Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Bulgaristan

  • Okunma : 827

Bulgaristan, BULGARİSTAN CUMHURİYETİ

GENEL BİLGİLER. Yüz ölçümü 110 912 km². Başkenti ve en büyük kenti: Sofya (1 141 142 nüf.; 1991 tah.)

TOPLUM YAPISI. Nüfus (1991 tah.): 8 910 622; nüfus yoğunluğu km²'ye 80,3 kişi. Nüfus dağılımı (1990 tah.): Kentlerde — % 67,6; kırsal kesimde — % 32,4. Yıllık nüfus artış hızı (1991 tah.): % -0,2. Resmî dili: Bulgarca. Başlıca dinler: Ortodoks, İslâm.

EĞİTİM VE SAĞLIK. Okuma-yazma oranı (1990): Yetişkin nüfusun % 98'i. Üniversite sayısı (1991): 3. Hastane yatak sayısı (1989): 87 217. Hekim sayısı (1989): 28 218. Ortalama ömür (1991): Kadınlarda — 76; erkeklerde —69. Bebek ölüm oranı (1991): 1 000 canlı doğumda 13. EKONOMİ. GSMH (1990): 47,3 milyar dolar; kişi başına ulusal gelir: 5 300 dolar. Etkin nüfus dağılımı (1990): Sanayi — % 38,1; —kamu yönetimi, savunma ve hizmetler — % 18,5; tarım — % 17,0; inşaat —% 8,2; ticaret — % 8,1; ulaşım

—    % 7,3; kamu hizmetleri — % 1,5; madencilik

—    % 0,6; diğer % 0,7. Dış ticaret (1989): Dışalım

—    ’15 milyar dolar; dışsatım — 16 milyar dolar. Ticaret yaptığı başlıca ülkeler (1989) .— Rusya, Almanya, Çek ve Slovakya cumhuriyetleri. Para birimi: 1 leva — 100 stotinki.

YÖNETİM. Türü: Cumhuriyet. Yasama gücü: Millet Meclisi. Yönetim bölümlenmesi: 27 il. ULAŞIM. Demiryolları (1990): Toplam 4 300 km. Karayolları (1990): Toplam 39 922 km. Başlıca limanları: 3. Başlıca havalimanları: 1.

Balkan yarımadasında devlet. Doğuda Karadeniz, güneyde Türkiye ve Yunanistan, batıda yeni Yugoslavya ve Makedonya, kuzeyde Romanya'yla sınırlı olan Bulgaristan, 1947-1989 arasında sosyalist "Doğu Bloku" ülkeleri arasında yer almış, o tarihte planlı iktisattan pazar iktisadına geçmiştir.

BULGARİSTAN YÜZEY ŞEKİLLERİ VE DOĞAL KAYNAKLARI

Bulgaristan başlıca dört coğrafi bölgeye ayrılır. En kuzeyde, Tuna ırmağı kıyısından doğudaki dağ eteklerine doğru yükselen Tuna yaylası bulunur, iklimi yazları sıcak, kışları soğuk bir karasal iklimdir. Balkan dağları (ya da Bulgarlarca «Yaşlı Dağlar») ikinci bölgeyi oluşturur. Balkanlar ülkenin batısından Karadeniz'e doğru yavaş yavaş alçalır. Rus ovalarından esen soğuk rüzgârları kesen Balkanlar, bölgenin güneyinde Meriç ırmağının suladığı ovada ılıman, yağışlı kışlarıyla ve sıcak kuru yazlarıyla bir Akdeniz ikliminin egemen olmasını sağlar. Üçüncü bölgeyse, Meriç ırmağı vadisinin güneyinde, Bulgaristan ile Yunanistan arasındaki sınırı çizen, Balkan yarımadasının en yüksek dağları Rodoplar'dan oluşur.

Tuna yaylası ve Meriç vadisi önemli tarım bölgeleridir. Tuna yaylasında buğday, mısır, şekerpancarı ve ayçiçeği; Meriç vadisindeyse tütün ve gül yetiştirilir. Parfüm yapımında ana madde olan gül yağı üretimine ayrılmış ünlü «Gül Vadisi» buradadır. Dağlarda, dörtte üçü geniş yapraklı ağaçlardan, geri kalanıysa iğne yapraklı ağaçlardan oluşan değerli ormanlar uzanır. Ayılar, kurtlar, tilkiler, sincaplar, Avrupa musu ve yaban kedilerine Bulgaristan dağ ormanlarında hâlâ rastlanmaktadır.

