Meteor ve Meteorit
Meteor ve meteoritler Güneş sistemimizdeki en küçük gök cisimleridir. Bunlar aslında gezegenler arası uzayın engin boşluğunda, Güneş’in çevresinde dolanan kayaç ve demir parçalarıdır. Dünya atmosferine girenler meteor ve meteorit olarak adlandırılır. Aralarındaki en önemli fark, meteoritlerin meteorlardan daha büyük olmasıdır. Meteorlar Dünya atmosferine girdikten kısa bir süre sonra yanıp yok olur. Meteoritler ise daha büyük kayaç ve metal kütleleri olduklarından, atmosferden geçerek yere düşer.
Meteorlar
Meteorlar, bir kum taneciği ile birkaç gram ağırlığındaki küçük bir taş parçası arasında değişen boyutlardadır. Bunlar uzay boşluğundan büyük bir hızla gelerek Dünya atmosferine girer ve havanın sürtünmesi sonucunda o kadar ısınırlar ki, yer yüzeyine ulaşamadan tümüyle buharlaşıp gaz haline dönüşürler. Gene bu aşırı ısınma nedeniyle, çevrelerine ışık saçarlar ve arkalarında parlak bir iz bırakırlar. Bu özellikleri nedeniyle meteorlar Türkçe’de “akanyıldız” olarak da adlandırılır. Atmosferde, özellikle geceleri yanarak süzülen bir meteor gördüğümüzde, bu olayı “yıldız kayması” olarak tanımlarız; oysa söz konusu olan bir “yıldız” değil, yanan küçücük bir taştır.
Her gece birkaç meteor görülebilir. Bazı geceler meteor yağmurları oluşur. Eğer gökyüzü bulutsuz ve karanlıksa, düzinelerce meteor yağmuru izlenebilir. Aslında yeterince ışık salmadıkları için görülemeyen, daha pek çok başka meteor yağmuru da oluşur. Her gün Dünya atmosferine birkaç milyar meteor çarpar ya da girer. Meteor yağmurlarındaki meteorlar, gökyüzündeki bir noktadan çevreye saçılıyormuş gibi görünür. Bu noktaya “saçılma noktası” denir. Ama bu bir optik yanılsamadır. Gerçekte yağmurdaki meteorlar, hemen hemen birbirine paralel yörüngeler üzerinde yol alır ve bir noktadan saçılıyormuş gibi görünmeleri yalnızca bir perspektif etkisidir.
Meteorlara ilişkin olarak bilinenlerin çoğu, bu cisimlerin radarlarla izlenmesi sonucunda öğrenilmiştir. Yanan meteorların gözlemlenmesi ve fotoğraflarının çekilmesi, ancak bulutsuz gecelerde olanaklıdır; ama radarlar, gündüzleri ve bulutlu gecelerde de kullanılabilir. Geceleri, yanarak düşen bir meteorun gökyüzünde bıraktığı iz, meteor yeryüzüne 160 km yaklaştığında görülmeye başlar, 30 km yaklaşana kadar sürer; arada geçen zaman içinde meteor bütünüyle buharlaşır. Meteorların hızları saniyede yaklaşık 15 km ile 80 km arasında değişir.
Bazı meteorlar, kuyruklu yıldızları oluşturan maddelerin kırıntılarıdır. Bazen bir kuyruklu yıldız, Güneş çevresinde dolanırken tümüyle parçalanıp dağılır; bazen de, kendisini oluşturan maddelerden yalnızca bir bölümünü ardında bırakarak yoluna devam eder. Her iki durumda da bu madde parçaları, kuyruklu yıldızın yörüngesi üzerindeki hareketlerini sürdürerek bir meteor akıntısı oluştururlar. Dünya, Güneş çevresindeki yörüngesinde dolanırken bu tür bir meteor akıntısıyla karşılaşabilir; işte meteor yağmurları, Dünya ile karşılaşan bu meteor akıntılarıdır. Eğer, akıntıya neden olan kuyruklu yıldız tümüyle dağılmamışsa ve yörüngesi üzerinde hareketini sürdürüyorsa, meteor yağmuruna yol açan akıntının hangi kuyruklu yıldızdan kaynaklandığı belirlenebilir.
