Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Antikor

  • Okunma : 1183
Antikor Resim

AntikorKanda bulunan ve yabancı maddelerle (antijenlerle) birleşerek onların bedenden atılmasına yardımcı olan proteinlerin genel adı. Antikor üretimi, hastalığa yol açan etkenlere karşı bağışıklık tepkisinin bir parçasıdır ve bakteriler ile virüslerin yol açtıkları enfeksiyon hastalıklarından korunmada önemli rol oynar.

Bir enfeksiyondan sonra kanda sürekli olarak antikor molekülleri bulunması, bu hastalığa karşı uzun süreli bir bağışıklık sağlanmasının nedenlerinden biridir. Tek bir antikor türü, özellikle tek bir antijen türüne karşı etkilidir; ama beden milyonlarca çeşit antikor üretebilecek yetenektedir.

Antikorların savunmadaki işlevlerinden biri de, yeni doğmuş bir bebeğin korunmasıdır. Eten yoluyla anneden alınan antikor, bebeği kendi antikorları gelişinceye kadar korur. Anne sütünde de antikorlar vardır ve emzirme yoluyla bebeğe geçerler. Pek çok memelide süt, doğmuş bebeğin tek antikor kaynağıdır.

Antikor üretimi: Antikorlar lenf düğümlerinde, dalakta ve bağırsaklarda bulunan lenf dokularındaki lenf hücreleri ("plazma hücreleri" de denir) tarafından salgılanırlar. Molekül yapılarına göre beş ana sınıfa ayrılırlar; İgG, İgM, İgA, İgE, İgD (İg, immünoglobülin anlamına gelir). İnsan serumunun toplam antikor düzeyi mililitrede 15 miligram dolayındadır; bunun yaklaşık % 75'i İgG, %20'si İgA, %5'i İgM'dir. İgE ve İgD'yse yalnızca çok az miktarda bulunurlar.

Bütün antikor moleküllerinin temel yapısı aynıdır. Elektron mikroskopunda görüldüğüne göre, yapıları Y biçimindedir: antijenlerle birleştikleri noktaları. Y'nin kollarının ucundadır. Bu kollar bir antikordan ötekine değişirlerse de, her zaman, Y'nin bacağında yer alan molekül sapına bağlıdırlar.

Antikorların çalışma biçimi: Antikor, önce kendi özel birleşme noktalarıyla antijene bağlanır; her antikor molekülünde en az iki birleşme noktası vardır. Antijen, difteri ve tetanoz enfeksiyonlarında olduğu gibi, bir bakteri tarafından üretilmiş zararlı bir molekülse (toksin), antikor tarafından bağlanır ve zararlı etkisi zararsızlaştırılır. İnfluenzaya yol açan virüs gibi virüslerdeyse, antikorlar söz konusu virüslerle birleşerek doku hücrelerine girmelerini önler, böylece doğrudan zararsız hale getirirler.

Streptokoklar ve stafilokoklar gibi bakterilerin yol açtığı hastalıklardaysa, antikorlar, kandaki fagosit akyuvar denen başka savunma hücreleriyle işbirliği yaparak etki gösterirler: Bakterilerin üstünü örter, böylece akyuvarların onların çevresine dolanıp yok etmesine olanak sağlarlar. Bu önemli görevi yerine getiren antikorlara, "opsoninler" adı verilir. Bu görevlerini yerine getirmelerine, bir başka plazma-protein sistemi yardımcı olur.

Alerji ve öz bağışıklık: Ama antikorlar her zaman yararlı değildirler; bazı antikorlar saman nezlesi, astım, ilaç alerjisi gibi alerji tepkilerine yol açarlar. Bazen de antikorlar, bedenin kendi proteinlerine ya da hücrelerine karşı üretilir (öz antikorlar) ve öz bağışıklık hastalığına yol açarlar.

Antikorlar kan aktarımında sorunlara neden olabilirler. AB grubundan olanlar dışında, bütün bireylerde kendi gruplarınınkinin dışındaki alyuvar antijenlerine (ABO) karşı doğal antikorlar bulunur. Bu nedenle, kan verici ile alıcının kan gruplarının uyuşmasına büyük dikkat göstermek gerekir. Alyuvarlara karşı olan antikorlarla ilgili ciddi bir hastalık, yeni doğmuş bebeklerde görülen alyuvar yitimi hastalığıdır (Rhesus hastalığı). Rhesus, alyuvarlarda bulunan bir antijendir. Rh-pozitif bir dölüt, Rh-negatif bir annenin karnındaysa, anne, dölütün alyuvarlarındaki Rh etmenine karşı antikorlar üretebilir. Bu antikorlar etenden geçip, bebekte ölümle sonuçlanabilen kansızlıklara ya da sarılığa yol açabilirler.

Antikorlar, antijenleri eriyikten ayırma, bakterileri ya da alyuvarları üstüste yığma (aglütinasyon) ve plazma tamamlama sistemini harekete geçirme yetenekleriyle belirlenirler. Kan grubunun belirlenmesi, frengi için yapılan Wasserman testi, tifo için yapılan Widal testi ve enfeksiyonlu mononükleoz için yapılan Paul-Bunnell testi gibi teşhis testlerinde kullanılırlar.

Monoklonal antikorlar: Araştırma ve tıp amaçlı kullanımı için arı ve tek bir antikorun önemli miktarlarda üretilmesinde, uzun süre büyük güçlüklerle karşılaşılmış, bununla birlikte, 1975'te İngiliz biyologları Cesar Milstein ve Georges Kohler, miyelom hücreleri kullanarak antikorları klonlama vöntemini bulmuşlardır. Söz konusu hücreler tek bir tür immünoglobin salgılayabildiklerinden, bir miyelom hücresi ile istenen tipten bir antikor üreten hücre bir araya getirilerek, büyük miktarlarda özgül monoklonal antikorlar üretilebilmektedir. Karma fare-insan antikorları da, kullanılabilen antikorların sayısını artırmaktadır. Yeni teknikler, ilaçların özgül hastalık yerlerine monoklonal antikorlar tarafından verilmesini olanaklı kılmakta, bu da bu antikorların bedendeki protein tepkimelerini hızlandıran kataliz etkenleri olarak potansiyellerini ortaya koymaktadır. Antikorların tıpta ve biyolojide kullanım alanları gün geçtikçe artmakta, enfeksiyon hastalıklarının teşhisinden, biyolojik maddelerin bulunması, yalıtılması ve analizine kadar uzanmaktadır. Çok özgül amaçlar için belirlenmiş antikorlara genetik teknikler uygulanması, antikorların kimyada ve öbür teknoloji alanlarında ısmarlama yapılmış enzimler olarak yaygın bir biçimde kullanılacakları umudunu doğurmuştur ve kataliz antikorları (ya da abzimler) üstünde yoğun araştırmalar yapılmaktadır.

Antikor Resimleri