Talat Paşa
Talat Paşa (1874-1921), Enver Paşa ve Cemal Paşa ile birlikte II. Meşrutiyet döneminde (1908-18) Osmanlı Devleti’nin siyasal yaşamında etkili olmuştur.
Asıl adı Mehmed Talat’tır. Edirne’de doğdu. İlköğrenimini Vize’de yaptı, Edirne Askeri Rüştiyesi’ni (ortaokul) bitirdi. İki yıl kadar Edirne’deki bir Musevi okuluna devam etti. Bu okulda bir yıla yakın Türkçe öğretmenliği yaptıktan sonra 1891’de Edirne Posta ve Telgraf İdaresi’nde kâtip olarak çalışmaya başladı. Bu arada II. Abdülhamid’in baskıcı yönetimine karşı mücadele eden Jön Türkler’in kurmuş olduğu gizli İttihad-ı Osmani Cemiyetine (1908’de İttihat ve Terakki adını aldı) girdi. Jön Türkler’in yurtdışında bastırdıkları gazete, dergi ve bildirileri dağıtma, cemiyete yeni üyeler kazandırma gibi etkinlikleri yüzünden kovuşturmaya uğradı ve 1896’da tutuklanarak iki yılı aşkın süre Edirne Cezaevi’nde yattı. 1898’de üç yıl kalebentlik cezasına çarptırıldıysa da cezası II. Abdülhamid’ce sürgüne çevrilerek Selanik’e gönderildi. Bir süre Selanik-Manastır arasında gezici posta görevlisi olarak çalıştı. 1899’da Selanik Posta ve Telgraf İdaresi’nde kâtip oldu. 1903’te de başkâtipliğe yükseldi. Bu dönemde de Jön Türkler’le ilişkisini sürdürdü. Selanik’te Jön Türk hareketine ilgi duyan asker ve sivil aydınları gizli Osmanlı Hürriyet Cemiyetinde örgütlemeye çalıştı. Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’nin 1907’de Paris’teki Terakki ve İttihat Cemiyeti ile birleşmesinde etkili rol oynadı. Gizli çalışmaları yüzünden 1907’de memurluktan çıkarılınca Selanik Özel Ticaret Okulu’nun müdürlüğünü üstlendi. Bu yıllarda Rumeli’deki asker ve sivil aydınlar arasında gittikçe artan muhalefeti Terakki ve İttihat Cemiyeti saflarında örgütlemek için yoğun çalışmalarda bulundu.
Talat Bey, 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından sonra toplanan Meclis-i Mebusan’a Edirne temsilcisi olarak girdi. Meclis-i Mebusan’ın başkan vekilliğine seçildi. Aynı zamanda İttihat ve Terakki’nin genel merkez yönetiminde görev alarak siyasal partiye dönüşen cemiyetin ülke çapında örgütlenmesi işinde çalıştı. 1909’da Hüseyin Hilmi Paşa hükümetinde ilk kez dahiliye nazırı (içişleri bakanı) oldu. Ocak 1910’da İbrahim Hakkı Paşa’nın kurduğu hükümette de aynı göreve getirildi, ama muhalefetin yoğun eleştirileri üzerine Şubat 1910’da istifa etti. Talat Bey iki yıllık bir aradan sonra Ocak 1912’de bu kez Said Paşa hükümetinde posta ve telgraf nazırlığını üstlendi. Ardından da dahiliye nazırı vekili oldu. Muhalefetin gittikçe artan baskısı karşısında İttihat ve Terakki iktidardan çekilme kararı alınca (Temmuz 1912) Talat Bey de nazırlıktan ayrıldı. Bu arada parti genel merkezinde yapılan seçimle İttihat ve Terakki’nin genel başkan vekilliğine getirildi. Osmanlı Devleti’nin Ekim 1912’de başlayan I. Balkan Savaşı’nda ağır bir yenilgiye uğraması, Kâmil Paşa başkanlığındaki hükümetin de bu yenilgiyi belgeleyen Londra Konferansı kararlarını benimsemesi muhalefetteki İttihat ve Terakki’nin sert tepkisine yol açtı. Enver Bey’in (Paşa) önderliğindeki bir grup Babıâli’yi basarak hükümeti zorla istifa ettirdiler. Bir hükümet darbesi niteliğindeki bu olayı düzenleyenler arasında Talat Bey de vardı.