Bulgaristan'ın en önemli doğal kaynakları, ülkenin tarıma dayalı ekonomisinin temelini oluşturan verimli toprakları ve kısmen Karadeniz kıyısında,ve dağlarda turizmin gelişmesine olanak veren doğal güzellikleridir. Bulgaristan maden bakımından pek zengin değildir. Önemli linyit yatakları varsa da, düşük kaliteli bu kömürün yakıldığı sanayi bölgelerinde ciddi bir hava kirliliği sorunuyla karşılaşılmaktadır. Çıkarılan demir, bakır, çinko ve kurşun ülke gereksinimlerini karşılayamaz.

BULGARİSTAN TOPLUM YAPISI

Bulgaristan nüfusunun yaklaşık % 90'ı, bölgeye i.S. VI. yy'da yerleşen halkın torunları olan İslavlardır. Bulgaristan adı, İ.S. VII. yy'da Orta Asya'dan bölgeye gelen göçebe Bulgar halkından gelir. Yavaş yavaş İslavları egemenlikleri altına alan bu halk ilk Bulgar krallığını kurmuşsa da, çoğunluğu oluşturan İslav nüfus içinde yavaş yavaş erimişlerdir. Türkler nüfusun yaklaşık % 9'unu oluşturur. Ayrıca ülkede Çingene, Yunanlı, Rus ve Yahudi azınlıklar yaşar. İslâm dinini benimsemiş Bulgarlar da Pomaklar diye adlandırılan ayrı bir topluluk oluşturur. Komünist hükümetin Türklere uyguladığı ağır baskılar, 1980 yıllarının sonunda Türklerin bir bölümünün Türkiye'ye göç etmesine neden olmuştur.

Bulgarlar, Doğu Ortodoks kilisesinin özerk bir kolu olan Bulgar Ortodoks kilisesine bağlıdır. Pomaklar ve Türkler müslümandır. Küçük gruplar halinde protesta rilar, yahudiler ve katolikler de bulunur. Diktatör komünist yönetimi döneminde hükümet ibadeti engelliyordu.

Eğitim ve sağlık: Bulgaristan'da temel egitim ücretsiz ve zorunludur. Büyük bölümü anaokulu eğitimi gören Bulgar çocuklarının resmî öğrenimi yedi yaşında başlar. Zorunlu eğitim 16 yaşına kadar sürer ve bundan sonra öğrencilerin büyük çoğunluğu belli alanlarda öğrenim görmeye devam eder. Daha üst aşamada öğrenim için yeterli görülen öğrencileri devlet destekler. Eğitimini sürdüren Bulgarların çoğu öğrenim için yurtdışına -özellikle de Rusya'ya- gittiği halde, Sofya Üniversetisi, ülkenin entelektüel tabakasının büyük bölümünü hayata hazırlar.

Yurttaşlar istediğinde özel tedavi görebildiği halde, eğitim gibi sağlık hizmetleri de devlet desteğinden yararlanmaktadır. Bir zamanlar kamu sağlığı için büyük bir tehlike oluşturan kolera ve tüberküloz gibi hastalıkların önüne geçilmiştir.

Kültür: İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Bulgaristan sanatı, edebiyatı ve mimarisi, sosyalist gerçekçiliğin ve resmî komünist estetik anlayışının ilkelerini uyguladı. Daha önce, edebiyat ulusçu hareketler doğrultusunda gelişirken, resim XIX. yy. sonuna kadar Bizans ve Osmanlı geleneklerini yaşattı. XIX. yy'da Avrupa resim akımlarıyla tanışan Bulgar ressamlar ülkenin toplumsal sorunlarına büyük ilgi duymaya başladılar.

Her ne kadar Karadeniz kıyısındaki bazı oteller modern Batı üslubunda yapılmışlarsa da, modern Bulgar mimarisi Sovyet mimarisini anımsatır. Buna karşılık geleneksel sanat ürünleri, özellikle de süslemeler çok güzeldir. Seksenli yılların sonunda gerçekleşen rejim değişikliğinden sonra, sivil görevlerinin getirdiği yükümlülükler altında ezilmiş ya da siyasal görüşleri açısından hükümetle anlaşmazlığa düşmüş sanatçılar, kopmuş oldukları dünya sanat ve kültürüyle yeniden bağlantı kurma olanağına kavuşmuşlardır.

BULGARİSTAN EKONOMİSİ

1989'dan önceki komünist sistem Bulgaristanı'nda, ekonomik hedefleri hükümetçe belirlenen ve üretim aygıtları devlet yönetiminde olan tek merkezden denetlenen bir ekonomi vardı. Sanayileşmenin ilk aşamalarında bu sistem etkili biçimde işlese de, daha karmaşık bir ekonomi için yeterli değildi. 1989'da Komünist diktatörlüğün çökmesiyle, serbest piyasaya dayalı bir sisteme geçme yoluna girildi. Küçük bağımsız girişimler hemen yasallaştırıldı ve daha büyük sanayiler için de benzer ölçekler hazırlandı.

