Magna Carta
Magna Carta ya da Büyük Berat, Haziran 1215’te İngiltere’de Kral John’un bazı baron ve piskoposların baskısıyla onayladığı ve uyruklarına tanıdığı haklara ilişkin yazılı belgedir.
Kral John, 1199’da kral olur olmaz, o dönemde Fransa’nın İngiliz egemenliğinde bulunan Normandiya topraklarını elinde tutabilmek için çok masraflı bir savaşa girmek zorunda kaldı. 1204’e kadar bu toprakların büyük bölümünü yitiren John, bütün saltanat dönemi boyunca yitirdiklerini geri almaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Bu savaşlar için gereken parayı halktan ve soylulardan ek vergiler alarak topladı. Ayrıca 1208-13 arasında Papa III. Innocentius ile çekişmesi ve kiliseyi ağır biçimde vergilendirmesi de din adamlarını kızdırdı. O dönemde İngiltere’de bütün topraklar kralın malı sayılır, kral baronlara toprakların kullanma hakkını belirli ödemeler ve hizmetler karşılığında verirdi.
Bu ödemeler ve hizmetler ile kralın ve soyluların karşılıklı hakları ve görevleri John tahta çıkmadan uzun bir süre önce geleneklerle saptanmıştı. John’dan önce de bazı krallar krallık beratları gibi yazılı belgeler yayımlamışlardı, ama bu haklar çoğunlukla yazıya dökülmez, kuşaktan kuşağa aktarılırdı. John, yetkisini aşarak baronlarından daha fazla para ve hizmet istiyordu. Feodal yasalara göre kral, yetişkin mirasçısı olmayan baronların topraklarının vasisi sayılırdı. John, vasisi olduğu topraklardaki ağaçları keserek, mısır tohumlarını, sığırları ve tarım araçlarını satarak da soyluları kızdırdı.
Bu uygulamaların yarattığı hoşnutsuzluk baronların başkaldırmasına neden oldu ve John’a “alışık oldukları eski özgürlüklerini” geri vermesi için baskı yapmaya karar verdiler. 1215’te Canterbury Başpiskoposu Stephen Langton önderliğinde bir araya gelen baronlar kendi sorunlarının yanı sıra kilisenin, daha küçük feodal beylerin, kent halkının ve hatta köylülerin sorunlarını da içeren
istekleri bir belge biçiminde düzenlediler. Bu belge, 15 Haziran 1215’te, Staines ile Windsor arasında, Thames Irmağı kıyılarında yer alan Runnymede’de John’a sunuldu. Bir iç savaş çıkmasından korkan kral, istekleri kabul etti ve anlaştıklarını göstermek için mührüyle damgaladı. Daha sonra bu belge, kral tarafından Magna Carta denen krallık beratı olarak yazdırıldı. Berat, kopyalandı ve kontluklara dağıtıldı. Bu kopyaların dördü günümüze kadar ulaşmıştır. Bunların
ikisi British Museum’da, öbür ikisi ise Lincoln ve Salisbury katedrallerinde bulunmaktadır.
63 maddeden oluşan Magna Carta’nın içeriği kralın, kilise ve uyrukları karşısındaki hak ve yetkilerinin sınırını belirler. Bu belgeyle, feodal beylere tanınan hakların yanında, kentlerde özellikle Londra’da yaşayan halka ve tüccarlara da bazı haklar verilmiştir. Ayrıca, hukuk ve yargı alanında düzenlemeler ile krallık ormanlarına ilişkin yasaların yumuşatılması konusunda hükümler de yer alır.
Magna Carta’nın sonunda, baronlardan oluşan bir kurula, bu beratı uygulamayan krala karşı çıkma ve onu zorlama hakkı tanınır.
John, verdiği sözleri tutmadı ve baronların kendi aralarındaki tartışmalar yüzünden Magna Carta amacına ulaşamadı. Ama, bir kralının ülkeyi istediği gibi yönetemeyeceğini açıkça belirten bu beratın İngiliz tarihinde çok büyük etkisi oldu. Kral, ülkeyi yasalara uygun olarak yönetmek zorundaydı. Eğer yasalara uymazsa halkın krala karşı zor kullanma hakkı vardı.
Kral John’un ölümünden sonra, oğlu III. Henry tarafından da onaylanan Magna Carta, daha sonra anayasal bir yönetim için mücadele eden İngilizler’e ışık tutmuştur. Bu belge İngiliz tarihi
boyunca krallar, yasalara uymadıkları zaman tekrar tekrar gündeme getirilmiş ve birçok krala onaylatılmıştır.
Magna Carta, çağının çok ilerisinde bir belgedir. Özellikle insan haklarına, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi (1776) ile Fransız Devrimi’nin İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’ne (1789) öncülük ettiğine inanılmaktadır. 63 maddelik bu beratın ilginç maddeleri arasında şunlar sayılabilir.
* Kral yasal ödentiler dışında, kiliseye ve doğrudan krala bağlı feodal beylere danışmadan ek bir vergi toplamayacaktır.
* Kralın hiçbir görevlisi, başkalarının malına, bedelini ödemeden el koymayacaktır.
* Yasaların gerektirdiği durumlar dışında, “hiçbir özgür kişi... tutuklanamaz, hapse atılamaz, mallarından ve yasal haklarından yoksun bırakılamaz, sürgüne gönderilemez ya da hiçbir biçimde zarara uğratılamaz...”
* Hak ve adalet satılamaz ve bunlara engel olunamaz.
* Savaş dönemi dışında herkes krallığı “serbestçe ve güvenlik içinde” terk edebilir ve geri dönebilir.