Pakistan
Hindistan'ın kuzeybatısında yer alan Pakistan İslam Cumhuriyeti batıda İran, kuzeyde Afganistan, güneyde Umman Denizi'yle çevrilidir. Büyük bölümü dağlık olan Pakistan'ın kuzeydoğusunda uzanan Himalayalar'ın batı bölümü Hindukuş Dağları'yla birleşir. Ortalama yüksekliği 6.100 metre olan bu dağlarda K2 ya da Godwin-Austen (8.611 metre) ve Nanga Parbat (8.126 metre) gibi dünyanın en yüksek tepeleri yer alır. Batıdaki Belucistan Yaylası’nda çöller, tuz gölleri ve dar bir kıyı ovası vardır. Ülkeyi kuzeyden güneye kesen İndus Irmağı ile kolları zamanla büyük bir ova oluşturmuştur. Kuzeydoğuda Karakurum Sıradağları Pakistan’la Hindistan arasında tartışma konusu olan Keşmir bölgesinden geçer.
Pakistan’ın başkenti yeni kurulan İslamabat, en büyük kentleri ise ülkenin başlıca limanı olan Karaçi ile Lahor’dur. Karaçi 1947-59 yılları arasında Pakistan’ın İslamabat’tan önceki başkentiydi. Öbür önemli kentler arasında Haydarabat, Faysalabat, Ravalpindi, Multan ve Peşaver sayılabilir.
Halk
Pakistan halkı bölgeden bölgeye büyük farklılıklar gösterir. Kuzeybatıdaki dağlık bölgede savaşçı bir halk olan Peştular yaşar. Fiziksel yapıları Afganistan’daki komşularına benzeyen bu insanlar, öbür Pakistanlılar’dan farklı olarak kabilelere ve gruplara bölünmüştür. Kabileler bazen kan davası güder ve aralarında savaşır. Pakistan’ın bu bölümündeki köyler ova köylerinden farklıdır. Birçoğunda, kabile savaşlarının sık yaşandığı günlerden kalma gözetleme kuleleri vardır. Asya’nın dört bir yanından gelen tüccarların mallarını takas ettiği Peşaver kenti Hayber Geçidi’nin eteğindedir. Pakistan’ın başkenti İslamabat ise doğudadır. İndus Irmağı’nın beş kolu olan Jhelum, Çinap, Ravi, Satleç ve Beas’ın aktığı Pencap’ın (beş ırmak ülkesi) halkı genellikle çiftçilikle geçinir.
Pakistan birçok dilin konuşulduğu bir ülkedir. Resmi dil Urdu olmakla birlikte, yaygın olarak kullanılan beş dil daha vardır. Ayrıca İngilizce konuşulur.
Pakistan halkının yaklaşık yüzde 97’si Müslüman’dır. Ülkede az sayıda Hindu ve Hıristiyan da vardır. Pakistan İslam ilkelerine göre yönetilir. Geleneksel değerler büyük önem taşır. Bu nedenle kadınlar toplumsal yaşamın oldukça dışında tutulur. Gene de bazı değişimler gözlenmekte, geçmişte Müslüman erkeklerin birden fazla kadınla evlenmesine izin verilirken, bu gelenek yavaş yavaş kırılmaktadır. Pakistan’da kadın doktor, hemşire ve avukatların sayısı da son zamanlarda gittikçe artmaktadır.
Bu değişikliklerin büyük bölümü eğitimin yaygınlaştırılması ile gerçekleşmiştir. Ne var ki, Pakistan’da okuma yazma oranı hâlâ çok düşüktür. 1947’de ülkede yalnızca üç üniversite varken daha sonra, aralarında Karaçi, Haydarabat, Lahor ve Peşaver üniversiteleri de olan birçok yeni üniversite açılmıştır.
Tarım ve Sanayi
Kuru alanların sulanması, gübre ve nitelikli tohum kullanımı Pakistan’da tarımın gelişmesine yol açmıştır. Buğday, pamuk, pirinç, şekerkamışı ve tütün başlıca ürünlerdir. Ülkede sığır, manda, koyun ve keçi de yetiştirilir. Elde edilen post, yün ve deri dışarıya satılır. Pakistan’ın çalışan nüfusunun neredeyse yüzde 90’ını toprağı işleyen köylüler oluşturur. Ormancılık da giderek önem kazanmaktadır.
