Yavus Sultan Selim
(1470-1520). Osmanlı Devleti’nin dokuzuncu padişahı olan Yavuz Sultan Selim, babası II. Bayezid’in şehzadeliği sırasında, sancakbeyi olduğu Amasya’da doğdu. Annesi Dulkadıroğulları Beyi Alaü’d-Devle’nin kızı Ayşe Hatun’dur. Yavuz’un çocukluğu Amasya’da geçti. Özel öğrenim gördü. Babası 1481’de Fatih Sultan Mehmed’in ölümü üzerine tahta çıkınca Yavuz da Osmanlı yönetim geleneğine uygun olarak Trabzon sancakbeyliğine atandı. Yavuz sancakbeyi olduğunda Trabzon Osmanlı Devleti’nin doğu sınırına yakın bir yerdeydi ve Akkoyunlular’ın tehditi altındaydı. Maraş-Malatya yöresinde egemen olan Dulkadıroğullan da Memlûklar tarafından Osmanlılar’a karşı sürekli kışkırtılıyordu. Yavuz şehzadeliğinin ilk 20 yılında bu iki komşu devletin durumunu yakından izledi.
Sorunu savaş yoluyla çözmesi için babasına başvurduysa da, barışçı bir padişah olan II Bayezid buna yanaşmadı. Ama 1503’te Akkoyunlular yıkılıp Safevi egemenliği başlayınca durum değişti. Safeviler’in Anadolu’da giriştikleri Şii propagandası Yavuz’u kaygılandırıyordu. II. Bayezid ise oğlunun uyarılarını pek ciddiye almıyordu. Bunun üzerine Yavuz tahtı ele geçirme hazırlıklarına başladı. İlk olarak oğlu Süleyman’ı (daha sonra Kanuni Sultan Süleyman), İstanbul’a yakınlığı dolayısıyla Bolu sancakbeyi yapmayı başardı (1509). Ama ağabeyi Şehzade Ahmed buna karşı çıkınca Süleyman kısa bir süre sonra Kırım’daki Kefe sancakbeyliğine gönderildi. Yavuz, II. Bayezid’in tahtı Şehzade Ahmed’e bırakmak istediğini, Sadrazam Hadım Ali Paşa’mn da bunu desteklediğini öğrenince, 1510’da Kefe’ye giderek kayınbabası olan Kırım Hanı I. Mengli Giray’dan destek istedi. Mart 1511’de Kırım askerleriyle Rumeli’ye geçen Yavuz, Edirne’ye doğru ilerlemeye başladı. Devlet adamlarının araya girmesiyle çatışma önlendi ve Yavuz’a Semendire sancakbeyliği verildi. Kısa bir süre sonra Anadolu’da Şahkulu Baba Tekeli ayaklanmasının çıkması ve kardeşi Korkud’un da tahtı ele geçirmek amacıyla Manisa’da harekete geçmesi üzerine, Yavuz yeniden Edirne’ye yürüdü. Çorlu’ya kadar ilerleyen Yavuz’un birlikleri burada II. Bayezid’in ordusuna yenilince Yavuz Kırım’a kaçmak zorunda kaldı. Bu durumda Şehzade Ahmed ile Şehzade Korkud hemen harekete geçtiler. Amasya sancakbeyi olan Şehzade Ahmed Adapazarı’na kadar geldiyse de, İstanbul’daki yeniçerilerin Yavuz yanlısı olduğunu öğrenince geri çekilmek zorunda kaldı. Şehzade Ahmed’den çekinen Korkud ise İstanbul'a giderek yeniçerilerin desteğini kazanmaya çalıştı. Bu arada Kırım’da daha güçlü bir ordu toplayan Yavuz, Ocak 1512’de Tuna Irmağı’nı geçerek İstanbul’a yöneldi. 19 Nisan’da İstanbul’a varan Yavuz yeniçerilerin coşkun gösterileriyle karşılandı ve II. Bayezid 24 Nisan’da tahtı ona bıraktı. Yavuz Sultan Selim bu biçimde tahta çıkmış tek Osmanlı padişahıdır.
