Tekirdağ
Tekirdağ, Trakya’ da yer alan illerimizdendir. İlginç bir özelliği, hem Karadeniz’e, hem de Marmara Denizi’ne kıyısı olmasıdır. İl toprakları kuzeydoğuda Karadeniz kıyısından güneybatıda Saros Körfezi yakınlarına, kuzeyde Ergene Havzası’ndan güneyde Marmara Denizi kıyısına kadar uzanır. Anadolu ile Balkan Yarımadası arasında tarih boyunca görülen göç ve istila hareketlerinde bir köprü işlevi gören topraklarda yer alan Tekirdağ ili, eski bir yerleşim alanıdır. İlin bazı kesimlerinde çok sayıda yazıt, heykel ve lahit bulunmuştur. Çeşitli uygarlıklara ait izlere rastlanan Tekirdağ yöresinde ele geçen Demir Çağı öncesinden kalma arkeolojik buluntularda Anadolu’daki eski kültürlerle hiçbir ortak özelliğe rastlanmaz. Tarihi boyunca Trakya ve Anadolu’yu denetim altına almak isteyen güçlerin egemenlik mücadelelerine sahne olan yörede yaşamakta olan halkın önemli bir bölümü Balkanlar’dan gelmiş göçmenlerden oluşur.
Doğal Yapı
Tekirdağ ilinin tümüne yakını Marmara Bölgesi’nin Ergene bölümünde, kuzeydoğudaki küçük bir kesimi de Istranca bölümünde yer alır. Yer yer bazı tepelere rastlanan il toprakları dalgalı düzlüklerden oluşur. Bu toprakların yüksekliği hiçbir kesimde 1.000 metreyi aşmaz.
Tekirdağ ilinin kuzeydoğu kesimini Yıldız Dağları adıyla da anılan Istranca Dağları engebelendirir. Istranca Dağlan bu kesimdeki Karatepe’de 484 metreye erişir. İl topraklarının güneybatısında Koru Dağı (676 metre) ile bazı kaynaklarda Ganos Dağı ya da Tekir Dağı olarak geçen Işıklar Dağı yükselir. Ganos Dağı’nın Marmara Denizi kıyısı yakınında 924 metreye erişen Uçakbaşı Doruğu, Tekirdağ ilinin en yüksek noktasıdır. Bu dağlık alanlar dışında ilin büyük bir bölümü alçak bir yayla görünümündedir. Akarsu vadileriyle yarılmış olan bu yayla kuzeyde Ergene Havzası’na, güneyde de Marmara Denizi kıyısına doğru gidildikçe alçalır. Sulamayla bitkisel üretim yapılan Ergene Havzası ilin başlıca tarım alanıdır.
Tekirdağ ili topraklarından kaynaklanan sular Karadeniz, Marmara Denizi ve Ege Denizi’ne ulaşır. Istranca Dağları’nın kuzeye bakan yamaçlarından doğan Bahçeköy Deresi Karadeniz’e, bu dağların doğu kesiminden çıkan Istranca Deresi de il sınırları dışında, Durusu Gölü olarak da adlandırılan Terkos Gölü’ne dökülür. Marmara Denizi’ne ulaşan başlıca akarsular Değirmendere ile Kocadere’dir. Ganos Dağı’nın kuzey yamaçlarından kaynaklanan Kavak Deresi il sınırları dışında Saros Körfezi’ne dökülür. Ergene Irmağı Tekirdağ ilinin kuzeydoğu kesiminden doğar. Bu ırmağın başlıca kolları Çorlu Suyu (Çorlu Çayı) ile Hayrabolu ve Paşaköy dereleridir. Tekirdağ ilindeki başlıca göller Kadıköy ve Karaidemir barajlarının ardında suların birikmesiyle oluşan yapay göllerdir.
Çok kısa olan Karadeniz kıyısında, Çamköy Koyu olarak da anılan Kasatura ya da Kastros Koyu yer alır. Halk arasında Kastro olarak adlandırılan bu kıyı, İstanbul ve Kırklareli illeri arasındadır. Fazla girinti ve çıkıntıya rastlanmayan Marmara Denizi kıyısında doğal kumsallar vardır. Bu kıyıdaki başlıca çıkıntılar Erikli ve Karga burunlarıdır. Karga Burnu ile Kumbağ arasında geniş bir girinti halinde Trakya’ya doğru sokulan bu kıyının en iç kesiminde Tekirdağ kenti yer alır.
