Ova
Ova, denizden yüksekliği genellikle birkaç yüz metreyi geçmeyen, geniş bir alana yayılmış toprak yüzeylere denir. Antarktika dışındaki tüm kıtalarda ovalara rastlanır. Kuzey Amerika çayırlıklarında olduğu gibi, bazı yerlerde toprak yumuşak bir eğimle kilometreler boyunca yavaş yavaş yükselerek 1.000 metreye ulaşır. Yüzeyinin denizden yüksekliği 2.000 metreyi bulan, hatta geçen ovalar da vardır. Türkiye’de Erzurum ve Hakkâri ovaları buna örnektir. Avustralya’nın iç kesimlerinin büyük bir bölümü, Great Dividing Sıradağlarından uzak batıdaki yaylalara kadar geniş ve çöl görünümlü bir ovadır. Fransa-İspanya sınırındaki Pirene Dağlan’ndan başlayan ve Avrupa’nın kuzeyi ile Asya üzerinden dünyanın çevresinin yarısını dolaşarak Bering Denizi’ne kadar uzanan alan da bir ovadır. Genellikle deniz düzeyinden yüksekte olan, dik yamaçlarla sınırlanmış ovalara yayla ya da plato adı verilir. Ovaların çoğu denize doğru yavaş yavaş alçalır.
Ovalarda akarsular yüzeyden akar. Yaylalardaki gibi derin yatakları yoktur. Düz ya da düze yakın ovalar, ırmakların taşıdığı alüvyonların birikmesiyle ortaya çıkar. Kuzey İtalya’da Po Irmağı’nın oluşturduğu Lombardiya Ovası, Türkiye’de ise Çukurova, Bafra ve Çarşamba ovaları buna örnektir. Irmaklar, buz kütleleri, buzullar ve rüzgârla toprağın aşınması da ovaların oluşmasına yol açabilir.
Ovalar coğrafi konumlarına göre kıyı ovası ve karasal ova adıyla kabaca ikiye ayrılır. Ayrıca bitki örtülerine göre de farklı sınıflara ayrılabilir. Örneğin kuru ve otsu bitkili ovalara bozkır denir. Çayırlarda bozkırdakilerden daha kısa ama daha nitelikli ot yetişir. Savanlar ise uzun otsu bitkiler ve seyrek ağaçların bulunduğu ovalardır. Irmak havzalarındaki ormanlık ovalara selva adı verilir. Düzgün yüzeyleri ve tarıma elverişli toprakları nedeniyle ovalar yüzyıllardan beri başlıca yerleşim merkezleri olmuştur.