Hastane
Hastane, Hastaların tedavi edilmek amacıyla alındığı devlete bağlı ya da özel sağlık kurumu. İlk hastanelerin yalnızca tedavi etme işlevlerine günümüzde büyük hastanelerde (üniversite hastaneleri, vb.) eğitim ve tıbbi araştırma da eklenmiştir. Hastanelerin oldukça eski dönemlerde (Fransa'da Paris'te VII. yy'da kurulan Hotel Dieu hastanesi; Mardin'de Artukoğullarının, Suriye'de ve Konya'da Selçukluların XII. yy'da yaptırdıkları hastaneler; vb.) ortaya çıkmış olmalarına karşın, hastaneler günümüzdeki özelliklerini ancak XIX. yy'ın son çeyreğinde almaya başlamışlardır. Söz konusu dönemde, mikropların, mikroptan arındırma yöntemlerinin ve uyuşturma (anestezi) tekniklerinin ortaya çıkması, tıbbı daha güvenli duruma getirmiş, özellikle hastane cerrahisi, ilk ameliyathanelerin ortaya çıktığı 1880 yıllarında uygulanabilecek duruma gelmiştir. Bununla birlikte, o dönemde bile, kurum olarak hastaneler hâlâ yoksullara özgü bir yer görüntüsü taşıyor ve varlık durumu ne olursa olsun her hasta insan, evinde tedavi görmeyi,yeğliyordu.
Kentlerin hızla gelişmesinin, modern hastanelerin de gelişmesine önemli katkısı oldu. 1800 yıllarının sonlarında gerek Batı ülkelerinde, gerek Osmanlı İmparatorluğunda, kalabalıklaşmış kentlerde insan topluluklarının artan tıbbi bakım gereksinmelerine yanıt vermek için, tıbbi olanak ve beceriler gün geçtikçe merkezleşmeye başladı. Osmanlı İmparatorluğu'nda bu gelişme özellikle askerî hastaneler yönünde gerçekleşerek Toptaşı Askerî Hastanesi (1841), Haydarpaşa Askerî Hastanesi (1845), Gümüşsüyü Askerî Hastanesi (1946), Emirgân Hastanesi (1872), vb. hastaneler kuruldu.
1930 yıllarında tıpta gerçekleştirilen önemli ilerlemeler, hastanelerin daha da büyümesine yol açtı. 1930 yıllarının ortalarında sülfamitlerin, 1940 yıllarının başlarında penisilin gibi antibiyotiklerin kullanıma girmesi, özellikle ameliyat sonrası enfeksiyonlarını ve bu enfeksiyonlardan ölüm oranlarını azalttı. Kan depolama tekniğinin geliştirilmesiyle, kan aktarımları sıradan bir uygulama haline gelerek, cerrahi girişimleri daha da kolaylaştırdı. Son olarak, röntgen incelemesi, daha önce teşhisi çoğunlukla olanaksız birçok hastalığın ve yaralanmaların (kırıklar, vb.) başarıyla tedavisine olanak sağladı.
TIBBİ BAKIMDA HASTANENİN MERKEZ İŞLEVİ
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, büyük devletlerin ayırdıkları ödeneklerin yardımıyla hızla gelişen tıp teknolojisi, birçok hastalık ve rahatsızlığın, bir hastanede, hastaların kendi evlerinden daha etkili ve güvenli biçimde tedavi edilebileceği konusunda gerek hastalarda, gerek hekimlerde güveni artırdı. Hastane olanakları ve personeli genişletildi. Hastanelerde bütün toplumsal ve ekonomik sınıflara hizmet vermeye başlanırken, daha önceleri yalnızca evlerde gerçekleşen iki sürecin (doğum ve ölüm) sorumluluğu hastanelere geçti.
