Orhun Anıtları
Orhun Anıtları, Türk dilinin en eski yazılı örnekleri sayılan yazıtlardan oluşur. Bugün Moğolistan'da, Orhun ve Yenisey ırmakları yöresinde geniş bir alana dağılmış olan anıtlara Orhun ve Yenisey yazıtları da denir.
Yazıtlar bulundukları bölgeye göre. Kuzey Moğolistan Yazıtları, Yenisey Yazıtları, Altay Yazıtları, Doğu Türkistan Yazıtları, Orta Asya Yazıtları, gibi adlarla anılmaktadır.
Kuzey Moğolistan'da Orhun, Tola ve Selenga ırmaklarının bulunduğu yöredeki yazıtların başlıcaları Kültigin Yazıtı, Bilge Kağan Yazıtı. Tonyukuk Yazıtı, Orgin Yazıtı, Küli-Çur Yazıtı. Selenga Yazıtı, Karabalgasun Yazıtı ve Suci Yazıtı’dır. Kültigin ve Bilge Kağan yazıtları Orhun Irmağı’nın vadisindeki KoşoÇaydam Gölü’nün yakınlarında, birbirinden aşağı yukarı 1 km uzaklıkta bulunan iki mezar anıtıdır.
Kültigin Yazıtı’nı Göktürk Kağanı Bilge Kağan kardeşi Kültigin için, onun ölümünden sonra diktirmiştir (732). Piramit biçiminde, yaklaşık 4 metre yüksekliğinde sert kireçtaşından olan bu yazıtın üç yüzünde Türkçe, bir yüzünde de Çince yazılar bulunmaktadır. Yazıtın çevresinde ise Kültigin’in katıldığı savaşlarda öldürdüğü düşman sayısını göstermek üzere dikilen ve balbal denen taşlar yer almaktadır. Yazıtta Kültigin’in halkı için yaptıkları, Bilge Kağan’ın ağzından övgüyle anlatılır. Bilge Kağan bazı bölümlerde ataları Bumin ve İstemi kağanlar döneminden söz eder; onların başarılarını, onlardan sonrakilerin başarısızlıklarını anlatır. Kardeşi Kültigin ile katıldığı savaşları, elde ettikleri başarıları, kardeşinin yiğitliğini övgülü bir dille aktarır.
Bilge Kağan’ın ölümü üzerine oğlu, babası için Bilge Kağan Yazıtı’nı diktirmiştir (735). Bu yazıtta da Bilge Kağan, Kültigin Yazıtı’nda olduğu gibi yaptıklarını anlatır; bazı bölümler Kültigin Yazıtı’ndan neredeyse aynen aktarılmıştır. Ayrıca Kültigin’in ölümünden sonraki savaşlar eklenmiştir. Bilge Kağan Yazıtı’nın çevresinde Bilge Kağan’ın anıtmezarı ve balballar bulunmaktadır.
Aynı bölgedeki bir başka yazıt da Bilge Kağan'ın danışmanı Tonyukuk için dikilmiş olandır. İki taştan oluşan bu yazıtta Tonyukuk, İlteriş, Kapağan ve Bilge Kağan dönemlerinde, yaklaşık 46 yıl onların danışmanı olduğunu anlatır. Bu yazıtın 726-727 yıllarında dikildiği sanılmaktadır. Öbür yazıtlar ise zamanla yıkıma uğramış, bazılarının üzerindeki yazılar büyük ölçüde silinmiş, bazıları birkaç parçaya bölünmüştür.
Türkler’in tarihine ışık tutan Orhun ve Yenisey yazıtlarından ilk kez 12. yüzyılda İlhanlı tarihçi Cüveyni Tarih-i Ciharıgüşa (Dünyayı Fetheden Tarih) adlı yapıtında söz etmiştir. Çin kaynaklarında da bu yazıtların Çinliler’ce bilindiği konusunda bilgiler yer almaktadır. Ne var ki, 18. yüzyıla değin bu yazıtlar bilim dünyasının dikkatini çekmemiştir. 1709’da Poltava Savaşı’nda Ruslar’a esir düşen İsveçli subay Johann von Strahlenberg Sibirya’ya sürülmüş, burada sürgün sırasında yaptığı araştırmalarını yurduna döndükten sonra kitap olarak yayımlamıştır. Bu tarihten sonra bilim adamları yazıtlarla ilgilenmeye başlamıştır. Rus bilgini Yadrintsev Bilge Kağan ve Kültigin yazıtlarını bulmuş (1899), Danimarkalı Türkolog Vilhelm Thomsen ve Rus Türkolog Vasili Radlov yazıtların dilini çözerek ayrı ayrı yayımlamışlardır. Daha sonraki yıllarda da Hüseyin Namık Orkun, Sergey E. Malov, Annemarie von Gabain, Ahmet Caferoğlu, Talât Tekin, Muharrem Ergin yazıtlar üzerine araştırma yapmışlardır.
Orhun ve Yenisey yazıtlarının alfabesi konusunda da bilim adamları farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bazı bilim adamları bu alfabenin Likya, Hitit, Arami, Soğdak alfabelerinden türediği, bazıları ise Türk damgalarından kaynaklandığı görüşünü benimsemişlerdir. Orhun alfabesinde 38 harf vardır; bunlardan 4’ü ünlüleri, 34’ü de ünsüzleri gösterir. Yazarken harfler birbiriyle bitiştirilmez, yazı da sağdan sola yazılır. Aralarına konulan iki noktayla sözcükler birbirinden ayrılır.
Orhun ve Yenisey yazıtları Türkçe’nin bugüne değin ele geçen ilk yazılı belgeleri olma özelliğini taşımaktadır. Uzmanlar yazıtların dili üzerinde de durmuşlar, ortalama 800 sözcüğün kullanıldığı bu yazıtlarda dilin hayli işlenmiş olmasından yola çıkarak Türkçe’nin çok eski dillerden biri olduğu görüşünde birleşmişlerdir. Düzyazı olarak yazılmış olan yazıtlar anı ile söylev karışımı bir türdedir.
Orhun ve Yenisey yazıtları, Türk tarihi, toplum yaşamı ve kültürü üzerine ilginç bilgiler içeren tarih belgesi olarak da değerlendirilmektedir. Yazıtlar Göktürk Kağanlığı’nın resmi tarihini anlatmaktadır. Göktürkler’in siyasal yapısı merkezi otoriteye dayanmaktaydı. Siyasal güç hemen bütünüyle kağanın elindeydi; ordu hem toplumsal hem de ekonomik yapının belirleyicisi durumundaydı. Yazıtlarda, “Türklük bilinci oluşturularak Türk birliğinin sağlanması” teması işlenmiş, toplumsal dayanışma ve devletin sürekliliği siyasal ileti olarak verilmiştir. Bu açıdan yazıtlar Türk tarihine yönelik araştırmaların en önemli kaynakları arasında yer almaktadır.