Basım
Basım, Geniş anlamda, bir metnin ya da resmin çoğaltılması işlemi. Kopyalar genellikle kâğıt, akustik ya da metal bir destek üstünde çoğaltılır. Mürrekkebin desteğe aktarılmasında iki temel ilkeye dayanılır: Kabartma halindeki harflerin mürekkebi tuttukları kabartma baskı ya da tipo baskı; yağlı cisimlerin suyu alıp mürekkebi tutma özelliğinden yararlanılan düz baskı (çoğunlukla ofset).
İlk baskı Çin'de VIII. yy. başlarında kabartma baskı olarak gerçekleştirildi. Çinliler özellikle pişmiş külden harfler yaptılarsa da, bunlarla yapılan baskılar iyi oynamadığından, ağaç levhaların oyulmasına dayanılan ağaç oyma baskı tekniği kullanılmaya başlandı.
Ağaç oyma baskı yöntemi, XIV. yy'da Avrupa ya ulaştı. Alman Johann Gutenberg, Çinlilerden 400 yıl sonra basım denemeleri yaparken, Latin abecesinin Çin abecesine oranla çok daha basit olmasından yararlanarak, metal alaşımlardan harfler dökmeye baş adı. Gutenberg'in dökme harf yöntemi öylesine başarılı oldu ki, XIX. yy'a kadar hiç değiştirilmeden uygulandı. Gutenberg'in bastığı ilk kitap olan Latince Kutsal Kitap'ın basımı 1455'te tamamlandı.
Baskı makineleri: Gutenberg'in buluşu kurşun alaşımından dökülmüş harfler, yağlı mürekkep ve ağaç baskı makinesi kullanılmasına dayanıyordu. Bu baskı makinesinde bir vidayla aşağı yukarı hareketi sağlanan üst kapağa yerleştirilen klişe, alta (yatak) konan kâğıda baskı yapıyordu. Gutenberg'in vidalı baskı makinesi daha sonra geliştirildi; sıkıştırma gücü artırıldı; daha net ve temiz kopyalar elde edilmeye başlandı. Baskı kolunun yerini dönen bir mekanizma aldı. 1800'de Üçüncü Stanhope Kontu Charles, bütünüyle metal bir baskı makinesi yaptı; 1813'te George Clymer vidalı baskı makinesinin yerine, manivelalardan oluşan bir düzen kurdu.
XIX. yy. boyunca tasarımcılar, elle çalışan demir baskı makinesini olabildiğince geliştirdiler. Yakın döneme kadar küçük iş yerlerinde XIX. yy'da bulunan pedallı ya da buharla çalışan, yatağın dikey biçimde yerleştirildiği baskı makineleri kullanıldı. Friedrich Koenig 1811'de düz kâğıt tabakasına baskı yapan düz klişeler yerine, dönen silindirlere yer verdiği, ilk düz yataklı silindirli baskı makinesinin patentini aldı. Bu makinede yatak, mürekkeplenmiş silindirlerin altından geçiyordu. Londra'da yayımlanan Times gazetesindeki Koenig baskı makinesi, saatte 1 000 tabaka kâğıt basabiliyordu. 1835'te İngiliz Rowland Hill veb (webb) beslemeli, yani parça kâğıt yerine kesintisiz kâğıt bobinleri kullanan baskı makinesinin patentini aldıysa da, gerçekleştirmeyi başaramadı. Ama 1837'de ABD'de veb beslemeli bir baskı makinesi yapıldı. Richard Hoe'nun ABD'de kurduğu şirket, rotatif (silindirli) baskı makineleri üretmeye başladı. Hoe'nun rotatifi eski merdaneli makinelerden daha hızlıydı; çünkü Hoe, matrisi de, düz yatağa değil, bir silindirin üstüne yerleştirmişti.
Ne var ki, rotatiflerin alabileceği kıvrık klişelerin hazırlanması, çalışma hızını azaltıyordu. 1870 yıllarında sayfa halinde baskı klişeleri geliştirilmesiyle, Hoe'nun madeni klişeleri yerine bunlar kullanılmaya başlandı. XX.yy'a kadar basımevleri, özellikle gazete basımında, sürekli kâğıt bobinlerle gönderilen kâğıdın iki yüzüne de baskı yapabilen otomatik rotatif silindirli makineleri yeğlediler. XIX. yy. sonunda makineleri çalıştırmada buhar gücünün yerini elektrik enerjisi aldı.