Babıâli Baskını ile İttihat ve Terakki’nin yönetime el koymasından sonra kurulan Mahmud Şevket Paşa hükümetinde görev almayan Talat Bey, Mahmud Şevket Paşa’nın 11 Haziran 1913’te öldürülmesi üzerine sadrazam olan Said Halim Paşa hükümetinde yeniden dahiliye nazırlığına getirildi. 1917’ye kadar süren bu görevi sırasında Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’na katıldı. Talat Bey savaş sırasında, özellikle Rusya’nın desteğiyle içte bir cephe oluşturarak Osmanlı ordusunu arkadan vurmaya girişen Doğu Anadolu’daki Ermeniler’e karşı zorunlu göç yasasının çıkarılmasında önemli rol oynadı. Ermeniler’in güvenlik açısından daha elverişli bölgelere yerleştirilmesini öngören bu yasanın uygulanması sırasında meydana gelen olaylardan sorumlu tutulan Talat Bey, yurtdışındaki Ermeni propagandasının etkisiyle batı kamuoyunca “bir numaralı Ermeni düşmanı” ilan edildi.
Said Halim Paşa 3 Şubat 1917’de sadrazamlıktan istifa edince, İttihat ve Terakki yönetimince aday gösterilen Talat Bey, gelenek uyarınca “vezir” rütbesi verilerek sadrazamlığa getirildi. Maliye ve dahiliye nazırlıklarını da üstlenen Talat Paşa, Osmanlı Devleti ile müttefiklerinin savaşı yitirmeye başladıkları bu dönemde iki kez Almanya’ya giderek ekonomik ve mali yardım isteğinde bulunduysa da olumlu sonuç elde edemedi.
1917 Ekim Devrimi üzerine savaştan çekilen Rusya ile Mart 1918’de Brest-Litovsk’ta yapılan barış görüşmelerine Osmanlı baş delegesi olarak katılan Talat Paşa, V. Mehmed’in (Reşad) ölmesi üzerine 4 Temmuz 1918’de tahta çıkan Vahideddin (VI. Mehmed) döneminde de sadrazamlığını sürdürdü. Ama 29 Eylül 1918’de Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi, ardından da Almanya ile Avusturya- Macaristan’ın ateşkes istemeleri üzerine 8 Ekim l9 l8 ’de istifa etti. Yeni kurulan Ahmed İzzet Paşa hükümeti 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’ni imzalayarak Osmanlı Devleti’nin yenilgisini resmen kabul etti. İttihat ve Terakki de 1 Kasım’da son kongresini yaparak dağılma kararı aldı. Talat Paşa kongrede, savaş boyunca izlediği siyaseti anlatan uzun bir konuşma yaptı. Ayrıca Ahmed İzzet Paşa’ya bir mektup göndererek, özgür bir ortamda siyasal geçmişinden dolayı yargılanma isteğini belirtti. 1-2 Kasım gecesi Enver ve Cemal paşalarla birlikte bir denizaltıyla Karadeniz üzerinden Almanya’ya kaçan Talat Paşa Berlin’e yerleşerek siyasal mücadelesini burada sürdürdü. Almanya’ya sığınan İttihatçılarda İslam İhtilal Cemiyetleri İttihadı adlı bir örgüt kurarak, özellikle Rusya’daki Türkler’e yönelik propaganda ve örgütleme çalışmalarında bulunduysa da pek başarılı olamadı.
Talat Paşa 15 Mart 1921’de Berlin’de bir Ermeni tarafından öldürüldü. Kemikleri 1943’te İstanbul’a getirilerek Hürriyet-i Ebediye Tepesi’nde toprağa verildi. II. Meşrutiyet yıllarını kapsayan anıları Talat Paşa’nın Anıları (1986) adıyla, sürgün dönemini anlattığı anılan ise Talat Paşa’nın Gurbet Hatıraları (1983, 3 cilt) başlığıyla yayımlanmıştır.