Konstantinos Kavafis
(1863-1933). Kendine özgü şiir anlayışıyla dünya şairleri arasında değişik bir yeri olan Yunanlı şair Konstantinos Kavafis’in ailesi İstanbullu’dur. Yunan şiir geleneğinin dışına taşan Kavafis, Doğu Akdeniz kültürünün bütün birikimini özümsemiş bir şairdir.
Kavafis İstanbul’dan İskenderiye’ye göçen varlıklı bir Rum ailesinin dokuzuncu çocuğudur. İskenderiye’nin önde gelen iş adamlarından olan babasının 1870’te geriye hiçbir şey bırakmadan ölümü üzerine annesi çocuklarını alarak İngiltere’ye gitti. Ama bir süre sonra aile şirketi dağılınca yedi yıl sonra İskenderiye’ye dönmek zorunda kaldılar. O yıllarda 16 yaşında olan Kavafis, ticaret lisesine gitmeye başladı. Ayrıca evde özel dersler de alıyordu. 1882 Haziran’ında İngilizler İskenderiye’yi işgal edince ailesi İstanbul’a göç etti ve bu kentte üç yıl kaldılar. Bu süre içinde Bizans ve Yunan tarihine yönelik çalışmalar yapan genç Kavafis, Fenerli Rumlar’ın kökenlerini ve yaşayış biçimlerini de inceledi.
Kavafis ve ailesi İskenderiye’ye döndüklerinde savaş kenti değiştirmiş, Rumlar’ın ticaretteki üstünlükleri kalmamıştı. Kavafis 1892’den 1922’ye kadar çalışacağı Su İşleri Dairesi’nde memurluğa başladı. Bir yandan da İskenderiye Borsası’nda simsarlık yapıyordu. İstanbul’a, Paris’e, Londra’ya ve Atina’ya yaptığı kısa yolculuklar dışında yaşamının bütününü geçirdiği İskenderiye’de öldü.
Sigara paketlerine ya da kâğıt parçalarına yazdığı şiirlerinin çoğunu yırtıp atan Kavafis’ ten günümüze 154 şiir kalmıştır. İlk şiirleri 1903’te Yunanistan’da yayımlandı. Ertesi yıl 14 şiirden oluşan ilk kitabı çıktı. Daha sonra, halk dilinin kullanılmasını savunanların oluşturduğu Nea zoe adlı edebiyat dergisinin çevresindeki topluluğa katılarak bu dergide yazmayı sürdürdü.
Kavafis’in şiirleri iki ana başlıkta toplanabilir. Bunlardan bir bölümü gençliğinin anıları olarak kaleme alınmış aşk şiirleridir. Öbür bölümü ise Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinin ikinci derecede önemli kişileriyle ilgili tarihsel şiirlerdir.
Kavafis’in aşk şiirlerinde yaşanan bir an, bir deneyim ele alınarak sonsuzlaştırılmak istenir. Bu şiirlerde kaçırılmış fırsatlar, geçmişe duyulan özlem, kısacık anlara sıkışıp kalan mutlulukların yarattığı hüzün işlenir.
Tarihsel şiirlerindeyse Yunan dilinin yayıldığı topraklarda oluşan Doğu Akdeniz’in Helenistik dünyasının içine girmiştir. Bu şiirlerinde kendi kişiliğini değişik kişilerin ağzından farklı kişilikler içinde yansıtır. Şiirlerinde fırsatçıları, zorbaları, sürülmüş ozanları, kukla kralları anlatır. Ünlü kahramanlar yerine sıradan insanları işler.
Dolaylı anlatıma çok az başvuran Kavafis şiirlerinde imge kullanmamıştır. Alaycı bir anlatımı vardır. Kavafis genç yaşlardayken bulunduğu İstanbul’da konuşulan Rumca’ya ilgi duydu. Şiirlerinde “Demotikos” adı verilen günlük konuşma diliyle, “Katharevusa” denilen gösterişli, incelikli geleneksel Yunanca’yı birleştirerek kullandı. Kavafis’in şiirleri dilimize de çevrilerek Barbarları Beklerken (1981) ve Kavafis’ten Kırk Şiir (1982) adlarıyla yayımlandı.