Erciyas Dağı
İç Anadolu Bölgesi’nin en yüksek dağıdır. Kayseri ili sınırları içinde ve Kayseri kentinin güneyinde yer alan bu volkanik kütleye Erciyes, Erciyeş ya da Erciyaş da denir. Erciyas Dağı’nın doğu-batı doğrultusunda uzanan bir sırt üstünde yükselen iki doruğu vardır. Büyük Erciyas’ın yüksekliği 3.917 metre, Küçük Erciyas’ın yüksekliği ise 3.703 metredir. Bu dorukları doğuda 2.700 metreye ulaşan Koç Dağı’ndan 2.150 metre yüksekliğindeki Tekir Beli ayırır.
Çok eski jeolojik çağlarda Erciyas Dağı’nın bulunduğu yer bir çöküntü alanıydı. Sonraki jeolojik çağlarda başlayan püskürmelerle burada bir yanardağ oluştu. Günümüzü de içine alan son jeolojik dönem başlamadan önce püskürmesi sona eren yanardağ, aşınarak bugünkü görünümünü kazandı.
Erciyas’ın en yüksek kesiminde 650 metre uzunluğunda küçük bir buzul vardır. Eskiden bu buzulun daha alçak kesimlere kadar indiğini gösteren izlere rastlanmıştır. Ayrıca dağın eteklerinde daha yeni görünen lav akıntılarının bulunması ve bazı eski kaynaklarda dağın eteklerinde ateş çukurlarının bulunduğundan söz edilmesi Erciyas’ın son jeolojik dönemde doruk kesiminden püskürmediğini göstermektedir. Ama püskürmeler yamaçlarından sürmüş ve buralarda çok sayıda koni ortaya çıkmıştır. Bu konilerden bazılarında görülen kraterlerde suların birikmesi sonucunda Sarıgöl ve Cora Gölü adıyla anılan göller oluşmuştur. Göreme Vadisi’ndeki ilginç yüzey şekilleri ile peribacalarının oluşmasına “tüf” adı verilen ve yanardağın püskürttüğü, kül, kum ve lav parçacıklarından oluşan bir tür çökelti taşları yol açmıştır.
İlkçağda Kapadokya’nın başkenti olan ve bugünkü Kayseri kentinin batısında kurulan M azaka’da bulunan eski paraların bir yüzünde ateş saçan bir dağ betimlenir. Bu dağ, ilkçağda Argaios ya da Argaeus adlarıyla anılan Erciyas’tır.
Erciyas Dağı, doğu ve güneydoğuda Zeresek ve Tomarza ovaları, güneyde Develi Ovası, güneybatıda Sultan sazlığı, kuzeyde de Kayseri Ovası’yla çevrilidir. Erciyas Dağı’ndan kaynaklanan sular Kızılırmak aracılığıyla Karadeniz’e, Seyhan’ın kolu olan Zamantı Irmağı aracılığıyla Akdeniz’e ve bir kapalı havza olan Sultan sazlığına ulaşır.
Ormanları yok edilen Erciyas Dağı’nın doğal bitki örtüsü bozkır (step) görünümündedir. Dağın bazı kesimlerinde hayvancılık açısından önem taşıyan çayırlar vardır. Gezici arıcılar bal elde etmek için yazın kovanlarını Erciyas’a çıkarır. Tekir Beli’nde yapılan modern tesislerle son yıllarda Erciyas Dağı, İç Anadolu Bölgesi’nin ilgi çeken bir kış sporları merkezi durumuna gelmektedir. Talaş, Tomarza, Develi, İncesu ve Kayseri yerleşim yerlerinin bulunduğu Erciyas Dağı’nın etekleri meyve bahçeleriyle kaplıdır. Sulak ve bataklık yerlerde yaşayan kuşların barınak yeri olarak büyük önem taşıyan Sultan sazlığı da Erciyas eteklerinde, korumaya alınmış ilgi çekici bir alandır.
Erciyas Dağı’na ilk kez 30 Temmuz 1837’de W. J. Hamilton’ın tırmandığı bilinmektedir. 28 Ağustos 1924’te ise dağa ilk kez tırmanan Türkler’in oluşturduğu toplulukta Binbaşı Hüseyin Remzi ile Yüzbaşı Cemil Cahit ve bazı subaylar vardı.