Şimşir
Çoğumuz parklarda, saray, şato ya da köşk gibi görkemli yapıların bahçelerinde, kesilerek ilginç biçimler verilen, çoğu kez de çiçek tarlarının çevresinde duvar yerine kullanılan parlak yapraklı çalımsı bitkileri biliriz. İşte, yüzyıllardan beri bahçe düzenlemesinde kullanılan bu süs bitkilerine şimşir denir. Avrupa’nın çeşitli yörelerinde, Anadolu’da, Kuzey Afrika’da ve Orta Amerika’da yabani olarak yetişen 30 kadar şimşir türü vardır. Kışın yapraklarını dökmeyen bu çalı ya da küçük ağaç yapısındaki türlerin içinde en yaygını adi şimşirdir (Buxus sempervirens).
Bir Akdeniz bitkisi olan, yurdumuzda da kıyı kesimlerinde kendiliğinden yetişen adi şimşir, budanmayıp kendi haline bırakıldığında 6 metreye kadar uzayabilen sık dallı bir ağaççıktır. Dallara sık ve karşılıklı olarak dizilen küçük, koyu yeşil yaprakları bitkiye öyle bir görünüm kazandırır ki, yan yana dikili birkaç şimşir ağacının bir yanından bakacak olursanız arkasını göremezsiniz. Adi şimşir bahçecilikte en çok yararlanılan şimşir türlerinden biridir.
Taçyaprağı bulunmayan şimşir çiçekleri öbür bitkilerin çiçekleri gibi dikkat çekici değildir. Erkek ve dişi olarak ayrılan bireşeyli çiçekler bir arada, küme halinde açar. Dişi çiçekler kuruyup döküldüğünde yerini, içi siyah ve parlak tohumlarla dolu kâğıtsı tohum kılıflarına (meyvelere) bırakır.
Şimşirler çok yavaş büyüyen ağaçlardır; gövdelerinin çapı 4-5 yılda ancak 1 cm kadar artar. Bu yüzden de gövdedeki yıllık halkalar birbirine çok yakın bir konumda gelişerek odunun sert, yoğun, sağlam ve sık dokulu bir özellik kazanmasına yol açar. Başta adi şimşir olmak üzere, bazı şimşirlerin bu sarımsı beyaz, sağlam odunundan müzik aletlerinin, tarak, kaşık gibi çeşitli eşyaların yapımında ve ince oymacılıkta yararlanılır.
Anadolu’da adi şimşirin yanı sıra yabani olarak yetişen bir türe (Buxus longifolia) daha rastlanır. Amanos Dağları ve Kemer yakınlarında yetişen bu şimşir türü öbürüne benzerse de, daha dayanıklı yapısıyla ondan ayırt edilir.