Kız Kulesi
Marmara Denizi’ni geçip İstanbul Boğazı’na girerken Üsküdar-Salacak kıyısı açıklarında küçük, sevimli, beyaz bir yapı göze çarpar. Kız Kulesi olarak tanınan bu yapı İstanbul’un simgelerinden biridir. Tarihi çok eskilere giden Kız Kulesi’nin adı etrafında birçok söylence oluşmuştur. Bunlardan biri Bizans imparatorunun kızıyla ilgilidir. Söylenceye göre kâhinler imparatora kızının yılanlar tarafından zehirleneceğini söylerler. İmparator bunun üzerine Kız Kulesi’ni yaptırır ve kızını yılanların erişemeyeceği bu yerde saklar. Ama bir gün kuleye götürülen üzüm sepeti içine gizlenen yılan kızı sokarak ölümüne yol açar. Bir başka söylence 8. Yüzyılda yaşadığı sanılan Arap destan kahramanı Battal Gazi ile ilgilidir. Buna göre İstanbul önlerine kadar gelen Battal Gazi, Üsküdar tekfurunun kızına âşık olur. İstanbul’u almak için yedi yıl bekleyen Battal Gazi, Şam’ın fethiyle görevlendirilip kent önlerinden ayrılınca tekfur da kızını saklamak için Kız Kulesi’ni yaptırır. Ama bir süre sonra Şam’dan dönen Battal Gazi kuleyi ele geçirir, kızıve tekfurun hazinesini alıp kaçar.
Söylenceler bir yana, tarihlerde bölük pörçük de olsa Kız Kulesi ile ilgili gerçek bilgiler de vardır. Örneğin İÖ 410’da Atinalı komutan Alkibiades boğaza girip çıkan gemileri denetlemek, vergi almak amacıyla burada bir kule yaptırmıştı. İS 12. yüzyılda Bizans İmparatoru Manuel ise düşman gemilerinin boğaza girmesini önlemek için burasını küçük bir kale durumuna getirmiş, toplar yerleştirmişti. Osmanlılar da önceleri kulenin bu durumunu koruyup askeri amaçlar için kullanmış, sonra da Marmara Denizi’ne bakan yönüne ahşap bir fener kulesi yapmışlardı. Bu kule 1720’de yanınca 1763’te kâgir olarak yenilenmiş, 1832’de büyük bir onarım geçirerek bugünkü görünümünü almıştır. Kız Kulesi 1839-57 arasında karantina hizmetleri için kullanılmış, bu tarihten sonra bir yüzyıl kadar yalnızca fener olarak görev yapmıştır. 1965’te Deniz Kuvvetleri Komutanlığına devredilen kule günümüzde askeri haberleşme istasyonu olarak kullanılmaktadır.