Taş baskı: 1800'e kadar tipo baskı (kabartma baskı), kullanılan tek baskı yöntemi oldu: 1796'da Alois Senefelder, planografik adını verdiği düz baskı yöntemini buldu. Daha sonra taş baskı (ya da litografi) adı verilen bu yöntemde, sıvıları emebilen taşların yüzündeki metnin (ya da resmin) üstü yağlandıktan sonra taş ıslatılıyor ve ıslanan bu bölüm mürekkebi emmiyor, yağlı olan bölümlerse mürekkebi çekiyor, mürekkeplenmiş metin (ya da resim), daha sonra kâğıt üstüne aslına uygun biçimde basılabiliyordu. Taş baskı XIX. yy'da özellikle renkli baskılarda yaygın biçimde kullanılıyordu (renkli baskı yapılırken, her renk için ayrı taş hazırlanıyordu). Ofset baskı tekniği doğmuştu.
Not:Tipo baskıda düz, hareket edebilir yatak üstüne sıkıca tutturulmuş klişenin harfleri kabarıktır. Kâğıt sayfa, baskı silindiri ile klişe arasından geçerken basılır. Sonra klişe, altındaki yatakla mürekkepleme merdanelerinin altına giderek mürekkeplenir ve yeni sayfayı basacak duruma gelir. Resimdeki bütün baskı tiplerinde baskı silindiri, kâğıdı baskı yüzeyine bastırır. (Ortada) Ofset baskıda, metin (ya da resim) ile yanındaki boş alan aynı düzeydedir. Metin yağı emer, suyu emmez. Klişe silindiri dönerken, ıslatma merdanesi, metin bulunmayan bölümü ıslatır; böylece, bu bölgenin mürekkep tutması engellenir. Mürekkeplenen metin, merdaneye, oradan da kâğıda aktarılır. Tifdruk baskıda, klişe üstündeki binlerce küçük delik, klişe silindiri dönerken mürekkep haznesine girerek mürekkep dolar. Silindir hazneden çıkınca, "kazıma bıçağı" denen bıçak, yüzeydeki fazla mürekkebi kazır; yalnız deliklerde mürekkep kalır. Bu mürekkeplenmiş delikler kâğıt üstüne bastırılınca, metin kâğıda çıkar.
XVI. yy'da kitap basımının ilk aşaması, harflerin tek dizilmesiydi. Sonra harfler mürekkeplenip, üstlerine kâğıt kapatılıyor (ortada),ardından pres altında basılıyordu. Basılan kâğıtlar, iplere asılarak kurutulurdu.
Modern basım çağı, Alman Johann Gutenberg'in XV. yy. ortasında dökme harfler kullanarak gerçekleştirdiği yöntemle başlamıştır.
Foto gravür: XIX. yy. başlarında fotoğrafçılığın doğması, foto gravür ve helyo gravürün (tifdruk baskı) ortaya çıkmasına yol açtı. 1800 yıllarında, ışığa duyarlı bir maddeyle kaplı metal klişe üstüne, negatif film arkasından ışık verilince pozitif metin elde ediliyordu. İlk foto gravürler siyah beyazdı. Ama hemen ardından tramlı ekranların bulunmasıyla, çeşitli tonlarda siyah ve grilerin basılabilmesi olanağı doğdu.
Tifdruk baskı: Gravür ve asit yedirme gibi oyma teknikleri uzun süredir sanatçılar tarafından basım alanında kullanılıyordu. Klişenin yüzeyine resmi oyma ilkesine dayanan bu teknik, XIX. yy. sonunda ticari baskılar için geliştirildi. Çek sanatçısı Karl Klic jelatin kaplı, ışığa duyarlı tabaka kullanarak, bakır silindir üstüne basılacak resmi çukurlar halinde oydu. Resimdeki gölgeli ya da açık bölgelerde çukurcukların yoğunluğu farklıydı. Oyulan ve mürekkeplenen silindir, üstündeki çukurların derinliğine göre az ya da çok mürekkep tutuyor, derin çukurların bulunduğu bölüm koyu ton veriyordu. Klic'in tekniği gravür baskı alanında büyük bir aşama oldu. Temelde Klic'in sürecini kullanan tifdruk tekniğiyle yüksek hızda, çok sayıda baskı yapma olanağı doğdu.
