Hisar
Hisar, Yüksek duvarlı, kuleli, taş yapı. Hisar sözcüğü Ortaçağ'da Anadolu, Avrupa ve Ortadoğu'da yapılmış, küçük kaleleri akla getirirse de, aynı işlevi gören yapılara Asya'da da rastlanır, özellikle Japonya'da Momoyamo dönemi mimarlık geleneğinde hisarlar önemli yer kaplar.
Avrupa'da en eski hisar biçimi, yaklaşık IX. yy'dan kalma, bir tepe ya da kaya üstüne oturtulmuş, surlarla çevrili şatolardır. Ortaçağ'da, feodal beylerin doğal ya da yapay bir tepe üstünde kurulan ve bir ya da birden fazla çok surlarla, surların önünde de bir hendekle çevrili hisarları, genellikle taştan yapılmış kuleli bir yapıdan oluşuyor, surlarla çevrili alan içinde beyin adamlarının oturdukları ek binalar da yer alıyordu. Londra Kulesi (1074'e d.-1097) Ortaçağ'daki hisarların en güzel örneklerindendir; beyaz kulesi, özgün bir Norman hisarı niteliği taşır.
XII. yy'dan sonra, Haçlıların Bizans İmparatorluğu içindeki hisarları görüp, gördüklerini ülkelerine dönünce uygulamaya başlamalarıyla, Avrupa'da hisarların boyutları büyümüş, tahkimli bölümleri giderek karmaşıklaşmıştır. Çevredeki surlar ile merkez hisar (ya da şato) arasına ikinci bir sur yerleştirilmiş, daire planın yerini dikdörtgen plan almaya başlamış, bir savunma aracı olarak duvarlar tahkim edilmiştir. Yüksek bir noktada, ya da bir dağ yamacında yapılan bu dönemin hisarlarından bazıları bir kasabanın halkını barındırabilecek büyüklükte yapılmış, düzenli bir su ağıyla beslenmesi ve erzak stoklarının bulunması durumunda düşmanın eline geçmesi neredeyse olanaksızlaşmıştır.
Ne var ki, barutun bulunmasıyla hisar, ele geçirilememe özelliğini yitirmiştir: Hisar surlarındaki okçuların erimi dışında kalan topçu ateşi, hisarın ana yapısını vurabiliyor, böylece surlarda gedikler açılmasına da gerek kalmıyordu. Sonuçta, XVI. yy'da, Ortaçağ hisarlarının savunma işlevi ortadan kalkmıştır.
Japonya'da hisar yapımının altın çağı, 1500 yıllarının sonunda, Nobunaza ve Hideyoşi (Momoyama dönemi, 1573-1615) gibi savaşçı beylerin yönetimi sırasında yaşandı. Nabonaga, 1576'da, gerçek bir tahkim edilmiş kent olan Azuci hisarını yaptırdı; merkezdeki yedi katlı kule, çevresindeki avlu alanlarda yer alan büyük konutlarla çevriliydi; bütünü bir dizi taştan sur ve hendek kuşatıyordu. Hisar yapımındaki bu üslup, Hideyoşi ile birçok bağımlı bey döneminde de sürdürüldü. Sözgelimi Tokugava şogunu İeyasu, sonradan Japonya'nın başkenti Tokyo'ya dönüşecek olan hisar-kent Edo'yu kurdurdu (1590). Feodal savaşçı beyler döneminde savunmanın yanı sıra, kurucularının gücünü göstermek amacıyla yaptırılmış olan Momoyama dönemi hisarlarıysa, Japon sanatı ve mimarlığında yeni bir dönemi başlattı. Tümü süsleme amaçlı ve çok sayıda görkemli oymalarla, duvar resimleriyle, paravanalı bölmelerle, sürgülü kapılarla donatılmış olan Momoyama dönemi hisarlarının en iyi korunmuş olanı, her biri farklı yükseklikteki dört beyaz kulesinin, uzaktan bakıldığında uçan bir balıkçılı andırması nedeniyle, "Beyaz Balıkçıl Hisarı" adıyla anılan Himeci hisarıdır.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Anadolu'da ve İstanbul'da birçok hisar yapılmıştır. Bunların başlıcaları arasında İstanbul'da Anadolu hisarı ve Rumeli hisarı, Çanakkale'de Kilitbahir hisarı ile birer kent-hisar olan, içinde birçok ev, sarnıç, cami, bedesten, vb. bulunan Diyarbakır, Bursa, Edirne, vb. hisarları sayılabilir.