Kuyruklu Yıldız
Tarihin başlangıcından beri insanlar, geceleri gökyüzünde yıldızlarla doğup yıldızlarla batan kuyruklu yıldızları izleyegelmişlerdir. Eski Yunanlılar bu gökcisimlerine “saçlı yıldızlar” adını takmışlardı. Kuyruklu yıldızın bazı batı dillerindeki adı olan “kornet” sözcüğü de, “saç” anlamındaki Yunanca sözcükten gelir. Bu gökcisminin “saç” ya da “kuyruk” benzetmeleriyle adlandırılmasının başlıca nedeni, gökyüzünde aydınlık bir ışık akıntısı biçiminde belirmesidir.
Kuyruklu yıldızlar parlaklık bakımından büyük farklılıklar gösterir; bazıları ancak çok büyük teleskoplarla görülebilecek kadar soluk, bazıları ise güneş ışığında bile görülebilecek kadar parlaktır. Kuyruklu yıldızların yapısı ve nereden geldikleri uzun süre bir sır olarak kaldı. 17. yüzyılda astronomlar, bunların Güneş sisteminde yer alan kalabalık bir gökcisimleri topluluğu olduğunu anladılar. Tıpkı gezegenler gibi kuyrukluyıldızlar da Güneş’in çevresinde dolanırlar. Dolanım süreleri çok değişiktir; bazıları dolanımlarmı üç buçuk yılda, bazıları ise 1 milyon yıldan daha uzun bir sürede tamamlar.
Kuyruklu Yıldızların Yapısı ve Kökeni
Kuyruklu yıldızları incelemek amacıyla 1980’lerde fırlatılan uzay sondaları, bu cisimlere ilişkin pek çok bilgi göndermiştir. Kuyrukluyıldızın “çekirdek” olarak adlandırılan ana gövdesi, Güneş’in çevresinde oldukça basık bir yörüngede dolanan, görece küçük, en çok 75 km çapında bir kütledir. Bu kütle buz, donmuş gazlar ve tozla karışmış halde bulunan katı kayaç malzemelerinden (büyük olasılıkla karbon) oluşur. Yaygın kabul gören bir kurama göre kuyrukluyıldızlar, Uranüs ve Neptün gezegenlerini oluşturmuş olan malzemelerin artıklarıdır. Bu büyük gezegenlerin kütleçekim kuvvetleri kuyrukluyıldızları bugünkü yörüngelerine itmiş, Güneş sisteminin dış çevresinde dev bir parçacık bulutu küresinin oluşmasına neden olmuştur. Bilim adamları bu bulutu, kuramı ortaya koyan Hollandalı astronomun adıyla, Oort Bulutu olarak adlandırmışlardır. Zaman zaman yakın yıldızlardan birinin kütleçekim kuvveti, Oort Bulutu’ndaki bir kuyrukluyıldızı tedirgin eder ve onun Güneş sisteminin iç kesimlerine doğru kaymasına neden olur. Bilim adamları Oort Bulutu’nda milyarlarca kuyruklu yıldızın bulunduğuna inanmaktadırlar, ama bunlardan yalnızca birkaçı Güneş’e yaklaşarak Dünya’dan izlenebilen kuyruklar oluşturur.
Güneş ışığının ulaşamayacağı bir uzaklıktayken kuyruklu yıldızlar, yalnızca katı, donmuş bir çekirdekten oluşur. Kuyruklu yıldız Güneş’in yakınlarına sürüklendikçe, kendisini oluşturan buz ve donmuş gazların bir bölümü, Güneş ısısının etkisiyle buharlaşır ve ince toz parçacıklarıyla birlikte çekirdek dışına savrularak uzun bir kuyruk oluşturur. Bu arada çekirdeğin çevresinde de aydınlık bir madde bulutu kalır. Çekirdeği çevreleyen bu küresel bulut zarfına kuyrukluyıldızın “saçı” denir; bazılarında bu zarfın çapı 250 bin kilometreye ulaşır. Çıplak gözle ya da küçük bir teleskopun yardımıyla izlenebilen bir kuyrukluyıldız, parlak bir ışık noktası saçla çevrili çekirdek bölümü ile çekirdekten arkaya doğru uzanan uzun ve parlak bir sis demeti (kuyruk) biçiminde görünür. Bazı kuyruklu yıldızların kuyruk uzunluğu, Dünya ile Güneş arasındaki uzaklık kadardır (149,6 milyon km); ama, hemen hemen hiç kuyruk oluşturmayan, çok soluk kuyruklu yıldızlar da vardır.
