Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

İbraniler

  • Okunma : 603

İbraniler, Filistin'de yaşamış Sami asıllı eski halk. Adlarının "ırmağın ötesindekiler" anlamına geldiği (söz konusu ırmak Fırat'tır) sanılan İbranilerin tarihi konusundaki bilgiler, Tevrat'tan, Mısır, Babil ve Pers metinlerinden, Irak'ta (eski Mezopotamya) yapılan kazılardan ve 1947-1953 yılları arasında Lut gölü dolaylarında bulunan Ayazmalarından kaynaklanır.

İ.Ö. 2000 yılları dolayında Suriye-Arap çölü çevresinden ve Mezopotamya'dan Kenan ülkesine giren yarı göçebe halkların soyundan geldikleri sanılan İbraniler, Kutsal Kitap'a göre, daha o tarihte, halkın gerçek önderi sayılan ve koşulsuz bir saygı gösterilmesi gereken tek bir tanrıya (Yehova) inanmaya başladılar. Hazreti İbrahim'in peşinde, yerleşmek için bir toprak aramaya koyulup, Mısır'a ulaştılar ve İsrailoğulları (Hz. İbrahim'in soyundan gelen Hz. Yakup, "Tanrı'nın yanında savaşmış" anlamına gelen "İsrail" adını almıştı) diye de anılmaya başlandılar. Sıkıntılı günlerden sonra Mısır'dan ayrılıp^ (İ.Ö. XV. ve XIII. yy'lar), Sina çölünde kırk yıl süren uzun bir göç sırasında toplum bilinci edinerek, Hazreti Musa'nın yaydığı museviliği benimsediler.

Sonunda, Şeria ırmağı ile Akdeniz arasındaki Filistin'e ulaşmayı başaran İbraniler (sayıları 40 000 kadardı), Filistin'de bir süre hem göçebe çobanlık, hem yerleşik çiftçilik yapıp, Samson, Samuel gibi askerî önderlerin yönetimi altında komşu toprakları yavaş yavaş ele geçirmeye başladılar. Filistinliler va Aramilerle sık sık çarpıştılar. İ.Ö. XI. yy'ın birinci yarısında (İ.Ö. 1030) bütünüyle yerleşik düzeni benimseyip, aralarında birliği sağlamak için (12 kabilede toplanmış klanlardan oluşuyorlardı) Saül'ü tek kral seçtiler (İ.Ö. 1030'a d.- İ.Ö. 1010). Ülkenin fethini tamamlayan Saül'ün yerine geçen (İ.Ö. 1010'a d.-İ.Ö. 970) Davut, Kenan ülkesindeki Kudüs kalesini başkent yapıp, bir saray ve bir hisar yaptırdı; sürekli bir ordu kurdu.

Davut'tan sonra tahta çıkan Süleyman (İ.Ö. 970'e d.-İ.Ö. 931), ülkeyi büyük bir başarıyla yönetip, ticareti önemli ölçüde geliştirerek, Filistin'i zenginleştirdi. Bu zenginlikten yararlanarak, Tevrat'ta son derece kesin bir betimlemesi yapılan ünlü Kudüs tapınağını kurdurdu. Süleyman'ın ölümünden sonra, on kabile, yeni kralı tanımayarak, kuzeyde, başkent yaptıkları Samıriye çevresinde İsrail Krallığı'nı kurdular. Geri kalan iki kabile de, başkenti Kudüs olan küçük Yahuda krallığını kurdu. Yahudalılar ya da Yahudiler adı verilen Yahuda halkı, Samıriyelilerle, yani İsrail Krallığı'yla sürekli çatıştı. Yahudilerin tanrılarına bağlı kalmalarına ve peygamberlerin (İşaya, Yeremya, Hezekiel, Danyal) desteğiyle inançlarını korumalarına karşılık, Samıriyelilerin bir bölümü puta tapmaya başladılar ve Samıriye krallığı, İ.Ö. 722'de Asurlular tarafından istila edilip, halkı sürüldü.

Bir süre daha bağımsızlıklarını koruyan Yahudiler de Asurluların saldırısına uğrayıp, 598'den sonra kral Na-bukodonosor tarafından tutsak edilerek Babil'e gönderildiler. Gönderilenlerin ancak bir bölümü, İ.Ö. 538'de Filistin'e dönerken, birçoğu, yerleştikleri Mezopotamya'da kaldı. O tarihten sonra birkaç özerklik dönemi dışında (sözgelimi İ.Ö. VI. yy.), Filistin sürekli olarak Perslerin, Yunanlıların, Mısırlıların, Suriyelilerin ve Romalıların (İ.Ö. 63) işgali altında yaşadı.

Kudüs'te İ.S. 66'da patlak veren büyük bir ayaklanma, Romalıların korkunç misillemesine yol açtı: Kent kuşatılıp, tapınak yıkılarak, Yahudiler Roma İmparatorluğu'nun dört bir yanına sürgün edildi (İ.S. 70). Yahudilerin "diaspora" diye adlandırdıkları bu dağılma, aslında İ.Ö. VI. yy'da başlamıştı ve yahudilik tarihi boyunca günümüze kadar sürüp geldi. Ama coğrafi bakımdan dağılan Yahudiler, dil ve dinlerini koruyarak dünyanın her yerinde birbirleriyle sıkı ilişkilerini sürdürdüler ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, İsrail devletini kurdular.