Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Taş Devri

  • Okunma : 359
Taş Devri Resim

Tarih öncesi insanları, maden işlemeyi öğrenmeden on binlerce yıl önce çakmak taşından ve başka taşlardan keskin kenarlı, sivri uçlu aletler ve silahlar yaptılar. Bu dönemde ağaç, kemik ve boynuz gibi başka maddeler de alet ve silah yapımında kullanıldı, ama yalnız taş, keskinliğini uzun süre koruyacak kadar sertti. Böylece, taşın alet yapımında en önemli madde olduğu erken insanlık tarihinin bu uzun dönemine Taş Devri adı verildi. Taş Devri’nden sonra insanlar önce bakın ve tuncu, sonra da demiri bulunca, Tunç ve Demir çağları başladı.

    Taş Devri; Yontma Taş Devri (Paleolitik Çağ), Orta Taş Devri (Mezolitik Çağ) ve Cilalı Taş Devri (Neolitik Çağ) olarak üç ana döneme ayrılır. Ama bu dönemler bütün dünyada aynı zamanda ortaya çıkmadı. Örneğin, İngiltere Cilalı Taş Devri’ndeyken, Mısır’da yaşayan insanlar madenleri bulmuştu ve kentlerde yaşıyordu. Günümüzde Avustralya Yerlileri ile dünyanın uzak ve ıssız bölgelerinde yaşayan başka kabileler Cilalı Taş Devri yaşamını sürdürmektedir. Taş Devri, Roma İmparatorluğu’nun kuruluşu ve yıkılışı gibi belirli bir zaman dilimi içinde başlayan ve sona eren bir dönem değildir. Taş Devri insanları çeşitli zamanlarda, dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşadılar ya da hâlâ yaşıyorlar.

Yontma Taş Devri İnsanları

İlk insanın Doğu Afrika’da 3,5 milyon yıl önce yaşadığım gösteren fosiller bulunmuştur. Australopithecus olarak adlandırılan bu ilk insan henüz çağdaş insana benzemiyordu. Beyni çok daha küçük ve dişleriyle çenesinin biçimi de farklıydı. Ama dik olarak yürüyordu. Böylece elleri alet kullanabilmek için serbest kalmıştı. Ama bu ilk aletlere ilişkin herhangi bir kanıt bulunamamıştır. En eski insan, büyük olasılıkla (bugün şempanzelerin yaptığı gibi) sopanın yanı sıra, yemek için öldürdüğü hayvanları kesmek ve derisini yüzmek için keskin kenarlı ya da sivri uçlu kırık taşları da kullanıyordu. Ama bu ilk taş aletleri başka taşlardan ayırt etmek olanaklı değildir.

    İlk insanların taşları birçok kez aynı biçimde yontmayı başaracak kadar ustalaştıklarında gerçekten alet yaptıkları kabul edilir. Bu tür ilk taş aletler yaklaşık 2,5 milyon yıl önce ortaya çıktı. Bu dönemde ilk insanlar önceleri yalnızca toplayıcılıkla, daha sonraları ise avcılık ve toplayıcılıkla yaşamlarını sürdürüyorlardı.

    Ele geçen ilk aletler bir kenarı yontulmuş taştan yapılma kaba kazıcı ve kesici aletlerdir. Bunlar yuvarlak bir taşa başka bir taşla vurup birkaç yonga (parça) kaldırılarak yapılırdı. Taşı iki yanından yontarak, iki kenarı da keskin sivri uçlu bir aletin nasıl yapılacağı binlerce yıl sonra bulundu. El baltası olarak adlandırılan bu sapsız taş baltanın bitki köklerini çıkarmak, et kesmek ve hayvanların derisini yüzmek için kullanıldığı sanılmaktadır. Zamanla taşı işleyenler ustalaştı. Oval biçimden armut biçimine kadar değişen, ucu iyice inceltilmiş el baltaları yapmaya başladılar.

    Balta yaparken taşın kenarlarından çıkan keskin yongaları işleyerek yararlı aletler yapmayı öğrendiler. Zamanla bu insanlar için yongadan alet yapmak balta üretmekten daha önemli oldu. Yaklaşık 250 bin yıl önce işlenmemiş yongaları yontmak için el baltalarından yararlanıldı. Daha sonra saplı taş baltalar görülmeye başlandı. Baltaların yanı sıra başlıca taş aletler, yongaları işleyerek yapılan sivri uçlar ve kazıyıcılardan oluşuyordu.

    İlk taş baltaların yapımcıları, “dik duran insan” anlamında Homo erectus adı verilen daha gelişkin bir insan türüdür. İklimin genellikle yumuşak olduğu dönemlerde yaşayan bu insanlar, havanın soğumaya başladığı Buzul Çağı’nın başlarında güneye doğru ilerlemek zorunda kaldılar. İnsanların mağaralarda yaşamaya başlaması yaklaşık 100 bin yıl önce, Buzul Çağı’nın sonuna doğru gerçekleşti.