Güneş’e yakınlaştıkça kuyruklu yıldızların hızı, kütleçekim kuvvetinin etkisiyle artar. Kuyruklu yıldız, yörüngesinin Güneş’e en yakın olduğu günberi noktasına geldiğinde, büyüklük ve parlaklık bakımından en üst düzeye ulaşır. Daha sonra tekrar gerilemeye başlar, ama yüzü, yani çekirdek bölümü hep Güneş’e dönük kalır. Bunun nedeni, sürekli olarak Güneş’ten çevreye doğru esen, elektrik yüklü parçacık akıntısıdır. “Güneş rüzgârı” denen bu akıntının basıncı, kuyrukluyıldızı çevreleyen bulut zarfını Güneş’ten öteye doğru iter ve çekirdeğin arkasında bir kuyruk biçimini almasına yol açar. Bu nedenle kuyrukluyıldız Güneş’ten uzaklaşırken, önde giden bölümü kuyruğu olur. Güneş’ten uzaklaşan kuyruklu yıldız giderek yavaşlar ve gözden kaybolup, izlediği yörüngenin en uzak noktasına ulaşıncaya kadar yavaşlamayı sürdürür. Kuyruklu yıldızın Güneş’e en uzak olduğu günöte noktası, Güneş sisteminin sınırlarında, belki de en yakın yıldıza oldukça yakın bir konumda bulunur.
Kuyruklu yıldızın kuyruğu düz ya da eğri olabilir. Donati kuyrukluyıldızının (Haziran 1858-Mart 1859) kuyruğu eğridir. İki ya da daha çok kuyruğu olan kuyrukluyıldızlar da vardır; 1903’te görünen bir tanesinin dokuz kuyruğu vardı. Kuyrukları oluşturan malzemenin dağılımı o kadar seyrektir ki, kuyruğun arasından yıldızlar görünebilir. Kuyruklu yıldız Güneş’e her yaklaştığında, yeni bir kuyruk
oluşturacak biçimde savrulan gazlar, daha sonra uzayda yitip gider. Bu nedenledir ki, bir kuyruklu yıldız, Güneş’e her yaklaşışında, kütlesinin bir bölümünü kaybeder ve giderek küçülür.
Günümüzde insanlar hep bir kuyrukluyıldızın görünmesini beklerler. Ama yüzyıllarca önce kuyruklu yıldızların insanlara kötülük getirdiğine inanılır ve özellikle de vebanın, savaşın ve ölümün habercisi oldukları sanılırdı. Bu nedenle kuyrukluyıldızlar, önceleri bir bilim olarak kabul edilen astrolojinin uğraş alanı içine giriyordu. Bununla birlikte, tarihteki bazı büyük olaylardan önce gerçekten kuyruklu yıldızların görünmesi ilginç bir rastlantıdır.
Örneğin İÖ 44’te Jül Sezar’ın öldürülmesinden sonra Roma kentinin üzerinde bir kuyruklu yıldız görünmüş ve halk bunun, Sezar’ın ruhunu tanrıların katına taşımak için gelen bir altın araba olduğunu düşünmüştü. Bir başkası, İS 70’te Romalılar Kudüs’ü ele geçirip kenti yıkmadan hemen önce görünmüştü. İS 814’te de, İmparator Şarlman’ın ölümünden önce bir kuyruklu yıldız görünmüştü.
