Jean-Jacques Rousseau
Fransız yazar, filozof ve siyaset kuramcısı olan Jean-Jacques Rousseau, düşünceleriyle 1789 Fransız Devrimi’nin oluşumunu etkilemiştir. Dinsel ve toplumsal görüşleri bu devrimin önderleri arasında, yaygın kabul görmüştür.
Rousseau, Cenevre’de bir Protestan ailenin oğlu olarak doğdu. Annesi doğumda öldü. Saatçi olan babası ise kısa süre sonra Rousseau’yu akrabalarının yanma bırakarak kenti terk etti. 16 yaşında Cenevre’den ayrılan Rousseau, Sardinya ve Fransa’da bulundu. Savoie’da Madame de Warens’in koruması altına girdi. Protestanlıksan Katoliklik’e dönen Rousseau, burada bol kitap okuyarak kültürünü genişletti. Bir süre din ve müzik eğitimi gördü.
33 yaşında Paris’e yerleşerek Çapkın Musalar operasını besteledi. Aydınlanma Çağı’nın önemli düşünürlerinden Deniş Diderot (1713-84) ile tanışan Rousseau, ünlü Encyclopedie (“Ansiklopedi”) çevresine girerek, ansiklopedinin müzik maddelerini yazdı. 1752’de bestelediği Köyün Kâhini operasıyla sarayda da tanınmasına karşın, bu olanaktan yararlanarak rahat bir yaşam sürdürmeyi seçmedi.
1754’te Cenevre’ye döndü ve yeniden Protestanlık’ı kabul etti. Burada, Dijon Akademisi’nin açtığı bir tartışma için yazdığı İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı ve Temeli Üzerine Konuşma (Discours sur Vorigine et les fondements de Vinegalite parmi les hommes; 1775) Rousseau’nun ilk büyük yapıtıdır. Bu yapıtında, 1750’de yazdığı, doğal insan ve doğal yaşama ilişkin kuramının başlangıcı sayılan ve Dijon Akademisi’nce ödüllendirilen denemesindeki görüşlerini geliştirmiştir.
Yalnız başına “doğal düzen” içinde yaşayan insanın mutlu, iyi yürekli ve özgür olduğunu; topluluk yaşamına geçilmesiyle kötülük ve kıskançlığın ortaya çıktığını belirten Rousseau, mal mülk sahibi olmanın doğal eşitliği yok ederek toplumda zengin-yoksul, efendi köle ayrımını yarattığını ileri sürmüştür. Toplumlar, mülkiyeti korumak için insanlar arasında sahte bir sözleşmeyle yapılan yasal ve siyasal düzenlemeler sonunda oluşmuş ve toplum yaşamı “doğal düzen”den kopuşu daha da belirginleştirmiştir. Böylece insanlar arasındaki eşitsizlik, insanın doğallığını yitirdiği ve toplumsallaştığı süreç içinde yaratılmıştır.
Cenevre’den yeniden Paris’e dönen Rousseau, din konusunda anlaşmazlığa düşerek Encyclopedie çevresinden uzaklaştı. 1756’da Montmorency’de bir kır evine yerleşti. Burada, Fransız Devrimi’nin el kitabı sayılan Toplum Sözleşmesini (Du contrat social; 1762) yazan Rousseau, daha önce yapılmış ve eşitsizlikleri pekiştiren sahte sözleşme yerine, gerçek bir toplumsal sözleşme yapılmasını önerdi. Bu yeni sözleşmeyle özgür bir toplumsal düzen kurulacaktı. İnsanlar özgür iradeleriyle devlete devredecekleri doğal hakları yerine, yurttaşlık haklarını elde edecekler, ama devlet de genel iradeyi temsil edeceğinden, insanlar yalnızca kendi koydukları yasalara bağlı olacaklardı. Doğrudan demokrasiyi savunan Rousseau, halkın seçtiği milletvekillerini ve hükümet üyelerini halkın temsilcileri olarak değil, yalnızca memurları olarak niteledi. Çünkü ona göre genel irade, yani halkın egemenliği bir başkasına bırakılamaz ya da devredilemezdi.
Montmorency’de yaşadığı sürede Toplum Sözleşmesinin yanı sıra ilk romanı olan Julie yahut Yeni Heloise (Julie: ou, la nouvelle Heloîse; 1761) ile Emil ya da Eğitim (Emile: ou, de l'education; 1762) adlı yapıtlarını yazdı. Toplum Sözleşmesi Fransa’da yasaklandı. Emilin ise dinle ilgili bölümlerinin yakılmasına ve Rousseau’nun tutuklanmasına karar verildi.
Eğitim ve kültür üzerine görüşlerinin yer aldığı Emil adlı yapıtında, öğretmenin otoritesinin belirlediği bir eğitimin özgür insanlar yaratamayacağını söyleyen Rousseau, olgunluk çağma gelene kadar çocuklara din ve ahlak eğitimi verilmemesini savunmuştur. Olgunluk çağma erişen çocuk, öğretmeniyle arkadaşlık ilişkisi kurarak gerekli eğitimi alacaktır. Rousseau dine ilişkin olarak, kilisenin katı öğretisi yerine, duyguya dayanan daha yalın ve uygar bir din anlayışının gerekliliğini vurgular.
Fransa’dan İsviçre’ye geçen Rousseau, burada da yönetim ve kilisenin tepkisini çekti. Sonunda İngiltere’ye gittiyse de bir yıl sonra 1767’de gizlice Fransa’ya döndü. 1770’te oturma izni alarak Paris’e yerleşti. Kendi yaşamöyküsünü anlattığı İtiraflar'ı (les Confessions; 1782) 1764’te yazmaya başladı. Bu yapıt, daha sonra birçok ünlü yazarın izlediği bir edebiyat çizgisinin başlangıcı oldu. Son 10 yılında daha çok kendi yaşamıyla ilgili kitaplar yazdı. Ermenonville’de ölen Rousseau’nun mezarı Fransız Devrimi sırasında Paris’e getirildi.