Öteki basım süreçleri: Fleksografi, esnek kauçuk ya da plastik klişeler kullanılarak yapılan kabartma baskıdır. Kâğıttan başka malzeme, sözgelimi ambalaj malzemesi basımında kullanılan bu yöntemden, yakın dönemde gazete basımında da yararlanılmaya başlanmıştır. Serigrafi tekniğinde, ince delikli metal ya da sentetik maddeden bir ızgara üstüne desenin şablonu yerleştirilir. Basılacak resim dışında kalan ızgara bölümlerindeki delikler kapatılır. Serigrafi afiş, kumaş ve elektronik devrelerin basımında kullanılır.
Dizgi: XIX. yy'da harflerin dökümünü ve dizgi süreçlerini mekanik duruma getirmek için birçok parlak buluş ortaya atıldı. Bu buluşlardan bazısı döküm ve dizgiyi birlikte geliştirmeyi hedef alıyordu. 1887'de ABD'li Ottmar Mergenthaler "linotip", Tolbert Langston da "monotip" diye adlandırılan makineleri buldular. Bu dizgi makineleri o döneme kadar bilinen en kullanışlı makinelerdi. Tuşlarla çalışan ve harfleri satır halinde dizen linotip, gazetelerin basımı için çok elverişliydi. Tuşları yardımıyla harfleri tek tek yerleştiren monotipse, daha çok kitap basımında kullanıldı.
Ofset baskı makinesinde, kullanılacak kalıplar dizgi makinesinden geliyordu. Ofset baskı yaygınlaştıkça, daha verimli yöntemler arandı. 1954'te geliştirilen foton makinesi, ticari bakımdan elverişli ilk elektronik fotodizgi sistemi oldu. Klavyeyle daha önce dizilmiş dizgi imgelerine duyarlı fotoğraf filminin yerleştirildiği matris diski, daha sonraları başka makinelerde de kullanıldı. Yeni kuşak dizgi makinelerindeyse matris de yoktur. Bazılarında harfler, dijital bilgi olarak depolanan ana imgelerden katot ışın tüpünde üretilir. Bazı dizgi makineleriyse dizgiyi dijital olarak tarayan ve fotoğraf filmi üstüne aktaran lazeri kullanırlar.
Not: Bu yüksek hızda çalışan rotatif baskı makinesi saatte 50 000'den çok sayfa basabilir. Tipik bir gazete rotatifinde, paralel çalışan dört makine, kâğıt bobininden gelen kâğıdın iki yüzüne, dört sayfa genişliğinde baskı yapar; otomotik olarak çıkan kâğıdı keser; katlar; makinenin ucundan hazır gazeteyi verir. Kâğıdın bobinden sürekli olarak gelmesi, bobin sonu ile başının otomatik olarak yapıştırılmasıyla sağlanır. Otomatik denetim aygıtları, sistemdeki herhangi bir aksamayı hemen bildirir. Böylece boşa kâğıt harcanmasının önüne geçilir.
Bilgisayar ve basım: Bilgisayarlar günümüzde dizgiden basım sırasında denetlemeye, gerekirse metni değiştirmeye kadar basımın her alanında ve aşamasında çok önemli rol oynamaktadırlar. Metnin kelime işlem merkezinde ya da dizgi terminalinde dijital olarak depolanması ilk bilgisayar işlemleridir. Uzun mesafe dijital bilgi aktarma teknolojisiyle, olanaklar daha da genişlemiştir. Sözgelimi görev alanındaki muhabirler, bilgisayarlarında kelime işlemden geçirdikleri haberleri telefon hatlarıyla gazete ya da dergilerinin yayın yönetmenine yollamaktadırlar. Geliştirilen güçlü sistemler, yüksek çözünürlük grafiklerinin yanı sıra, gelişmiş yöntemler sunarlar.
Sıradan bir sistemde bile, bilgisayar operatörü, bir fotoğrafı optik tarayıcı yardımıyla bilgisayar belleğine geçirebilir. Sonra da bu fotoğrafı ekrana çağırıp, fotoğrafa eşlik edecek metni de, ekrana çağırarak, sayfa düzenini dilediğince yapabilir.