz şeker, olsa da cinsine çeker: Kolay kolay değiştirilemeyen
Kavak, yaprağını tepeden dökerse kış çok olur: Kavakların yapraklarını
Kavurga karın doyurmaz: İnsanın pek çok şeye ihtiyacı vardır.
Kaynayan kazan kapak tutmaz: İçin için gelişen olaylar veya duygular
Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez: Büyük çıkarların söz konusu
Kazma elin kuyusunu, kazarlar kuyunu: Başkasının kötü duruma
Kedinin boynuna ciğer asılmaz: Bir kimseye kullanıp zarar vereceği
Kedinin kanadı olsaydı serçenin adı kalmazdı
Kedi, uzanamadığı ciğere pis dermiş
Kediyi sıkıştırırsan üstüne atılır: Çaresiz kalan kişi
Kel ölür, sırma saçlı olur; kör ölür, badem gözlü olur
Kelin ilacı olsa başına sürer
Kelin ayıbını takke örter: Mevki sahibi ve zengin kişinin kusurları
Kendi düşen ağlamaz: Kendi zararına kendi
Kenarın dilberi nazik de olsa nazenin olmaz: İyi aile terbiyesi almamış kişi
Keserin tıkırtısı gündeliğe göredir: Kişi, emeğinin karşılığını alabiliyorsa
Keskin sirke küpüne zarar verir
Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan
Kırk hırsız bir çıplağı soyamamış
Kırkından sonra azanı teneşir paklar: Yaşlandığı hâlde yaşma uygun davranmayıp eskisi
Kırk gün taban eti, bir gün av eti: Avcılar her ava gittiklerinde avlanamaz ve çoğu kez eli
Kırk yıl kıran olmuş, eceli gelen ölmüş: Eceli gelmedikçe kimsenin
Kırk yıllık yani, olur mu kani: Dürüst, iyiliksever kişi, uzun yıllar geçse de kolay
Kısa günün karı az olur: Kısa zamanda az iş veya satış yapılır.
Kısmet gökten zembille inmez: Durduk yerde, çalışıp çabalamadan
Kısmetinde ne varsa kaşığında o çıkar: Kişi ne kadar çalışırsa çalışsın
Kısmet ise gelir Hint’ten Yemen’den, kısmet değil ise ne gelir elden
Kız anasından görmeyince sofra kaldırmaz
Kız evi, naz evi: Kız evi, her isteyene kızını vermez. Araştırır, soruşturur, uygun görürse kızını verir.
Kızı gönlüne bırakırsan ya davulcuya varır ya zurnacıya
Kızını dövmeyen dizini döver
Kimi köprü bulamaz geçmeye, kimi su bulamaz içmeye
Kimse ayranım ekşi demez
Kimse kendi memleketinde peygamber olmaz
Kimseden kimseye hayır yok
Kimsenin çırası tana kadar yanmaz
Kimsenin ettiği yanma kalmaz: Yapılan kötülük karşılıksız kalmaz.
Kişi, ne yaparsa kendine yapar: Başkalarına iyilik yapan kişi iyilik
Kişiyi vezir eden de karısı, rezil eden de: “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır,” derler.
Kişinin çektiği dili belasıdır
Kol kırılır yen içinde, baş yarılır fes içinde: Zaman zaman aile içinde tatsızlık olabilir.
Komşu hakkı, Tanrı hakkıdır: Komşu, pek çok konuda başvurulacak ilk kapıdır.
Komşu iti komşuya ürümez
Komşu komşunun külüne muhtaçtır: Ev hâlidir, gün gelir, en olmadık
Komşunun tavuğu, komşuya kaz görünür: Başka bir kimsenin malı
Korkak bezirgün ne kaâr eder; ne zarar: İş yapmaya korkan tüccar
Korkulu rüya görmektense uyanık yatmak evludır: Tehlikeli bir iş yapıp huzursuz olmaktan
Korkunun ecele faydası yoktur: İnsan, yalnızca korkmakla başına
Koyun can derdinde, kasap et derdinde: Başkasının zararını umursamayan
Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler
Köpeğe gem vurma, kendisini at sanır: Hak etmediği hâlde değer verilen insan
Köpek ekmek yediği kapıyı tanır: Köpek, hayvan olduğu hâlde
Köpeksiz sürüye kurt girer
Köpek suya düşmeyince yüzmeyi öğrenemez: Zor durama düşen bir insan
Köpek sürünmekle etek kesilmez: İtin kopuğun sözüne bakılarak değerli kişiler
Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı derler: Kişi, işini gördürünceye
Kör bile düştüğü çukura bir daha düşmez: Yaşanan her kötü olaydan
Körler memleketinde şaşılar padişah olur: Cahil kişilerden oluşan
Körle yatan şaşı kalkar: Kötü kişilerle arkadaşlık yapan
Körün istediği bir göz, ikisi olursa ne söz: İnsan, çok çok istediği bir şeye kavuştuğunda
Köseyle alay edenin top sakalı kara gerek: Başkalarının kusurları ile
Kötü komşu insanı mal sahibi eder: Kötü komşu aldığını beğenmez ama geri de vermez. İstenileni vermez.
