Vladimir İlyiç Lenin
(1870-1924). Dünyada çok az sayıda-insan, Rusya’da 1917 Ekim Devrimi’ne önderlik eden Lenin kadar büyük siyasal değişimlere yol açabilmiştir. Gerçek adı Vladimir İlyiç Ulyanov’dur. İlk kez 1901'de yazdığı bir yazıda “Lenin” takma adını kullanmış ve yaşamı boyunca da bu adı taşımıştır.
Volga Irmağı kıyısındaki, sonradan onun anısına Ulyanovsk adı verilen Simbirsk’te dünyaya geldi. Babası ilkokul müfettişi, annesi ise bir doktorun kızıydı. Simbirsk’teki öğrenciliği sırasında Latince ve Yunanca öğrenen Lenin, özellikle tarih ve edebiyatla yakından ilgilendi. Okumaya olan düşkünlüğüyle, aile kütüphanesinde bulunan Rus yazarlarının kitaplarını daha küçük yaşlardayken okudu.
Çarlık Rusya’sında geniş halk kesimlerinin kendi temsilcilerini seçmek gibi en temel siyasal haklardan yoksun bırakılması; işçi ve köylüler yoksulluk içinde yaşarken, soyluların ve toprak sahiplerinin çok zengin olması, ülkede hoşnutsuzluk ve huzursuzluk yaratıyordu. Bu dönemde genellikle aydın ailelerden gelen okumuş genç insanlar, farklı yöntemlerle de olsa toplumsal yapıyı değiştirmeye yönelik siyasal örgütler kurmaya başlamışlardı.
Lenin’in ağabeyi Aleksandr da 1887’de çara suikast düzenlemeyi tasarlayan bir gizli örgüte üye olduğu gerekçesiyle yakalandı ve asıldı. Aynı yılın sonbaharında Kazan Üniversitesi’nde hukuk fakültesine giren Lenin, üç ay sonra gizli bir toplantıya katıldığı gerekçesiyle okuldan atıldı ve ancak 1890’da üniversiteyi dışarıdan bitirmesine izin verildi. Okul dışında kaldığı dönem boyunca Karl Marx ve öbür sosyalist düşünürleri okuyan Lenin komünizmi benimsedi. Rusya’da halkın kurtuluşunun ancak işçi sınıfının (proletaryanın) iktidara gelmesiyle gerçekleşebileceğine inandı.
1891’de hukuk diploması alan Lenin, yoksul köylü ve işçilerin savunmalarını üstlenerek avukatlık yaptı. 1893’te St. Petersburg’a (bugün Leningrad) taşındı ve buradaki devrimcilerle ilişki kurdu. İki yıl sonra, sürgündeki Rus ve Avrupalı Marksist önderlerle tanışmak üzere kısa süren bir Avrupa yolculuğu yaptı. Geri döndüğünde siyasal etkinlikleri yüzünden tutuklanarak 15 ay hapse ve üç yıl için Sibirya’da sürgüne mahkûm edildi. Sürgündeyken, St. Petersburg’da birlikte çalıştığı ve ölünceye kadar kendisiyle birlikte olan Nadejda Krupskaya ile evlendi. Bu yıllarda yazdığı Rusya’da Kapitalizmin Gelişmesi (1899) adlı kitabında, köylü sorununu ve kapitalizmin köylüleri nasıl mülksüzleştirdiğini ve yoksullaştırdığını inceledi. Topraklarını yitiren yoksul köylülerin Rus işçi sınıfının yanında yer alacağını savundu.
1900’de sürgün cezası sona erince Avrupa’ya geçti ve burada, Batı Avrupa’da ve Rusya’da yaşayan Marksistler’i bir araya getirecek devrimci bir parti kurmak amacıyla tskra (Kıvılcım) adlı gazeteyi çıkardı. Gazete Rusya’ya gizlice sokuluyordu. Lenin, 1903’te Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin (RSDİP) Brüksel’de başlayıp Londra’da süren kongresindeki (üyeleri tutuklanabileceği
için bu toplantı Rusya’da düzenlenemezdi) görüşmelerde ve kararlarda önemli bir rol oynadı. Üyeler arasında partinin örgütlenme biçimi ve ilkeleri konusunda beliren anlaşmazlık kongrede iki kanadın doğmasına yol açtı. Devrim yapmayı amaçlayan bir partinin disiplinli, deneyimli, öncü kadrolardan oluşan, dar ve “demokratik merkeziyetçi” yapıda bir parti olmasını savunan Lenin, bu görüşlerini
Ne Yapmalı (1902) adlı kitabında açıkladı. Bir sonraki RSDİP Kongresi’nde az farkla çoğunluğu ele geçiren Lenin ve yandaşları bundan böyle Bolşevikler (çoğunluk) olarak anıldılar. Karşıt grup Rusça’da azınlık anlamına gelen Menşevik adını aldı. 1912’de iki grup birbirlerinden tümüyle koptu ve iki ayrı parti ortaya çıktı.
