İsrail
Akdeniz’in güneydoğu kıyısında yer alan İsrail Devleti 1948’de kuruldu. İsrail kuzeyde Lübnan, doğuda Suriye ve Ürdün, güneyde Mısır ile çevrilidir. Güneydeki ucu Akabe Körfezi’ne kadar uzandığı için Kızıldeniz’de de dar bir kıyı şeridi vardır.
Ülkenin en dağlık yöresi Celile Tepeleri’ nin bulunduğu kuzey kesimidir. Ortasında ise Yahuda Tepeleri’ni ve Kudüs’ü içine alan hafif bir yükselti vardır. Batı kıyısındaki düzlükler içe doğru genişleyerek bereketli Esdrailon ve Şaron ovalarını oluşturur. Ülkenin güney yarısını kaplayan üçgen biçimindeki Necef bölgesinde kumullar vardır. İsrail’in doğu sınırı boyunca uzanan Lût Gölü 401 metre derinliğiyle dünyanın deniz yüzeyinden en alçaktaki noktasıdır. En önemli akarsuyu Şeria Irmağı’dır.
İsrail’de yazlar kuru ve sıcak, kışlar ise yağışlı geçer. İlkbaharda yemyeşil kırlar rengârenk çiçeklerle bezenir. Turunçgillerin yetiştirildiği kıyılardan mis gibi portakal çiçeği kokusu yayılır. Bir zamanlar ülkenin büyük bölümünde çam ve meşe ormanları varken, bunlar kereste elde etmek amacıyla bütünüyle yok edilmiştir. Buna karşılık kurulduğu günden beri İsrail Devleti’nin yoğun bir ağaçlandırma çabası içinde olduğu gözlenmektedir. Bölgede yaşayan yabanıl hayvanlar arasında ceylan, yaban domuzu ve sakangur vardır.
Halk ve Ekonomi
İsrail’de yaşayanların çoğu Yahudi’dir. 1948’den bu yana tüm dünyadan 1 milyonun üzerinde Yahudi ülkeye gelerek yerleşmiştir. Resmi dil olan İbranice’nin yanı sıra İsrail’de 200 bin dolayında Arap yaşadığından Arapça da konuşulur. Araplar’ın çoğu Müslüman’dır. Arapça konuşan küçük Hıristiyan toplulukları da vardır. Arap halk genellikle dağ yamaçlarındaki köylerde yaşar ve çiftçilikle geçinir. Avrupa, SSCB ve Kuzey Am erika’dan göçen Yahudiler’in arasında çok sayıda teknisyen ve bilim adamı bulunmaktadır.
İsrail parlamenter sistemle yönetilen demokratik bir cumhuriyettir. Halkın seçtiği üyelerden oluşan Krıesset adlı meclis yasama organıdır. Cumhurbaşkanı devleti temsil eder, başbakan ise hükümeti yönetir. Eğitim ve öğretim parasızdır. En eski üniversiteler, kuruluştan önce var olan Kudüs İbrani Üniversitesi (1925) ve Hayfa’daki İsrail Teknoloji Enstitüsü’dür (1924). 1948’den sonra kurulan çok sayıda yükseköğrenim kurumundan en önemlileri Weizmann Bilim Enstitüsü, Tel Aviv, Bar-İlan, Hayfa ve Necef üniversiteleridir. İsrail 1950’den bu yana Kudüs’ü ülkenin başkenti ilan etmiş olmakla birlikte, bu durum uluslararası düzeyde kabul görmemiştir. Öbür büyük kentler Akdeniz’in kıyısında olan Tel-Aviv-Yafa ve Hayfa’dır.
Karayolları ulaşımı demiryollarından daha önemlidir. İsrail’de üç büyük liman vardır. Bunlar Akdeniz’deki Hayfa ve Aşdod ile Kızıldeniz’deki Elat’tır. Lod’da uluslararası bir havalimanı bulunmaktadır.
İsrail, yiyeceğinin dörtte üçünü kendi yetiştirir. Kıyı şeridindeki bereketli ovalarda portakal, limon, greyfurt gibi turunçgiller, tepelik bölgelerde zeytin ve tütün, çiftliklerde yerfıstığı, şekerpancarı, pamuk, patates, sebze ve üzüm yetiştirilir; sığır ve kümes hayvanları beslenir. Tarım giderek artan bir hızla makineleşmektedir. Necef’in kuzeyindeki bozkırda sulamayla buğday ve arpa yetiştirilir. Filistin’deki Yahudi yerleşimlerinde 1948’den önce kurulan kibutz'lar özellikle tarım alanında toplu çalışmaya ve paylaşıma dayalı işletmelerdir. İsrail Devleti kurulduktan sonra geliştirilen kibutzlardan elde edilen gelir, üyelerinin yiyecek,, giyecek, barınak ve sağlık gereksinmelerini karşılamakta kullanılır. Kâr getiren bu işletmelerin İsrail ekonomisine önemli katkısı vardır. Bazı kibutzlarda sanayi üretimi de yapılır.