Kötü söyleme eşine, zehir katar aşma: Eşine kötü davranan bunun zararını görür.
Kul azmayınca Hak yazmaz: İnsan doğru yoldan ayrılmadıkça
Kul kullanan, bir gözünü kör, bir kulağını sağır etmeli: İşçi çalıştıranlar
Kul sıkılmayınca Hızır yetişmez: Allah’ın, iyi niyetle çalışırken sıkıntıya
Kurcalama sivilceyi çıban edersin: Küçücük bir sivilce kurcalanırsa çıbana dönüşür.
Kurda, “neden boynun kalın?” demişler, “işimi kendim görürüm de ondan” demiş
Kurdun adı yaman çıkmış, tilki vardır baş keser: İnsanın dış görünüşüne aldanmamak gerekir.
Kurt dumanlı havayı sever
Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur: Eski konumunu (güç, yetki vb.)
Kurt tüyünü değiştirir, huyunu değiştirmez
Kurtla görüşürsen köpeğini yanından ayırma: Tehlikeli bir işe girişecek
Kurtla koyun, kılıçla oyun olmaz: 1) Zararlı şeylerden uzak durmalıyız.
Kurtla ortak olan tilkinin hissesi, ya tırnaktır ya bağırsak: Kötü kişiyle ortaklık yapan
Kuru gayret çarık eskitir: Bir işi başarıyla bitirebilmek için planlı
Kuru laf karın doyurmaz: Çalışıp çabalamadan, sadece
Kurunun yanında yaş da yanar: Suçluyla suçsuzun ayrılmasının
Kuşa süt nasip olsa anasından olurdu: Kişinin şansı olsa
Kuşkulu uyku evin bekçisidir: Uykusu hafif olan, yani en ufak
Kuşu kuşla avlarlar: Kötü niyetli kimse bir insanı
Kutlu gün doğuşundan bellidir: Bazı işlerin, iyi gidip gitmeyeceği
Küheylan at, çul içinde de bellidir: Değerli kişi, çul bile giyse
Külhancılığın beyliği hamamcılık demişler: Başı boş gezen veya önemsiz
Kürk ile börk ile adam olunmaz: Giyinip kuşanmak ve para sahibi olmakla adam olunmaz.
Laf lafı açar: Bir konu üzerinde konuşulurken, ilgisi
Lafla peynir gemisi yürümez: Konuşarak zaman kaybetmeyip
Lafla pilav pişerse deniz kadar yağı benden: Atıp tutmakla iş görülseydi
Laf torbaya girmez
Latife latif gerek
Leyleğin ömrü laklaka ile geçer
Lokma çiğnenmeden yutulmaz
Lokma karın doyurmaz, şefkat artırır: Bir kimseye küçük bir ikramda
Mahkeme kadıya mülk değil: Devlet kapısında önemli bir göreve getirilip yetki sahibi olan
Mal adama hem dost hem düşmandır: Malı, mülkü, parası olan, bunları dikkatli ve doğru
Mal canı kazanmaz, can malı kazanır: İnsan, ne kadar zengin olursa olsun
Mal canın yongasıdır: İnsan, yıllarca emek verip
Malını yemesini bilmeyen zengin her gün züğürttür: Para, her türlü ihtiyacımızı
Mal malamatı örter: Zengin insanların bazı kusurları ve ayıpları
Malı ongun olanın adı angın olur
Mart ayı, dert ayı: Mart ayı, takvime göre, ilkbaharın ilk ayı olsa da pek de bahar gibi geçmez.
Mart ayların çingenesidir: Mart ayında havalar kararsızdır. Günler bazen soğuk, bazen ılık
Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır: Mart aymda bazen öyle bir kış olur, öyle bir kar yağar ki insan dışarı çıkamadığı gibi
Mart yağar, nisan övünür; nisan yağar, insan övünür: Martta yağmur yağınca toprak ıslanır ve yumuşar, tarlanın sürülmesi kolaylaşır.
Maşa varken elini ateşe sokma: Zarar gelebilecek bir işi, zarar görmeden
Mayasız yoğurt tutmaz: Yapılacak her iş, az çok bir sermaye (ana para) ister.
Mazlumun ahı, tahttan indirir şahı: 1) Haksızlığa uğrayan kişinin ahı tutar.
Meramın elinden bir şey kurtulmaz: İstekli ve kararlı bir biçimde
Merdiven basamak basamak çıkılır: Erişilmek istenen
Merhametten maraz doğar: İyi niyetli ve merhametli kişi
Meyhaneciden şahit istemişler, bozacıyı göstermiş
Meyveli ağacı taşlarlar: Bazı beceriksiz ve kıskanç kişiler
Mezar taşı ile övünülmez
Mızrak çuvala sığmaz
Minare de doğru ama içi eğri: İnsanlar çoğu kez göründükleri gibi değildir.
