Tibet
Çin Halk Cumhuriyeti'ndeki beş özerk bölgeden biri olan Tibet 1950’ye kadar bağımsız bir ülkeydi. Orta Asya'da, deniz düzeyinden 4.900 metre yüksekte, rüzgâra açık bir yayla olduğu için Tibet “dünyanın damı” olarak da bilinir. Güneyde Himalaya Dağları, batıda Keşmir'deki Karakurum Sıradağları, kuzeyde Karanlık Dağlar (Kunlun) ve doğuda Yangtze Irmağının yukarı bölümü ile çevrilidir.
Tibet'in iklimi genellikle serttir. Kışlar uzun ve çok soğuk geçer. Bölgenin aşırı yüksekliği yüzünden hava yazın bile soğuktur. Ama Güney Tibet’teki Can-Po vadisinde iklim yumuşaktır. Himalaya vadileri dışında yağış çok azdır. Yüz ölçümünün 1.221.600 km:, nüfusunun ise yalnızca 2.079.000 (1988) olması bu iklim özellikleriyle açıklanır. Tibet' teki kent ve köylerin çoğu ülkenin güneyinde, Indus, Satleç, Can-Po, Saluen, Mekong ve Yangtze ırmaklarının yukarı vadilerinde kurulmuştur. Bu büyük ırmakların hepsi Tibet Yaylası'ndan doğar.
Çinliler’e hiç benzemeyen Tibet halkının Moğollar’la akraba olduğu sanılmaktadır. Tibet'ten başka, Keşmir'in Ladakh bölgesinde ve Himalayalar’ın güneyinde, özellikle Bhutan ve Sıkkım’da da çok sayıda Tibetli yaşamaktadır. Tibet’in doğusuyla Çin’e yakın bölgelerdeki halkın konuştuğu Tibet dili.
Tibet’in orta ve batısındaki insanların dilinden kolaylıkla ayırt edilir. Tibetliler genellikle kısa boylu ve koyu renk saçlıdır. Tibet dili Çince ve Birman dili ile akrabadır, ama bugün bu ülkelerde yaşayanlarca anlaşılamamaktadır.
Budacılık İS 7. yüzyılda Tibet’e ulaştı. Yerel inançların etkisiyle değişerek Lamacılık adını aldı ve ülkeyi yönlendiren başlıca güç durumuna geldi. Dalay Lama ülkenin dinsel önderi ve siyasal yöneticisiydi. Dalay Lama, "Büyük Okyanus” anlamına gelen Moğolca bir addır. Tibetliler Dalay Lama’ya Rgyal-ba Rin-po-che (Büyük Değerli Fatih) derler.
Tibetliler’in büyük çoğunluğu hayvancılıkla geçinir. Öküz, sığır, at ve bu yöreye özgü, yak adı verilen uzun tüylü sığır yetiştirir, yün eğirir, dokur ve boyarlar. Güney Tibet'te arpa ve karabuğday, güneydoğudaki görece sıcak vadilerde sebze ve meyve yetiştirilir. İnsanlar yak ve koyun eti, arpa unu, peynir ve çayla beslenir. Halkın çoğunluğu etyemezdir (vejetaryen). İnsanların ya da hayvanların öldürülmesi Budacı inançlara aykırı olduğundan et pek az yenir.
Tibetliler Çin çayı içer. Çay yaprakları sert bloklar halinde tuğla gibi kalıplanır. Bu kalıplar kaynatıldıktan sonra süzgeçten geçirilir, bir yayıkta tuz ve yağla karıştırılır. Tibetliler çok sevdikleri bu çaydan bazen günde 30-50 fincan içerler. Ayrıca, çaylarını kavrulmuş arpa unu ile karıştırarak ülkenin ulusal yemeği olan tsampa adlı bir tür lapa yaparlar.
Tibet evleri yamuk biçimli bir plana göre, taştan ya da kerpiçten yapılır. Çatı sıkıştırılmış topraktan ve düz olduğu gibi, eğimli ve ahşap da olabilir. Evlerin ahşap çerçeveli, dikdörtgen pencereleri vardır. Tibetliler’in geleneksel giysileri kaba Tibet dokumasından yapılır; uzun kollu, bol ve dik yakalıdır. Kışları ise boyu dize kadar inen, koyun postundan üst giysileri, kuzu derisi astarlı ya da içi pamukla beslenmiş ceket giyerler.