1960 yıllarından başlanarak birçok ülkede yaşlılar ve yoksullar için sağlık sigortası uygulamaya koyuldu. Gerek sosyal sigorta, gerek özel sigortalar, ayakta tedavi gören hastalardan çok, hastanede yatarak tedavi gören hastaların tedavi giderlerini üstlenince, hastanelerin olanaklarının gelişmesi gün geçtikçe daha hızlı biçimde sürdü.
Yakın dönemde teknolojideki ilerlemeler, tıbbın potansiyel tedavi olanaklarının sınırlarını genişletmiştir. Bu yeni teknolojilerin çok büyük bir bölümü, yalnızca hastanelerde uygulanabilmektedir. Ayrıca, cerrahideki yeni teknikler de, kalp ve damar cerrahisinin gelişmesini sağlamıştır. Günümüzde birçok hastanede, kalp krizi, felç ve kronik akciğer hastalığı geçiren hastalar için, ayrıca ağır yaralanma, özellikle de yanık geçiren hastalar için ve yenidoğmuş bebeklerdeki hastalıklar için, yeni yoğun bakım üniteleri kurulmuştur. Organ aktarımları, yapay organ yerleştirme ameliyatları ve plastik cerrahi uygulamaları, neredeyse sıradan uygulamalar haline gelmiştir.
Teşhiste görüntüleme ve tarama yöntemleri ("ültrason, anjiyografi", vb.), teşhis tekniklerini büyük ölçüde iyileştirmiş, bir yandan da hastane olanaklarından daha çok yararlanmayı zorunlu duruma getirmişlerdir.
HASTANE ÇEŞİTLERİ
Hastanelerin büyük bölümü genel tıbbi ve cerrahi hizmet veren hastanelerdir; ayrıca bazı özel hastalara hizmet veren hastaneler (kemik hastaneleri, kalp-akciğer hastaneleri, vb.) vardır.
Hastaneler mülkiyet açısından devletin, özel kişi ya da şirketlerin ve belirli kurumlarındır. Devlet hastanelerinde genellikle kâr amacı güdülmez. Belirli kurumların (Sosyal Sigortalar Kurumu, vb.) hastanelerinde de ilke olarak kâr amacı güdülmemektedir.
Hastaneler sundukları hizmetin türüne göre de sınıflandırılabilirler. Genel hastaneler, yaygın olan çeşitli hastalıkların ve yaralanmaların tedavisini sağlayacak biçimde donatılmışlardır. Özel hastanelerse özel hastalıkları, ya da doğum yapmış anneleri, çocukları, belirli bir hastalığı, vb. tedavi edecek biçimde donatılmışlardır.
HASTANE ÖRGÜTLENMESİ
Hastanelerde, tıbbi personelin ve çeşitli tıbbi servislerin şeflerinin başı olan başhekim, genellikle hastanen yönetiminden sorumludur. Tıbbi personel genellikle iç hastalıkları, cerrahi, çocuk hastalıkları, kadın-doğum gibi alt bölümlere ayrılmıştır. Her bölümün bir şefi vardır.
Standart tıp ve hemşirelik servislerine ek olarak, hasta bakımı için özel bazı servisler de, günümüzde yaşamsal önem kazanmışlardır. Her hastalık için gereken özel diyetlere ilişkin bilgilere dayanarak yemekleri planlayan diyetetik, hastanenin önemli bir bölümünü oluşturur. Özel alkol ve uyuşturucu bağımlılığı bölümleri, bağımlılığın bedensel ve ruhsal yönlerini ele alırlar. Fizik tedavi bölümleri, kaza geçirmiş kişilerin beden işlevlerini yeniden kazanmasına yardımcı olurlar. Acil klinikleri, zehirlenme, uyuşturucu bağımlılığı, kalp krizi ve ağır yaralanma nedeniyle hastaneye getirilmiş hasta ve yaralıları, sonradan uygulanacak daha geniş bir tedaviye kadar sağ tutmayı sağlayan özel yöntemler uygulanan birimlerdir.