Mağara
Mağara, kayalık yamaçlarda ya da kıyılardaki kayalıklarda bulunan derin doğal oyuklara denir. Kıyılardaki mağaralar genellikle dalgaların çarpmasıyla oyulur. Yumuşak kayaçlar sert kayaçlara göre çok daha çabuk oyulduğu için bir kayalıktaki yumuşak kayaç katmanlarının yüzeyinde bir dizi mağara oluşabilir. Mağaraya çarpan bir dalga, içerideki hava basıncını bir patlama olmuşçasına yükselterek mağarayı çevreleyen kayaçları aşındırır ve mağarayı daha da büyütür. Dünyanın en ünlü deniz mağaralarından biri, İskoçya’nın batı kıyılarının açığındaki Staffa Adası’nda bulunan Fingal Mağarası’dır.
Kıyıdan uzaktaki mağaraların çoğu yeraltı sularının kireçtaşı ve alçıtaşı gibi yumuşak kayaç katmanlarını aşındırması sonucu oluşur. Yanardağ püskürmeleri ya da sıcak lavların patlaması sonucu yüzeydeki kayaçların yer değiştirmesiyle oluşan mağaralar da vardır. İngiltere’deki Pennine Sıradağları ve ABD’nin Kentucky eyaleti gibi kireçtaşı kayaçlarıyla kaplı bölgelerde karbon dioksitli sular, kayaçlardaki kalsit mineralini (kalsiyum karbonat) eriterek kayacın içinde büyük mağara sistemleri oluşturur. Orta Anadolu’da, özellikle Sivas çevresinde akarsuların alçıtaşı kayaçlarım eritmesiyle oluşmuş mağaralar vardır. Bunlar da kireçtaşı mağaralarına benzer.
Bazı yeraltı mağaralarının tavanlarındaki deliklerden akarsular yeraltına iner. Genellikle taban suyu düzeyinde (bu düzeyin altındaki kayaçlar suyla dolmuş durumdadır) bütün bir bölge, her yöne dal budak salan mağaralarla, bir balpeteği gibi oyulmuş olabilir. Bazı mağaralarda birbiri üstüne dizilmiş sıra sıra galeriler vardır. Bu galeriler taban suyu düzeyinin geçmişte nasıl değiştiğini gösterir. Bir mağarayı oluşturan akarsu daha sonra kendine daha derinde bir başka yol bulabilir ve mağara kuru kalır; ama içinden hâlâ yeraltı suları akan bazı mağaralar da vardır. Mağaraların tavanları zamanla aşınıp iyice incelirse çökebilir ve mağara, kenarları kertikli bir boğaz görünümü alır. Eğer tavanın bir bölümü çökmeden kalırsa bu parça boğaz üzerinde doğal bir köprü oluşturur.
Mağaranın tavanından damlayan suların çevredeki kayaçlardan taşıyıp getirdiği kalsit, tavandan sarkan ya da yerden yükselen olağanüstü görünümlü sarkıt ve dikitleri oluşturur. Yüzyıllar süren çok yavaş bir süreç sonunda oluşan bu sarkıt ve dikitler sütun, balkon, çağlayan gibi inanılmaz çeşitlilikte görünümler ortaya çıkarır.
ABD’nin Kentucky eyaletindeki Mamut Mağarası’nın hemen hemen 15 km genişliğindeki bir bölgeye yayılan galerilerinin 250 kilometreyi aşan bölümü keşfedilmiştir. Dünyanın en büyük ve büyüleyici görünümlü mağaralarından biri olan bu mağaranın bazı yerlerindeki galeri ve geçitler farklı düzeylerde katlar oluşturur. Mağaranın bir bölümünde akan Echo Irmağı mağarayı genişletmeyi sürdürmektedir. Üzerinde kayıkla dolaşılabilen bu karanlık akarsuda dünyanın başka hiçbir yerinde olmayan garip bir kör balık türü yaşamaktadır. Mağarada kör çekirgeler, kınkanatlı böcekler, fareler ve yarasalar da vardır.
Kireçtaşı kayaçlarıyla kaplı bölgelerde akarsuların çoğu yeraltından akar ve yerüstünde az sayıda ırmak görülür. Yeraltı akarsuyu başka tür kayaçlarla karşılaşınca yerüstüne çıkabilir ve bir süre yerüstünde aktıktan sonra, bir mağarada yeniden gözden kaybolabilir. Böyle bir akarsuya gözden kaybolduğu noktada flüoresein gibi bir boyarmadde atılıp bilinen bütün kaynaklar gözlenerek boyalı suyun görüldüğü kaynakta akarsuyun yeniden yeryüzüne çıktığı saptanabilir.
Bazı mağaralar, insanların ilk barınakları olmuştur; bu mağaralar bilim adamları için son derece önemli ve ilgi çekicidir. Bu mağaralarda insan kalıntılarının yanı sıra, soyu tükenmiş hayvanların kemikleri de bulunmuştur.
Mağaralar çok eski zamanlardan beri insanların ilgisini çekmiştir. Eski Yunanlılar mağaraların, tanrıları Zeus, Pan, Dionysos ve Hades’in tapınakları olduğuna inanırlardı. Korint ve Delfi’deki ünlü mağaralarda tanrıların rahip ve rahibeleri kâhinlik yaparlardı. Romalılar da mağaraların orman ve su perileri olan nymphalar ve kadın kâhinler olan sibyilalar1 ın evleri olduğuna inanırlardı. Persler ve başka bazı kavimler de mağaralarda ve yeraltı mahzenlerinde ışık tanrısı Mithras’a tapınırlardı.