Tibet halkı Çinlilerin bu bölgeyi işgal ettiği 1950’ye kadar çevreden kopuk bir yaşam sürüyordu. Yüzlerce yıldan beri süren geleneklerini hiç değiştirmemişlerdi. Tibetli kadının kural olarak kocasını seçme hakkı yoktu. Bir baba oğluna, kendisi için seçilen gelini beğenip beğenmediğini sorabilir, buna karşılık kızını evlendireceği zaman onun düşüncesini alma gereğini duymazdı. Tibetli bir erkek varlıklıysa birden fazla kadınla evlenebilirdi. Yoksul çobanların ya da köylülerin karıları ise kocalarının erkek kardeşleri varsa onlara da karılık etmek zorundaydı.
Tibet'te Çin işgalinden önce bir tür feodal yönetim vardı. Buna göre, buyrukları yasa sayılan Dalay Lama tüm insanlara, hayvanlara ve topraklara sahipti. Gerçekte ise, işlenen toprağın üçte biri 150 bin Lama ve keşişi barındıran 3.000 manastırın, geri kalanın büyük bölümü de 50 bin kişiden oluşan 150 soylu ailenin mülkiyetindeydi. Köylü aileler ya kiracı ya da serftiler. 1959’da serflik kaldırıldı ve kiracılık sınırlandırıldı. 1961-64 arasında tüm topraklar yeniden dağıtıldı ve köylüler Çin’in geri kalan bölümlerinde olduğu gibi komünlerde toplandı.
Tibetliler ölülerini gömmez. Onlar için ruhsuz bir bedenin anlamı yoktur. Parçalanan cesetler ya bir ırmağa atılır ya da ıssız tepelere bırakılarak akbabalara yem olur. Büyük lamaların ve soyluların cesetleri ise yakılır.
Tibet’in başkenti Lhasa'dır. Kente egemen Potala Tepesi’nde, eskiden hem manastır, hem de saray olarak kullanılan Potala Sarayı vardır. Burası, 1959’da Hindistan’a sığınıncaya kadar Dalay Lam anın konutuydu. Yüksek lamaların oluşturduğu konsey ile Kashag adı verilen merkezi Tibet hükümeti de Potala Sarayı’nda kalırdı. 1959’a kadar görev yapan Kashag bir keşiş ile üç sivil görevliden oluşuyordu. Tibet’te Şigatze, Gyangçe, Çamdo gibi birkaç kent daha vardır, ama bunlar oldukça küçüktür.
1954’ten önce Tibet’te motorlu araçlara uygun yol yoktu. Çinliler Lhasa’yı Çin’e bağlayan iki karayolundan başka Lhasa’dan başlayıp Şigatze’den geçerek Sıkkım sınırı yakınlarına ulaşan ve Şigatze’den batıya doğru giden karayolları yaptılar. Lhasa’da bir de havaalanı vardır.
Tarih
Tibet uygarlığı İS 7. yüzyılda başladı. 13. yüzyılda ülke Moğolların istilasına uğradı. Çin’in ilk Moğol hükümdarı olan Kubilay Han 1270’te Budacılık’ı benimsedi ve Tibet’in dinsel ve siyasal yönetimini bir Tibet lamasına bıraktı. Böylece Tibet geniş bir özerklikten yararlanmaya başladı.
1641’de 5. Dalay Lama, Panchen Rimpoche (Değerli Büyük Bilge) sanı verdiği eski öğretmenini Şigatze yakınındaki Tashilhunpo Manastırının baş keşişliğine getirdi. Bu görevin sahibi Pançen Lama olarak adlandırıldı ve siyasal gücü olmamakla birlikte, dinsel konularda Dalay Lama'dan sonraki en yüce kişi sayıldı.
