Doku Ve Organ Nakli
Canlı bir dokunun ya da organın, “verici” denen bir insandan alınıp “alıcı” denen başka bir kişinin vücuduna yerleştirilmesi tıbbın son yıllardaki başarılarından biridir. Bir insandan başka bir insana nakledilen ilk organ böbrek oldu ve ilk böbrek nakli 1950’de gerçekleştirildi. Bunu 17 yıl sonra bütün dünyada ilgi ve şaşkınlık uyandıran ilk kalp nakli izledi. 1967 yılının Aralık ayında Cape Town kentinde, Güney Afrikalı cerrah Christiaan Barnard bir trafik kazasında ölen genç bir kadının kalbini 55 yaşındaki Louis W ashkansky’ye naklederek hastasını ameliyattan sonra 18 gün yaşatmayı başardı.
Verici ve Alıcı
Organ naklinde ilk güçlük hasta için gerekli organı bulmaktır; bu bazen kazada ölenlerden sağlanır. Ama bu tür vericilerin organlarını almadan önce ölüp ölmediklerinden emin olmak gerekir. Bu gibi durumlarda doktorlar “beyin ölümü” kavramını kullanırlar. Bunun anlamı, kalp, karaciğer ve öbür organlar çalışır durumda olsa bile, tümünü kontrol eden beynin artık yaşamı sürdüremeyecek kadar büyük bir yıkıma uğramasıdır. Ayrıca yasalar vericinin izni olmadan organlarının alınamayacağını belirlemiştir. Bu nedenle kaza kurbanlarının ya önceden organlarını bağışlamış olması, yani öldükten sonra organlarının bu amaçla kullanılabileceğini belirten bir kart taşıması gerekir ya da bu izin yakın akrabalardan alınır.
Bazen de gerekli doku ya da organlar yaşayan ve sağlığı yerinde olan kişilerden alınır. Kuşkusuz bu gibi durumlarda ancak vericinin sağlığım ve yaşamını tehlikeye atmayacak organların alınması söz konusudur. Örneğin kan, kemik iliği, deri gibi dokular ile böbrek gibi bir organ yaşayan vericilerden alınabilir. Çünkü sağlıklı bir insan tek böbrekle de yaşamını sürdürebilir.
Göz yuvarının ön bölümündeki saydam kornea katmanı da, bu katmanın saydamlığını yitirdiği kataraktlı alıcılara nakledilebilir. Bunların dışındaki organlar söz konusu olduğunda, organ nakli bütün öbür tedavilerin sonuçsuz kaldığı durumlarda en son başvurulacak çözümdür.
Doku Tipleri ve Doku Uyumu
Vücudun bağışıklık sistemi mikropları ve öbür yabancı maddeleri tanıyarak yok eder. Bu nedenle, hastanın kendi bacağından alınarak yüzüne aşılanan bir deri parçası pek sorun çıkarmaz. Çünkü nakledilen deri sonuçta kişinin kendi dokusudur ve yeni yerinde öbür dokularla uyuşabilir. Ama bağışıklık sistemi bir başkasından alman doku ve organları “yabancı” olarak kabul edeceğinden gerekli önlemler alınmazsa vücuttan atmaya çalışır. Buna doku uyuşmazlığı denir. Bunu önlemek için önce alıcı ile vericinin dokularının uygun olduğundan emin olmak gerekir. Yapılacak iş özel bağışıklık testleriyle her iki tarafın doku tipleri'ni saptamaktır. Örneğin A, B, O, AB Rh pozitif ve negatif kan grupları bu testlerle belirlenmiş birer doku tipidir. Kalp nakli gibi durumlarda ise nakledilecek organın büyüklüğünün ve biçiminin uygun olması da çok önemlidir.
Hastaların değiştirilmesi gereken organlarına, örneğin böbreklerine ilişkin bütün bilgiler genellikle merkezi bir bilgisayarda saklanır ve böbrek nakli yapılacak hastalara uygun verici bulmak için bu bilgilerden yararlanılır. Yakın akrabaların doku tipleri genellikle birbirine çok yakındır. Bu nedenle, örneğin kemik iliği naklinde en uygun vericiler hastanın yakın akrabalarıdır. Tek yumurta ikizleri arasındaki böbrek nakli ameliyatları çok başarılı olur; çünkü ikizlerin doku tipleri aynıdır ve nakledilen dokunun ya da organın alıcı tarafından reddedilmesi söz konusu değildir.
Kronik, yani yıllardır süregelen bir hastalıkta organ nakline karar verilmişse uygun bir verici bulununcaya kadar beklenebilir. Ama kaza geçirdiği için bir organını değiştirmek gereken ağır yaralı bir hastada, eğer uygun bir verici varsa ya da organ bankasında alıcının doku tipiyle uyuşan bir organ bulunuyorsa, çok hızlı davranmak hasta için yaşamsal önem taşır. Nakledilecek organ özel bir buz kutusu içinde taşınırsa ameliyatın yapılacağı yere bozulmadan ulaşabilir.
Günümüzde organ nakli ameliyatlarının öbür ameliyatlardan pek farkı yoktur. Kalp naklinde alıcı bir kalp-akciğer makinesine, böbrek naklinde ise yapay böbrek denen diyaliz makinesine bağlanır.
Organ naklinden sonra vücudun yeni organı reddetmemesi için alıcıya “bağışıklık sistemini bastıran” ilaçlar verilir. Bu ilaçlar alıcının bağışıklık sisteminin çalışmasını ve yeni organa tepki göstermesini engeller. Ama bağışıklık sistemi engellendiği için vücudun mikroplara karşı koyma gücü de çok azalmıştır. Organ nakli ameliyatlarında doku uyuşmazlığından sonra en büyük güçlük alıcının başka bir ağır hastalığa yakalanmadan bu dönemi atlatmasıdır. Vücut organı benimseyip tepki vermemeye başladığında bu ilaçlar azaltılır.
Nakledilebilen Organlar
Kornea nakli çok sık yapılan ve ret olaylarına pek ender rastlanan bir ameliyattır. Çünkü gözün bu katmanında kan damarları olmadığından bağışıklık sisteminin hücreleri bu dokuya ulaşamaz; büyük hastanelerin çoğunda gözün kornea katmanının dondurularak saklandığı “göz bankaları” bulunur. Vericiden alman kemik iliğinin hastaya bir şırıngayla aktarıldığı kemik iliği nakilleri de oldukça sık uygulanır.
Böbrek, pankreas, kalp gibi temel organların nakledilmesi bu kadar yaygın değildir. Başarılı bir ameliyattan sonra alıcılar yeni kalpleriyle 15 yıl, yeni böbrekleriyle 20 yıl yaşayabilirler. Bugün bir hastaya aynı anda kalp-akciğer, hatta kalp-akciğer-karaciğer nakli yapılabilmektedir. Plastik ya da metal kalp kapakçıkları gibi yapay organların (protezlerin) ameliyatla yerine yerleştirilmesi organ nakli sayılmaz.