Minareyi çalan kılıfını hazırlar: Kolay kolay gizlenemeyecek kadar büyük
Minareyi yaptırmayan yerden bitmiş sanır: Bir iş yapmamış kişi, yapılan
Mirî malı balık kılçığıdır yutulmaz: Devlet malı, milletin ortak malıdır.
Misafir ev sahibinin kuzusudur
Misafirin umduğu, ev sahibine iki öğün olur: Misafir, olanaklara göre ağırlanır.
Misafir kısmeti ile gelir: Müslümanlar, misafiri Tanrı misafiri sayarlar.
Misafir misafiri istemez, ev sahibi ikisini de: Misafir ilgi ister. İlgi azalacağından
Misafir umduğunu değil bulduğunu yer: Misafirin ikram edilenle yetinmesi
Misafirlik üç gündür: Misafirlik kısa süreli olmalıdır. Uzun sürerse, ev sahibi yorulur ve sıkılır.
Muhabbet iki baştan olur
Mum dibine ışık vermez: Mevki sahibi ya da güçlü kişi, çeşitli
Mühür kimde ise Süleyman odur: Bir işte yetki kimdeyse
Mürüvvete endaze olmaz: İyiliğin, güzelliğin, hayra ve barışa yönelik
Namaza meyli olmayanın kulağı ezanda olmaz
Ne doğrarsan aşına, o çıkar kaşığına
Ne ekersen onu biçersin: Tarlasına buğday eken buğday, arpa eken arpa kaldırır.
Nefesine güvenen borazancı başı olur: Başarabileceğine
Ne karanlıkta yat ne kora düş gör: Boş durmak, nasıl sonuçlanacağı
Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli: Gelecekte neler olacağı belli olmaz. Çünkü dünyadaki
Nerde birlik orda dirlik: Birlikten kuvvet doğar. Birlikte pek çok iş başarılır.
Nerde hareket orda bereket: Hareket olan yerde (çok çalışılan yerde)
Ne verirsen elinle, o gider seninle: Dinle ilgili bir atasözüdür. Yaşarken yapılan
Ne yavuz ol asıl, ne yavaş ol basıl: Ne gereğinden fazla güç gösterip kimseyi
Nikahta keramet vardır: Nikahlanıp evlenenlerin, her geçen
Nisan yağar sap olur, mayıs yağar çeç olur: Nisan yağmurları, ekinlerin
Nisan yağmuru; altın araba, gümüş tekerlek: Nisanda yağan yağmur, tarlalardan daha
Niyet hayır, akıbet hayır: İyi niyetle başlanan veya hayır
Oğlan anası kapı arkası, kız anası minder kabası: Gelin, kaynana pek anlaşamaz, gelin kaynanasının
Oğlan atadan öğrenir sofra açmayı, kız anadan öğrenir biçki biçmeyi
Oğlan dayıya, kız halaya çeker: Erkek çocukların dayılarına
Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün: Anadolu’nun pek çok yöresinde, doğacak çocuğun
Oğlan doğurdum, oydu beni; kız doğurdum, soydu beni
Oğlanınki oğul balı, kızınki bahçe gülü: Baba ve anne, oğullarının çocuklarını
Olacakla öleceğe çare bulunmaz: Ölüm ve doğal afetleri engellemek
Olan dört bağlar, olmayan dert bağlar: Varlıklı kişi, dilediği gibi para harcar
Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz: 1) Pek çok şey önce hayal edilir, sonra gerçekleştirilir. Bazı bilim adamları düşünülebilen her şeyin yapılabileceğine
Onmadık yılın yağmuru harman vakti yağar: Harman vakti yağan yağmur, harmandaki
On para on aslanın ağzında: İnsan, geçinebilmek için on aslanla boğuşmak
Ortak gemisi yürümüş, elti gemisi yürümemiş
Ortak öküzden başka buzağı yeğdir: Küçük ama yalnız bize ait olan bir mal, ortak olarak
Otu çek köküne bak: Kişinin nasıl biri olduğunu öğrenmek
Otuz iki dişten çıkan; otuz iki mahalleye yaydır
Oynamasını bilmeyen kız, “yerim dar” demiş; yerini genişletmişler, “yenim dar” demiş
Ödünç güle güle gider, ağlaya ağlaya gelir: Ödünç alan kişi, işi görüleceği için, veren kişi de bir tanıdığına yardımcı olduğu için memnun olur.
Öfke baldan tatlıdır: Öfkelenen insan bağırıp çağırdığı için rahatlar.
Öksüz hırsızlığa çıkarsa ay ilk akşamdan doğar: Kimsesiz insan bir iş yapmaya kalktığında pek çok engelle karşılaşır.
Öksüz kuzu toklu olmaz: Kimsesiz kişi, destekten yoksun
Öksüz oğlan göbeğini kendi keser
Öksüzün karnına vurmuşlar, “vay arkanı!” demiş
Ölenle ölünmez: Ölen kişi, çok sevilen ve önemli bir kişi olsa bile
Ölmüş koyun kurttan korkmaz: Ölmüş koyunun, kurttan haberi bile olmaz
Ölüm hak miras helal: Ölüm nasıl doğal bir olaysa
Ölüm ile öç alınmaz: Düşmanımız da olsa, bir insanın
Ölümü gören hastalığa razı olur: 1) Elinden gelse kimse ölmek istemez. Herkes ölmekten
Ölürse yer beğensin, kalırsa el beğensin: Her aile, çocuğunun iyi yetişmesini ister.
