Ahmet Hamdi Tanpınar
(1901-1962). Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının en özgün şair, romancı, öykücü ve denemecilerinden biri Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Yapıtlarında çocukluk yaşantılarının, düşlerin ve anıların önemli bir yeri vardır. Tanpınar, edebiyatımızda düş (rüya) konusuna en çok eğilen yazarlardan biridir. Roman ve öykülerinde değişme sürecine girmiş İstanbul’u ve İstanbul insanlarını konu edinir.
İstanbul’da doğan Ahmet Hamdi İlk ve orta öğrenimini, kadı olan babasının görev yaptığı çeşitli kentlerde tamamladı. 1918’de yükseköğrenimi için İstanbul’da Baytar Mektebi’ne girdi. Bir yıl sonra okulunu değiştirdi ve Edebiyat Fakültesi’ne geçti. Burada batı edebiyatı dersleri veren Yahya Kemal’in (Beyatlı) öğrencisi olması sanat anlayışının oluşumunu etkiledi. Yahya Kemal’in etkisiyle Divan şiirinin önde gelen şairleriyle Fransız şiirinin ustalarını tanıdı. 1923’te Edebiyat Fakültesi’ni bitiren Tanpınar, Erzurum’dan başlayarak Anadolu’nun çeşitli kentlerinde uzun süre lise edebiyat öğretmenliği yaptı. 1930-32 yılları arasında Ankara’da Gazi Terbiye Enstitüsü’nde (bugün Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi) edebiyat öğretmeni olarak çalıştıktan sonra İstanbul’a Kadıköy Lisesi’ne edebiyat öğretmeni olarak geldi. Bir yıl sonra Güzel Sanatlar Akademisi’nde (bugün Mimar Sinan Üniversitesi), Ahmed Haşim’in ölümü üzerine boşalan sanat tarihi ve estetik dersleri öğretmenliğine getirildi. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Yeni Türk Edebiyatı Kürsüsü profesörlüğüne atandı. 1942’de Maraş milletvekili seçilince bu görevinden ayrıldı. 1946’da milletvekilliğine yeniden aday gösterilmeyince tekrar Milli Eğitim Bakanlığı örgütünde görev aldı. Bir süre bakanlık müfettişi olarak çalıştıktan sonra Güzel Sanatlar Akademisi estetik öğretmenliğine, oradan da Edebiyat Fakültesi’ndeki eski görevine döndü. Ölümüne kadar bu görevde kaldı.
Ahmet Hamdi Tanpınar ilk şiirini 1920’de Celal Sahir’in (Erozan) çıkardığı Altıncı Kitap dergisinde yayımladı. Daha sonra Dergâh, Milli Mecmua, Hayat, Görüş, Varlık, Oluş, Ülkü ve Aile dergilerinde yayımladığı şiirlerinden bir bölümünü 1961’de Şiirler adlı bir kitapta topladı. Bu kitabıyla Tanpınar 1962’de Yeditepe Şiir Armağanı’nı kazandı. Aynı yıllarda düzyazılarını da Tan ve Cumhuriyet gazetelerinde yayımlamaktaydı.
Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında öğretmenleri ve sınıf arkadaşlarıyla çıkardıkları Dergâh dergisi iki kuşağı, ustalarla genç sanatçıları bir araya getirmekteydi. Bu dergide Yahya Kemal, Ahmed Haşim, Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), Falih Rıfkı (Atay) gibi döneminin önde gelen yazarlarının yanı sıra Ahmet Hamdi, Kemalettin Kamu, Ahmet Kutsi (Tecer), Haşan Âli (Yücel) gibi genç yazarlar da yazmaktaydı. Bu çevre Ahmet Hamdi’nin yaratıcılık döneminin ilk yıllarını etkileyen önemli bir kültür alanını oluşturuyordu. İlk öyküsü “Geçmiş Zaman Elbiseleri” 1936’da Ağaç dergisinde yayımlandı. İlk romanı Mahur Beste ise 1944’te Ülkü dergisinde tefrika edilmeye başlandı.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ilk öykü kitabı Abdullah Efendinin Rüyaları (1943) adını taşır. Bu yapıtında topladığı beş uzun öyküsünde kişiler genellikle sıra dışı, ilginç ve doğal olmayan özellikler taşır. Bunlar geçmişlerindeki belli belirsiz bazı olayların etkisinde kalmış, dış dünya ile olan uyumunu yitirmiş, yaşamları düşlerle karabasanlar arasında gidip gelen kişilerdir. Tanpınar 1955’te yayımladığı Yaz Yağmuru adlı öykü kitabında da kendi kişiliğinden yola çıkarak, yakın çevresinde gözlemlediği insanların karmaşık ruhsal durumlarını sergiler. Bunu yaparken de düşlerle gerçek dünya arasında bir köprü kurar. Ama öykülerinde derinlemesine bir ruhsal çözümlemeye girmez. Onun öykülerindeki kişilerin ruhsal denge ve kişisel ilişkileri altüst olmuştur ve bu kişiler bildiğimiz günlük yaşamı sürdürmeyen kişilerdir.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ilk romanı Mahur Beste (1975), Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yaşayan seçkin bir çevreyi ele alır. Bu çevrenin iş ve ev yaşamları, sarayla ilişkileri, alışkanlıkları, ilgi alanları, tutkuları sergilenir. Bu romanında Tanpınar müziğe verdiği önemi ve geçmişin, yaşadığı dönemde de varlığını sürdüren değerlerini, bir beste aracılığıyla açıklayarak göstermiştir. 1950’de Yeni İstanbul gazetesinde tefrika edilen Sahnenin Dışındakiler (1973) adlı romanında ise II. Abdülhamid döneminin kalıntılarıyla II. Meşrutiyet dönemi kuşağını anlatır. Bu romanında Ahmet Hamdi mütareke yıllarındaki İstanbul’u sergiler. Özyaşamöyküsü niteliğinde bir roman olan Huzur (1949) ise yazarın yaşam felsefesini, estetik anlayışını, kültür birikimini en duyarlı biçimde yansıtan yapıttır. Huzur romanının devamı denilebilecek Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde (1961) de kişilerin bir bölümü Tanpınar okurları için yabancı değildir. Ahmet Hamdi Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde 19. yüzyılın sonlarıyla 20. yüzyılın ortalarına kadar uzanan geniş bir zaman diliminde, yitip gitmekte olan eski ile gelişmekte olan yeniyi birlikte verir. Bu roman ince bir gülmece ile örülmüş bir toplum eleştirisidir. Okumanın tadını daha küçük yaşlarda alan Ahmet Hamdi Tanpınar okuduğu yapıtlardan etkilenerek düşlere dalar. Buradan hareketle çocukluk dünyasına döner ve o yıllardaki yaşamını yer yer düşler ve anılarla canlandırarak anlatır.