Grev
İşçilerin aldıkları ücretleri yetersiz buldukları ya da çalışma koşullarını iyileştirmek istedikleri zaman toplu olarak işi bırakmalarına grev denir. İşyerindeki sendika temsilcileri işverenle görüşmelerinde işvereni, işçi ücretlerinin yükseltilmesi ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerektiğine inandırmaya çalışır. Sendika bu çabasında başarısızlığa uğrarsa, kendi koşullarını işverene kabul ettirebilmek için üyelerine işi bırakma çağrısı yapar.
Bundan başka, aynı işyerinde iki sendika varsa, bunlar arasındaki anlaşmazlıklar yüzünden greve gidilebileceği gibi, başka sendikalarla dayanışmak ya da siyasal nedenlerle de greve gidilebilir.
Tarihte, Eski Mısır ve Roma’da haksızlıklara ve kötü çalışma koşullarına karşı iş bırakma eylemleri olduysa da, gerçek anlamda grevler Sanayi Devrimi’yle başladı. Başlangıçta, suç olarak görülen toplu iş bırakma eylemleri acımasızca bastırılıyordu. Ne var ki, uzun mücadeleler sonucunda grev hakkı temel hak ve özgürlüklerden sayıldı. Bugün sanayileşmiş ülkelerin çoğunda işçilerin kendi işlerini seçme, işverenle iş koşullarına ilişkin pazarlık edebilme ve gerektiğinde greve gidebilme hakları vardır. Ne var ki, bu son hakkı kullanmaları bazı koşullara bağlanmıştır. Grev yapmadan önce uyuşmazlığı çözmeye yönelik bir dizi işlemi gerçekleştirmeleri zorunludur.
Genellikle, işçi ve işverenler arasında karşılıklı iyi ilişkiler varsa, anlaşmazlık kısa sürede çözülür. Taraflar arasındaki anlaşmazlıkların ciddi boyutlarda olduğu durumlarda ise grev aylarca sürebilir. Tarihte bir yılı aşan grevler bile vardır. Böyle durumlarda hükümetler uzlaşma sağlamak ve taraflara yardımcı olmak amacıyla hakemler atar.
Sendikanın tüm üyelerinin katılmaması durumunda, grevler'kolay kolay başarıya ulaşamaz. Grev sırasında, genellikle fabrikanın ya da işyerinin önünde “grev gözcüleri’' nöbet tutar. Grevci işçilere katılmayı reddederek, grevin başarıya ulaşmasını engelleyen ya da dışardan grev sırasında çalışmaya gelen işçilere “grev kırıcı” denir. Grev gözcüleri, işverenin işyerine başka işçileri getirip grevi etkisizleştirmesini engellemek için, sendika üyesi işçiler arasından seçilirler.
İşyeri koşullarının iyileştirilmesini ve ücretlerin artırılmasını sağlamak için pasif direnme yolları da vardır. Bu durumda çalışanlar iş kurallarına titizlikle uyarlar, örneğin geliş gidiş saatlerini hiç aksatmazlar. Ne var ki, işi yavaşlatır, böylelikle verimi düşürürler. Bu dolaylı grev yöntemi grev yapmanın uygun olmadığı ortamlarda denenir.
“Genel grev” , ülkedeki bütün sendikaların üyelerine işi bırakma çağrısında bulunduğu, işverenlerden çok hükümete karşı siyasal bir protesto eylemidir. Birçok Güney Amerika ülkesinde ve Güney Afrika’da grevler, baskıcı hükümetlere karşı siyasal protesto eylemleri olarak örgütlenmektedir.
Türkiye'de Grevler
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, 1872’deki İstanbul tersane işçileri grevi tarihsel belgelere geçen ilk grevdir. Bu tarihten sonra, özellikle de 1908’deki II. Meşrutiyeti izleyen yıllarda İstanbul’da reji (tütün tekeli), Adana’da pamuk ve İzmir’de demiryolu işçileri greve gittiler. Kurtuluş Savaşı yıllarında, yabancı sermayeli şirketlere karşı siyasal amaçlı grevler yapıldı. Cumhuriyetten sonra, 1936’ya kadar grev yasal bir hakti. 1923-36 arasında toplam 33 grev yapıldı. Bunlar daha çok, demiryolu taşımacılığı, besin sanayisi ve depolamayla ilgili işkollarını etkiledi. 1936’da çıkarılan iş yasası grevi yasakladı.
1961 Anayasası ile grev hakkı bu kez anayasal bir hak olarak yeniden tanındı. Bu hakkın yasal düzenlenmesi ise 1963 tarihli Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu ile gerçekleşti. 1971’de ilan edilen sıkıyönetim grevleri 1973 sonuna kadar engelledi. 1973-80 dönemi Türkiye’de grevler açısından oldukça hareketli yıllardı. Bu dönemde genel greve yaklaşan iki büyük grev oldu. Birincisi, 16 Haziran 1976’da Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonumun (Türk-İş) İzmir’de düzenlediği bir günlük uyarı grevi; İkincisi ise 20 Mart 1978’de Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nca (DİSK) ülke çapında uygulanan iki saatlik grevdi.
12 Eylül 1980 sonrası ilan edilen sıkıyönetim boyunca grevler yeniden engellendi. Bu nedenle 1980-83 arasında grev yapılamadı. 1983’te çıkarılan ve 1988’de değiştirilen yeni Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu grev hakkını bazı kısıtlamalarla yeniden düzenledi. 1984-88 arasında 500’den fazla grev oldu.