Ölüsü olan bir gün, delisi olan her gün ağlar: Ölüsü olan ev halkı, ilk günlerde çok üzülür.
Önce düşün, sonra söyle: Düşünüp taşınmadan söylenen söz, maksadı aşar ve yanlış anlamaya sebep olur.
Padişahın bile arkasından kılıç sallarlar: Çok büyük bir mevkide
Palamut çok biterse kış erken olur
Papaz her gün pilav yemez: 1) Bir insanın şansı her zaman iyi olmaz.
Para dediğin el kiri: Eldeki kirin yıkandığında çıkması
Para ile imanın kimde olduğu belli olmaz: Bir kimsenin ne kadar parası olduğu
Para isteme benden buz gibi soğurum senden: Geri alamama tehlikesi olduğundan, kimse borç vermeyi pek istemez ve borç istenmesinden de hoşlanmaz.
Paran gitti mi diye sormazlar, işin bitti mi diye sorarlar
Paranın yüzü sıcaktır: Her türlü hizmet ve mal para
Para parayı çeker
Parası ucuz olanın kendisi kıymetli olur: Para harcamaktan çekinmeyen, parasını çevresi
Parayı veren düdüğü çalar
Parayı zaptetmek, deliyi zaptetmekten zordur: Paranın açamayacağı kapı yoktur. Gece hayatı (kumar, içki, eğlence vb.) caziptir
Pazarda herkes ambarındaki unu kadar konuşur: 1) Pazara çıkan, maddi olanakları
Pekmezi küpten, kadını kökten al: İnsan, yediği, içtiği şeylerin kaliteli
Pek yaş olma sıkılırsın, pek de kuru olma kırılırsın: Her istenilene hemen “evet, olur” demek de “hayır olmaz” demek de doğru değildir. Kişi, yerine göre
Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir: Bazı işlerin nasıl sonuçlanacağı
Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın: Bazı kişileri başladığı işten döndürmek
Pilav yiyen kaşığını yanında taşır: Bir işi yapmak ya da bir işten yararlanmak
Rağbet güzel ile zenginedir: Para ve güzellik herkes için önemlidir.
Rakip ölsün de ne yüzünden ölürse ölsün
Ramazanda yalan söyleyenin bayramda yüzü kara olur: 1) Ramazanda oruç tutmayan, bayramda oruç tutanlar gibi sevinemez.
Rençper kırk yılda, tüccar kırk günde: En fazla parayı ticaretle uğraşan insan kazanır.
Rüşvet kapıdan girince îman (insaf) bacadan çıkar: 1) Rüşvet almak da vermek de suçtur. Ama buna rağmen, devlet dairelerinde işi olanlar
Rüzgâra tüküren kendi yüzüne tükürür
Rüzgar eken fırtına biçer
Rüzgar esmeyince yaprak oynamaz
Rüzgârın önüne düşmeyen yorulur: Toplumun anlayışına
Rüzgârlı havanın kuytusu, yağmurlu havanın uykusu: 1) İnsan güvenli bir ortamda, huzur içinde çalışmak ve yaşamak ister. Mümkün olduğunca gergin ortamlardan uzak durur.
Sabahın kızıllığı akşamı kış eder; akşamın kızıllığı sabahı güz eder
Sabah ola hayır ola: Gün boyunca çalışan kişi, akşama yorgun olur.
Sabah sürçen geceye kadar sürçer: İtina ile başlanılmayan işler
Sabahtan karnını doyuran, küçükken evlenen aldanmamış: Sabah gerektiği gibi beslenen kişi, işinde daha başarılı
Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır: Sabırlı olmak önemli bir özelliktir, herkes beceremez.
Sabırla koruk helva olur, dut yaprağı atlas: Koruk olgunlaşır, üzüm olur. Üzüm suyu kaynatılarak koyulaştırılır pekmez yapılır.
Sabreden derviş muradına ermiş: Bir şeyi elde etmek ya da bir
Sabrın sonu selamettir: Her gecenin bir sabahı olduğu
Saçın ak mı kara mı, önüne düşünce görürsün
Saç sefadan, tırnak cefadan uzar: İşi iyi olanın, zevkten ve memnuniyetten
Sade pirinç zerde olmaz, bal gerektir kazana; baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana
Sadık dost akrabadan yeğdir: Atadan kalanların (mirasın) paylaşımı, kız almak ya da almamak
Safa ile yenen cefa ile kazanılır: Almteri ile kolay para kazanılmaz.