Pakistan doğal kaynaklar bakımından zengin bir ülke değilse de, doğal gaz, ham petrol, demir cevheri, kromit cevheri ve kireçtaşı yataklarına sahiptir. Düşük nitelikte kömür de çıkarılmaktadır. Santrallardan elde edilen elektrik enerjisinin artışı ülkede çeşitli tüketim sanayilerinin kurulmasına olanak vermiştir. Pakistan nükleer güce de sahiptir.
Sanayide bugün nüfusun yalnızca küçük bir bölümü çalışmakla birlikte, yün ve pamuklu dokuma gibi sanayiler gelişmektedir. Daha yeni sanayiler arasında sodyum silikat, çikolata, boya ve cila üretimi ile deri işleme sayılabilir. Dışarı satmak amacıyla el işleri ve çanak çömlek de yapılmaktadır.
Hindistan'dan Ayrılma
Pakistan 15 Ağustos 1947’de, daha önce Hindistan olarak bilinen ülkenin ikiye bölünmesiyle ortaya çıktı. Bu tarihten önce Hindistan’ı yöneten İngilizler 1947’de yönetimi ülke halkına bırakmayı kabul ettiler. Bağımsızlığın kazanılmasından sonra yeni sorunlar baş gösterdi. Hindistan halkı Sihler’den, Hindular’dan ve Müslümanlar’dan oluşuyordu. Hindular çoğunlukta olduğu için Müslümanlar bir Hindu hükümetinin kendilerine adaletli davranacağından kuşkuluydu. Bu nedenle ülkenin ikiye bölünmesine karar verildi. Bölümlerden birine Pakistan, öbürüne Hindistan adı verildi. Pakistan’a Müslümanlar’ın çoğunlukta olduğu, Hindistan’a ise daha çok Hindular’ın yaşadığı bölgelerin bırakılması öngörülmüştü.
Müslümanlar birbirinden ayrı iki bölgede yaşadıklarından, yeni Pakistan Devleti de Doğu ve Batı Pakistan olmak üzere iki eyalete bölündü. İki eyalet arasında yer alan ve uzunluğu 1.500 kilometreyi aşan alanda Hindistan Cumhuriyeti’nin toprakları yer alıyordu.
Bu bölünmeye karşın, Hindistan’da çok sayıda Müslüman yaşamaktaydı; Pakistan’da da yüz binlerce Hindu vardı. Bu durum, özellikle sınırın Sihler’in yaşadığı bölgelerden geçtiği Pencap’ta ciddi sorunlara yol açtı. Sihler Hindular’ı destekleyerek sınırın iki yanında Müslümanlar’la savaşmaya başladı. Kanlı mücadelelerden sonra halk kitleler halinde göçe başladı. Sihler ve Hindular Pakistan’dan Hindistan’a, Müslümanlar da Hindistan'dan Pakistan’a geçmeye çalışıyordu.
Eski Hindistan, 1947’ye kadar İngiliz Hindistanı olarak bilinen bölge ile prensliklerden oluşuyordu. İngiliz Hindistanı, her biri yerel meclisler ve valilerce yönetilen Bombay, Bengal, Madras ve Pencap gibi eyaletlere ayrılmıştı. Bahavalpur, Keşmir ve Haydarabat gibi prenslikler ise Hintli mihracelerin yönetimindeydi. Pakistan’a komşu olan Müslüman eyaletlerin çoğu bu ülkeye, Hindu eyaletler ise Hindistan’a bağlandı. Ne var ki, iki üç yerde yeniden sorunlar çıktı. Bu yerlerden biri de, halkın büyük bölümünün Müslüman, mihracenin ise Hindu olduğu Keşmir’di
Bağımsızlıktan İslam Cumhuriyetine
Pakistan 1947’den 1956’ya değin bir genel vali tarafından yönetildi. Pakistan’ın ilk genel valisi Muhammed Ali Cinnah oldu. 1956’da cumhuriyet olan ülke İngiliz Uluslar Topluluğu içinde kaldı ve 1958-69 yılları arasında Cumhurbaşkanı Eyüb Han tarafından yönetildi. Ne var ki, Doğu Pakistan’a ülkenin ekonomisine katkısı oranında yatırım yapılmadığı için, iki bölge arasında ekonomik eşitsizlik baş gösterdi. Huzursuzlukların ayaklanmaya dönüşmesi sonucunda Eyüb Han 1969’da görevinden istifa etti ve yerini Başkomutan Ağa Muhammed Yahya Han’a bıraktı.