Ama İS 1. yüzyıl gibi çok eski bir tarihte bile, kuyruklu yıldızların mutlaka insanlara kötülük getirdiği yolundaki görüşe karşı çıkan pek çok kişi de vardı. Bunlardan biri, gene bir kuyruklu yıldız göründüğünde, “Korkmayın, bu sakallı yıldızın benle hiçbir ilişkisi yok; aslında komşum Part kralı korkmalı, çünkü saçı olan o ve benim kafamda hiç saç yok” diyen, Roma İmparatoru Vespasianus’tu.
Halley Kuyruklu Yıldızı
Uzun süre kuyruklu yıldızların buhardan oluştuğuna ve Dünya’dan yükselmiş olduğuna inanıldı. 16. yüzyılda Danimarkalı astronom Tycho Brahe, son derece titiz biçimde gerçekleştirdiği gözlemler sonunda, kuyruklu yıldızların yalnızca Dünya atmosferinin dışında değil Ay’ın da ötesinde bulunduklarını kanıtladı. Ama, kuyruklu yıldızların ne olduğu ancak 17. yüzyıldan sonra tam olarak anlaşılmaya başlandı. Yerçekimi yasasını keşfeden Sir Isaac Newton, 1680’de beliren büyük bir kuyruklu yıldızı gözlemledi ve elde ettiği verilerden kalkarak önemli bir buluş gerçekleştirdi. Newton, kuyruklu yıldızların kütleçekimi kuvvetinin etkisiyle Güneş’e doğru çekildiklerini ve tıpkı gezegenler gibi Güneş’in çevresinde dolandıklarını belirledi.
İki yıl sonra görünen bir başka kuyruklu yıldızı da, Newton’ın arkadaşı astronom Edmond Halley gözlemledi. Halley, 1337’den beri zaman zaman belirmiş olan 24 kuyruklu yıldıza ilişkin bilgileri inceledi ve yörüngelerini hesapladı. 1531, 1607 ve 1682 yıllarında görülen kuyruklu yıldızların hemen hemen aynı yörüngeyi izlediklerini saptadı. Böylece, bunların aynı kuyruklu yıldız olduğu ve bu
kuyruklu yıldızın 1758 ya da 1759’da yeniden dolanıp Dünya’nın yakınından geçeceği sonucuna vardı.
Tahmini doğru çıktı ve kuyruklu yıldız 1758’in sonlarında yeniden göründü; ama bunu, 1742’de ölmüş olan Halley’in kendisi göremedi. Böylece bilim adamları, kuyruklu yıldızların düzenli ziyaretlerde bulunabileceğini belirlemiş oldular ve 1758-59’un büyük kuyruklu yıldızına Halley’in adını verdiler. O tarihten sonra da bu kuyruklu yıldız, yaklaşık 76 yıllık aralarla, 1834-35, 1910 ve 1985-86 yıllarında düzenli olarak yeniden göründü. Halley kuyruklu yıldızının son geçişi sırasında bilim adamları uzaya pek çok keşif aracı göndererek cismin yapısını incelediler.