Sağ baş yastık istemez: Sağlıklı bir insan kuru yerde bile yatabilir
Sağdır ineğin buzağısı kesilmez: Buzağı, anasını (ineği) emdikçe, o inekten süt alınır
Sağır işitmez uydurur: Sağır duymaz. Ama bunu belli etmemek
Sağlık varlıktan yeğdir: Bir insan için en önemli şey sağlıktır.
Sahipsiz eve it buyruk: Yaşanılan yere sahip çıkmak ve koruyucu
Sakal bıyığa denk olmayınca berber ne yapsın: 1) Gerçekleştirilmesi olanaksız bir işi, çok usta da olsa kimse yapamaz.
Sakınılan göze çöp batar: Nedendir bilinmez, üzerine çok düşülen
Sakla samanı gelir zamanı: Gereksiz görülen şey bir gün gerekli olabilir.
Sanat altın bileziktir: Herhangi bir dalda ustalığı olan (zanaat sahibi) kişi
Sana lafla vurana sen aşla vur: Erdemli insan
Zanaatı ustadan görmeyen öğrenemez: Zanaat, uzun yıllar bir usta
Sarhoştan deli bile korkar: Sarhoş kişi, kendini bilmez durumdadır
Sarımsağı gelin etmişler; kırk gün kokusu çıkmamış: İnsan kötü yanlarını kolay kolay belli etmez
Sayılı günler tez geçer: Süresi verilen bir işe hemen başlamak gerekir.
Sel gider kum kalır: Geçici durumlara güvenmek doğru değildir.
Sel ile gelen yel ile gider
Sen ağa ben ağa, koyunları kim sağa: Herkes ağa olursa
Sen bir garip çingenesin, telli zurna nene gerek Yoksul ve kimsesiz bir kişinin
Sen işten korkma, iş senden korksun: Yapılacak iş gözde büyütülürse, insanın
Sevda geçer yalan olur, sonra sokar yılan olur: Birbirini çok seven iki kişi
Sev seni seveni hak ile yeksan ise, sevme seni sevmeyeni Mısır’a sultan ise
Serçeden korkan darı ekmez: Tehlikeleri gözde
Seyrek git dostuna, kalksın ayak üstüne: Her şeyin fazlası insanı usandırır. Çok sık ziyaret edilen dost da bu durumdan
Sinek küçüktür ama mide bulandırır
Sirkesini, sararmağını sayan paçayı yiyemez: Daha ucuza mal edeyim diye yeteri kadar malzeme kullanmayan
Sofu soğan yemez, bulunca sapını komaz: Kötü iş yapmıyormuş gibi görünerek
Soğanın acısını yiyen bilmez doğrayan bilir: Herhangi bir işin ne denli zor
Son pişmanlık fayda vermez: İş işten geçtikten sonra “keşke böyle yapmasaydım”
Sora sora Bağdat bulunur
Soydur çeker
Söz var, dağa çıkarır; söz var dağdan indirir: Sözün değerini bilmek ve dikkatli konuşmak gerekir.
Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir: Tatlı dilli insan, olmaz işleri oldurur.
Su akarken testiyi doldurmak gerek: İnsan, para kazanabiliyorken, geleceğini düşünerek
Şahin ile deve avlanmaz: Şahin ile ancak kuş avlanır, deve avlanamaz.
Şahin küçüktür ama koca turnayı havadan indirir: Görünüşe aldanmamak gerekir.
Şakanın sonu kakadır: El ya da dil ile yapılan şakalara dikkat edilmez
Şaraptan bozma sirke keskin olur: Sonradan yoldan çıkan kişi
Şaşkın ördek başını bırakır, kıçından dalar: Nasıl yapılacağını bilmediği
Şeriatın kestiği parmak acımaz: Yasa dışı iş yapan, yakalanınca yasanın öngördüğü şekilde
Şeyh uçmaz müridi uçurur: Mürit şeyhine çok bağlı olup onun her dediğine inanır.
Şeytan adamı kandırır ama suyunu ısıtmaz: Kötü niyetli kişi, insanı yoldan çıkarır.
Şeytanın dostluğu darağacına kadardır: Kötü kişinin dostluğu, işi bitinceye ya da zoru
Şeytanla kabak ekenin kabak başına patlar: Düzenbaz bir kişiyle arkadaşlık yapan
Şimşek çakmadan gök gürlemez: Bir olayın gerçekleşmesinden önce
Şöhret felakettir: Ünlü biri olmanın, çok güzel bir şey olduğu düşünülür.
Tabağa sorarsan dünyada fena koku yoktur
Tabak sevdiği deriyi yerden yere çalar: Bazı kimseler, sevdikleri
Tabancanın dolusu bir kişiyi korkutur, boşu kırk kişiyi: Dolu tabanca taşıyan, “sıkmak zorunda kalmaktan” korkar.
Tan yeri ağarınca hırsızın gözü kararır: Yasa dışı işlerle uğraşan, yapacağı
Tarlada izi olmayanın harmanda sözü olmaz: Kendini yeterince işine vermeyen bir kişiden
Tarlanın iyisi suya yalan; daha iyisi eve yakın: Sulanan tarla verimli olur.
