Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Pir Sultan Abdal

  • Okunma : 390
Pir Sultan Abdal Resim

(16. yüzyıl), yaşadığı dönemde düşünce ve şiirleriyle hem Anadolu halkını etkilemiş, hem de bu halkın bir kesiminin sözcüsü olmuştur. Pir Sultan Abdal, Hatayi (Şah İsmail ya da I. İsmail) ile birlikte Alevi-Bektaşi edebiyatının kurucularındandır. Kişiliği, sorunları dile getirişi ve haksızlıklara karşı yürekli direnişiyle adı efsanelere de karışarak bugüne ulaşmıştır.

    Aleviler’ce yedi büyük şairden biri olarak kabul edilen Pir Sultan Abdal’ın yaşamına ilişkin bilgiler kendi şiirlerine, halk arasında dolaşan efsanelere ve öbür şairlerin yazdıklarına dayanmaktadır. Bunlara göre Pir Sultan’ın asıl adı Haydar’dır. Bugün Sivas’ın Yıldızeli ilçesine bağlı Çırçır bucağının Banaz köyünde doğmuştur. Doğum ve ölüm tarihleri bilinmemektedir. Ailesinin Horasan’dan İran Azerbaycanı’ndaki Hoy kasabasına, oradan da Anadolu’ya geçen bir Türkmen soyundan olduğu en yaygın görüştür. Ayrıca atalarının Yemen’den Sivas’a geldiği de öne sürülmektedir. Pir Sultan Abdal’ın nasıl bir eğitim gördüğü bilinmemekle birlikte, Alevi gelenekleri ve tarikat yaşamı içinde yetişip olgunlaştığı anlaşılmaktadır.

    16. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı Devleti siyasal kaygılar yüzünden dinsel hoşgörüden uzaklaşarak baskıcı uygulamalara başlamıştı. Köylüler güçleşen yaşam koşulları ve ağır vergi yükü altında ezilirken haksızlıklar, rüşvetler, adaletsizlikler, iç kavgalar sürüp gitmekteydi. Bu sırada Hatayi mahlasıyla (takma ad) şiirler yazan Şah İsmail’in Anadolu Aleviler’i üzerinde giderek artan bir etkisi vardı. Şah İsmail 16. yüzyılın hemen başında Safevi Devleti’ni kurunca Anadolu üzerindeki etkisi daha da arttı. Bu durum Osmanlı Devleti’ni büyük ölçüde rahatsız etmekteydi. Ayrıca Şah İsmail’in, günün birinde değişik bir kimlikle gelip dünyaya adalet dağıtacak “mehdi” olduğuna A1eviler’ce inanılmaktaydı. Şah İsmail’i 1514’te Çaldıran’da büyük bir yenilgiye uğratan Yavuz Sultan Selim, Osmanlı ordusunu arkadan vuracakları korkusuyla savaştan önce binlerce Alevi’yi öldürtmüştü. Şah İsmail döneminde başlayan mehdi söylentisinin etkisinden oğlu I. Tahmasp da yararlandı. Aleviler gelip kendilerini kurtaracak mehdiyi beklemekteydiler. Bu arada art arda birçok ayaklanma çıktı. Kanuni Sultan Süleyman Irak seferine çıkarak 1534’te Bağdat’ı, ardından da Tebriz’i aldı. Daha sonra I. Tahmasp da 1548’de Anadolu içlerine ilerledi. Pir Sultan Abdal, işte böyle savaşlarla, ayaklanmalarla altüst olmuş Anadolu’da, bir Alevi Türkmen köylü, bir halk ozanı, bir derviş, bir şeyh, bir kavga adamı olarak yaşadı. Bir şiirindeki “Yetmiş üçer idik, girdik bu yola/Yalbirdalı kılıçlar hep aldık ele” dizelerinden 73 kişiyle bir ayaklanma başlattığı anlaşılmaktadır. Sonunda ayaklanma bastırılarak yakalanan Pir Sultan Abdal’ı, Sivas Valisi Hızır Paşa zindana attırır; bir süre sonra da İstanbul’dan gelen emirle idam edilir.

    Halkın benimseyip destan kahramanı konumuna getirdiği Pir Sultan’ın yaşamı efsanelere konu olmuştur. Bunlardan birine göre, Pir Sultan darağacından inince İran’a yönelmiş. Onu yakalamak isteyen Hızır Paşa’nın adamları Kızılırmak Köprüsü’ne gelmişler. Köprüyü geçen Pir Sultan, köprüye “Gel” demiş, köprü suya batmış, peşindekiler öteki yanda kalakalmışlar. Pir Sultan doğruca Horasan’a gitmiş ve şahın huzuruna çıkarak bir nefes okumuş. Daha sonra yürüyerek gittiği Erdebil’e varınca ölmüş ve oraya gömülmüş.

    Pir Sultan’ın şiirleri Anadolu tekke edebiyatının önemli bir kolu olan Alevi-Bektaşi edebiyatının en yetkin örnekleridir. Şiirlerinde tasavvuf ve Hz. Ali sevgisi çevresinde, insan sevgisi, yaşamda eşitlik, kardeşlik, ölümsüzlük, evren, Tanrı-insan birliği gibi konuları işlemiştir. Ona göre Hz. Ali, evren-Tanrı-insan üçlüsünü bir birlik içinde gören tasavvuf anlayışı kapsamında örnek insandır. Öte yandan insan, vücudu ölümlü, ruhu ölümsüz bir varlıktır. Şiirlerinde, yaşadığı dönemin haksızlıklarını, dinsel tutuculuğu, verilen yalan yanlış fetvaları, rüşvet düşkünü kadıları dile getirmiştir.

    Pir Sultan şiirlerini duru ve yalın bir halk diliyle söylemiştir. Söyleyişindeki akıcılık, duygusal coşku ve derinlik ile halk dilini en ince duyguları bile anlatacak biçimde ustalıkla kullanması onun en önemli özellikleridir. Şiirlerinin çok geniş bir alana yayılmasında duygu ile düşüncenin akıcı bir söyleyiş içinde bütünleşmesinin büyük payı vardır. Medrese eğitimi görmemiş olması ve Divan edebiyatının etkisi altında kalmaması geniş halk kitlelerince kolay anlaşılır ve benimsenir olmasına katkıda bulunmuştur.

    Son dönemlerde yapılan araştırmalar sonunda Pir Sultan Abdal adını taşıyan altı ayrı şair olduğu ortaya çıkarılmıştır. Araştırmacılar, değişik yörelerde ve değişik dönemlerde yaşamış olan bu şairlerin özelliklerini saptayarak birbirlerinden ayırma çabasındadırlar.

Pir Sultan Abdal Resimleri