Bilim adamları, Halley kuyruklu yıldızının ilk olarak İÖ 240’ta Çinliler’ce gözlemlenmiş
olduğunu ortaya çıkardılar. Asurlular’ın İÖ 164’te tuttukları kayıtlar, bu kuyruklu yıldızın İÖ 240’tan sonraki geçişine ilişkin ayrıntılı bilgileri içermektedir; İÖ 88’de de Eski Yunanlılar ve Romalılar kuyruklu yıldıza ilişkin gözlemlerini kayıtlarına geçirmişlerdir. Ondan sonra da Halley’in düzenli geçişleri sürmüş ve bunların çoğu önemli tarihsel olaylara rastlamıştır. Halley’in en ünlü ve ilginç geçişi, 1066 ilk baharındakidir; bütün Avrupa’da ve hatta Çin gibi uzak ülkelerde bile aynı dönemde
izlenen bu kuyruklu yıldızın dolunay büyüklüğündeki görünümünü ve uzun, görkemli kuyruğunu zamanın bütün yazarları anlatmışlardır. O yıl Halley’in görünmesi, İngiltere’de büyük ürküntü ve dehşet yaratmıştı. Bundan altı ay sonra, Ekim 1066’da İngiltere, I. William’ın komutasındaki Normanlar’ın istilasına uğradı ve istilacılar İngiltere Kralı Harold’ın yönetimine son verdiler. Halley kuyruklu yıldızı, Bayeux duvar halısına da işlendi. Burada gösterilen kuyruklu yıldızın büyük bir başı ve çatallı bir kuyruğu vardır. Halley kuyruklu yıldızının başka bir ünlü resmi de İtalyan ressamı Giotto’nun yaptığıdır; Giotto, Beytlehem Yıldızı adlı yapıtında ilhamını, 1301’de gördüğü Halley kuyruklu yıldızından almıştı.
Kuyruklu Yıldızların Yörüngeleri
Gezegenlerin ve kuyruklu yıldızların yörüngeleri dairesel değil, elips biçimindedir. Elips, üstten ve alttan bastırılmış bir çembere benzer; kuyruklu yıldızların yörünge elipsleri, gezegenlerinkinden
çok daha uzun ve çok daha yassıdır. Bu nedenle de hemen her kuyruklu yıldızın yörüngesi, Güneş sistemindeki gezegenlerin yörüngelerini keser, yani onların içine girer ve çıkar.
Bazı kuyruklu yıldızlar oldukça düzgün aralıklarla geri gelir; bunlara periyodik kuyrukluyıldızlar denir. 1818’de Alman astronom Johann Franz Encke’nin keşfettiği kuyruklu yıldız bunlardan biridir. Bu kuyruklu yıldız Güneş’in çevresindeki dolanımını yaklaşık üç buçuk yılda tamamlar; bu, kuyruklu yıldızlar için bilinen en kısa dolanma süresidir. En iyi tanınan periyodik kuyrukluyıldız Halley kuyruklu yıldızıdır. Dolanma süresi 200 yıldan kısa olan kuyruklu yıldızlar periyodik tiptedir. Ancak binlerce yılda bir kez Güneş’in yakınından geçen ve periyodik olmayan kuyruklu yıldızlar da vardır. 1973’te Güneş’in yakınından geçen Kohutek kuyruklu yıldızı bunlardan biridir. Bu kuyrukluyıldızın dolanma süresinin 75 bin yıl olduğu tahmin edilmektedir.
Bazı kuyruklu yıldızlar, Jüpiter’in yakınından geçerken bu dev gezegenin kütleçekimine yakalanır ve bu nedenle yörüngelerinden sapar. Bu kuyruklu yıldızlar, Jüpiter’in uydularının hareketini bozmaz; bu da, kuyruklu yıldızların yoğunluğunun gezegenlere ve uydularına oranla çok daha düşük olduğunu gösterir.
1826’da Wilhelm von Biela’nın keşfettiği kuyruklu yıldızın neredeyse yedi yıllık bir periyodu olduğu belirlenmişti, ama 1846’da bu kuyruklu yıldız ikiye bölündü ve biri öbüründen daha büyük iki kuyruklu yıldız ortaya çıktı. 1852’de yeniden görünen bu ikili, daha sonra gözle görülemeyecek kadar küçük parçalara bölündü. İkilinin yeniden görünmesi gereken 1872’de izlenebilen yalnızca bir meteor yağmuru idi. Kuyruklu yıldızlar, eninde sonunda “ölürler” ve meteor tozlarına dönüşerek, kuyruklu yıldız halindeyken izledikleri yörüngede sürüklenirler.