Dünya, Güneş çevresindeki yıllık yörünge hareketi sırasında, her seferinde düzenli olarak belirli meteor yağmurlarıyla karşılaşır. Aşağıda, en kolay görülebilen meteor yağmurlarının listesi verilmiştir; bu listede, yağmurların yılın hangi gününde göründükleri, bazılarında da kaynaklandıkları kuyruklu yıldızın adı belirtilmiştir. Meteor yağmurlarının pek çoğu saçılma noktasının rastladığı takım yıldızın adıyla anılır.
Meteoritler
Meteoritler, gezegenler arası uzaydan Dünya atmosferine girdiklerinde tümüyle yanıp yok olmadan yeryüzüne düşen demir ve kayaç parçalarıdır. Meteorlardan daha büyük oldukları için tümüyle yanıp tükenmezler. Bunların 1 gram ile onlarca ton arasında değişen kütleleri olabilir. Meteoritler genellikle meteor yağmurları sırasında düşmez. Küçük gezegenler gibi meteoritlerin de gezegenleri oluşturan maddelerden artakalmış parçaları olduğu sanılmaktadır. Meteoritler, “gökten gelen taş” olarak kavrandığından, Türkçe’de “göktaşı” olarak adlandırılmıştır.
Meteoritler, parlak bir ışık saçarak düşer ve yere bir ateş topu halinde çarpar. Bazı meteoritler düşerken ya da yere çarptıklarında patlar. Meteoritler aslında uzayda dolanan gökcisimleridir; bunların Dünya’ya düşmelerinin nedeni, yakınından geçerken Dünya’nın kütleçekimine yakalanmalarıdır. Yeni düşmüş bir meteoritin üzerinde siyah bir kabuk görülür; buna, atmosferde düşerken sürtünme etkisiyle oluşan ısı neden olur. Bazı büyük meteoritler yere düştüğünde, yüzeyde büyük kraterler oluşturur; bunlara çarpma krateri denir. Başlıca iki tür meteorit vardır: Taş meteoritler ve demir meteoritler. Aerolit olarak da adlandırılan taş meteoritler, bir miktar demir içermekle birlikte temel olarak kayaç yapısındadır. Siderit olarak da adlandırılan demir meteoritler ise, genellikle bir miktar da nikel içerir.
Yere düştüğü görülen meteoritlerin çoğunun taş yapısında olduğu belirlenmiştir. Taş meteoritlerin büyük bölümü, gökkumu denen küçük, yuvarlak parçacıklar içerir. Bu parçacıklar, kondrit denen ve çeşitli mineraller içeren kayaç benzeri bir maddeden oluşur; bu maddenin Güneş sistemiyle aynı zamanda oluştuğu sanılmaktadır. Bazı kondritlerde karbon bulunur; bu karbonun çoğunlukla, canlılardakine benzer organik bileşikler biçiminde olduğu saptanmıştır. Bilim adamları bu meteoritleri inceleyerek, uzayda hangi elementlerin bulunduğunu öğrenirler. Bazı bilim adamları, meteoritlerin Dünya’ya taşıdıkları organik maddelerin canlıların ortaya çıkmasında ve gelişmesinde etkili olduğuna, ayrıca bugünkü hastalıklara yol açan bazı mikropların bu yolla Dünya’ya geldiğine inanmaktadır.
Bugüne kadar bulunmuş olan en büyük meteorit 60 ton ağırlığındadır; bu meteorit Namibia’daki Grootfontein’e düşmüştür. Çok eski jeolojik çağlarda Dünya’ya düşmüş olan meteoritlerin açtığı ünlü kraterler vardır. ABD’de Arizona’nın orta kesimlerindeki Meteor Krateri’nin çapı 1 kilometrenin biraz üzerindedir ve derinliği 180 metredir. Kraterin yakınlarında çok sayıda küçük meteorit parçası bulunmuş, ama büyük tek bir parçaya rastlanmamıştır. Meteoritin, yere çarptığında patladığı sanılmaktadır. Öteki en büyük meteorit olan Grönland’daki Ahnighito Meteoriti’ni kâşif Robert Edwin Peary 1897’de bulmuştur. Antarktika kıtasının buzulları üzerinde de binlerce meteorit bulunmuştur.