Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Tarih Öncesi Avrupa

  • Okunma : 1355

Tarih Öncesi Avrupa, Avrupa'nın Tarih Öncesi, geleneksel olarak, yazılı tarihin başlamasıyla sona eren "Üç Devir" sistemiyle - Taş Devri, Tunç Devri, Demir Devri- İncelenmektedir. Bu yazıda, İÖ. VI. binyılda Avrupa'da çiftçiliğin yayılma sürecine girmesinden başlayarak, hıristiyanlığın ortaya çıktığı döneme rastlayan Roma fetihlerine kadar uzanan süre incelenecektir.

AVRUPA YENİ TAŞ DÖNEMİ

Yeni taş dönemi, Avrupa'da tarımın başlangıcını ve yerleşik yaşama geçişi simgeler. Yeni taş döneminde yetiştirilen bütün bitki ve hayvanlar arasında, yalnızca sığırların anayurdu Avrupa'ydı: Koyun, keçi, buğday ve arpa Yakındoğu'dan gelmiştir. Yeni çiftlik Ekonomisi yavaş yavaş Güneydoğu Avrupa'dan kuzeye ve batıya yayılmıştır. Tarımın Avrupa'daki yayılışıysa - birkaç binyıl sürmüştür - hem sıradağlar hem de hava sıcaklıkları yüzünden sınırlı kalmıştır.

Doğu ve Orta Avrupa: Güney Doğu Avrupa'daki en erken Yeni taş yerleşim alanları İ.Ö. VI. binyıldan önce görülmeye başlar ve en kolay işlenebilir toprakların bulunduğu yerlerde kurulmuştur. Aynı bölgedeki sürekli yerleşim yerleri, "tel" adı verilen 30 m'yi bulan tepeler üzerinde kurulan yerleşmelerdi; Balkanlar'daki Yeni taş döneminin başarılı evreleri, Belgrad yakınlarındaki Starcevo ve Vinca telleridir. Buralarda, arpa ve buğdayın değişik çeşitleri yetiştirilmiş, koyun, keçi ve sığır soyları evcilleştirilmiş ve domuz üretilmiştir: Avcılık da ilk evrelerde önemli olmuştur. Evler, pek çoğu kille yapılmış, duvarları ince dallarla örülmüş, ufak, tek odalı ahşap yapılardı. Çömlekçilik sanatı da hayli gelişmişti ve pek çok araç -çok çeşitli figürler dahil- yapılabiliyordu.

Orta Avrupa'da çiftçilik, şeritli çömlekçilik kültürü, adı verilen ve adını ürettiği süslemeli seramiklerden olan kültürle başladı. İ.Ö. V. binyılda başlayan ve Macaristan'dan Hollanda'ya kadar uzanan bu kültür, belirgin biçimde bağdaşık özellikler göstermiştir. Orta Avrupa'nın hafif killi topraklarında tarımsal ürün yetiştirilmesi daha kolay olmuş, dolayısıyla yerleşim yerleri de yörenin toprak özelliklerine göre kurulmuştur. Sığırlar, koyun ve domuzlardan daha çok önem kazanmış, arpa ve buğdayın yanı sıra baklagiller ve keten de yetiştirilmiştir. Çekoslovakya'daki Bylany ve Almanya'daki Köln-Lindenthal gibi yerleşim yerleri genellikle geniştir ve insanlar 6-7 m genişlikte ve 30 m uzunlukta, ağaçtan yapılma, büyük, uzun evlerde barınmışlardır. İ.Ö. IV. binyıllarında, çömlekçiliğin, ev yapımının ve meracılığın çok çeşitli biçimleri görülmeye başlamıştır. III. binyıllarında, Rheinland'dan Belçika'ya kadar yayılan Michelsberg gibi kültürlerde, yerleşim yerleri, duvarla çevrili hendekleriyle farklılık göstermeye başlamışlardır.

Batı Avrupa: İtalya, Güney Fransa ve İspanya'da, çiftçilik, mamul eşya kültürüyle birlikte VI. binyıllarında başlamıştır; ama insanlar taştan araç yapmaya ve mağaralarda barınmaya da devam etmişlerdir. Geçim, henüz bütünüyle tarıma dayanmadığından, avcılık ve balıkçılık önemini korumuştur; geyik, yaban domuzu, balık ve kabuklu deniz hayvanlan hâlâ önemli besin kaynaklar arasındadır.

