Karaağaç
Kuzey yarıkürenin görkemli orman ağaçları olan karaağaçların yaklaşık 18 türü vardır. Karaağaçgiller familyasının Ulmus cinsini oluşturan bu türlerin bir bölümü güzel görünümü nedeniyle park, bahçe ve caddelerde gölgelik ve süs ağacı olarak yetiştirilir; bazılarının suya dayanıklı değerli odunundan deniz araçları ve mobilya yapılır.
Karaağaçlar kışın yapraklarını döken iri yapılı ağaçlardır. Bu ağaçların en tanıtıcı özelliklerinden biri yapraklarıdır; kenarı ince tırtıklı ve sivri uçlu yaprakların tabanı çarpıktır, başka bir deyişle yaprağın orta damarının iki yanında kalan bölümleri tabanda aynı noktada birleşmez. Karaağaçların erdişi özellikteki yani hem dişiorgan, hem de erkekorganlar taşıyan minik çiçekleri baharın ilk günlerinde, yapraklardan önce, kümeler halinde açar. Yapraklar henüz oluşmadığı için dalların üzerinde tek başına yer alan bu minik çiçek kümeleri yaz başına doğru kanatlı meyvelere döner. Gerçekte, bu meyveler yassı ve tüylü kanatlarla çevrilmiş birer tohumdan başka bir şey değildir.
Türkiye’de karaağaçların başka orman ağaçlarıyla karışık olarak yetişen üç türü vardır. Bunlardan en yaygını Avrupa, Kuzey Afrika, Asya ve yurdumuzun hemen her yerinde özellikle düzlük ve akarsu kenarlarında yetişen ova karaağacıdır (Ulmus carpinifolia). Boyu 40 metreye, çapı ise 1-2 metreye ulaşan bu ağaç çok uzun ömürlüdür. Yaşlandıkça kalınlaşan ve derin çatlaklı bir görünüm alan kabuğu, ağacın değerli odununu dış etkenlerden korur. Odunundan mobilyacılıkta yararlanılır. Kuzey ve Batı Avrupa’da, Batı Asya’da ve Türkiye’nin başta Karadeniz olmak üzere tüm ormanlık alanlarında yaygın olan dağ karaağacı (Ulmus glabra) adından da anlaşılabileceği gibi en çok dağlık yerlerde yetişir. Ova karaağacına benzeyen ama ondan daha narin yapılı olan hercai karaağaç (Ulmus laevis) ise Türkiye’de öbürlerine göre daha az rastlanan bir türdür.
Çoğu orman ağacı gibi tohumlardan üreyen karaağaçların yalnızca bir türü ayrıksı özellik taşır. İngiliz karaağacı olarak adlandırılan bu tür (Ulmus procera) en çok sürgünlerden, ender olarak da tohumlardan çoğalır. Karaağaçlar mikroskobik boyutlardaki bir mantarın yol açtığı “karaağaç hastalığı” denen ölümcül bir hastalıktan çok etkilenir. Nitekim, dünyaya Asya’dan yayıldığı sanılan bu hastalık 1919’da Avrupa’da, 1930’larda da Kuzey Amerika’da milyonlarca karaağacın ölümüne neden olmuştur. Türkiye’de ise ilk kez 1940’larda görülmüş, özellikle Trakya bölgesindeki karaağaç ormanlarına büyük zarar vermiştir.