Jül Sezar
(İÖ 100-44), büyük bir Romalı asker ve devlet adamıydı. Ailesinin soylu olmasına karşın Sezar, gençlik yıllarında, halktan yana oldu. Halkı temsil eden Marius ile soyluları temsil eden Sulla arasındaki iç savaşta Marius’un yanında yer aldı. Marius yenilince yaşamı tehlikeye giren Sezar, Sulla’nm bağışlaması üzerine ölümden kurtuldu. Roma’ dan ayrılarak askeri görevle Anadolu ve Kilikya’ya gitti. İÖ 78’de Sulla ölünce gene Roma’ya döndü.
Soyluların yeni önderi durumunda olan zeki ve genç general Pompeius, bir süre sonra yurtdışında askeri görev alarak Roma’dan ayrıldı. Jül Sezar, Pompeius’un yokluğunda Roma halkının desteğini kazanmaya çalıştı. Amacına ulaşarak kamu yapılarını ve halk festivallerini yönetmekle görevlendirildi. Ne var ki, düzenlediği eğlenceler için çok para harcayarak ağır borç altına girdi. Bundan sonra başrahip oldu. Yüksek yönetici (praetor) sıfatıyla iki yıl İspanya valiliği yaptı. Pompeius’un Roma’ya dönmesi üzerine siyasal yaşamda yer almak için, yeniden Roma’ya döndü. Sezar, Pompeius’u destekleyerek Pompeius ve Crassus’la birlikte gizli bir anlaşma yaptı. Kızı Julia’yı Pompeius’la evlendirerek bu birliği sağlama aldı. Bu anlaşma tarihte “Birinci Triumvirlik” olarak anılır. “Üçler meclisi” anlamına gelen triumvirlik sözcüğü Latince’dir. Buna “birinci” denmesinin nedeni, sonradan kurulan bir başka üçlü meclisten ayırmak içimdir. Sezar, Crassus ve Pompeius’la bu anlaşmayı yapar yapmaz konsül oldu. Roma devletini yönetmeleri için her yıl, bir yıl süreli iki konsül seçilirdi. Sezar’ın konsül seçilmesi, kendisinin ve iki arkadaşının tasarılarını gerçekleştirmesine olanak sağladı.
Sezar Roma’daki siyasal çatışmaların günün birinde gerçek bir savaşa dönüşeceğini ve hazır bir ordu bulundurmanın yararlı olacağını fark etmişti. Bu nedenle önce Gallia Cisalpina, daha sonra da Gallia Transalpina valiliklerinin kendisine verilmesini sağladı. Bu sırada Roma İmparatorluğu İtalya’nın kuzeyinde, Alpler’den başlayarak Pireneler’e kadar uzanıyordu. Gallia Cisalpina bu sınırın içinde kalıyordu ama Alpler’in kuzeyindeki Gallia Transalpina’nın büyük bir bölümü henüz ele geçirilmemişti. Sezar, yaşamının bundan sonraki dokuz yılında bu bölgeyi Roma egemenliği altına almak için uğraştı.
Sezar İspanya’ya başarılı bir sefer düzenlemişti; Gallia Transalpina’yı seçerken de Alpler’in ötesindeki bu bilinmeyen ülkenin ona Makedonya Kralı Büyük İskender’le boy ölçüşme fırsatını vereceğini düşünmüş olmalıydı. 42 yaşında, çıplak kafalı, sıradan bir görünüşü olan Sezar, yol yapımından, seferberliğin planlanmasına ya da bir saldırının yönetilmesine kadar, giriştiği her işi olağanüstü bir enerji ve tutkuyla gerçekleştiren bir önderdi. Sezar’a hayranlıkla bağlı olan askerleri, onun Roma’da sürdüğü lüks yaşamdan kolayca vazgeçerek kendisini zorlu bir savaşın çetin koşullarına atmasına şaşıyorlardı.
