BÖCEKÇİL BİTKİLER
Bir bitkinin böcek ya da et yemesi insana inanılmaz gibi gelirse de, yeryüzünde böcekleri ve solucan, tırtıl gibi öbür küçük hayvanları yakalayıp yiyebilen 500 kadar bitki türü vardır. Bu böcekçil ya da etçil bitkiler avlarını çeşitli yöntemlerle yakaladıklarında, hayvanın vücudu bakterilerin ve enzimlerin ayrıştırıcı etkisiyle yumuşatılıp sindirilir; geri kalan sert bölümler ise ya dışarı atılır ya da ibrikotunda olduğu gibi çiçeğin ibriği andıran şişkin bölümünde biriktirilir.
Böcekçil bitkilerin çoğu fotosentezle kendi besinini üretebilen yeşil bitkilerdir. Öyleyse havadan, sudan ve güneş ışınlarından yararlanarak kendisine gerekli şeker ve nişastayı oluşturabilen bir bitki neden böcek yakalayıp yemeye gerek duysun? Bunun nedeni büyük olasılıkla bu bitkilerin bazı besin maddeleri, özellikle azot açısından yoksul olan asitli, turbalık ya da bataklık yerlerde yetişmesidir.
Böcekçil bitkiler bir süre hiç böcek yakalayamasalar da açlıktan ölmezler. Fotosentez yapabildikleri için böcek yemeden de yaşayabilir, ama böcek yedikleri zaman daha sağlıklı gelişirler. Ö te yandan çok fazla böcek yakalayıp aşırı beslendikleri zaman da sağlıkları bozulmaz. Rekortmen böcekçil bitkilerden biri, iki hafta içinde 73 tane hamamböceği yakaladığı kayıtlara geçen bir ibrikotudur.
Güneşgülü ve Sinekkapan
Böcekçil bitkiler dünyanın her yerinde yetişir. Bunlardan en yaygını güneşgülü, böcekkapan ya da çiyotu gibi değişik adlarla bilinen Drosera cinsinin üyeleridir. Bu bitkilere güneşgülü ya da çiyotu denmesinin nedeni, güneşin altında çiy düşmüş gibi parıldayan yapışkan yapraklarıdır. Gerçekten de yaprakların yüzeyindeki ve kenarlarındaki ince kirpiksi dokunaçların ucundaki şişkin kesecikler yapışkan bir sıvı salgılar. Bu salgının parıltısına aldanan bir böcek yaprağa konar konmaz yapışkan sıvıya yakalanır. Bunun üzerine, böceğin sürtündüğü dokunaçlar uyarılarak hemen yaprağın ortasına doğru kıvrılıp, çaresiz durumdaki böceği sımsıkı kavrar. Bitkinin salgıladığı sıvılarla iyice ıslanıp yumuşayan böceğin sindirilmesi bazen birkaç gün alır. Sindirim biter bitmez dokunaçlar yavaş yavaş yeniden açılır ve yaprak bir sonraki avı beklemeye hazır duruma gelir.
Güneşgülü türlerinin çoğu Avustralya ve Güney Afrika’da dağılmıştır. Bataklıklarda yetişen ve eğreltiotuna benzeyen bir türün yapraklarının arka yüzünde bazen küçük bir böcek barınır ve bitkinin tuzağına düşen avlara ortak olur.
Charles Darvvin’in “dünyanın en harika bitkisi” olarak söz ettiği sinekkapan (Diorıaea muscipula) güneşgülü ile aynı familyadandır. Bu bitkinin her yaprağı, ortadaki bir menteşe düzeneğiyle açılıp kapanacak biçimde ikiye katlanmıştır ve yaprakların kenarlarında uzun, sert kıllar bulunur. Ayrıca yaprakların her iki yarısının iç yüzeyinde üçer tane tüysü dokunaç vardır. Bu dokunaçlar öylesine duyarlıdır ki minicik bir sineğin ağırlığıyla bile hemen uyarılır ve yaprağın iki yarısı bir kapan gibi hızla birbirinin üzerine kapanarak sineği ortada hapseder. Yakalanan kurban 10 gün içinde tümüyle sindirilmiş olur ve yaprak yeniden açılarak yeni avını beklemeye başlar.
İbrikotu
Böcekçil bitkilerden ibrikotları dünyanın hemen hemen bütün tropik bölgelerinde yetişir. Biri Eskidünya’da, öbürü Yenidünya’da dağılmış iki ayrı familyadan 100’e yakın ibrikotu türü vardır. Bu bitkilerde öbürlerindeki gibi hareketli bir kapan düzeneği yoktur; bunlar avlarının kendi ayaklarıyla gelip tuzağa düşmesini beklerler. İbrikotunun yaprak uçları üstte birleşerek, karnı ve ağzı geniş, ortadaki boyun bölümü dar olan ibrik biçiminde bir yapı oluşturmuştur. Uzunluğu türe bağlı olarak 3,5 ile 50 cm arasında değişen bu ibriğin içinde 1 litreye yakın sıvı birikebilir. İbriğin ağzı içeriye doğru kıvrık, üstü de kaygan bir maddeyle kaplıdır. Bazı türlerde bu ibriğin üstünde gene yapraktan bir kapak bulunur. Genellikle parlak yeşil üstüne kırmızı benekli olan ibriğin bu canlı renkleri ve içindeki balözünün kokusu böcekler için çok çekicidir. Buna aldanan böcekler ibriğin dudağına konar ve kaygan yüzeyde tutunamayarak içindeki sıvıya düşüp boğulur. Bitki de bu sıvının yardımıyla böceğin kendisine yarayan bölümlerini sindirir.
İşin en ilginç yanı, bu sıvının bazı böcekler üzerinde etkili olmamasıdır. Gerçekten de bazı sinekler ve sivrisinek larvaları ibrikotunun içindeki sıvıda yaşayabilir; hatta bitkinin sindiremediği böcek artıklarıyla beslenip orada erişkin duruma gelir.
Sumiğferi ve Yağotu
Sumiğferleri ( Utricularia cinsi) dünyanın her yanındaki bataklıklarda, durgun ve yavaş akıntılı sularda görülen yüzücü bitkilerdir. Gövde saplarının üstünde yaklaşık 6 mm çapında küçük keseler vardır. Bu keselerin girişinde yalnız içeriye doğru açılan birer kapakçık bulunur. Yüzücü böcekler bu keselerin ağzındaki incecik tüylere dokunduğunda kapakçık hemen açılır. Böylece, yüzen böcek tıpkı elektrik süpürgesinin tozları emdiği gibi suyla birlikte kesenin içine çekilir ve hemen arkasından kesenin kapağı kapanır. Yarım saat kadar sonra kapan yeniden hazır duruma gelir.
Kapağın kapanma hareketi o kadar hızlıdır ki bilim adamları uzun süre bu kapanın nasıl çalıştığını anlayamamışlardı. Ancak saniyenin her yüzde birinde bir görüntü çeken otomatik fotoğraf makineleriyle alınan filmin incelenmesinden sonra bu düzeneğin nasıl işlediği anlaşılabildi.
Yağotlarının (Pinguicula cinsi) sarımsı yeşil renkte, oval yaprakları vardır. Sumiğferleriyle aynı familyadan olan bu bitkilerin kapan düzeneği güneşgüllerininkine benzer. Yalnız bunların yaprak dokunaçları daha kısadır ve böcekler yapışıp kaldıktan sonra dokunaçlar değil yaprak ortaya doğru kapanarak avı hapseder. Bu bitkiler kuzey yarıkürenin bütün ılıman bölgelerinde olduğu gibi Türkiye’ de de bulunur.