    Bundan yaklaşık 70-40 bin yıl önce Avrupa’ da ortaya çıkan Neanderthal insanı yongaları iki kenarı keskin biçimde işlemeyi öğrendi. Bu yongalarla ok ucu ya da mızrak ucu gibi delici aletler yaptılar. Yaklaşık 30-35 bin yıl önce Fransa ve İspanya’da alet yapımında ustalaşmış Cro-Magnon insanı yaşamaya başladı. Bu insanlar kemik, fildişi ve geyik boynuzunu işleyerek zıpkın ve mızrak uçları ile derileri dikmek için ince kemik iğneler yaptılar. Daha öncekiler gibi, toplayıcılık ve avcılıkla yaşıyorlardı, ama kemiklerin üzerine ince kabartmalar oyan, küçük heykeller, hayvan dişinden kolyeler yapan Cro-Magnon insanı zanaatçılıkta daha ileriydi. Büyük av hayvanları boldu ve avcılar mağaralarının duvarlarına bu hayvanların resimlerini kazıyor ve boyuyorlardı.

    Anadolu’da Ağrı, Antalya, İzmir, İsparta, İstanbul, Şanlıurfa, Kahramanmaraş gibi çeşitli yörelerdeki mağara ve kaya sığınaklarından Yontma Taş Devri’ne ilişkin birçok arkeolojik buluntu ele geçirilmiştir. Antalya’da bulunan Karain Mağarası ile İstanbul’daki Yanmburgaz Mağarası, Yontma Taş Devri insanlarının yaşamını anlatan birçok kalıntının ortaya çıkarıldığı önemli yerlerdir.

    Yarımburgaz Mağarası’nda, Roma ve Bizans dönemi kalıntılarının altında Yontma Taş Devri’ne ait çeşitli buluntular ele geçirilmiştir. Bunlar arasında, çakmaktaşından yapılmış aletler ile bugün soyu tükenmiş olan bazı av hayvanlarının fosilleşmiş kemikleri Sayılabilir. Henüz kesinleşmemiş olmakla birlikte, bu kalıntıların yaklaşık 730-125 bin yıl öncesinden kaldığı sanılmaktadır.

    Antalya’daki Karain Mağarası’nda Yontma Taş Devri’ne ait, taş ve kemikten yapılmış çeşitli aletlerin yanı sıra, o dönem insanlarının toplayıcılıkla elde ettiği yabani incir, buğday ve zeytin gibi yiyeceklerin kalıntılarına ve bazı memeli av hayvanlarının kemiklerine rastlanmıştır. Elde edilen buluntulardan, Karain Mağarası’nın Demir Çağı’na kadar kullanıldığı anlaşılmıştı.

Orta Taş Devri İnsanları

Yaklaşık İÖ 10000’de buzulların yavaş yavaş çekilmesiyle Ön Asya ve Kuzeybatı Avrupa’ daki Yontma Taş Devri insanlan farklı bir yaşam biçimine geçtiler. Orta Taş Devri adı verilen bu dönemde, iklimde görülen ısınmayla birlikte bitki örtüsü de değişti. Kuzeybatı Avrupa’da sık ormanlar yetişti. Bizon, at ve rengeyiği sürüleri ile mamutlar ortadan kayboldu. Avcılık ve toplayıcılıkla uğraşan Orta Taş Devri insanları daha küçük av hayvanlarıyla yetinmek zorunda kaldılar.

    Başlangıçta ağaçları keserek ormanı açma olanakları yoktu. Bu yüzden ağaçların daha seyrek olduğu yerlerde, deniz kıyısında, göllerin ve ırmakların yakınında, kuru, kumlu fundalıklarda barındılar. Küçük insan gruplan oklar ve geyik boynuzundan yapılmış mızraklarla avladıklan küçük hayvanları, kuşları, balıkları ve deniz kabuklularını yiyerek yaşadılar. Çakmaktaşından, tahta ya da kemik kabzalar ya da saplar takarak kullandıkları bıçaklar, ok uçları ve minik oltalar gibi küçük aletler yaptılar. Daha sonraları çakmaktaşından kullanışlı baltalar da yapıldı.

    Taş kadar dayanıklı olmayan maddelerden yapılma aletler turbalıklarda korunmuş olarak bulundu. Bunlar arasında alet sapları, ok sapları, kızaklar, huşağacı kabuğundan eşyalar sayılabilir. Deniz kıyısındaki büyük kabuk ve kemik yığınları genellikle insanların yaşadığı yerleri gösterir.

    Anadolu’da Orta Taş Devri’ne ait kalıntıların bulunduğu önemli yerlerden biri Antalya'daki Beldibi kaya sığınağıdır. Taş Devri’nin tüm evrelerine ilişkin buluntuların elde edildiği Beldibi’nde, Orta Taş Devri’ne ait küçük taş aletler, çakmaktaşından ve kemikten yapılma oltalar, uçlar ve kazıyıcılar özellikle dikkat çeker.