Sezar, İÖ 58’de başladığı fetihleriyle 10 yıldan daha az bir sürede bugünkü Fransa ve Belçika’yla birlikte Hollanda, Almanya ve İsviçre’nin bulunduğu bölgenin büyük bir bölümünü egemenliği altına aldı. Bu ülkeleri yalnızca fethetmekle kalmayıp, buralardaki insanların düzensiz ve yasa tanımaz yaşamlarını değiştirdi. Aralarındaki savaşlara son verdi ve İtalya’daki gibi güzel kentler kurarak, insanlara daha uygar alışkanlıklar ve gelenekler kazandırdı. Ren Irmağı üzerine bir köprü yaptırdı ve Germen kabilelerini korkutarak barışı sağladı. İÖ 55 ve 54’te İngiltere’yi istila ettiyse de yeterli sayıda askeri olmadığı için adayı fethedemedi. Savaşlarını ve yapıp ettiklerini not etme alışkanlığı vardı. Galyalılar’ın, Germenler’in ve Britonlar’ın yaşayışları, dinler, ülkeler, hatta ormanlardaki hayvanlarla ilgili bilgilerimizin çoğunu Sezar’m yazdığı bu yazılara borçluyuz.
Bu arada Crassus’un Anadolu’da savaşırken öldürülmesi, Pompeius ile Sezar’ı iktidar için rakip durumuna getirdi. Pompeius, İÖ 49’da Sezar’dan yetkilerini bırakıp Roma’ya dönmesini istemesi için senatoyu zorladı. Sezar, yetkilerini bırakmanın askerlerinden vazgeçmek demek olacağını anladı ve buna yanaşmayarak ordusunun başında İtalya’ya doğru yürüdü. Kendi eyaleti plan Gallia Cisalpina’yı İtalya’nın geri kalan bölümünden ayıran Rubico Irmağı kıyısında, ırmağı geçip geçmeme konusunda kararsızlığa düştü. Çünkü askerleriyle burayı geçmenin İtalya’da bir iç savaşa neden olacağını biliyordu. Sonunda sınırı geçti.
Roma, Sezar’dan yanaydı. Bu yüzden Pompeius’la arkadaşları Yunanistan’a kaçarak bir ordu topladılar. Sezar peşlerine düştü ve İÖ 48’de onları Pharsalus’ta kesin bir yenilgiye uğrattı. Pompeius Mısır’a kaçtı ve orada öldürüldü. Sezar onu Mısır’a kadar izledi ve Mısır tahtına yeniden çıkmasını sağladığı güzel Kleopatra’nın büyüsü altında kalarak burada bir yıl geçirdi. Sonraki üç yıl boyunca mutlak üstünlük elde etmek için savaşlara girişti. Anadolu’nun kuzeyinde kazandığı bir zaferden sonra Veni, vidi, vici (“Geldim, gördüm, yendim”) deyişi ünlüdür.
Sezar İÖ 45’te Roma’ya yerleşti. Kente ve imparatorluğa barış ve düzen sağlama niyetiyle Pompeius’un bütün yandaşlarını bağışladı. Yabancı halklara Roma yurttaşlığı hakkı tanıdı. Senatonun üye sayısını artırdı. Böylece daha geniş kesimlerin temsil edilmesini sağladı. Kartaca ve Korint (Korinthos) gibi kentleri yeniden canlandırdı. İşsizler ile terhis edilmiş askerleri bu kentlere yerleştirdi. Diktatör sanı alan Sezar’a halk bir tanrı gözüyle bakıyordu. Roma tapınaklarından birine heykeli dikilerek, altına “Yenilmez Tanrı” sözcükleri yazıldı. Bütün bunlar, imparatorluğu bir kişinin değil, eskisi gibi soylular meclisinin yönetmesini isteyen, Sezar’ın başarısını kıskanan soyluların hoşuna gitmiyordu. Bir grup soylu Sezar’ı devirmek için bir plan hazırladı. Dürüstlüğü ve onurluluğuyla tanınan Brutus’u da kendilerine önder olarak seçtiler. Böylece İÖ 15 Mart 44’te bir senato toplantısında, tarihin en büyük hükümdarlarından biri olan Sezar’ı bıçaklayarak öldürme görevi, dost bildiği ve güvendiği Brutus’a düştü. İngiliz oyun yazarı William Shakespeare’in ünlü Jül Sezar (1599) trajedisi bu olaydan esinlenilerek yazılmıştır.
Dört kez evlenen Sezar’m ilk karısı ile ilgili çok az şey bilinmektedir. İkinci karısı ve Julia’nın annesi Cornelia İÖ 68’de öldü. Üçüncü karısı Pompeia’dan boşandıktan sonra İÖ 59’da yaşamının sonuna kadar birlikte olduğu Calpurnia ile evlendi.