Tekirdağ ili genel olarak Marmara Bölgesi’ ne egemen olan iklimin etkisi altında kalır. Fazla soğuklara rastlanmayan kıyı kesiminden Ergene Havzası’na doğru gidildiğinde bozkır ikliminin etkilerine rastlanır. Tekirdağ ilinde yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise serin ve yağışlı geçer. İl merkezinde yazın sıcaklık 40°C’nin üstüne çıkmaz, kışın da — 15°C’nin altına düşmez. İl merkezinde 600 milimetreyi bulmayan yıllık ortalama yağış miktarı, iç kesimlere doğru gidildikçe 700 milimetreyi aşar. Tekirdağ kentinde karla örtülü gün sayısı yılda ortalama bir haftayı geçmez.
Eskiden büyük bir alanı kaplayan ormanları yok edilmiş olan Tekirdağ ilinde doğal bitki örtüsü bozkır (step) görünümündedir. Istranca Dağları meşe ve kayın, Işıklar Dağı’nın da özellikle kuzey yamaçları meşe, gürgen ve ıhlamur ormanlarıyla örtülüdür. Kastros Koyu’nda yer alan kara çam ormanı, koruma altına alınmış bir alandır.
Tarih
Yapılan birçok araştırmada ele geçen buluntuların değerlendirilmesi sonucunda, Tekirdağ yöresindeki ilk yerleşmelerin günümüzden yaklaşık 5.500 yıl önce başlayan Tunç Çağı’nda kurulduğu anlaşılmıştır. İÖ 13. yüzyılda tüm Trakya’yla birlikte Tekirdağ yöresi de Traklar’ın yurduydu. İÖ 6. yüzyılda Persler’in denetimine giren bu topraklarda İÖ 5. yüzyılda Odris (Odrys) Krallığı kuruldu. İÖ 281’de Makedonya Krallığı’na bağlanan topraklar arasında yer alan yöre, İÖ 2. yüzyıl ortalarında Roma İmparatorluğu'nun egemenliği altına girdi. İÖ 30’da Traklar bu yörede Roma’ya bağlı bir krallık kurdu. İS 3. yüzyıl ortalarında kuzeyden gelen Gotlar tarafından istila edilen yöre, Bizans döneminde birçok kez Avarlar’ın ve Bulgarlar’ın, daha sonra da Araplar’ın saldırısına uğradı. Peçenekler tarafından yağmalanan bu topraklar, 11. yüzyıl başlarında Trakya Theması’nın sınırları içindeydi. Bir süre Haçlılar tarafından da yönetilen yöre, 14. yüzyılın ilk yarısında Osmanlılar ile Bizanslılar arasında el değiştirdi ve bu yüzyılın ikinci yarısında kesin olarak Osmanlı Devleti’nin sınırları içine katıldı. 19. yüzyılda iki kez Ruslar tarafından işgal edilen Tekirdağ, Balkan Savaşları sırasında Bulgarlar’ın eline geçti. 19. yüzyılda halkının yarısından fazlası Rum, Ermeni ve Bulgarlar'dan oluşan yöreden geçen demiryolu hattı, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi'nden sonra, önce Fransızlar, ardından da Yunanlılar tarafından denetim altına alındı. Tekirdağ yöresi Temmuz 1920’den Kasım 1922'ye kadar Yunan işgalinde kaldı.
Ekonomi
1985’te halkının çoğunluğu kentsel merkezlerde yaşayan Tekirdağ ilinde ekonomi daha çok tarım, ticaret ve sanayiye dayanır. Cumhuriyet döneminde buraya yerleştirilen Balkan göçmenleri il ekonomisinin gelişmesinde etkili olmuştur. 1950’lerden önce Türkiye'de ilk kez makine kullanılarak tarım yapılan illerden biri Tekirdağ'dı. 1970'lerin başında Çerkezköy kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına alındı. İşlek bir karayoluyla ulaşılan İstanbul piyasasına yakın oluşu ve bitkisel yağ kullanımının ülke çapında yaygınlaşması il ekonomisinin gelişmesindeki öbür etkenlerdir.
