Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Dokuma tezgâhı

  • Okunma : 949

Dokuma tezgâhıLifleri ya da iplikleri birbirine dik açıyla geçirerek kumaş elde etmeye yarayan araç. İlk dokuma tezgâhları, sopalardan yapılmış basit çerçevelerdi; uzunlamasına bir dizi ip ya da çözgü, bu çerçeveye çözülüyordu. Dokumacı, atkı denilen dolgu ipliklerini parmaklarıyla ya da bir iğneyle çözgülerin bir altından, bir üstünden, geçiriyordu.Tezgâhların önemli miktarda kumaş dokuyabilme kapasitesine kavuşması, ancak çözgünün iplerini almaşık olarak kaldıracak bir mekanizma bulununca gerçekleşebildi. Aşağıdaki çizimdekine benzeyen basit bir tezgâhta bu tür birkaç araç vardır; gücü denilen bu tahtaların deliklerinden almaşık çözgü ipleri geçirilir. Gücülerden biri kaldırıldığında, taşıdığı çözgü ipleri de aynı anda yükselerek, içinden atkı ipinin geçirildiği bir açıklık oluşturur. Atkı ipi, bir tarak yardımıyla, daha önce dokunmuş atkı sıralarına sıkıca yanaştırılır; başlangıçta kamıştan yapılan bu ince tarak, günümüzde çoğunlukla telden yapılmaktadır. Birçok gücü kullanılarak, kaldırılan çözgü iplerinin sırası değiştirilebilir ve farklı desenler yaratılabilir.

İlk dokuma tezgâhları: Tarihsel bilgi sahibi olduğumuz ilk dokuma tezgâhı eski Mısırlılar tarafından kullanılmıştır. Tezgâhı yerden yükselten dört direk üstüne yerleştirilmiş yatay iki ağaçtan (bunlar, modern el tezgâhının çözgü [ya da art] levendine ve göğüs [ya da kumaş] levendine denk düşüyordu) oluşan bu tezgâhlar da, dokuma işlemi, göğüs levendinde gerçekleşiyordu: Kumaş dokundukça, göğüs levendine sarılıyor ve çözgü levendinden yeni çözgü ipi boşaltılıyordu. Atkı ipi önceleri bir çubuğa sarılıyordu; daha sonra, çözgü açıklığından çabucak geçirilebilen ince, içi boş bir mekiğin içine atkı ipi makarası yerleştirildi (atkı ipi, mekiğin yan tarafındaki bir delikten sağılıyordu).

İlk dokuma tezgâhlan genellikle dikti. Çözgü, iple asılmış bir üst ağaçtan aşağı sarkıyordu. Tezgâhın boyundan daha uzun kumaş parçaları dokunacağı zaman, alt ağaca sarılan ek çözgü ipleri, dokuma işlemi ilerledikçe açılıyordu. Bazı dik tezgâhlarda, alt ağaç yoktu; onun yerine, çözgü ipi demetleri taş ağırlıklara bağlanıyordu. Dik tezgâh, birçok ülkede, özellikle Ortadoğu'daki ve Uzakdoğu'daki el halısı dokumacıları tarafından günümüzde de kullanılmaktadır.

Not: Dokuma tezgâhının günümüzden binlerce yıl önce ortaya çıkmış olmasına karşın, çözgüyü ve atkıyı birbirine geçirerek dokumanın temel yöntemi hiç değişmemiştir. Topluca "çözgü" denilen paralel ipler, iki merdane arasına gergin olarak çözülür; çözme işlemi, çözgü levendinden başlayıp, kumaş (göğüs) levendinde biter. Çözgü tezgâha gerilirken, "gücü" denilen iki ya da daha çok çerçeveden geçirilir; ayaklıklarla (5) hareket ettirilen gücüler, çözgünün almaşık olarak yükselip alçalmasını sağlar. Üstüne enlemesine ipin (atkının) sarıldığı mekik, çözgüler arasındaki açıklıktan geçirilir. Yeni geçirilen atkı ipi, "tarak" denilen dişli bir araçla daha önce dokunmuş atkı sırasına yaklaştırılarak sıkıştırılır. Levye ya da kol aşağı indirilince, çözgü levendinden yeni çözgü ipi boşalır ve dokunmuş kumaş, göğüs (kumaş) levendine sarılır.

Çekme tezgâhı: 1500 yıllarında, Avrupa'daki dokuma tezgâhlarında, gücülerin hareketi ve çözgü ipi açıklığı ayaklıklarla kontrol ediliyor, birkaç gücünün değişik sıralamalarla çalıştırılmasıyla ya da iki (ya da daha çok) gücünün birlikte kullanılmasıyla karışık desenler üretilebiliyordu. Çin'de çok eski tarihlerde büyük ölçüde geliştirilmiş olan ipek dokumacılığı, Avrupa'da ancak XVI. yy'da, çekme tezgâhının geliştirilmesiyle ortaya çıktı. Çekme tezgâhında, her gücü grubundaki belli çözgü ipleri, yukardaki kayma kordonlarına bağlanıyordu. Tezgâhın başında oturan bir işçinin çalıştırdığı, çözgü iplerinin bağlandığı kordonlar, desenin ayrıntılarını oluşturmak için gerektiğinde çekilerek düzenlenebiliyordu. İlk otomatik tezgâh olan jakar tezgâhında, kayma kordonlarının yerine kancalar kullanılıyordu. Atkının her geçirilişinde, dönen bir delikli kart dizisine bastırılarak kancalar harekete geçiriliyordu (motorlu tezgâhlara uyarlanan jakar kartları günümüzde de kullanılmaktadır).

Volanlı mekik: İngiliz enli kumaş dokumacısı John Kay, 1733'te volanlı mekiği buldu. Adı geniş bir tezgâhta dokunmasından kaynaklanan enli kumaş, mekiğin iki dokumacı tarafından çalıştırılmasını gerektiriyordu. Kay, bir kordon çekildiğinde mekiğin mekanik olarak tezgâhın öbür yanına gitmesini sağlayan bir gönderici mekanizma tasarladı. Daha sonra, Kay'in oğlu Robert, indirme kutusunu buldu: Bu düzenekte, her birinde farklı bir atkı bulunan birkaç mekik, otomatik olarak depolanabiliyor ve gerektiğinde kullanıma sokulabiliyordu.

Motorlu tezgâhlar: Gücüleri, tarağı ve mekiği çalıştıran çok sayıda mekanik araç bulunmasından sonra, XIX. yy'da, bu araçlarla donatılmış tezgâhların çoğu, buhar enerjisiyle çalıştırılmaya başlandı. Modern motorlu dokuma tezgâhları,XIX. yy. sonundaki motorlu tezgâhlardan daha karmaşık olmalarına karşın, hâlâ aynı temel işlemleri yapmaktadırlar. Sağlanan en önemli ilerlemeler, (1) bobindeki atkının bitmek üzere olduğunu algılayıp dolu bir bobini devreye sokan bir aygıtın ve (2) mekiksiz tezgâhların kullanıma sokulması olmuştur. Mekiksiz tezgâh, atkıyı çok büyük bir hızla taşır; bunun için ya küçük bir çelik mermi, ya sarılıp çözülen esnek bir çelik şerit ya da hava (ya da su) jeti kullanılır.