Bengalliler’in çoğunlukta olduğu Doğu Pakistan 1971’de Batı Pakistan’dan bütünüyle ayrılarak Bangladeş Halk Cumhuriyeti adıyla bağımsızlığını ilan etti. İç savaşı, Pakistan’la Hindistan arasında çıkan büyük savaş izledi. Pakistan yenildi ve Bangladeş, Hindistan’ın da yardımıyla ayrı bir cumhuriyet oldu. Yahya Han’ın görevinden ayrılması üzerine yerini Zülfikâr Ali Butto aldı.
Savaştan sonra, eskiden Batı Pakistan olarak bilinen bölgede kalan Pakistan İngiliz Uluslar Topluluğu’ndan ayrıldı. 1977’de Genelkurmay Başkanı General Ziyaü’l-Hak yönetime el koydu; kendini cumhurbaşkanı ilan ederek eski Cumhurbaşkanı Zülfikâr Ali Butto’yu tutuklattı. Butto 1979’da idam edildi. Aynı yıl seçimleri süresiz erteleyen, partileri kapatıp grevleri yasaklayan ve basına ağır bir sansür getiren Ziyaü’l-Hak ülkede katı bir İslam düzeni kurdu. Bu baskıcı yönetim ülkede huzursuzlukların yeniden baş göstermesine yol açtı. 1985’te sınırlı koşullarda genel ve yerel seçimler yapıldı. Butto’nun kızı Benazir Butto’nun önderliğindeki sol eğilimli Pakistan Halk Partisi seçimlerden güçlü çıktı. Yumuşama siyasetiyle muhalefeti etkisizleştirmeye çalışan Ziyaü’l-Hak daha sonra tutumunu sertleştirdi. Bu arada başbakanlık görevini de üzerine aldı. Ama Ağustos 1988’de bir uçak kazasında öldü. Aynı yılın kasım ayında yapılan seçimler sonucunda, Benazir Butto tarihte ilk kez bir Müslüman ülkenin kadın başbakanı oldu.
Pakistan’ın yoksulluk, uyuşturucu ticareti, komşu Afganistan’la olan sınır anlaşmazlıkları, sayıları 3 milyonu bulan Afganlı mülteciler ve etnik çatışmalar gibi, her biri çok önemli olan sorunları Benazir Butto döneminde de sürdü. Keşmir sorunu Hindistan’la Pakistan’ın savaşın eşiğine gelmesine yol açtı. Keşmir’de iki ülkenin denetimindeki bölgeleri birbirinden ayıran ateşkes hattında olaylar çıktı. Cemmu ve Keşmir’de, Pakistan’la birleşmek isteyen Müslümanlar’la Hint askerleri arasında çatışmalar başladı, gösteriler ve siyasal cinayetler giderek tırmandı. Pakistan’ın Karaçi ve Haydarabat kentlerinde de Müslüman önderlerin öncülüğünde gösteriler yapıldı; 100’e yakın kişi öldü. Gene bu sırada 1947’de Pakistan’a göç eden Müslüman Hintliler ile Karaçi’nin yerlisi olan Sindler arasında etnik çatışmalar başladı.
Ağustos 1990’da Cumhurbaşkanı Gulam İshak Han’ın Başbakan Benazir Butto’yu görevinden alarak yerine muhalefet önderi Gulam Mustafa Jatoi’yi ataması ve parlamentoyu feshetmesi ülkedeki siyasal gerginliği daha da artırdı.
Pakistan'a İlişkin Bilgiler
Yüzölçümü: 796.095 km2.
Nüfus: 118.800.000 (1989).
Yönetim: Bağımsız cumhuriyet.
Başkent: İslamabat.
Doğal Yapı: İndus Irmağı, kuzeyi ve batısı dağlık olan Pakistan'ı baştan başa geçer. Kuzeydeki dağlarda 7.000 metreyi geçen doruklar vardır.
Başlıca Ürünler: Buğday, pirinç, mısır, arpa, pamuk, canlı hayvan, kireçtaşı, kömür, alçıtaşı, kromit, petrol, doğal gaz.
Dışarıya Satılan Başlıca Ürünler: Ham pamuk, dokuma ürünleri, iplik, pirinç.
Önemli Kentler: Karaçi, Lahor, Faysalabat, Haydarabat, Ravalpindi, Multan, Peşaver, Gujranvvala.
Eğitim: 6-11 yaş arasında zorunludur; ama yasa bütün bölgelerde titizlikle uygulanamadığından okuma yazma bilmeyen sayısı yüksektir.