Cilalı Taş Devri İnsanları

Cilalı Taş Devri uygarlık tarihinde çok önemli iki gelişmeyle başladı. İnsanlar tarım yapmayı ve hayvanları evcilleştirmeyi öğrendiler. Günümüzdekine benzer iklim koşullarının ortaya çıktığı bu dönemde insanlar mağaraları terk ederek kendileri için evler kurmaya başladılar. Gene Cilalı Taş Devri’nde insanlar çanak çömlek yapımını başlattılar.

    Bu gelişmeler dünyanın değişik yerlerinde, değişik zamanlarda oldu. Anadolu’da ve Yakındoğu’da İÖ 8000’lerde başlayan Cilalı Taş Devri, Avrupa’da İÖ 6. binyılda ortaya çıktı. İÖ 5000’lere doğru Asya’dan gelen ilk çiftçiler, Tuna Irmağı vadisi boyunca ya da' Akdeniz yoluyla ilerlediler ve buradan tüm Batı Avrupa’ya yayıldılar. Yanlarında tohumluk arpa ve buğday ile anayurtlarında ektikleri başka bitkileri de getirdiler. Yerleştikleri yerde toprağı çapalayarak ürün yetiştirdiler. Toprak verimsizleşince başka bir tarlaya geçtiler. Böylece, çiftçilik bir yaşam biçimi olarak yayıldı. Yaklaşık İÖ 4000’de ilk çiftçiler denizi aşarak İngiltere’ye ulaştılar.

    Dünyanın çeşitli yerlerinde göl kıyılarında Cilalı Taş Devri’nden kalma, kazıklar ya da direkler üzerine kurulan evlerin kalıntıları bulunmuştur. Bu göl evlerinde yaşayan insanlar cilalı taş baltalar ile çapalar, yaprak biçiminde ok uçları, kaplar ve mısır öğütme taşlan kullanmışlardır. Ayrıca, balık ağları, dokunmuş kumaş parçaları, sepetler, yanmış tahta eşyalar ve yetiştirdikleri tahılların kalıntıları da bulunmuştur.

    İlk kez Cilalı Taş Devri’nde insanlar yerleşim yerleri kurarak birlikte yaşamaya başladılar. Ortadoğu’da, Ürdün sınırları içindeki Ceriko’da (Eriha) İÖ 9000’lerde kurulan kent, yeryüzünün bilinen en eski sürekli yerleşimlerinden biridir. Burada yaşayan insanlar iyi yapılmış evlerde otururlardı. Artık yiyecek için hayvan ya da kuş sürülerini izlemek ya da bulabildikleri meyveleri toplamak zorunda değillerdi. Tersine, daha kalabalık insan toplulukları için yeterli ürünü yetiştirebiliyorlardı. Hayvan dışkılarını gübre olarak kullanmayı ve tarlalarını bir süre için nadasa bırakmayı öğrenince tarımsal üretim daha da arttı.

    Anadolu’da Cilalı Taş Devri’nden kalma Çayönü Höyüğü ve Çatalhöyük bu dönem insanlarının yaşamına ilişkin birçok bilginin günümüze ulaşmasını sağlayan iki önemli yerleşim yeridir.

    İÖ 7250-6750 arasına tarihlenen Çayönü Anadolu’da bilinen en eski köy yerleşimidir. Diyarbakır ilindeki bu höyükte yapılan kazılardan, evlerin temellerinde taş, duvarlarında ise kerpiç kullanıldığı anlaşılmıştır. Aletlerin yapımında genellikle çakmaktaşı ve obsidiyen kullanılmıştır. Yontma taş aletlerin çoğu delici aletlerdir. Ele geçen başka buluntular arasında cilalı baltalar, boynuzdan orak sapları ve çeşitli aletler ile öğütme taşları sayılabilir. Çayönü halkının buğday ektiği, önce köpeği, daha sonra da koyun ve keçiyi evcilleştirdiği bilinmektedir. Henüz çanak çömlek yapımının bilinmediği Çayönü’nde kil kullanımının başladığı, bulunan küçük kil heykelciklerden anlaşılmaktadır.

    Konya’da ortaya çıkarılan Çatalhöyük ise, Cilalı Taş Devri’nde tüm Batı Asya’nın bilinen en büyük yerleşim yeridir. İÖ 6800-5700 arasında burada yaşayan Çatalhöyük insanları, ekmeklik buğday ve baklagiller ile burçak yetiştirdiler; koyun, keçi ve sığır sürüleri beslediler. Çanak çömlek ile kilden ve taştan heykelcikler yapan bu insanlar, tapınaklarının duvarlarına avlanma sahneleri, av hayvanları, çiçek, böcek ve insan figürleri çizdiler, kilden kabartmalar yaptılar. Çatalhöyük’te kullanılan aletler arasında çoğu obsidiyenden yapılmış ok ve mızrak uçları, çakmaktaşından kazıyıcılar ve oraklar, cilalı taş baltalar, öğütme taşları, havanelleri ve tokmaklar sayılabilir.

Taş Devri Resimleri