Fransa'nın en kuzey kesiminde İ.Ö. 4000'de en Erken Yeni taş kültürü, bir yerleşim alanı olan Camp de Chassey'in adıyla anılır. Yerleşim yerleri, mağaralar ve bereketli ırmak taraçaları dahil, pek çok farklı alanda kurulmuştur ve avcılık çok az önemli olmuştur: Ekip biçme ve hayvancılık -özellikle de sığır yetiştiriciliği- ekonominin temelidir. İsviçre'de, pek çok yerleşim yeri göl kıyısında kurulmuştur; günümüzde bunlara, su kıyısında kurulmuş yerleşim alanları olmalarından ötürü, «göl evleri» adı verilmektedir. Tarım, Alplerin iklimine uydurulmuş, sığırın yanı sıra, buğdaya ek olarak baklagil ve meyve üretimine de ağırlık verilmiştir.

Kuzey Avrupa'da ve İskandinavya'da Erken Yeni taş kültürü, temel özelliği olan çömlekçilikten ötürü «huni-bardak kültürü» adı verilen kültürdür. Danimarka'nın Orta Taş (Mezolitik) Ertebolle kültüründe olduğu gibi, bazı yerlerde eski geleneklerinde bulunan avcılığı, balıkçılığı da sürdürmüşlerdir. III. binyıllarında, daha sonraki Yeni taş kültürleri, yani şeritli araç ve savaş baltası kültürü gibi tipik aletleriyle tanınanlar, yeni bir uygulama geliştirmişlerdir: Her ölüyü ayrı bir mezara gömme. İngiltere ve İrlanda'da İ.Ö.IV. binyılın sonlarında başlayan Yeni taş döneminin temel özelliği, ormanların tarım için açılmasıdır. En erken dönemde yapılan anıtlar, İrlanda'daki «Cairns» adı verilen karma biçimli mezarlar ve İngiltere'deki uzun toprak tümülüslerdir. Yerleşim yerlerine, İngiltere'de, Michelsberg kültüründekilere benzer yüksek duvarlarla çevrili yerlerin yapıldığı III. binyıla kadar çok nadir rastlanır: Bunun örneği Wiltshire'daki Windmill tepesidir. III. binyılın sonlarından -Aveburg, Woodhenge ve Taş Devri'nin ilk evresi gibi kalma Taş Devri topluluklarının yaptığı tören anıtları ortaya çıkarılmıştır. İngiltere'de, kıtada olduğu gibi, çakmaktaşı ve araç yapımı için uygun diğer taş kaynaklarına çok değer verilmiş ve ticaret yoluyla uzak yerlerden bile bu gereçler getirtilmiştir.

Megalit kültürü: Uzun höyükler biçiminde görülen toplu gömme ayinleri, Portekiz'den İskoçya'nın kuzeyine ve Kuzey Avrupa üzerinden Almanya ve Danimarka'ya kadar uzanan megalitik mezar geleneğinde ortaya çıkmıştır. En erken örneği İ.Ö. 4000 yıllarında İngiltere'de yapılmış olan bu megalitler, farklı biçimde yapılmış iç odalar, farklı dış cephe biçimleri sunmaktadır. Bunların en son örneği, Britanya ve Boyne vadisindekiler gibi geçit mezarlı son derece karmaşık yapılarla, İrlanda'daki, Newgrange, Dowth ve Knowth'daki örneklerdir. Son araştırmalar, yapımları son derece gelişmiş toplumsal örgütlenmeler gerektiren bu mezarlardan bazıları gökbilim araştırmalarında yararlanılabilecek biçimde düzenlenmiştir.