Tarım: Bulgaristan topraklarının hemen hemen yarısı tarıma elverişlidir. Ülkenin başlıca ürünleri arasında buğday, mısır, diğer tahıllar, şekerpancarı, ayçiçeği çekirdeği, gül, meyve ve sebze ile tütün yer alır. Bulgar meyve ve sebzeleri Avrupa'da birçok ülkeye satılmaktadır. Ayrıca dünyada "Türk" tütünü diye anılan tütün tipi de önemli miktarda yetiştirilmektedir. Bulgar şarapları dünyanın birçok ülkesinde oldukça ünlüdür.

Sanayi: İkinci Dünya Savaşı'ndan önce Bulgaristan'da çok az modern sanayi vardı. Ancak o zamandan bu yana hükümet sanayi kesimine ağırlık verdi ve bu kesim etkin nüfusun % 40'ından fazlasına iş sağlayarak ekonominin en önemli dalı haline geldi. Karadeniz kıyısında, dağlarda ve kaplıcaların çevresinde kurulan tesisler sayesinde turizm de önemli bir gelir kaynağına dönüştü. Bulgaristan'ın başlıca sanayi ürünleri işlenmiş besin, makine, kimyasal madde ve maden ürünleridir. Nükleer gücün geliştirilmesinde bazı gelişmeler olmakla birlikte Bulgaristan, enerjisinin büyük bölümünü dışarıdan almak zorundadır. 1990'ların başında komünist sistemin çökmesiyle, Rusya'ya aşırı bağımlı olan Bulgaristan'ın ekenomisinde büyük bir düşüş yaşanmış, pazar siyasetine geçiş döneminin sıkıntıları enflasyon ve işsizlik oranlarının önemli ölçüde yükselmesine yol açmıştır.

Bulgaristan'ın büyük kentleri arasında, başkent ve hükümetin merkezi Sofya, her yıl dünya sanayi fuarının düzenlendiği Filibe (Plovdiv) ve Karadeniz kıyısındaki Varna ile Burgaz sayılabilir. Tuna boyundaki Rusçuk da önemli bir limandır.

BULGARİSTAN DEVLET YAPISI VE KURUMLARI

1947'den 1989'a kadar Bulgaristan'ı ipleri Komünist Parti'nin elinde olan Politbüro (Politik Büro ya da yönetim meclisi) yönetti. 10 Kasım 1989'da, 35 yıldır Komünist Parti'yi ve hükümeti yöneten Todor Jivkov istifa etmek zorunda bırakıldı. Yeni komünist yönetim hükümetin uyguladığı eski yöntemleri uygun bulmayarak reform vaadinde bulundu. «Komünist» adını "sosyalist"e dönüştüren yeni liderler, partiyi hükümet kurumlarından ayırarak, eskiden alınan kararları onaylamak zorunda bir kurum olmaktan öteye işlevi olmayan Millet Meclisi'nin gücünü kabul etme sözü verdiler. Eski hükümette konuşma özgürlüğü yoktu ve siyaset açısından çoğunluktan ayrılanlara eziyet ediliyordu. Yeni komünist yönetim, kişilerin haklarını korumaya ve siyasette muhalefete izin vermeye söz verdi.

Öte yandan birçok başka grup da yeni siyasal parti kurabilmek için bu değişimlerden yararlandı: Bu grupların en önemlisi, Jelyu Jelev'in yönettiği Demokratik Güçler Birliği (UDF) bir koalisyon kurdu. UDF, Bulgaristan'da Batı'dakilere benzer bir parlamenter demokrasi kurma sözü verdi. Haziran 1990'da Bulgaristan için yeni bir anayasa hazırlayacak Büyük Ulusal Meclis için seçim yapıldı. Eski Komünist Parti az bir farkla çoğunluğu kazandıysa da ağustosta UDF başkanı Jelyu Jelev parlamento başkanlığına seçildi. Yeni anayasa Temmuz 1991'de kabul edildi. Ekim 1991'de yapılan yeni bir seçimde eski komünistler yeni 240 milletvekilli Millet Meclisi'nde çoğunluğu yitirdiler. Kasımda UDF ile Türklerin işbirliği yapmasıyla UDF'den Filip Dimitrov'un başkanlığında yeni bir hükümet kurdu; Ocak 1992'de yapılan halk oylamasında Jelev cumhurbaşkanı seçildi. Ekim 1992'de Dimitrov'un yerine, eski başkan yardımcısı Lyoben Berov başbakanlığa atandı.

