Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Boğazlar Sorunu

  • Okunma : 435

BOĞAZLAR SORUNU, denince, dünyada birçok boğaz olmasına karşılık akla hemen Çanakkale ve İstanbul boğazlan gelir. Karadeniz ile Ege Denizi’ni ve Akdeniz’i birbirine bağlayan; ticaret ve askerlik yönünden önem taşıyan bu boğazlan ele geçirme ya da denetim altında tutma isteği tarih boyunca çeşitli devletler arasında savaş nedeni olmuştur. Asya’dan Avrupa’ya geçişin en kolay yollarından biri olması ve Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin öbür denizlere ancak bu yolla açılabilmesi Boğazlar’ın uluslararası önemini günümüze kadar yitirmeden korumasına yol açmıştır.

Osmanlılar Döneminde Boğazlar

Osmanlılar 1356’da Çanakkale Boğazı’nı geçerek ayak bastıkları Avrupa kıtasında, kısa sürede Trakya’yı ve ardından İstanbul’u ele geçirerek her iki boğaza da egemen oldular. 15. yüzyılın sonlarında kıyılarını ele geçirdikleri Karadeniz’i bir içdeniz durumuna getirdiler; gerektiğinde Boğazlar’ı kapatarak, bu denize gemilerin giriş çıkışını denetim altında tutmaya başladılar.

Osmanlılar 16. yüzyılda Fransa, İngiltere, Venedik ve Hollanda’ya tanıdıkları bazı haklarla (kapitülasyonlar) bu devletlerin gemilerine serbestçe geçiş ayrıcalığı verdi (bak. KAPİTÜLASYON). Ama tanınan bu haklar Boğazlar’daki Osmanlı egemenliğini hiçbir biçimde sınırlamıyordu. Bu durum 18. yüzyılda Karadeniz’in kuzey kıyılarını ele geçiren Rusya ile 1774’te yapılan Küçük Kaynarca Antlaşmasına kadar sürdü. Bu antlaşma ile Rus ticaret gemilerine Boğazlar’dan serbestçe geçiş hakkı tanınınca, yabancı gemilerin Boğazlar’dan geçişi uluslararası bir sorun durumuna geldi. Çarlık Rusya’sının Karadeniz’den Akdeniz’e hiçbir sınırlamaya uğramadan geçme isteği giderek öteki büyük Avrupa ülkelerinin de işe karışmalarına yol açtı. Böylece İstanbul ve Çanakkale boğazlarından yabancı gemilerin geçişi konusu 19. yüzyıl içinde Avrupa devletleri arasında birçok kez siyasal anlaşmazlıklar çıkmasına neden oldu.

Napolyon’un Mısır’a saldırısı üzerine Fransa’ya karşı 1798’de Rusya ile imzalanan işbirliği antlaşması uyarınca bu ülkenin gemilerine Boğazlar’dan geçiş hakkı tanındı. 1805’te yenilenen bu antlaşmaya eklenen bir gizli madde ile Osmanlılar yabancı ülkelerin savaş gemilerine Karadeniz’e çıkış izni vermemeyi kabul etti. 1807’de çıkan Osmanlı-Rus Savaşı’yla bu antlaşma yürürlükten kalktı. Ardından da 1809’da İngiltere ile imzalanan yeni bir antlaşma uyarınca Boğazlar tüm yabancı savaş gemilerine kapatıldı. Rusya ancak Akkerman Antlaşması ile 1826’da Boğazlar’dan ticaret gemilerini geçirme hakkını yeniden elde edebildi. 1829’da imzalanan Edirne Antlaşmasıyla bu hak geçerliliğini korurken, Boğazlar Osmanlılar’ın barış içinde bulunduğu tüm ülkelerin savaş gemilerine açıldı. Böylece Osmanlılar daha önce ikili antlaşmalarla verdikleri Boğazlar’dan geçiş hakkını tüm devletlere tanıyordu.

1833’teki Mısır sorununda (bak. KavalalI Mehmed Alİ Paşa) Rusya’nın Osmanlılar’a yardımcı olmasına karşılık olarak Boğazlar’dan Rusya dışında hiçbir yabancı ülke savaş gemisinin geçirilmemesi kararlaştırıldı. Bu durum öbür Avrupa devletlerini fazlasıyla tedirgin etmişti. 1841’de İngiltere, Avusturya, Prusya, Rusya, Fransa ve Osmanlılar arasında imzalanan Londra Antlaşması ile barış döneminde Boğazlar’ın tüm yabancı devletlerin savaş gemilerine kapalı tutulması karara bağlandı. Bu tarihe kadar tek yanlı sözleşmelerle yürütülen Boğazlar’a ilişkin düzenlemeler artık uluslararası toplantılarla karara bağlanmaya başlanıyordu. Bu antlaşma, 1871’deki Londra Konferansı’nda Osmanlılar’ın dost ülkelerin savaş gemilerine barış zamanında Boğazlar’ı açabileceği konusunda bir madde eklenmesiyle I. Dünya Savaşı sonuna kadar geçerliliğini korudu.

Cumhuriyet Döneminde Boğazlar

I.    Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlılar’ın 1920’de imzaladıkları Sevr (Sevres) Antlaşması Boğazlar’ın yönetimini uluslararası bir komisyona bırakıyordu. Bu durum 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşmasına kadar sürdü. Lozan Barış Antlaşmasıyla Boğazlar Türkler’e geri verildi. Geçiş serbest olacak; ilgili işlemleri Milletler Cemiyeti’ne bağlı ve başkanı Türk olan bir komisyon yürütecekti. Ayrıca Boğazlar’ın iki yakası da askerden arındırılacaktı.

Lozan’la doğan yeni durum Sevr’e göre daha olumluydu, ama Türkiye’nin gene de Boğazlar’dan geçiş üzerinde denetim hakkı yoktu. Türk hükümeti Lozan Barış Antlaşmasında yer alan Boğazlar sözleşmesinin Türkiye’nin egemenlik haklarını sınırladığını öne sürerek değişiklik önerisinde bulundu. 1936’da Montrö’de (Montreux) toplanan uluslararası konferansta Uluslararası Boğazlar Komisyon’u kaldırılarak yetkileri Türk

hükümetine verildi. Yabancı ticaret gemilerinin boğazlardan geçişi serbest olacaktı. Savaş gemilerinin geçişine ise sınırlamalar getirildi. Lozan Barış Antlaşması ile askerden arındırılmış olan Boğazlar, bundan böyle Türkiye Cumhuriyeti sınırlan içindeki herhangi bir bölge gibi askeri bakımdan Türk ordusunun görev ve sorumluluk alanı içine girdi.

Boğazlar Sorunu bundan sonra ve özellikle II. Dünya Savaşı’nı izleyen günlerde uluslararası düzeyde zaman zaman gündeme geldiyse de Türkiye’yi etkileyecek bir gelişme olmadı.