AVRUPA TUNÇ DEVRİ

Avrupa'da madenlerin işlenmeye başlanması: Tunç Devri'nin temel özelliği, madenlerin -özellikle de bakırın ve bir bakır alaşımı olan tuncun- işlenmeye başlanmasıdır. Bu yeni teknolojinin gelişmesi, ham bakırın (saf madenin doğal külçeleri) soğuk halde çekiçlenmesinden, madeni eritip dökme yönteminin keşfi ve kalay parçalarının karıştırılıp tunç yapılmasına kadar giden uzun bir süreçten geçmiştir. Bakır eşyalar, bazı Geç Yenitaş kültürlerinde yaygın olarak ortaya çıkmıştır: Bu evre bazı bölgelerde çok uzun sürdüğünden, bazen bu evreye Bakır Taş Devri ya da Kalkolitik Devri adı da verilir.

Avrupa'da en erken dönemde yapılmış bakır eşyalar, İ.Ö. 5000 yılları gibi erken bir zamanda - Avrupa'da maden işleme tekniğinin öbür yerlerden bağımsız olarak geliştiğini kanıtlayacak biçimde Ege bölgesindekinden de eski bir tarihte- Balkanlar'ın Vinco Yenitaş kültüründe görülmeye başlanmıştır. İ.Ö. 4000'lere gelindiğinde, eritme ve dökme yöntemleri yaygınlaşmış ve bakır eşyalar çeşitlenmişti: Boncuklar, bizler, baltalar vb. Her ne kadar ilk bakır eşyalar, az olmaları nedeniyle çok değerli sayılmışsa da, maden işleme etkinliği, kısa sürede, Yugoslavya'daki Rudna Glava'daki gibi karmaşık madencilik tekniklerinin İ.Ö. 4000 yıllarından önce gelişmesi sayesinde, ekonominin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.

Diğer bağımsız maden işleme merkezleri, aynı gelişme evrelerinden geçerek, İspanya'da ve büyük bir olasılıkla İtalya'da ortaya çıkmıştır. Batı Avrupa'da bakır eşyalar, Michelsberg Geç Yenitaş kültürüyle birlikte ve daha kuzeyde Huni-Bardak kültürünün son evreleri ve bunu izleyen "Tek Mezar" ve "Şeritli Seramik"kültürüyle birlikte ortaya çıkmıştır; ama erken maden teknolojisinin yayılması, Batı ve Orta Avrupa'ya İ.Ö.III. binyılın sonlarında egemen olan Beaker kültüründen etkilenmiştir. Bazı bilim adamlarının İspanya, Fransa'nın güneyi ve Orta Avrupa'dan geldiği öne sürülen saldırgan bir topluluğun uygulamaya koyduğu ya da bazen bölge ileri gelenlerinin yüksek dereceli kişilerin mezarlarına koydurdukları tipik mezar eşyalarında (çömlekler, küçük bakır bıçaklar, altından bazı küçük süs eşyaları, vb.) çeşitlenmeler yarattı. Bu mezarlarda görünen büyük zenginlik farkı, Yeni taş döneminde, -daha eşitlikçi toplumların tersine- toplumsal sınıfların oluşmaya başladığını kanıtlar.

Tunç sanayilerinin ortaya çıkışı: Bakırı kalayla eriterek daha sert bir alaşım olan tuncu elde etme sanatı, Balkanlar'da İ.Ö. III. binyıl gibi erken bir tarihte öğrenilmişti ve İ.Ö. 2000 yıllarından az sonra da bütün Avrupa'ya yayılmıştı. En yaygın üretilen eşyalar arasında kama ve baltalara, değişik tipteki tek mezarlı gömme bölgelerinde rastlanmıştır. Erken Tunç Devri toplumunun refahı, Güney İngiltere'deki Wesse kültürünün zengin biçimde donatılmış mezarlarından açıkça anlaşılmaktadır: Bu mezarlarda üçgen tunç kamalar ve altından, amberden süs eşyaları bulunmuştur. Ne var ki bu eşyalar yalnızca bu kültürlerle sınırlı kalmamıştır: Benzer zengin mezar eşyalarına, Britanya'nın çeşitli bölgelerinde ve Orta Avrupa'daki Unetice kültüründe de rastlanır.

Tunç döküm ustalığı, II.binyıl boyunca, daha karmaşık döküm teknikleri geliştirildikçe, ilerlemiştir. Baltaların biçimleri geliştirilmiş ve Doğu Avrupa'da ince süslemeli çok sayıda ok-delikli balta üretilmiştir. Orta Avrupa'da yeni silah tipleri de geliştirilmiştir; Erken Tunç Devri'nin kamaları yerine değişik biçimlerde kılıçlar yapılmıştır. Ayrıca, tunçtan birçok başka yerel süs eşyası da üretilmiştir: İğneler, bilezikler, vb.

