Örümcek
Örümcekler, akrep, akar ve kene gibi eklembacaklılarla birlikte böceklerden ayrı, örümceğimsiler (Arachrıida) sınıfını oluşturur. Böceklerin gövdesi üç bölümlü ve altı bacaklı, örümceklerinki ise iki bölümlü ve sekiz bacaklıdır. Tuzak ağı kurmanın yanı sıra çok değişik amaçlar için kullandıkları ipek salgısı, örümceklerin en tanıtıcı özelliklerinden biridir. Gövdelerindeki bazı bezlerden üretilen ipek, gövdenin arka ucundaki “meme” denen, çok küçük deliklerle kaplı koni biçimli yapılardan sıvı halde çıkar, ama havada hemen yapışkan iplikçiklere dönüşür. Başka hiçbir hayvan ürettiği ipeği örümcekler kadar değişik amaçlar için kullanmaz. Üstelik kullanım yerine göre ipeğin yapısı da önemli ölçüde değişir. İpek tuzak ağı örmekte, yuva yapımında, yuvayı döşemekte, yumurtaları ya da spermaları sarmakta kullanılabilir. Ayrıca bir yere tutturdukları ipek iplikçikleri sayesinde aşağıya ve yukarıya doğru hareket edebilir, bu iplikçikleri paraşüt gibi kullanarak çok uzaklara sürüklenebilirler.
Örümcekler bacaklarının ucundaki yastıkçıklar ve tırnaklar sayesinde duvar ve tavan gibi en elverişsiz görünen yüzeylerde bile kolayca hareket ederler. Genellikle sekiz gözlü olmalarına karşın, görme duyuları iyi gelişmemiştir. Tuzak ağı kuran örümcekler özellikle dokunma duyularına güvenirler. Bazı örümceklerin bir uçtan öbür uca uzunluğu 9 santimetreyi bulabilir. Bazıları ise çıplak gözle zor görülecek ölçüde küçüktür.
Avlanma Yöntemleri
Böcekler örümceklerin başlıca besinidir. Ama hiçbir örümcek kendi avlamadan, ölü bulduğu böceği yemez. Avlarını ipek iplikçikleriyle boğarak, çenelerini ya da zehir çengellerini kullanarak öldürürler. Zehir çengelleri ağzın önünde yer alan, kıskaca benzer bir çift uzantının ucunda bulunur. Bu çengellerin içindeki oluk, avı felce uğratan zehirle doludur.
Birçok örümcek uçan böcekleri yakalamak için ağ örer. Bu ağlara en küçük bir dokunuşta bile yapışan böcek kurtulmaya çalıştıkça yapışkan iplikçiklere daha çok sarılır. Bahçe örümceği (Araneus diadematus) tuzak ağı hazırlayan örümceklere iyi bir örnektir. Karın bölümünde bulunan haç biçimindeki beyaz işaret nedeniyle haçlı örümcek adıyla da tanınan bu tür, bir dörtgen oluşturarak ağ yapımına girişir. Daha sonra merkezden kenarlara doğru uzanan güçlü ama yapışkan olmayan ışınsal iplikçikleri çeker. Bu destekler üzerinde sarmal olarak ördüğü iplikçikler merkezde yapışkan ve sıktır. Örümcek işini bitirdiğinde yakındaki bir yaprağa gizlenir ya da ağın ortasına yerleşir. Ağaçlar ve çalılara tutturulmuş daire biçimli tuzak ağları, sonbahar sabahlarında çiy damlacıklarıyla yüklendiğinde ışıltılı güzel bir görüntü oluşturur. Ev içlerinde görüldüğü gibi, örümcekler tuzak ağlarının yakınında, kuytu köşelerde pusuya yatar. Ayrıca ağlar huni ve kubbe biçiminde de olabilir.
Bazı örümcekler genellikle çalılar arasında ördükleri örtü ağlarının üzerine karmaşık tuzak ipleri gerer. Örümcek örtü ağının altında baş aşağı asılarak avını bekler, oradan geçen bir sinek ya da başka bir böcek iplere yakalanıp örtü ağma düştüğünde örümcek hemen kurbanının üstüne atlar. Bazı örümcekler avlanmak için ağ örmez. Yaprak üstü ya da kabuk altı gibi uygun bir yeri barınak olarak seçer, iyi gören gözleri ve çok hızlı koşma yetenekleri sayesinde avlarını yakalar. Tarantulayı (Lycosa tarentula) içeren kurt örümcekleri (Lycosidae familyası) bu tip örümceklerin en tanınmış örnekleridir. Sıçrayan örümcekler (Salticidae familyası) usulca yaklaştıkları avlarının üstüne atlar. Yengeci andıran yassı gövdeli yengeç örümceklerinin (Thomisidae familyası) birçoğu avlarını pusuya yattıkları çiçeklerin içinde bekler.
ABD’de ve Avustralya’da rastlanan oltacı örümcekler (Mastophora cinsi) ilginç bir yöntemle gece kelebeklerini avlar. Ucu parlak ve yapışkan bir topak oluşturan uzun ipek ip bu örümceklerin avlanma aracıdır. Ay ışığında parlayan ve bazen örümcek tarafından çekiştirilerek daha dikkat çekici hale getirilen bu “olta” ışığa yönelen gece kelebeklerini kolayca tuzağa düşürür.