BULGARİSTAN TARİHİ

İ.S. VI. ve VII. yy'da Balkan yarımadasının büyük bölümüne İslav halklar yerleşmişti. VII. yy'ın ikinci yarısında Orta Asya'dan gelen Bulgarlar Balkanlar'a yerleştiler ve İslav halkları egemenliklerine alarak 681'de İlk Bulgar krallığını kurdular. Bulgarlar IX. yy'da, Boris l'in döneminde, ortodoksluğu kabul ettiler. Boris'in oğlu çar Simeon I döneminde (893-927) ilk Bulgar krallığı gücünün doruğuna ulaştı: Ülke toprakları Balkan yarımadasının büyük bölümünü kapsıyordu; sanat ve kültür önemli ölçüde gelişmişti.

Simeon'dan sonra Bulgaristan zayıfladı ve 1014'te Bizans imparatoru Basileios II Bulgar ordusunu ağır bir yenilgiye uğratarak 14 000 tutsağın gözlerinin kör edilmesini emretti. Bu nedenle Basileios II Bulgaroktonos (Bulgar Kasabı) unvanıyla anılmaya başlandı. 1185'e kadar Bulgaristan Bizans İmparatorluğu'nun egemenliği altında kaldı. O yıl İvan ve Petır Asen kardeşlerin başarılı ayaklanması sonucu ikinci Bulgar Krallığı kuruldu ve bu krallık çar İvan Asen II döneminde (1218-41) en parlak çağını yaşadı. İvan Asen II ölünce krallık gücünü yitirerek Osmanlılar'ın artan gücü karşısında gerilemeye başladı.

1393'te Türkler'in başkent Tırnova'yı kuşatması, yaklaşık 500 yıl sürecek Osmanlı egemenliğinin ilk adımı oldu. Türk egemenliği döneminde, Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı öbür ülkelerde olduğu gibi geniş bir hoşgörüden yararlanan Bulgarlar, geleneklerini ve değerlerini koruma olanağı buldular. XVIII.yy'da keşiş Paisiy Hilendarski'nin Orta :ağ metinlerinden yararlanarak Bulgar Ulusunun ve Çarların Tarihi adlı yapıtını kaleme almasından sonra ülkede bağımsızlık düşünceleri yayılmaya başladı. 20 Nisan 1876'da Bulgar komitecilerinin ayaklanması, Rusya'nın ve öbür büyük devletlerin de desteğiyle, önce Rumeli-i Şarki vilayetinin (Eylül 1885), daha sonra da Bulgaristan'ın (3 Ekim 1908), Osmanlı yönetiminden çıkmasıyla sonuçlandı.

Prens Ferdinand'ın, çar unvanı alarak Ferdinand I adıyla taç giymesinden sonra, topraklarını genişletme emeline kapılan Bulgaristan, öbür Balkan devletleriyle birlikte, Osmanlı İmparatorluğu'na savaş açtı (1912). Ama Balkan Savaşları, Bulgaristan ordularının Türklerin çeşitli cephelerde savaşmalarından yararlanarak Edirne'ye kadar ilerlemelerine karşın, Balkan ülkelerinin birbirlerine düşmeleriyle, Bulgaristan'ın dört cephede ağır bir yenilgiye uğrayarak ele geçirdiği toprakların büyük bölümünden (bu arada Türk birlikleri Edirne'ye geri almış ardı) çekilmek zorunda kalmasıyla sonuçlandı.

Bulgaristan Birinci Dünya Savaşı'nda da, İttifak devletleri safında yer almış olduğu için, Sırbistan ile Yunanistan a yeni topraklar bırakmak zorunda kaldı. Ferdinand tahtı terketmeye zorlandı ve yerine oğlu Boris III geçti (1918). Savaştan sonra gerçekleştirilmesi gereken onarımlar, kaybedilen topraklardan gelen sayısız göçmen ve büyük ekonomik sorunlar Bulgaristan'da bir bunalım yaşanmasına neden oldu. 1934'te, Boris ve ordu, ülkede diktatörce bir yönetim kurdu.

İkinci Dünya Savaşı'nda Bulgaristan istemediği halde Almanya'yla ittifak yaptı. 1943'te Boris'in ölümüyle ülke güçlü bir liderden yoksun kaldı ve Eylül 1944'te Sovyetler Birliği Bulgaristan'a savaş açarak kısa sürede bütün topraklarını işgal etti. Georgiy Dimitrov'un yönetimindeki Bulgar komünistleri güçlenerek, 1947'nin sonunda bütün rakiplerini ortadan kaldırdılar ve Bulgaristan'da komünist bir yönetim kuruldu.