II. binyılın sonlarına doğru, bütün Avrupa'da birçok önemli kültürel ve toplumsal değişiklik yaşanmıştır. Urnfield kültüründe ortaya çıkan, ölülerin yakılması geleneği, Orta ve Batı Avrupa'da yaygın biçimde benimsenmiştir. Tunç sanayisi, gelişmiş bir hammadde toplama ve imal edilen ürünleri dağıtma sistemi sayesinde, giderek uzmanlaşmış ve merkezîleşmiştir. Madensel levhaları işleme teknikleriyle birlikte, özellikle miğferler, göğüslükler, kalkanlar ve toplumun daha varlıklı kesimi için kova ve kâse yapılmaya devam edilmiştir. Geliştirilen dökme teknikleri de daha uygun oyuklu baltaların çok miktarda üretilmesini kolaylaştırmıştır.

Delmekten çok kesmek için kullanılan yeni kılıç tiplerinin üretilmesiyse, zırhların üretimiyle birlikte, yeni dövüş yöntemlerinin geliştirilmesine yol açmıştır. Atlarsa binek ya da koşum hayvanı olarak yaygın biçimde kullanılmaya başlanmıştır. Erken Tunç Devri'nin gömme geleneklerinin kaybolduğu, ama Urnfield kültürünün de ortaya çıkmadığı Batı Avrupa'nın bazı bölgelerinde bile, benzer değişikliklerin birçoğu (özellikle dövüş yöntemleri ve tunç teknolojisine ilişkin olanlar)ger-çekleşmiştir. Ayrıca, geniş tunç kazanlar ve kovalar da üretilmiştir.

Toplumsal gelişmeler: Bu değişikliklerin bir çoğu, o çağın toplum undaki yüksek sınıfları, Erken Tunç Devri'nde zaten belirmiş olan toplumsal sınıflar arasındaki ayrılıkları artıracak biçimde etkilemiştir. Bu toplumsal gelişmenin diğer kanıtları arasında, Orta Avrupa'da ve Batı İngiltere'de görülen kaletepeler (tepelere kurulmuş surlar) gösterilebilir. Bu savunma yapılarının kuruluşu, yeni dövüş yöntemlerinin benimsenmesiyle birlikte, büyük bir olasılıkla maden ve tarım kaynakları için girişilen rekabette saldırganlığın artmasına yol açmıştır. Yeni taş dönemi ve Erken Tunç Devri'nde fazlasıyla işlenen bazı tarım alanları terk edilirken, ilk tarla sisteminin ortaya çıkışı, var olan toprakların daha kontrollü biçimde kullanılmasına neden olmuştur. Bütün bu toplumsal, siyasal ve ekonomik değişiklikler, İ.Ö. II. binyılın sonunda Avrupa Tarih Öncesi'nde önemli bir evrenin sone erdiğini vurgulamaktadır.

AVRUPA DEMİR DEVRİ

Avrupa'da Demir Devri geleneksel olarak iki döneme ayrılarak incelenir: Birincisi (İ.Ö. 700-450) adını, Avusturya'daki Hallstatt mezarlığından, İkincisi (İ.Ö. 450-1) İsviçre'de bir yerleşim bölgesi olan La Tene'den alır.

Hallstatt dönemi: Hallstatt döneminde birçok yerde Tunç Devri gelenekleri (özellikle çömlekçilik üsluplarına, yerleşime, ekonominin toplumsal yapısına ilişkin olanlar), kısmen değişmeden devam etmiştir. En temel değişiklik, maden sanayisinde, İ.Ö. VII. yy'da, özellikle savaş aletlerinin ve araç gereçlerinin yapımında tunç yerine demirin kullanılmaya başlamasıdır. Ama, ufak döküm işlerinde ve maden levha çalışmalarında bronz kullanılmaya gene de devam edilmiştir. Üstün nitelikleri olan demir, Avrupa'da ortaya çıkar çıkmaz hızla tuncun yerini aldı ve bütün Avrupa'da yaygın biçimde kullanıldı: Bunun nedeni, büyük bir olasılıkla demirin tunçtan daha ucuz olmasıdır.