Yavuz’un padişah olmasıyla taht kavgası yeni bir aşamaya girdi. Yavuz'un padişahlığını kabul eden Korkud yeniden Manisa sancakbeyliğine gönderildi. Şehzade Ahmed ise Konya’yı merkez edinmiş, Orta Anadolu’yu denetimi altına almıştı. Yavuz sorunun gittikçe büyüdüğünü görerek hemen harekete geçti. Mart 1513’te padişahlıkta gözü olduğu iddiasıyla Korkud’u idam ettirdi. Nisan 1513’te Bursa yakınlarındaki Yenişehir Ovası’nda yapılan savaşta da Şehzade Ahmed’i yenilgiye uğrattı. Kaçmaya çalışan Ahmed savaş alanında öldürüldü.
Böylece tahta tek başına egemen olan Yavuz, Osmanlı Devleti’nin batıdaki sınır komşularıyla ve denizlerdeki rakibi Venedik’le barış antlaşmalarını yenileyerek şehzadeliğinden beri üzerinde önemle durduğu Safevi sorununu çözmeye yöneldi. Safeviler güneydeki Memlûklar için de tehlike oluşturuyorlardı. Yavuz Memlûklarla da anlaşarak 1514’te Çaldıran seferini başlattı. Bu sefer sonunda Memlûklar’ın Anadolu’daki bir uzantısı durumunda olan Dulkadıroğulları’nın Osmanlı denetimi altına girmesi Osmanlı-Memlûk ilişkilerini sertleştirdi. Yavuz Safeviler’den sonra Memlûklar’ı da yenerek güney sınırlarını güvenceye almak istiyordu. Bu amaçla 1516’da Memlûklar’ın üzerine büyük bir sefere çıktı. Osmanlı ordusu 24 Ağustos 1516’da Halep’in kuzeyindeki Mercidabık’ta Memlûk ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Memlûk Sultanı Kansu Gavri de savaş alanında öldü. Suriye ve Filistin’i ele geçiren Yavuz Kudüs’ü de aldıktan sonra Mısır’a yöneldi. Yeni Memlûk Sultanı Tumanbay Osmanlı ordusunu Kahire yakınlarındaki Ridaniye’de karşıladı. Osmanlı ordusu Memlûklar’ın hendeklerle çevirdiği, toplarla güçlendirdiği bu savaş alanını arkadan çevirerek şaşkınlık yarattı ve 22 Ocak 1517’deki Ridaniye Savaşı Osmanlı ordusunun zaferiyle sonuçlandı. Kahire’ye giren Yavuz Memlûk Sultanı Tumanbay’ı idam ettirdi. Böylece Memlûk saltanatına son veren Yavuz Mısır’ı imtiyazlı (ayrıcalıklı) eyalet yaparak Osmanlı Devleti’ne bağladı. Yavuz’un Mısır seferinin önemli bir sonucu da Kahire’de yaşayan Abbasi Halifesi III. Mütevekkil’i İstanbul’a götürerek halifeliği ve kutsal emanetleri devralmasıdır.
Yavuz 1518’de İstanbul’a döndükten sonra daha çok iç sorunlarla uğraştı. İlki 1519’da baş gösteren Celali Ayaklanması’m bastırmaya çalıştı. Donanmanın güçlendirilmesine önem verdi. Bu hazırlığın İstanbul İskenderiye yolunun güvenliğini sağlamak için yapıldığı söylenir. Bu arada uzun süre Edirne’de kalmasının ve Anadolu’dan yeni asker toplamasının da bu kez Avrupa’ya yönelik bir seferin hazırlığıyla ilişkili olduğu sanılmaktadır. Ama Yavuz bunu gerçekleştiremeden hastalandı ve İstanbul’dan Edirne’ ye giderken Çorlu yakınlarında öldü. Ölümü Manisa sancakbeyi olan oğlu Süleyman (Kanuni Sultan Süleyman) İstanbul’a gelinceye kadar gizlendi.
Kısa süren hükümdarlığı seferlerle dolu geçen Yavuz Sultan Selim Osmanlı Devleti’nin doğu ve güney sınırlarını Anadolu’nun ötesine taşımıştır. Mısır’ı ele geçirmesi de Osmanlılar’a Kızıldeniz yoluyla Hint Okyanusu’na açılma olanağı sağlamış ve Baharat Yolu denetim altına alınmıştır. Yavuz Sultan Selim' in Selimi mahlasıyla yazdığı Farsça şiirleri bir Divan'da toplanmıştır.