Jean-Paul Sartre
(1905-1980). Fransız yazar ve düşünür Jean-Paul Sartre, çeşitli bilimsel ve edebi yapıtlarıyla, bireyin özgürlüğü kavramına felsefe temelinde açıklama getiren Varoluşçuluk (Egzistansiyalizm) Akım’ının sözcüsü olmuştur.
Paris’te doğan Sartre’nin öğrenimini babasının ölümü üzerine dedesi üstlendi. 1929’da Yüksek Öğretmen Okulu’nun felsefe bölümünü bitirdikten sonra Le Havre, Laon ve Paris’te öğretmenlik yaptı. Bu arada Berlin’e giderek bir yıl Alman felsefecilerini inceledi. II. Dünya Savaşı çıkınca 1939’da askere alındı ve 1940’ta Almanlar’a tutsak düştü. 1941’de serbest bırakıldıktan sonra kısa bir süre sürdürdüğü öğretmenliği 1944’te bırakarak tüm zamanını felsefe ve edebiyat çalışmalarına ayırdı.
Öğretmenlik yaptığı yıllarda yayımlanan Bulantı (la Nausee; 1938) adlı ilk romanı yazarın felsefe ve sanat konusundaki düşüncelerini içeriyordu. Sartre’a göre, evrendeki tüm varlıklar arasında yalnızca insan kendisini “var” eder. Yaşadığı sürece hep seçeneklerle karşılaşan insan acı çekerek, mücadele ederek var olur. İnsan özgürdür ve dolayısıyla da yaptığı seçimlerden sorumludur. Seçim yaparak belli bir tutum ve davranışa yönelen insan başkalarına da bu seçimi salık vermiş olduğu için yüklendiği sorumluluk evrensel düzeydedir. Sartre felsefe konusunda en ünlü kitabı olan l’Etre et le neant’da (1943; “Varlık ve Hiçlik”) bu görüşlerini açıklamıştır.
1945’te uzun bir roman yazmaya başlayan Sartre, üçü dilimize çevrilen Uyanış (l’Âge de raison; 1945), Bekleyiş (le Sursis; 1945) ve Tükeniş (la Mort dans l’âme; 1949) ile tamamlanmayan la Derniere chance (“Son Şans”) adlı dört kitap olarak tasarladığı bu romanda, savaşın getirdiği olaylar arasında özgürlüklerini benimseyen ya da yadsıyan insanları ele aldı.
Sartre daha sonra tiyatronun, bireyi davranış içinde göstermesi bakımından yazarın amacına daha uygun bir edebiyat türü olduğuna karar vererek oyunlar yazdı. Bunlar arasında Sinekler (les Mouches; 1943), Gizli Oturum (Huis-clos; 1944), Kirli Eller (les Mains sales; 1948) ve Altona Mahpusları (les Sequestres d’Altona; 1959) sayılabilir.
Sartre’ın öğrencilik yıllarında tanıştığı ve ölünceye kadar yaşamını paylaştığı yazar Simone de Beauvoir ile birlikte kurup yönettikleri aylık les Temps Modernes dergisinde yayımlanan yazıları sonradan Situations (1947-76; “Durumlar”) başlığıyla birkaç ciltte toplandı. Bunların bir bölümünün Türkçe çevirileri ise 1961’de Denemeler, 1982’de Çağımızın Gerçekleri adıyla yayımlanmıştır.
Bireyin özgürlüğünü evrensel bağlamda düşünmesinin doğal sonucu olarak toplumsal sorumluluk konusuna yönelen Sartre, II. Dünya Savaşı sırasında Fransız direniş hareketine katıldı. Faşizme karşı çıktı, Fransa’nın güncel siyasal olayları içinde etkin rol aldı, 1967’de Stockholm’de, ABD’nin Vietnam’da savaşmasına karşı çıkmak amacıyla toplanan ve savaş suçlarını simgesel düzeyde yargılayan Russel Mahkemesi’nin başkanlığını üstlendi.
Gençlik anılarını kaleme aldığı Sözcükler (les Mots; 1964) adlı yapıtıyla 1964’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Sartre, ödülü kendi görüşlerine ve yazar, düşünür kişiliğine aykırı bularak kabul etmedi.
İnsanın düşünceleriyle yaşayış biçimi arasında tutarlılık olması gerektiğine inanan Sartre, 1970’lerde sık sık protesto gösterilerine katıldı. Kendine ve içinde yaşadığı dünyaya karşı sorumluluk yüklenmek onun varoluş nedeniydi.