Tarlanın taşlısı, kızın saçlısı, öküzün başlısı: Halkın tercihi; kadının saçlısından, tarlanın
Tarlayı koçan zaptetmez saban zapteder: Tarlanın tapusuna sahip olmak, ona gerçek anlamda
Tarlayı taşlı yerden kızı kardeşli yerden: Taşlı tarla daha verimli olur. Bu yüzden, tarlayı taşlı
Taş altında olmasın da dağ ardında olsun: Ayrılık zordur ama tekrar
Taş yerinde ağırdır: Kişinin değeri, yaşadığı yörede daha iyi bilinir.
Taşıma su ile değirmen dönmez
Tatarın kılavuza ihtiyacı yoktur: Ne yapacağını, nasıl davranacağını ve işini
Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır: Tatlı dilin, yani etkili ve güzel konuşmanın yaptıramayacağı
Tatlı tatlı yemenin acı acı geğirmesi olur: Geleceğini düşünmeksizin safa sürüp
Tatsız aşa tuz neylesin, akılsız başa söz neylesin: Gerektiği şekilde pişirilmeyen bir yemek
Tatlı ye tatlı söyle: İyi davranan ve güzel sözler söyleyen
Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış
Tayfanın akıllısı geminin dümeninden uzak durur
Tek kanatla kuş uçmaz: Kişi, bazı şeyleri tek başına yapamaz.
Tekkeyi bekleyen çorbayı içer: Çalışmasını ve sabretmesini
Tembele iş buyur sana akıl öğretsin: Tembel kimse, kendisinden
Temiz iş altı ayda çıkar
Tencere demiş, “Dibim altın.” Kaşık demiş, “Ben nerdeyim?”
Tereciye tere satılmaz: Bir işi iyi bilen bir kimseye o
Terzi kendi söküğünü dikemez: İnsan başkalarına yaptığı
Terziye “dinlen” demişler, ayağa kalkmış
Terziye “göç” demişler “iğnem başımda” demiş: Küçük ya da hafif araçlarla
Teşbihte hata olmaz: Konuşurken, anlatacaklarımızı
Tevekkelin gemisi batmaz: Gerekli önlemleri alıp sonrasını
Tırnağın varsa başını kaşı: Kişi, “nasıl olsa yardım ederler” diye başkalarına güvenerek bir işe
Tilkinin dönüp geleceği yer kürkçü dükkanıdır: Kişi, işi ve alışkanlıkları gereği
Tilki tilkiliğini bildirinceye kadar post elden gider
Tok açın halinden anlamaz: Varlık içinde yaşayan
Tok ağırlaması güçtür: Aç kişi, önüne konulan yemeği iştahla yer
Tok iken yemek yiyen mezarını dişi ile kazar: Fazladan (tokken) yenen yemeğin hazmı (sindirimi) zordur ve insanı rahatsız eder.
Ucuz alan pahalı alır: Herhangi bir malı, ucuz diye alan, aslında pahalıya almış olur.
Ucuzdur vardır illeti, pahalıdır vardır hikmeti: Pahalı mal kaliteli olduğundan uzun süre dayanır. Ucuz mal kalitesiz olacağından, kısa sürede kullanılamaz hâle gelir.
Ucuz etin yahnisi tatsız olur: Her etten, hele ucuz etten yahni yapılmaz.
Ulular köprü olsa basıp geçme: Değerli ve bilge kişilere saygıda kusur eden ve onlara yeterince önem vermeyen toplumlar, kısa sürede
Ulu sözü dinlemeyen uluyakalır: Yaşlı ve deneyimli kişilerin
Ummadığın taş baş yarar: Görüntü aldatıcıdır. Kimin ne zaman, nerede, ne yapacağı
Umut fakirin ekmeğidir: Yoksul kişiler, bir gün durumlarının
Ustanın çekici bin altın: Usta kişi, kimsenin yapamadığı bir işi
Utananın oğlu kızı olmamış: Utanan ya da üşenen kişinin çoluğu
Utanma pazar, dostluğu bozar: Dostlar ya alışveriş etmemeli ya da utanıp sıkılmadan, her şeyi açık seçik konuşarak bu alışverişi gerçekleştirmelidirler.
Uyku ölümün kardeşidir: Uyuyan kişinin çevresi
Uyku uykunun mayasıdır: Zamanında yataktan kalkmasını
Üç göç bir yangın yerini tutar: Birkaç kez taşınmak
Üç kuruşluk eşeğin, beş paralık sıpası olur: Değersiz bir kimsenin veya
Üçlenmemiş eken, olmamış biçer: Bir işin gerçekleşmesinin belirli koşullan vardır.
Ürümesini bilmeyen köpek sürüye kurt getirir: 1) Beceriksiz kişi, iyilik yapayım derken zarara yol açar
Ürüyen köpek ısırmaz: Bağırıp çağırarak çevresini korkutmaya
Üşüntü köpekler mandayı paralar: Tek bir köpek mandaya bir şey yapamaz.