Örümceklerin Yaşamı
Örümcekler hareketli her şeyin üzerine atılmaya hazırdır. Bu durum dişilerden daha küçük yapılı olan erkekler için de büyük tehlike oluşturur. Çiftleşme döneminde dişiye kur yapan erkek genellikle fazla yaklaşmadan varlığını hareketlerle belli eder. Kurt örümcekleri ve sıçrayan örümcekler gibi ağ örmeyen örümceklerin erkekleri gövdelerindeki renkleri gösterecek biçimde dans eder. Ağ ören örümceklerin erkekleri ise dişinin ağını türe göre değişen biçimde titreştirir.
Erkek güvenilir bulmadıkça dişiye yaklaşmaz ve çiftleştikten sonra çabucak kaçmaya bakar. Çünkü dişiler çiftleşmeden sonra yorgun düşen erkekleri yiyebilir.
Bütün örümcekler yumurtalarını yalnız dişinin ürettiği bir çeşit ipekten örülmüş keseye bırakır. Bu ipek keselerin biçimi ve büyüklüğü örümceğin türüne göre değişir. Daire biçiminde ağ ören örümcekler keseyi otlara astıktan sonra ölür ve yavrular keseden çıkınca kendi başlarının çaresine bakar. Dişi kurt örümcekleri ise keselerini yavrular yumurtadan çıkıncaya değin yanlarından ayırmaz. Yavrular kendilerine bakabilecek duruma gelinceye değin annelerinin sırtında dolaşırlar.
Yavru örümcekler erişkin evreye girene değin 2-12 kez deri değiştirir. Eski derisini tümüyle atan örümcek yumuşak gövdesiyle son derece korunmasızdır. Bu nedenle derisi sertleşene eteğin kuytuluklardan çıkmaz ve bazen ördüğü barınağın içinde kalır. Yavru örümcekler aç kaldıklarında birbirlerini yemekten kaçınmazlar.
Dişiden ayrılan yavrular çok geçmeden, ilginç bir yöntem kullanarak dört bir yana dağılır. Birçoğu çit, çalı, kazık gibi yüksekçe bir yere çıkar, karın bölümlerini kaldırarak ince paraşüt iplikçiklerini salar. Rüzgâr estiğinde bu iplikçiklerin yardımıyla uzak yerlere doğru yolculukları başlar. Paraşütlerin yavruları çok yükseklere çıkardığı ve 350 km kadar uzağa sürükleyebildiği saptanmıştır. Aynı yöntemi bazen küçük erişkin örümcekler de kullanır. Kertenkele, kurbağa ve bazı kuşlar gibi birçok hayvan böceklerin yanı sıra örümcekleri de yer. Bazı yabanarısı türleri yumurtalarını yalnız örümceklerin üzerine bırakır. Çeşitli örümcekler de kendilerini korumak için özenli yuvalar yapar. Kapılı örümcekler toprakta bir oyuk açar, açtıkları oyuğun girişini dal parçaları ve toprakla gizler, ipekten yapılmış bir kapıyla kapatırlar. Bazıları da, düşmanlarından korunmak amacıyla, başka bir kapısı olan ikinci bir yan yol açar. Sıcak ülkelerde yaygın olan bu örümceklerin birkaç türü Türkiye’de de yaşamaktadır.
Avrasya’da bulunan su örümceği (Argyroneta aquatica) öbür örümceklerden önemli bir yapı farklılığı göstermemekle birlikte, su yaşamına uyarlanmış tek örümcek türüdür. Zamanını büyük ölçüde su birikintilerinin ve göllerin dibinde geçirir ve çan biçiminde örüp su bitkilerine tutturduğu ağın içinde yaşar. Yuva, suyun yüzeyinden alarak tüyleri arasında taşıdığı havayla doludur. Gövdesi sürekli bu hava katmanıyla sarılı olduğundan suda gümüş gibi parlar. Dişiler yumurtalarını da havayla dolu çanın içine bırakır.
Tehlikeli Örümcekler
Bazı örümceklerin zehri insanları acılar içinde kıvrandıracak ya da öldürebilecek ölçüde güçlüdür. Bunlardan biri olan saatli karadul (Latrodectus maetans) yeryüzünün birçok sıcak yöresinde yaşar. Karın bölümünün altında bulunan, kum saatine benzer kırmızı lekenin dışında parlak siyahtır. Dişilerin uzunluğu 2,5 santimetreyi aşabilir. Erkek dişinin yaklaşık dörtte biri uzunluğundadır ve çiftleşmeden sonra dişi tarafından genellikle öldürülüp yendiğinden pek az görülür. Dişiler yumurtalarını beklerken saldırmaktan kaçınmazlar; ama bunun dışında oldukça ürkektirler ve tehlike karşısında çoğu kez kaçmayı yeğlerler. Karadulların yeryüzünün sıcak kesimlerine dağılmış birçok türü vardır.
Avustralya’da yaşayan ve huni biçiminde ağlar ören bazı örümcekler çok zehirli, siyah ve kalın gövdelidir. Saldırgan davranışlar gösteren bu örümcekler daha sokmadan zehir çengellerindeki zehir damlacıkları görülebilir.
İlk kez kurt örümceklerinden Avrupa’nın güneyinde yaşayan bir türe verilen tarantula adı daha sonra birçok iri örümcek için de kullanılmıştır. Bu iri, kalın bacaklı ve kıllarla kaplı örümceklerden bazıları yeryüzünün en küçük kuşlarından kolibrileri öldürüp yer. Kuş yiyen örümceklerin zehri pek güçlü değildir. Ama ister canlı, ister ölü olsun, dokunulduğunda deriye saplanan kılları kan zehirlenmesine yol açabilir. Bu örümcekler 15 yıl kadar yaşarsa da, çoğu örümceğin ömrü yalnızca bir yıldır.