1905’te Rusya’da devrimci ayaklanmaların patlak vermesi üzerine gizlice ülkesine dönen Lenin, siyasal çalışmalarını gizli olarak sürdürdü. 1907’de, 1905 Devrimi’nin başarısızlığa uğramasından sonra, yeniden Avrupa’ya döndü ve 1917’ye kadar yurtdışında kaldı. Bu dönemde felsefe üzerinde çalıştı. Görüş ayrılığı içinde bulunduğu öbür Marksist gruplarla siyasal tartışmalarını ve devrime yönelik siyasal etkinliklerini sürdürdü. Lenin’in Marksizm’e en büyük katkısı olarak bilinen Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması (1917) adlı kitabında kapitalizmin yeni bir aşamaya geçtiğini savundu. Bu aşamada, ileri kapitalist ülkelerin azgelişmiş ülkeleri sömürerek ayakta kalabildiğini ve dünya pazarlarını ele geçirmek isteyen emperyalist ülkelerin kendi aralarındaki rekabetin kaçınılmaz olarak savaşlara yol açacağını anlattı.
I. Dünya Savaşı’nda Rusya, Almanya'ya karşı savaşıyordu. 1917’ye gelindiğinde, ülkede savaşa, yoksulluğa ve çarlığın baskıcı yönetimine karşı duyulan hoşnutsuzluk en yüksek düzeye ulaşmıştı. Sonunda Petrograd (1914’ten önce St. Petersburg), Moskova ve öbür büyük kentlerde işçiler ve askerler kendi temsilcilerini seçerek oluşturdukları sovyetler'in önderliğinde ayaklandılar. 8 Mart’ta başlayan bu ayaklanma 12 Mart’ta çarın tahttan çekilmesi ve Geçici Hükümet’in kurulmasıyla sonuçlandı. Bu arada, tüm ülkede işçi, asker ve köylü sovyetleri hızla örgütlenmeyi sürdürdü. Bu süre içinde Avrupa’da olan Lenin, Alman hükümetinin özel izniyle Almanya ve İsviçre üzerinden nisanda Petrograd’a döndü ve devrimin sürdürülmesini, parlamenter cumhuriyetle yetinilmemesini, yönetimin doğrudan sovyetlerin eline geçmesini savundu.
Savaşa son vermeyen, işçi ve köylülerin istemlerini yerine getiremeyen hükümet, halkın desteğini giderek yitiriyordu. Geçici Hükümet’in baskısı sonucu bir ara Finlandiya’ya kaçan Lenin, burada Devlet ve İhtilal (1917) adlı kitabını kaleme aldı. Bu kitapta, komünist topluma ulaşabilmek için sosyalizm aşamasından geçilmesi gerektiğini, sosyalizmin de ancak proletarya diktatörlüğü aracılığıyla kurulabileceğini savundu. Ekimde yeniden Petrograd’a dönen Lenin, parti örgütünü silahlı ayaklanma doğrultusunda örgütlenmeye çağırdı. Bu arada Bolşevikler, Petrograd ve Moskova sovyetlerinde çoğunluğu ele geçirmişlerdi. Ayrıca silahlı ayaklanma konusunda Lenin’le aynı düşünceyi paylaşan Lev Troçki, Petrograd Sovyeti başkanlığına seçilmişti. Böylece büyük kentlerde işçilerin önemli bölümünün desteğini kazanan Bolşevikler, 7-8 Kasım gecesi Geçici Hükümet'i devirerek iktidarı ele geçirdiler. Lenin, Halk Komiserleri Konseyi başkanlığına seçildi. Konseyin ilk uygulamaları arasında tüm toprakların kamulaştırılması, üretimde işçi denetimi ve Rusya'da yaşayan bütün halklara kendi kaderlerini belirleme hakkının verilmesi bulunuyordu. 1918'de Lenin’in isteği sonucu Rusya, İttifak Devletleri ile Brest-Litovsk Antlaşması'nı imzalayarak savaştan çekildi.
1918 Ağustos'unda karşıt sol görüşlü bir eylemcinin düzenlediği öldürme girişiminde ağır yaralanan Lenin yaşamının sonuna kadar tam olarak iyileşemedi. 1918-20 arasında yabancı devletlerce desteklenen karşıdevrimcilerle çıkan iç savaş sırasında uygulanan “savaş komünizmi" ekonomi politikasını, iç savaş sonrasında Yeni Ekonomi Politikası (NEP) izledi. Dünya üzerinde kurulan ilk sosyalist devletin önderi olan Lenin, ölümünden sonra mumyalanarak Moskova’nın merkezindeki anıtkabire kondu.