Üveye etme özünde bulursun, geline etme kızında bulursun: Herkes ettiğini bulur. Üvey çocuğuna iyi davranmayan bir kimsenin
Üvey öz olmaz kemha bez olmaz: İpek kumaştan bez olmaz.
Üzümü ye de bağını sorma: Yararlanılan şeyin nereden
Üzüm üzüme baka baka kararır: Her zaman bir arada bulunan veya arkadaşlık
Vakit nakittir: Dünyada zamandan daha değerli hiçbir şey yoktur.
Vakitsiz öten horozun başını keserler: Yapılacak bir açıklama veya uyarının
Vardığın yer körse gözünü kapa: Gittiğimiz yerde eş, dost bulabilmek, yani yalnız
Var evi kerem evi, yok evi verem evi: Varlıklı kişinin geleni gideni eksik olmaz
Varışına gelişim, tarhana aşına bulgur aşım: Sevgi ve saygı karşılıklı olur. Gidene gelinir, verene verilir
Varlığa güvenilmez
Varını veren utanmamış: Muhtaç kişiye iyi niyetle, olanakları ölçüsünde
Varsa hünerin, her yerde vardır yerin: Elinden birçok iş gelen hünerli
Varsa pulun herkes kulun, yoksa pulun dardır yolun: Parası pulu olan, parasını vererek
Var varlatır yok söyletir: Varlıklı kişi, parasını çalıştırarak varlığına varlık
Veren eli herkes öper: Eli açık, yardımsever kimse
Veren eli kimse kesmez: Yardımsever kimsenin iyilik
Veresiye şarap içen iki kez sarhoş olur: Veresiye alışveriş eden biri
Verirsen doyur, vurursan duyur: Yapılan yardımın yeterli ölçüde, en azından karşı tarafın bir eksiğini giderecek düzeyde olması gerekir.
Vermeyince Mabut, ne yapsın Mahmut: Başımıza gelen ve sahip olduğumuz her şeyin Allah’ın takdiriyle olduğuna inanılır.
Vücut kocar gönül kocamaz: Kişi yaşlandıkça gücü azalır, melekeleri zayıflar, gençliğinde yapabildiği pek çok şeyi yapamaz olur.
Verme malını veresiye, akar gider kara suya: Veresiye satış yapan kişi, alacaklarını tahsil edemezse iflas eder.
Yabancı koyun kenarda yatar: İnsan, yabancısı olduğu
Yağına kıymayan çöreğini yoz yer: Yağsız çörek, yağlı çöreğe göre kuru ve tatsız tutsuz bir şey olur.
Yağmur yağsa kış değil mi? Kişi hâlini bilse hoş değil mi?
Yağ yiyen köpek tüyünden belli olur: Yasa dışı iş yapan kişi, çalışmadığı
Yalancı kim? İşittiğini söyleyen: Doğruluğundan kesinlikle emin olmadığı halde
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar: Yalanın da yalancının da hükmü bir yere kadardır.
Yalnızlık Allah’a mahsustur: İnsan, maddi ve manevi ihtiyaçlarım
Yalnız öküz çifte koşulmaz: Tek öküzle çift sürülemeyeceği gibi
Yalnız taş duvar olmaz: Bir tek taşla duvar örülemeyeceği gibi, birçok malzeme kullanılarak
Yaman komşu, yaman avrat, yaman at, birinden göç, birini boşa, birini sat
Yanık yerin otu tez biter: Yaşanan acı olaylar insanın yüreğini dağlar
Yanlış hesap Bağdat’tan döner: Yapılan herhangi bir işte ortaya çıkan
Yara sıcakken sarılır: Acı paylaşıldıkça azalır. Acıyı paylaşmak için yapılacak ziyaret
Yarası olan gocunur: Herhangi bir konuda yanlış yapmış kişi
Yarım elma, gönül alıma: Hediyenin değerinden çok, nasıl verildiği
Yarım hekim candan eder, yarım hoca dinden eder: Karşılaştığımız sorunlarla ilgili olarak, bililerine danışmak ya da birilerinden yardım almak
Yarınki kazdan bugünkü tavuk yeğdir: Küçük de olsa, elde bulunan
Yaşa yaşa, gör temaşa
Yaşı at pazarında sorarlar: Yaşla ilgisi bulunan bazı işler dışında
Yaş kesen baş keser: Yaş ağaç kesmek, doğal çevreye ihanettir.
Yaş yetmiş iş bitmiş: Yetmiş yaş, ortalama insan ömrünün üzerindedir.
Yatan aslandan gezen tilki yeğdir: Çalışan bir insan, beceriksiz
Yatanın yürüyene borcu vardır: Her toplum, çalışkan insanların sayesinde yükselir.
Yavaş huylu atın çiftesi pek olur: Ağır başlı, uysal kişi
Yavaş tükürüğün sakala zararı var: Hoşgörünün de tahammül etmenin de bir sınırı vardır.
Yavuz hırsız ev sahibini bastırır
Yaza çıkardık danayı, beğenmez oldu anayı: Evlat, karşılık beklenmeksizin
Yazın gölge hoş, kışın çuval boş: 1) Yazın sıcağını bahane edip çalışmayan
Yel gibi gelen, sel gibi gider: Çalışıp çabalamadan kolayca
Yel kayadan ne koparır?
