Gine-Bissau
Gine-Bissau, Batı Afrika'da devlet. Atlas okyanusukıyısında, Senegal ile Gine arasında yeralan, kıyı önündeki büyük bölümü Bijagos adalarından çok sayıda adayı da içeren Gine-Bissau, 1974'e kadar bir Portekiz sömürgesi olarak kalmış, o tarihte, uzun bir silahlı savaşım sonucunda bağımsızlığa kavuşmuştur.
YÜZEY ŞEKİLLERİ VE TOPLUMSAL YAPISI
Birçok körfez ve koyla oyulmuş kıyı çizgisinde yükselti deniz yüzeyine yakındır ve gelgitin etkisiyle sık sık deniz baskınına uğrar. Kıyı şeridinin arkasındaki kesim, pirinç yetiştiriciliğine elverişli çok sayıda bataklıkla kaplıdır. İç kesimlerse sık ormanlarla örtülüdür. Yalnızca güneydoğu kesiminde yükseltiler biraz artar: En yüksek noktası 244m.
Tropikal iklim etkisindeki Gine-Bissau'da, yıllık sıcaklık ortalaması 27 °C dolayındadır. Haziran-kasım ayları arasında bol yağış alan ülkede, yıllık yağış ortalaması 1 015 mm'nin üstündedir.
Başlıca etnik toplulukları Balenteler (% 32), Pöller (% 22), Malinkeler (% 13), Mandyakolar (% 14,5) ve Pepellerin (% 7) oluşturduğu Gine-Bissau'da, Cabo Verde kökenli melez topluluk (eğitim düzeyi en yüksek topluluktur), toplam nüfusun yalnızca % 1 kadarını oluşturmasına karşılık, bağımsızlık savaşımında belirleyici rol oynamıştır ve önemli görevlerin büyük bölümünü elinde tutmaktadır. Resmî dilin Portekizce olduğu ülkede, Portekizce'nin yerli dillerle karışımı Crioulo, hemen herkes tarafından konuşulur. Başkent Bissau, aynı zamanda da en büyük kenttir. Bebek ve çocuk ölüm oranları son derece yüksek, ortalama ömür çok düşüktür.
Gine-Bissau yoksul bir ülkedir. Toplam nüfusun yaklaşık % 90T iç tüketime yönelik tarımla (pirinç, fasulye, mısır ve tatlı patates) uğraşır. Ticarete yönelik başlıca ürünler kıyı kesiminde yetiştirilen hurma ve hindistancevizi ile iç kesimlerde yetiştirilen yerfıstığıdır. Hızla gelişen balıkçılık ürünlerinin önemli bir bölümü yurt dışına satılır. İç kesimlerde hayvancılık oldukça gelişmiştir.
Bağımsızlıktan sonra hükümet kentlerde sanayinin geliştirilmesi için girişimlerde bulunmuşsa da, bu çabalar ekonomide pek az büyümeye yol açmış ve 1980 ortalarında büyük bir bunalıma girilerek, pek çok ürünün sıkıntısı çekilmeye başlanmış, ayrıca elektrik kısıtlamalarına gidilmek zorunda kalınmıştır. Bunun üstüne hükümet, ekonomide büyük liberalleştirme siyaseti uygulamaya koyulup, devletin payı azaltılmış, yabancı yatırımlarının (1989'da devlet gelirlerinin % 65'i) da etkisiyle özel kesim gelişmeye başlamıştır. Ama serbest pazar ekonomisine geçmenin bedeli ağır olmuş, besin ürünlerinin fiyatı ve dış borçlar artarken, yaklaşık 16 000 devlet görevlisinin işine son verilmiştir.
TARİH VE DEVLET YAPISI
Portekizlilerin kıyı kesiminde ilk ticaret merkezlerini 1446'da kurdukları Gine-Bissau topraklarında, Cacheu kenti çevresindeki bölge önemli bir köle ticareti merkezine dönüştü. 1879'a kadar Cabo Verde adaları sömürgesine bağlı olarak yönetilen ülkede, Portekizliler sömürge bürokrasisinin orta düzeydeki görevlerinde, yaygın biçimde Cabo Verdelileri kullandılar.
1905'e kadar sınırları belirlenmeyen ülkede, Portekizliler 1915'e kadar iç kesimler üstünde etkili bir denetim sağlamaya çalışmadılar.
Cabo Verdeli Amilcar Cabral'ın 1956'da, Gine ve Cabo Verde'nin bağımsızlığı için Afrika Partisi (Portekizce'sinden kısaltması PAIGC) adlı hareketin başına geçişinden sonra, bağımsızlık akımının gün geçtikçe güçlendiği ülkede, 1959'da grev yapan liman işçilerinin polisle çarpışmalarından sonra, 1963'te iç kesimlerde bir gerilla savaşı başlayıp, hızla yayıldı. PAİGC, komşu Gine hükümetinin de yardımıyla, ülkenin büyük bölümünü denetimi altına alıp, kurtarılmış bölgelerde etkili bir yönetim örgütledi. Cabral'ın 1973'te öldürülmesinden sonra da savaşımı sürdüren PAİGC, 24 Eylül 1973'te, tek yanlı olarak bölgenin bağımsızlığını ilan etti ve Cabral'ın kardeşi Luis de Almeida Cabral, 1974'te cumhurbaşkanlığına seçildi. Bağımsızlığın birçok ülke tarafından tanınmasından ve Portekiz'de 1974 Nisan Devrimi'nin gerçekleşmesinden sonra, yeni Portekiz rejimi PAİGC'yle görüşmeleri başlattı ve 10 Eylül 1974'te Gine-Bissau'nun bağımsızlığını tanıdı.
Kasım 1980'de, başbakan general joon Bernardo Vieira yönetiminde bir darbeyle Cabral'ın devrilmesinden sonra, Cabo Verde'yle diplomatik ilişkiler 1982'ye kadar askıya alındı. 1984'te, cumhurbaşkanının yetkilerini artıran yeni bir anayasa uyarınca, iktidardaki Devrim Konseyi'nin yerini iki dereceli seçim sistemiyle seçilmiş Ulusal Halk Meclisi aldı. Ekonomik bunalımın ağırlaşmasının ve Vieira'nın çevresinin ırk ayrımcı davranışlarının sonucunda girişilen bir hükümet darbesini atlatmayı başaran Vieira, başarısızlıkla sonuçlanan sosyalizm denemesinden vazgeçtiğini ve liberal pazar ekonomisine geçildiğini açıklamak zorunda kaldı.
Nisan 1990'da, Portekiz'e kaçmış muhaliflerin oluşturdukları topluluklardan Bafata Direniş Hareketi'nin tek partili rejime son verilmesi ve reformlar isteğinin şiddetlenmesi üstüne ve dış yardımın kesilmesi tehdidi karşısında Vieira, PAİGC'nin karşı çıkmasına karşın 1991 'de siyasal partiler kurulması, basın özgürlüğü, vb. reformlar başlatmak zorunda kaldı. 1992 sonunda çokpartili seçimlere ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidileceğini açıkladı. Ama çok geçmeden her iki seçimi de bilinmeyen bir tarihe erteledi.