Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Yeniçeri Ocağı

  • Okunma : 341
Yeniçeri Ocağı Resim

Osmanlı Devleti’nin askeri örgütlenmesinde Yeniçeri Ocağı'nın önemli bir yeri vardı. Osmanlı ordusu eyaletlerden gelen tımarlı sipahilerle merkezdeki kapıkulu askerlerinden oluşurdu. Kapıkulu askerleri de atlı ve yaya olarak iki bölüme ayrılırdı. Yaya askerler Yeniçeri Ocağı adıyla örgütlenmişti.

    Yeniçeri Ocağı I. Murad’ın padişahlığı döneminin (1361-89) başında Kazasker Kara Halil Hayreddin Paşa tarafından kuruldu. Kara Halil Hayreddin savaşlarda tutsak düşen Hıristiyan gençlerin beşte birini devlet hizmeti için ayırarak bunları asker olarak yetiştirmeye başladı. Gelibolu’ da kurulan Acemi Ocağı’nda yetişen bu askerlere yeni asker anlamında yeniçeri adı verildi. Yeniçeriler önceleri savaş tutsaklarından oluşurken sonraları bu usul bırakıldı, Rumeli’nin ve Kafkasya’nın belirli bölgelerinden her yıl belirli sayıda Hıristiyan genç toplanmaya başlandı. Devşirme denen bu sistemle alınıp Müslümanlaştırılan gençler Gelibolu ve İstanbul’daki Acemi Ocağı’nda eğitim gördükten sonra Yeniçeri Ocağı’nda asker olurlardı. Bu sistem 17. yüzyılın ortasına kadar sürmüş, daha sonra Türkler’den ve başka Müslüman kavimlerden de yeniçeri alınmaya başlanmıştır.

    Yeniçeri Ocağı iç örgütlenmesi bakımından cemaat ortaları, sekbanlar ve ağa bölükleri olarak üç bölüme ayrılırdı. Cemaat ortaları ocağın ilk kurulan bölümüdür. Önceleri her 100 asker bir orta oluşturur, başlarında da yayabaşı denen komutan bulunurdu. Ortalardaki asker sayısı 17.-18. yüzyıllarda artmışsa da, toplam orta sayısı her zaman 101 olarak kalmıştır. Her ortanın bir bayrağı vardı ve bazı ortalar görevlerine göre deveci, turnacı, katrancı, zemberekçi gibi adlarla da anılırdı. Sekbanlar Fatih Sultan Mehmed’in 1451’deki Karaman seferi sırasında yeniçerilerin buyruklarına karşı çıkması üzerine kendine bağlı askerlerden oluşturduğu bir birlik olarak ortaya çıktı. Biri atlı, 34’ü yaya olmak üzere 35 ortadan oluşan sekbanlar sonraları bir orta sayıldı ve Yeniçeri Ocağı'nın 65. ortası olarak adlandırıldı. Ağa bölükleri de II. Bayezid’in tahta çıkışı (1481) sırasında, bu kez sekbanların ayaklanmaya kalkışmaları üzerine kurulmuştu. Padişaha bağlı askerlerden oluşturulan ağa bölüklerinin sayısı 61’di. Kanuni Sultan Süleyman döneminden (1520-66) başlayarak padişahlar da birinci ağa bölüğünün askeri sayılmıştır.

    Yeniçeriler öbür kapıkulu askerleri gibi sürekli olarak görev yaparlar ve devletten aylık alırlardı. Üç ayda bir ödenen ve ulufe denilen bu aylıktan başka her padişahın tahta çıktığında cülus bahşişi adıyla yeniçerilere para dağıtması da bir gelenekti. Yeniçerilerin büyük bölümü İstanbul’da Etmeydam’ndaki ve Şehzadebaşı’ndaki kışlalarda yaşardı. Bir bölümü de sınır boylarındaki kalelerde görevliydi. Disiplinli bir güç oldukları 15.-16. yüzyıllarda yeniçeriler askerlikten başka bir işle uğraşmaz ve evlenemezlerdi. Ama sonraları seferlerin azalması, disiplinin bozulması, evlenme yasağının hafiflemesiyle başka işler yapmışlar, özellikle İstanbul’da esnafa karşı zorbaca hareketlere girişmişlerdi. Yeniçerilerin sayılarının zaman içinde artması da devlete ağır mali yük getirmiş, aylıkların zamanında ödenememesi gibi durumlar sonucunda çıkan ayaklanmalar da toplumsal düzeni büyük ölçüde sarsmıştır.

    Yeniçeri Ocağı’nın başı olan yeniçeri ağası devletin yüksek görevlilerinden sayılırdı. Genellikle ocaktan yetişenler arasından atanırken Fatih döneminde sekbanların başı olan sekbanbaşılardan da seçilmiş, 16. yüzyıldan sonra saray görevlilerinin yeniçeri ağası olarak atandıkları da görülmüştür. İstanbul’un güvenliğinin korunması, divan toplantılarında düzenin sağlanması gibi görevleri de olan yeniçeri ağası vezirliğe yükseldiğinde divana üye olarak da katılırdı. Kapıkulu askerleri padişahın özel ordusu sayıldığından yeniçeri ağası da ancak padişah sefere çıktığında onunla birlikte giderdi. Ama bu gelenek artık padişahların sefere katılmamaya başladıkları 17. yüzyılda son bulmuştur.

    Manevi olarak Hacı Bektaş Veli’ye bağlı sayıldıklarından yeniçerilere “Taife-i Bektaşiyan”, Yeniçeri Ocağı’na da “Hacı Bektaş Ocağı” denilirdi. Ama bu bağ, ocağın bozulmaya yüz tuttuğu 17. yüzyıldan sonra giderek zayıflamıştır.

    Osmanlı Devleti birbiri ardınca yenilgilere uğradığı 18. yüzyılda orduyu yeniden düzenleme çabalarına girişmişse de, bu çabalar her seferinde çıkarlarını, hatta varlıklarını tehlikede gören, başta Yeniçeri Ocağı olmak üzere bütün kapıkulu ordusunun sert tepkisiyle karşılaşmıştır. 19. yüzyıl başına gelindiğinde hemen hemen bütün savaş yeteneğini yitirmiş bir başıbozuk topluluğu görünümündeki Yeniçeri Ocağı, II. Mahmud’un kararlı girişimi sonunda 1826’da ortadan kaldırılmıştır.

Yeniçeri Ocağı Resimleri