1987’de Türkiye ayçiçeği üretiminin yaklaşık dörtte birinin elde edildiği Tekirdağ, Marmara Bölgesi’nde en çok buğday üretilen ildi. İlde en çok yetiştirilen öteki bitkisel ürünler şeker pancarı, karpuz, üzüm, soğan, domates, arpa ve kavundur. Başlıca hayvancılık etkinliği koyunculuk ve arıcılıktır. Hayvanlardan sağılan sütlerin mandıralarda işlenmesi sonucunda elde edilen tereyağı, beyaz peynir, kaşar peyniri ve yoğurtlar özellikle İstanbul kentine satılır. Daha önceleri Tekirdağ ilinin Marmara Denizi kıyısında yaşayan halkın bir bölümü için balıkçılık önemli bir gelir kaynağıydı. Son yıllarda Marmara Denizi'nin kirlenmesine bağlı olarak balıkçılık da eski önemini yitirmektedir. Tekirdağ ilindeki ekonomik etkinliklerden biri de ormancılıktır. Istranca Dağları'nı örten ormanlardan önemli miktarda yakacak ve kerestelik odun elde edilir. Yer altı kaynakları açısından fazla zengin olmayan il topraklarındaki bazı yataklarda linyit üretimi yapılır.
Eskiden yalnızca tarıma dayalı olan sanayi günümüzde oldukça çeşitlenmiş düzeydedir. Tekirdağ ilinin sanayi ürünlerinden bazıları dış ticaret açısından önem taşır. Başlıca sanayi kuruluşları un ve unlu ürünler, çeşitli alkollü içkiler, yem, bitkisel yağ, yünlü ve pamuklu dokuma, hazır giyim, halı, motor, tarım alet ve makineleri ile buzdolabı, çamaşır makinesi gibi beyaz eşya, kimyasal ürünler, tuğla, kiremit üretilen işyerleri ve fabrikalardır.
Tekirdağ, ulaşım açısından yüzyıllardan beri önemli bir konumda olan illerimizdendir. Rumeli’den gelen bazı tüketim malları Marmara Ereğlisi ve Tekirdağ iskelelerinden teknelere yüklenerek İstanbul’a taşınırdı. Günümüzde Tekirdağ kentinde bir liman, Marmara Ereğlisi, Mürefte ve Şarköy’de de birer iskele vardır. Askeri açıdan da önem taşıyan eski İstanbul-Edirne yolu kuzeydoğudaki Saray’ dan geçerdi. Bu yol günümüzde de önemini korumaktadır. Ülkemizi Avrupa’ya bağlayan Edirne-İstanbul Demiryolu’nun, 19. yüzyılın ikinci yarısında işletmeye açılan ve Çerkezköy, Çorlu, Muratlı istasyonlarından geçen bölümü il sınırları içinde kalır. İl topraklarından geçen başlıca yollar E-5 ve E-25 karayollarıdır.
Doğal kumsallara sıkça rastlanan Marmara Denizi kıyısı turizm açısından özellikle yazın büyük ilgi görür. Bu kıyıda çok sayıda tatil sitesi, otel, motel, pansiyon ile çeşitli hizmet tesisleri vardır.
Toplum ve Kültür
Doğu Trakya’da yer alan Tekirdağ ili, tarih boyunca çeşitli uygarlıkların iz bıraktığı geçiş alanlarındandır. Yörenin bilinen ilk halkı Traklar’dı. Sürekli yerleşme yerleri ve bir devlet kuramayan Traklar, daha sonraki dönemlerde yöreye egemen olan uygarlıklar karşısında kısa bir süre içinde kültürel kimliklerini yitirdi. Tekirdağ yöresindeki en eski yerleşim yerleri Herakleia Perinthos (Marmara Ereğlisi) ve Bizanthe’dir (Tekirdağ). Birer ticaret ve balıkçılık merkezi olan bu liman kentlerinden Herakleia Perinthos, Roma İmparatorluğu döneminde Trakya eyaletinin başkentiydi. Bizans döneminde kuzeyden gelen bazı halkların saldırısına uğrayan Tekirdağ yöresi büyük zarar gördü. Osmanlılar Trakya’yı ele geçirdikten sonra bu yöreye Alevi Yörükler’i yerleştirdi. Aynı zamanda Rumeli topraklarının saldırılara karşı savunulması amacıyla buraya yerleştirilen göçer Yörük aşiretleri için, özellikle Ergene Havzası önemli bir hayvancılık alanıydı. Kıyı kesimindeki yerleşme yerlerinde yaşayan Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler daha çok ticaret ve küçük üretimle uğraşıyorlardı. 18. yüzyıl başlarında Avusturyalılar karşısında yenik düşen Erdel Prensi II. Ferenc Râköczi Osmanlı Devleti’ne sığınınca, kendisine bağlı Macarlar’la birlikte 1720’de Tekirdağ kentine yerleştirildi. Prens Râköczi 1735’te burada öldü. Prensin Tekirdağ’da kaldığı ev düzenlenerek Râköczi Müzesi adıyla 1932’de ziyarete açıldı. Tekirdağ ilinde yapılan araştırmalar sırasında ele geçen bazı arkeolojik buluntular ile bu yöreden derlenen etnografik yapıtlar ise 1967’de ziyarete açılan Tekirdağ Müzesi’nde sergilenmektedir. 1840’ta Tekirdağ'da doğan ünlü Osmanlı şair ve yazarı Namık Kemal'in anısına il merkezinde bir anıt yaptırılmıştır.
