Fazıl Hüsnü Dağlarca
(doğumu 1914). İstanbul’da doğan Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın çocukluğu, subay olan babasının görevi gereği bulunduğu Konya, Kayseri, Adana ve Kozan’da geçti. Edebiyat, müzik, resim gibi güzel sanatlara ilgi duyulan bir aile ortamında büyüyen Dağlarca edebiyat sevgisini okulda da sürdürdü. Ortaokulu Tarsus ve Adana’da okuyarak bitirdi ve İstanbul’a gelerek Kuleli Askeri Lisesi’ne girdi. Şiire çocukluğundan beri duyduğu ilgiyi sürdürüyor, askeri okul düzeninin kazandırdığı alışkanlıklardan yazdığı şiirde de yararlanmaya çalışıyordu. Yıllar sonraki bir konuşmasında askerlikteki giyim düzeninin ve kurallarının, şiirlerinde de sözcük seçimi ve kullanımı açısından kendisine titiz davranma alışkanlığı kazandırdığını söylemiştir.
Dağlarca’nın Harp Okulu’ndan subay çıktığı sırada yayımladığı ilk kitabı Havaya Çizilen Dünya (1935) hece ile yazılmış şiirlerinden oluşuyordu. Dağlarca bu şiirlerinde daha çok Necip Fazıl Kısakürek, Faruk Nafiz Çamlıbel gibi şairlerin etkisindeydi. Okulu bitirip piyade subayı olarak orduya katıldıktan sonra Doğu ve Orta Anadolu’nun, Trakya’nın çeşitli yerlerinde askerlik hizmetini sürdürdü. Doğuda görevli olduğu sırada yazdığı şiirlerini içeren Çocuk ve Allah (1940) ile şair kişiliğini, kendine özgü evrenini ortaya koydu. Bu şiirlerinde bir çocuk merakıyla evrenin gizleri, bilinen ama yorumlanmak istenen yanları üzerine sorular soruyor; bu çocuğun duygularını, ilgisini, acısını, sevincini dile getiriyordu. Şiirimize yeni konular, yeni duyarlıklar ve söyleyiş özellikleri getiren Dağlarca ölüm, sonsuzluk, yaşamın gizleri, doğada insanın yeri gibi konuları, Türk edebiyatında ilk kez küçük bir çocuğun iç dünyasından kaynağını alan yorum ve betimlemelerle işliyordu.
Dağlarca 1950’de zorunlu hizmeti dolunca askerlikten ayrıldı. 1952-60 arasında Çalışma Bakanlığı’na bağlı olarak İstanbul’da iş müfettişliği; daha sonra kitapçılık ve yayımcılık yaptı. 1960-64 arasında Türkçe adını taşıyan ve 43 sayı süren aylık bir dergi çıkardı. 1960’larda güncel konular üstüne yazdığı şiirlerini özgün bir biçimde hazırladığı ve kitabevinin vitrinine astığı “duvar dergisi” ile okurlarına ulaştırdı. Daha sonra “Karşı Duvar Dergileri” dizisi adıyla küçük kitapçıklar oluşturarak yayımladığı bu şiirler yüzünden birkaç kez kovuşturmaya uğradıysa da aklandı. 1974’te bütün işlerini bırakarak kendini yalnızca şiir uğraşma verdi.
Doğa, evren ve insanın durumu Dağlarca’ nın vazgeçemediği temalardır. Anadolu insanının acıları, yoksulluğu, yalnız bırakılmışlığı, ülkenin geri kalmışlığı şiirinde çarpıcı bir dille işlenir. Bütün şiirlerinde öz Türkçe de dediğimiz arı Türkçe’ye duyduğu sevgi ve saygı görülür. Türkçe’nin sırlarına ulaşmak, sözcükleri en geniş ve en dar anlamlarıyla kullanmak, az sözcükle çok şey anlatmaya çalışmak Dağlarca’nın şiirdeki dil anlayışını oluşturur. Dağlarca şiirinde bütün bir Türk şiiri tekniğini, gerek Divan gerek halk şiirinin özelliklerini yeni ve çağdaş bir anlayışla harman eder. Şiirinde insanın acılarını, ölümsüzlük özlemini, sevgilerini, çocukluk yaşamını, bütün insanların kardeşliğini, Erzurum’daki bir böceği, Sivaslı bir karıncayı, kınalı kuzuları, yazıları seven ayıları, mandalinaya âşık dev balinaları, hayvanların ve bitkilerin renkli dünyasını dile getirir. Evrende var olan her şeyi nasıl duyumsuyorsa şiirine katmak ister.
Dağlarca’nın şiirleri birçok batı diline çevrilmiştir. Yurtiçinde ve dışında birçok ödül almıştır. Bunlardan biri de ABD International Poetry Forum (“Uluslararası Şiir Forumu”) ödülüdür. 1967’de bu kurum tarafından yaşayan en iyi Türk şairi seçilmiştir. Dağlarca 1970’ten sonra çoğunlukla çocuklar için şiirler yazmaya yöneldi. Kuş Ayak (1971), Balina ile Mandalina (1977), Yazıları Seven Ayı (1978), Güneşi Doğduran (1981) bu tür yapıtlarındandır.
Dağlarca’nın 1988’e kadar yayımlanan 80 şiir kitabından bazıları şunlardır: Bağımsızlık Savaşı, Samsun'dan Ankara’ya (1951); Mevlana da Olmak-Gezi (1958); Hoo’lar (1960); Cezayir Türküsü (1961); Aylam (1963); Yedi Mehmetler (1964); Çanakkale Destanı (1965); Dışardan Gazel (1965); Kazmalama (1965); Açıl Susam Açıl (1967); Kubilay Destanı (1968); 19 Mayıs Destanı (1969); Vietnam Körü (1970); Hiroşima (1970); Malazgirt Ululaması (1971); Kınalı Kuzu Ağıdı (1972); Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1973); Yanık Çocuklar Koçaklaması (1977); HollandalI Dörtlükler (1977); Takma Yaşamlar Çağı (1986); Şeyh Galib’e Çiçekler (1986).