Başlıca mineraller fosfat, bakır, potas ve Lût Gölü’nden çıkarılan tuzdur. Ülkenin yakıt gereksiniminin yaklaşık beşte biri Necef’teki doğal gaz ve petrol yataklarından sağlanır. Ayrıca Elat limanından gelen iki petrol boruhattı vardır. Son yıllarda hızla gelişen sanayi dallarının başlıcaları hazır yiyecek, kesilmiş ve tıraşlanmış elmas, dokuma, giyim eşyası, çimento, kimyasal maddeler ve askeri donanımdır. Bir başka önemli gelir kaynağı ise turizmdir. Ülkeye yılda 1 milyonun üzerinde turist gelir.
Tarih
İsrail Devleti 14 Mayıs 1948’de kuruldu. Yahudiler’in bu tarihten önceki uzun geçmişleri YAHUDİLER ve MUSEVİLİK maddesinde anlatılmıştır. 6 milyondan fazla Yahudi’nin Naziler tarafından öldürüldüğü II. Dünya Savaşı’ndan sonra Yahudi halkı bir ülkeye sahip olmak için büyük çaba harcadı. 1947’de Birleşmiş Milletler, Filistin topraklarının Arap ve Yahudi devleti olarak ikiye bölünmesine ve İngiliz yönetiminin son bulması gerektiğine karar verdi. Yahudiler’e bölgedeki nüfuslarına oranla çok daha fazla toprak sağlayan bu kararı, bölgedeki Arap önderler tepkiyle karşıladı. Yahudiler ise kendilerine ayrılan topraklarla da yetinmeyip, Arap köylerine baskınlar düzenleyerek daha fazla toprak ele geçirdiler. Filistin’den büyük bir göç başladı.
Mayıs 1948’de İngiliz yönetimi sona erince İsrail bağımsızlığını ilan etti. İlk İsrail Cumhurbaşkanı Chaim Weizmann, ilk başbakan ise David Ben-Gurion’du. İsrail Devleti kurulduktan hemen sonra komşu Arap devletleri, Lübnan, Suriye, Irak, Ürdün ve Mısır, henüz Yahudiler’in girmediği Filistin’in güney ve doğusunu işgal etti. Bunun üzerine başlayan ve çok çetin geçen savaş 1949’da sona erdi. Birleşmiş Milletler’in 1947’de Araplar’a bırakmış olduğu bazı bölgeler İsrail’e verildi.
1950’de İsrail parlamentosunun çıkardığı bir yasaya göre, dünyadaki bütün Yahudiler’e İsrail’e gelip yerleşme hakkı tanındı. Yabancı ülkelerden gelen çok sayıda Yahudi önce kamplara yerleştirildi. Bu arada hızla yollar ve evler yapıldı.
İsrail, Filistin’de Araplar’ın yüzyıllardan beri yaşadıkları topraklarda kurulduğu için Arap komşularının düşmanlığı ile karşılaştı. İsrail ve Araplar arasında 1956, 1967 ve 1973’te üç savaş oldu. Sina Çölü, Şeria Irmağı’nın batı kıyıları ve Suriye’nin Golan Tepeleri’ni işgal eden İsrail’in toprakları, bu savaşların sonunda 18.000 km2 daha arttı. Çok sayıda Filistinli evlerini bırakıp göçmen kamplarında yaşamak zorunda kaldı ve Filistinli gerillalar topraklarını geri almak için İsrail’e karşı sürekli saldırılar düzenlediler.
1973’teki savaştan sonra İsrail ile Mısır arasında ilişkiler düzelmeye başladı. İsrail, Mısır’dan aldığı toprakları geri verdi. Ne var ki, bir yandan da işgal etmiş olduğu topraklarda yeni yerleşme yerleri kurmaktan geri kalmıyordu. 1947’de Birleşmiş Milletler’in Kudüs’ün uluslararası bir kent olması kararına karşın, Kudüs’ü başkent ilan etti. İsrail yayılmacı siyasetini sürdürürken Filistinliler de yaşamları pahasına bir yurt sahibi olabilmek için mücadelelerini 40 yılı aşkın bir süredir kesintisiz sürdürüyorlar.