1720’de Lhasa’yı işgal eden Çinliler bölgeye eskiden yerleşmiş olan Çinlileri yönetici görevlere getirdiler. Ambarı olarak bilinen bu görevliler Dalay ve Pançen lamaların seçiminde söz sahibi oldukları gibi, Tibet'te yönetimi denetleme hakkını da elde ettiler. Bu dönemde Tibet Çinlilerin emriyle yabancılara kapatıldı ve 1904’e kadar dünyadan yalıtılmış olarak kaldı. Bununla birlikte Tibet’teki Çin egemenliği 19. yüzyılda giderek zayıfladı. Hindistan’daki İngiliz yetkililer bu fırsattan yararlanarak Tibet'in, Çin ile Hindistan arasında özerk bir tampon devlet olması için çaba gösterdiler. Hindistan Genel Valisi Lord Curzon 1903'te Tibet’e, Francis Younghusband (1863-1942) başkanlığında silahlı bir birlik gönderdi. Birlik Lhasa’ya ancak bir yıl sonra ulaşabildi. Dalay Lama Urga’ya (bugün Moğolistan’ın başkenti Ulan-Bator) kaçtı. 1909’a kadar orada kalan Dalay Lama’nın yokluğunda Younghusband, Kashag ile bir antlaşma imzaladı. Hindistan’la ticareti artırmayı öngören bu antlaşmaya göre Tibet topraklarını hiçbir yabancı güce veremeyecek ya da kiralayamayacaktı. Ne var ki, bu antlaşma Çinliler’in 1909’da Tibet'i istila etmesini, sonraki yıl da Lhasa'yt ele geçirmesini önleyemedi. Çinliler Urga’dan dönmüş olan 13. Dalay Lama’yı tahttan indirdi. Dalay Lama bu kez Hindistan’a sığındı. 1911’de Çin’deki Mançu hanedanının yıkılmasından sonra Tibetliler Çinliler’i ülkelerinden çıkararak Dalay Lama’yı geri çağırdılar.
1924’te Dalay ve Pançen lamalar arasındaki rekabet doruğa çıktı. Pançen Lama Çin’e kaçtı ve 1937’de orada öldü. Çin’de eğitim gören yeni Pançen Lama, Çin hükümetince Tibet’in asıl yöneticisi ilan edildi.
1933’te ölen 13. Dalay Lama’nın yerini alacak olan çocuk 1938’de bulundu ve 1940’ta tahta çıkarıldı. (Lama seçimi LAMA sayfasında açıklanmaktadır.)
Hindistan’ın 1947’de bağımsızlığını kazanması, ardından 1948-49’da Çin’de devrimin gerçekleşmesi Tibet için yeni bir durum yarattı. II. Dünya Savaşı (1939-45) sırasında 14. Dalay Lama Kuomintang’ın Çin birliklerini ülkeden çıkarmıştı. 1950’de Tibet’i Çin topraklarının ayrılmaz bir parçası sayan Çin Halk Cumhuriyeti birlikleri Tibet topraklarını işgal etti. Genç Dalay Lama Hindistan’dan yardım istedi. Hindistan Başbakanı Cavaharlal Nehru ise ona Çinlilerle anlaşmasını öğütledi. 1951’de Çin’le yapılan antlaşmaya göre Tibet özerkliğini koruyacak, ama Çin ülkede asker bulunduracak ve Tibet’in yabancı ülkelerle olan ilişkilerini denetleyecekti. Bu durumda Dalay Lama, her zaman Çin'den yana tavır alan Pançen Lama ile uzlaşmak zorunda kaldı.
Tibet’te işgalcilere karşı başlayan gerilla savaşı 1959’da büyük bir direniş hareketine dönüştü. Günlerce süren kanlı çatışmalardan sonra ayaklanma bastırıldı. Dalay Lama, ailesi ve bazı üst düzey yöneticiler Himalayalar yoluyla ülkeden kaçmak zorunda kalarak Hindistan’a sığındılar. Aynı zamanda 15 bin kadar Tibetli sığınmacı da Hindistan'a girdi.
Tibet’te Çin Halk Cumhuriyeti’nin ön ayak olmasıyla başlatılan sosyal ve ekonomik reformlara karşın ülkede hoşnutsuzluk giderilemedi. Pekin hükümetinden yana olan Pançen Lama’nın başkanlığında bir “özerklik komitesi” kurulduysa da; 1964’te Pançen Lama görevden alındı. Yaşlanarak ölen Budacı rahiplerin yerine yenileri gelmediği için manastırlar boşaldı, tapınaklar kapatıldı. Çin’in Tibet üzerindeki baskıları sürerken direnişin de arkası kesilmedi. Sürgündeki 14. Dalay Lama Tibet’in Çin egemenliğinden kurtulması için gösterdiği çabalardan dolayı 1989 Nobel, Barış Ödülü’nü kazandı.