Pierre-Auguste Renoir
(1841-1919). Fransız ressam Pierre-Auguste Renoir, yaşamı boyunca güçlüklerle mücadele etmek zorunda kalmasına karşın, yaşama sevinci ve neşeyle dolu resimler yapabilmiş ender sanatçılardan biridir. Resimlerinin değeri anlaşılamadığından alıcı bulamayan sanatçı gençlik yıllarını yoksulluk içinde geçirdi.
Renoir’ın babası, porseleniyle ünlü Limoges kentinde yaşayan yoksul bir terziydi. Renoir başlangıçta porselenlerin üzerine desen yaparak geçimini sağlıyordu. Kazandığı paranın bir bölümünü daha sonra bir sanat okuluna gidebilmek için biriktirdi.
1862’de Paris’te Güzel Sanatlar Yüksekokulu’nun akşam derslerini izlemeye başladı. Okulda Claude Monet’yle kurduğu dostluk ressamlık yaşamının ilk önemli adımı oldu. Resim konusunda geleneksel anlayışa karşı çıkan iki arkadaş, sonradan İzlenimcilik Akımı’m başlatacak olan Paul Cezanne, Camille Pissarro gibi sanatçıların arasına katıldılar. İzlenimciler’in 1874’te açtıkları ilk resim sergisinde Renoir’ın bazı tabloları da sergilendi.
Renoir önceleri İzlenimciler’le aynı görüşleri paylaştıysa da, 1880’deki İtalya gezisinden sonra resim anlayışını önemli ölçüde değiştirdi. Resim yapma yönteminin yetersiz kaldığı düşüncesiyle İzlenimci hareketten kuşku duymaya başladı. 40 yaşında tekniğini geliştirmek amacıyla Paris’teki sanat okuluna döndü. Birkaç yıl sonra, konuları ve çalışma biçimi benzemekle birlikte, İzlenimciler’den daha değişik resimler yapmaya başladı. 1890’da Alice Charigot ile evlendi. 1892’de açtığı sergide büyük bir başarıya ulaştı. Artık kazancı iyileşen sanatçı kendini bütünüyle resim çalışmalarına vermek amacıyla Fransa’nın güneyinde Cagnes adlı küçük bir köye yerleşti. Ne var ki, artan romatizma ağrıları yüzünden yürüyemez ve ellerini hareket ettiremez duruma gelmişti. Bununla birlikte fırçayı eline bağlayarak resim yapmayı sürdürdü. Oğlu Jean Renoir (1894-1979) tanınmış
bir film yönetmeni oldu.
Manzara resimleri ve günlük yaşamdan çeşitli görünümlerin yanı sıra, küçük kızların, genç kızların, köylü kadınların, son modayı izlemeye meraklı hanımların, kısaca her yaştan ve toplumun her katmanından kadınların resmini yaptı. En çok tanınan tabloları Loca (1874), Moulin de la Galette (1876) ve Şemsiyeler’dir (1883).