Yemeyenin malını yerler
Yengece, “Niçin yan gidersin?” demişler; “Serde kabadaydık var.” demiş
Yerin kulağı vardır: Gizli de yapılsa bir konuşma, beklenmedik
Yılan yumuşak diye el sunma: Hain haindir.
Yılanın başı küçükken ezilir: Büyüdüğünde ya da çoğaldığında
Yılan sokan uyumuş, aç kalan uyumamış: Dünyada, açlıktan daha
Yırtıcı kuşun ömrü az olur: 1) Çok mücadele eden çok yorulur
Yiğit arkasından vurulmaz: Orada bulunmadığı için kendisi savunamayacak
Yiğit lakabıyla anılır: Yiğit kişi, lakabını davranışları ve karıştığı olaylardaki
Yiğit meydanda belli olur: Yiğit kişi, gözünü budaktan, sözünü beyden paşadan esirgemez.
Yiğidin malı meydandadır: Yiğit kişi, gizli saklı bilmez. Her şeyi ortadadır.
Yiğit yarasına yiğit katlanır
Yiğit yiğide at bağışlar: Yiğit kişi için at çok önemlidir.
Yoksul ala ata binse, selam almaz: Kendini bilmez kişi, iyi bir ata binse
Yol bilen kervana katılmaz: İşini iyi bilen bir kişi
Yol sormakla bulunur: Bir yere nasıl gidileceği, yolu sora sora bulunur.
Yolcu yolunda gerek: Yola çıkacak kimsenin, erken davranıp
Yolu ile giden yorulmaz: Her işin kendine göre bir usulü
Yol yürümekle, borç ödemekle biter: Yürümedikçe yol, ödemedikçe de borç bitmez.
Yorgun eşeğin çüş canına minnet: Yorulan kişi, dinlenmeye
Yularsız ata binilmez: Kumanda etmek zor olduğu için ata yularsız
Yumurtada lal bitmez: Doğa yasalarına aykırı bir işin gerçekleşmesine
Yumurtadan çıkan yine yumurta çıkarır: Bütün canlılar, kendi türlerinin devamını
Yurdun otlusundan kutlusu yeğdir: Bağımsız bir ülkede özgürce yaşamak
Yumurtlayan tavuk bağırgan olur
Yuvayı yapan dişi kuştur: Evin kadını anlayışlı
Yük altında eşek kalır
Yürük ata kamçı olmaz: İyi yürüyen ata kamçı vurmaya gerek
Yüzü güzel olanın huyu da güzel olur: İnsanın içinin dışına yansıdığı düşünülür.
Yüz yüzden utanır: Ortada halledilmesi gereken bir sorun olduğunda ilgili
Yürük ata paha olmaz
Zahirenin ambarı sabanın ucundadır: Sürülmeyen tarla ekilmez. Ekilmeyen tarla ürün vermez.
Zahmetsiz rahmet olmaz
Zaman sana uymazsa sen zamana uy: Zamanla her şey değişir. Değişmeyen tek şey, değişimin hep devam edecek olmasıdır.
Zarardan korkan kâr etmez: Ticarette kâr da edilir zarar da
Zararın neresinden dönülse kardır: Yapılan her işte kâr etmek mümkün değildir. Bazen olumsuz dış koşullar ve etkiler yüzünden bazen de başta
Zemheride kar (yağmur) yağmadan kan (zehir) yağması iyi
Zemheride sür de çalı ile sür
Zemheride yoğurt isteyen cebinde bir inek taşır: Kişi, başkasından
Zengin arabasını dağdan aşırır, züğürt düz ovada yolunu şaşırır
Zenginin horozu bile yumurtlar: Zengin kişi
Zenginin malı züğürdün çenesini yorar: Birinin zenginliği üstüne
Zengin giyerse “sağlıcakla”, fakir giyerse “nereden buldu ki?” derler: Zengin kişinin giydiği her yeni elbise
Zenginin basması ipekli görünür
Zengin kesesini, züğürt dizini döver: Zengin kişi, sahip olduğu servetle övünür.
Zeytin dededen, incir babadan kalmalı: Zeytin ağacının meyve vermesi, dikildikten
Zor oyunu bozar: Başkasını oyuna getirmek, hile yaparak
Zora dağlar dayanmaz: İnsan zor mor demez, azmeder
Zorla güzellik olmaz: Baskı ile yaptırılan hiçbir şeyden hayır gelmez.
Zurnada peşrev olmaz, ne çıkarsa bahtına: Rastgele yapılan plansız programsız işlerde yöntem
Züğürtlük zadeliği bozar
Züğürt olup diişünmektense, uyuz olup kaşınmak yeğdik
Zor kapıdan girince kanun bacadan çıkar: Zorbalık Yasa dışı bir davranıştır.
Zorlunun hakkından Allah gelir: Baskı yapabilecek konumdaki