Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Keçecizade Fuat Paşa

  • Okunma : 713

Keçecizade Fuat Paşa, Türk devlet adamı (İstanbul 1815-Nice, Fransa 1869). Şair Keçecizade İzzet Molla'nın büyük oğlu olan Keçecizade Fuat Paşa (asıl adı Mehmet Fuat'tır), tıp öğrenimi gördü. Kaptanıderya Çengeloğlu Fahri Paşa'yla Trablus'a gidip, üç yıl sonra İstanbul'a dönerek, Babıâli Tercüme Odası'nda çalışmaya başladı. Londra sefareti başkâtipliğine (1841), ispanya orta elçiliğine getirip (1844), ertesi yıl Divanı Hümayun tercümanlığına atanarak (1845), Avrupa'daki devrimci ayaklanmalar Eflak'a da yayılınca, Avusturyalılara yardım için büyük bir Rus ordusunun Eflak'a girmesi üstüne, durumu incelemek için Bükreş'e gönderildi ve Bükreş'te Ruslar'la iyi ilişkiler kurulmasına çalıştı. Macar ve Leh devrimcilerinin Osmanlılara sığınmaları üstüne, Babıâli'ye, 1 120 kişilik ilk mülteci topluluğundaki 36 subayın iade edilmesini, ötekilerin de Vidin'e gönderilmelerini önerdi. Ama Babıâli, Mustafa Reşit Paşa'nın görüşüne dayanarak mültecilerden hiçbirinin iade edilmemesini kararlaştırdı. Bunun üstüne, Rus ve Avusturya büyük elçileri, ayrı ayrı birer nota vererek, mülteciler en kısa zamanda geri verilmezse, siyasi ilişkilerin kesileceğini bildirdiler. Vükela Meclisi toplanarak mültecilerin geri verilmemesinde diretti ve Keçecizade Fuat Paşa'nın olağanüstü büyükelçi olarak, Varşova'da bulunan Rus çarına gönderilmesine karar aldı.

Çar tarafından kabul edilmesini sağlamak, çar iade isteğinden vazgeçmezse de, ilişkileri kesmeden durumu İstanbul'a bildirerek yeni talimat beklemekle görevlendirilen Keçecizade Fuat Paşa, 4 Ekim 1849'da çar tarafından yalnız olarak kabul edilmeyi başardı ve çara padişahın mektubunu verdi. Çarın, kararını Dışişleri bakanı Nesselrod'la bildireceğini söylemesi üstüne, mülteciler sorununun anlaşma maddelerinin yorumuyla çözümlenecek bir sorun değil, iki hükümdar arasında özel bir sorun olduğunu Nesselrod'a kabul ettirirken, Babıâli'ye de son derece dikkatli davranılması, İngiliz ve Fransız elçileriyle ilişkilerin son derece gizli tutulması gerektiği bildirdi. Davranışı ve hizmetleri beğenilerek, bâlâ rütbesiyle sadaret müşteşarlığına atandı. 2-3 ay daha Petersburg'da kalıp, çarın mektubuyla İstanbul'a döndü (1850) ve imtiyaz nişanıyla ödüllendirildi. Cevdet Efendi'yle birlikte, Kavaid-i Osmaniye (Osmanlıca Kuralları) adlı bir dilbilgisi kitabı yazıp, Şirketi Hayriye'nin tüzük tasarısını hazırladıktan sonra, kurulan Encümeni Daniş'e sadaret müsteşarı sıfatıyla üye atandı. Sadrazam Reşit Paşa tarafından Tanzimatı Hayriye'yi uygulama ve miras sorununu çözme göreviyle Mısır'a gönderilip Mart 1852), Mısır'ın 60 000 kese olan yıllık vergisini Reşit Paşa'nın isteğine uygun olarak 80 000 keseye yükselttirdi ve 3,5 ay sonra İstanbul'a döndü. Hariciye nazırlığına getirilip (Ağustos 1852), "Kutsal Yerler" konusunda Fransızları tuttuğunu ileri süren Rusların, prens Menşikov'u elçi olarak İstanbul'a göndermeleri ve Menşikov’un yalnızca sadrazamı ziyaret ederek kendisiyle görüşmemesi üstüne, görevinden istifa etti. Babiâli Menşikov'un isteklerini geri çevirerek Rusya'ya savaş açınca (1853), durumdan yararlanarak Yanya'ya yürüyen Yunan çetelerinin üstüne gönderildi; Yanya'yı kurtardı ve sınıra çekilen asileri yok etti. İstanbul'a dönünce, Meclisi Alii Tanzimat reisliğine getirilip, vezirlik rütbesiyle Hariciye nazırlığına atandı (1855). Kısa süre sonra, dış işlerindeki işlerinin çokluğu nedeniyle, Tanzimat Meclisi reisliğinden çekileli. Eflak ve Boğdan'ın yeni yönetiminin saptanması konusunda, Paris Konferansı'na katılmasını önlemek isteyen İngiliz elçisi Lord Stafford. Hariciye nazırlığından alınmasını isteyince, Reşit Paşa'nın ısrarlarına karşın görevinden ayrıldı (Kasım 1856). İkinci kez Tanzimat Meclisi reisliğine (Ağustos 1857), kısa süre sonra da, ücüncü kez Hariciye nazırlığına getirilip, Paris Kongresi'ne, Hariciye nazırlığını da elinde tutarak murahhas olarak katıldı (Nisan 1858). Cebeli Lübnan'da Maruniler ile Dürziler arasındaki anlaşmazlığı çözümlemesi için Beyrut'a gönderilip (1860), Şam'daki karışıklıkları silah zoruyla bastırdı. Suçlu Dürzi reislerin beklenmedik bir anda teslim olmalarıyla, özellikle Fransızlara karşı durumunu güçlendirip, 9 Haziran 1861'de imzalanan antlaşmayla, Cebel'in özerk bir yönetime kavuşması ve Fransızların Cebel'i boşaltmalarını, böylece Suriye'nin uzun süre OsmanlIların elinde kalmasını sağladı. İstanbul'a dönüşünden bir süre sonra sadrazamlığa atanıp (1862), Hazine genel nazırlığını da üstüne alarak, malî bunalımı gidermeye çalıştı; ama büyük bir başarı sağlayamadı. Rumeli'de ulusçu düşüncelerin yaygınlaşmasını bahane ederek 14 ay sonra istifa edip, Abdülaziz'in Mısır yolculuğuna katıldı (1863). Dönünce, ikinci kez sadrazamlığa getirildiyse (1 Haziran 1863) de, Abdülaziz'in Mısır hıdivi İsmail Paşa'nın kızıyla evlenmesine karşı çıktığı için görevden alındı. Sekiz ay sonra, Âli Paşa sadrazam olunca, beşinci kez Hariciye nazırlığına atanıp, Abdülaziz'in Avrupa yolculuğuna (21 Haziran-17 Ağustos 1867), Hariciye nazırı sıfatıyla katıldı. Dönünce, kalp hastalığının ilerlemesi nedeniyle Fransa'ya gitti ve Nice'te öldü.