Denizyıldızı
Karaya vurmuş bir denizyıldızına daha ilk bakışta bu ilginç hayvanın adının nereden kaynaklandığı hemen anlaşılır. Derisidikenlilerden olan denizyıldızının görünümü, ortadaki bir diskin çevresinden ışınsal olarak uzanan kollarıyla gerçekten bir yıldız motifini andırır. Çünkü bazı türlerde kol sayısı değişirse de tipik bir denizyıldızının beş tane kolu vardır. Bu kolların ve ortadaki gövde diskinin üstü genellikle kemiksi levhalarla, kısa dikenlerle ve küçük kıskacımsı organlarla kaplıdır. İçi oyuk olan kolların alt yüzeyinde ise bir oluk boyunca sıralanmış çok sayıda kısa ve ucu kapalı borucuk bulunur. Bunlar denizyıldızının hem yer değiştirmesini, hem de avlanmasını sağlayan “tüp ayak”larıdır.
Tüp ayakların hepsi gövdenin içini ağ gibi saran bir boru şebekesiyle bağlantılıdır. Gövde diskinin üst yüzeyindeki küçük bir delikten içeriye çekilen su önce bu boruları, sonra tüp ayakları doldurarak ayakların gerilip dışarıya doğru uzamasını sağlar. Tüp ayaklar içeriye çekildiği zaman da su girdiği yoldan dışarı atılır. Bazı denizyıldızlarının tüp ayaklarının ucunda sert yüzeylere sıkıca tutunabilen birer çekmen (vantuz) bulunur.
Denizyıldızının başlıca besini mercan polipleri, derisidikenlilerin öbür üyeleri ve midye, istiridye gibi yumuşakçalardır. Denizyıldızı bir midye ya da istiridye bulduğunda önce kollarıyla hayvanın çevresini sarar ve kabuğun iki yarısını (çenetleri) birbirinden ayırmak için tüp ayaklarıyla sıkıca tutunarak çekmeye başlar. Yumuşakçanın çenetlerini birbirine bağlayan kaslar çok güçlüdür; ama saatlerce aynı kuvvetle çeken denizyıldızına uzun süre direnemez ve sonunda kabuk açılır. Denizyıldızı kabuğun içindeki bu yumuşak hayvanı yemek için midesini ağzından dışarı çıkarır ve avının üstünü midesiyle örterek sindirene kadar öylece kalır. Derisidikenlilerin hemen hepsinde olduğu gibi hayvanın ağzı gövdenin alt yüzünde, boşaltım deliği (anüs) ise üsttedir.
Denizyıldızlarının bütün denizlere dağılmış 1.800 kadar türü vardır. Genellikle canlı renklerle bezenmiş olan bu türlerin çoğu Büyük Okyanus’un kuzeyinde, bazıları 6.000 metreye varan derinliklerdeki deniz tabanında çamura gömülü olarak yaşar.
Denizyıldızlarının gövde disklerinin büyüklüğü, kollarının sayısı ve uzunluğu türden türe değişir. Kolların iki ucu arasındaki uzaklık genellikle 20 cm kadardır; ama kol açıklığı 1 santimetreyi ancak bulan ya da 60 santimetreyi geçen türlere de rastlanır. Orta Amerika’nın batı kıyılarında yaşayan kısa kollu, geniş gövdeli denizyıldızlarında ise kol sayısı 50’yi bularak rekor düzeye ulaşır. Denizyıldızlarında kopan bir kol yeniden uzar, hatta bazı türlerde kopmuş küçük bir kol parçasından yeni bir birey gelişebilir.
En ilginç türlerden biri de ılık denizlerde yaşayan ve mercan polipleriyle beslenen dikentaçlı denizyıldızıdır (Acanthaster planci). Kol sayısı 12 ile 19 arasında değişen, kol açıklığı ise 60 santimetreyi bulan bu denizyıldızının battığında acı veren dikenleri sümüksü bir maddeyle kaplıdır. Bu denizyıldızı ilk kez 1960’larda aşırı sayıda çoğalarak Avustralya’nın Büyük Set Resifleri’ndeki mercan kayalıklarına zarar vermeye başladığı zaman dikkatleri üstüne çekti. O yıllarda bu hayvanlar o kadar çoğaldılar ki bazen metre kareye 15 denizyıldızı düşüyordu. Mercan kayalıkları için tehlike yaratan bu çoğalmayı engellemek üzere pek çok denizyıldızı öldürüldü. Ama sonradan bu nüfus patlamalarının yaklaşık 70 yılda bir gerçekleştiği ve bir süre sonra çoğalmanın normal düzeye indiği anlaşıldı. Üstelik dikentaçlı denizyıldızı da ürkütücü görünümüne karşılık bazı deniz hayvanlarına yem olduğu için, bu saldırganlar denizyıldızının aşırı çoğalmasını engelleyerek doğal dengenin yeniden kurulmasına yardımcı olur.