19. yüzyıl ile 20. yüzyıl başlarında işgal ve savaşlar nedeniyle önemli ölçüde zarara uğrayan yöreler arasında yer alan Tekirdağ yöresinde halkın bir bölümünü oluşturan Rumlar ve Ermeniler, 11 Ekim 1922’de Mudanya Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra Yunanistan’a göç ettiler. Bundan sonra, özellikle il merkezinde ticaret Yahudiler’in eline geçti. İsrail’in kuruluşundan sonra Yahudiler de yöreden ayrıldı. Cumhuriyet döneminde Balkan göçmenlerinin önemli bir bölümü Tekirdağ iline yerleştirildi. II. Dünya Savaşı (1939- 45) sırasında Trakya’nın boşaltılması nedeniyle gelişmesi duraklayan Tekirdağ ilinde 1950’lerden sonra toplumsal ve kültürel yaşam yeniden canlandı. 20. yüzyıl başlarında Tekirdağ yöresinde medreseler ve çeşitli Müslüman okullarının yanı sıra Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler’e ait birçok okul da vardı. Günümüzde Tekirdağ ilindeki başlıca eğitim ve kültür kurumu Trakya Üniversitesi’ne bağlı Tekirdağ Ziraat Fakültesi ile Tekirdağ Meslek Yüksekokulu’dur.
İl Merkezi: Tekirdağ
Kentin İÖ 8. ya da İÖ 7. yüzyılda Sisamlılar tarafından kurulduğu sanılmaktadır; bilinen en eski adı Bizanthe’dir. Daha sonra Rhaidestos, Rhaedestus ya da Rodosto adlarıyla anılan kent, Osmanlılar tarafından Rodoseuk ya da Rodosçuk olarak adlandırıldı. Kentin adına ilişkin olarak yörede anlatılan efsaneye göre, Rodosto’yu yöneten Bizans tekfuru ava çıktığında bir ceylanla karşılaşır ve onu vurur. Tekfur kan izlerini bularak yaralı ceylanı yuvasına kadar kovalar. Yavrularını emziren yaralı hayvan bir süre sonra tekfurun gözü önünde ölür. Bu durumdan çok etkilenen tekfur avlanmayı yasaklar ve ceylanı vurduğu dağda yaptırdığı bir kulübede yaşamaya başlar. Geri kalan ömrünü pişmanlık içinde ibadet ederek kulübede geçirmesi nedeniyle daha sonra bu dağ yöre halkı tarafından Tekfur Dağı olarak adlandırılmıştır. 18. yüzyılda güneybatıdaki bu dağın adından esinlenilerek kente Tekfur Dağı dendi. Tekfur Dağı günümüzde Işıklar Dağı ya da Ganos Dağı olarak anılır. 19. yüzyıl sonlarında kent, Edirne vilayetine bağlı Tekfur Dağı sancağının merkeziydi. Kentin adı Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Tekirdağ olarak değiştirildi. Osmanlı döneminde Rumeli’den gelen tarım ürünlerinin İstanbul’a taşındığı önemli bir ticaret merkezi ve iskele yerleşmesi olmasının yanı sıra, mum ve şarap üretimiyle de ünlü bir kentti. 19. yüzyılda 20 bini aşan nüfusuyla o dönemin canlı kentlerinden biri olan Tekirdağ’da cumhuriyetin ilk yıllarında nüfus 15 bini bile bulmuyordu. Günümüzde çeşitli hizmet, sanayi, ticaret kuruluşları ve limanıyla, gelişmekte olan kentlerimizdendir. İpsala sınır kapısından gelerek doğuda, il sınırları dışında E-5 Karayolu’na bağlanan E-25 Karayolu kentten geçer. Kentin nüfusu 80.200’dür (1990 geçici sonuç).