Höyüklere gömmenin yeniden moda haline gelmesiyle, özellikle Orta Avrupa'da, gömme geleneklerinde de değişiklikler olmuştur. Bazı çok zengin kişilerin mezarlarında yeni bir yöntem ortaya çıkmıştır: Ölüyü, -Asya'da rastlanan eski bir gelenekte olduğu gibi- dört tekerlekli bir araba içinde höyüğün altındaki ahşap bir ölü odasına gömmek. Bu tür mezarlar, özellikle Doğu Fransa'dan İsviçre'ye ve Güney Almanya'dan Bohemya'ya kadar uzanan bölgede çok yaygındı.

İ.Ö. VIII. yy'dan başlayarak, Yunanlılar Akdeniz bölgesi boyunca ilk ticaret yapan ve bu yöreye ilk yerleşen halk olmuşlardır; İ.Ö. VI. yy'a gelindiğinde Suriye ve Karadeniz'den İspanya'ya kadar Yunan kolonileri vardı. Yunanlıların maden filizlerinin ve diğer ham madenlerin peşine düşmesi bu genişlemenin ana nedenlerinden biriydi; daha sonraları Avrupalılarla yapılan ticaret de bu genişlemede rol oynadı. Günümüzde Romanya ile Bulgaristan'ın bulunduğu yerde yaşayan Daçyalıların ve Trakların Yunan etkisiyle oluşan zengin uygarlığı, Karadeniz kolonilerini yönetimi altında toplamıştır. Batıdaki en önemli koloni İ.Ö. 600'lü yıllarda kurulan Massilla'dır (Marsilya). VI. yy'da Orta Avrupa'da başlayan ve Rhöne vadisinden geçerek Marsilya'ya ulaşan yoğun trafikli ticaret yolunu Etrüskler Alpler'i aşırarak daha da geliştirmişlerdir.

Avrupa'dan sağlanan malların (daha çok ham maddeler) karşılığında Akdeniz'in lüks malları, özellikle Yunanlıların boyalı çömlekleri ve Etrüsklerin tunç eşyaları, kuzeye doğru akmıştır. Dışalımların büyük bölümü, şarap içmeye ya da saklamaya yarayan küçük testi ve kaplardan oluşuyordu: Zaten şarap da büyük fıçılarla Marsilya'dan getirtiliyordu. Fransa'nın doğu kesiminde Ve Güney Almanya'da ufak tepeler üzerine kurulmuş kaleler içinde yaşayan Demir Devri soyluları bu ticareti denetim altında tutuyorlardı. Bu döneme ilişkin en iyi kazı çalışmaları, başka yerlerden getirilmiş çok çeşitli lüks malların ortaya çıkarıldığı ve çamur tuğlalı duvarlarıyla, burçlarıyla Akdeniz bölgesine özgü bir savunma tarzının benimsendiğini gösteren Heuneburg'da (yukarı Tuna havzası, Almanya) gerçekleştirilmiştir. Heuneburg yakınlarındaki höyüklerde de, bir araba, tunç kazan ve doğudan getirilmiş ipekten yapılma zengin mezar eşyaları bulunmuştur. Doğu Fransa'daki Lassois tepesiyle yakınındaki Vix mezarlarında da yukarıda sıralananlara benzeyen eşyalar ortaya çıkarılmıştır.

La Tene dönemi: Yaklaşık olarak İ.Ö. 500'lerde, bu yerleşim yerlerinin çoğu ortadan kalkmaya başlamıştı. Hallstatt dönemini izleyen La Tene döneminde daha çok Etrüsklerle yapılan Akdeniz ticaretinden en kârlı çıkan merkezler daha kuzeyde kurulan merkezler olmuştur. Zengin biçimde donatılmış höyük altındaki mezarlar yüksek yerlerde yapılmış, mezarların içinde de maden filizlerine ve tuza rastlanmıştır. Hilal biçimindeki bu mezarların benzerlerine, Fransa'nın Champagne bölgesinde, Rheinland'da, Avusturya'da ve Bohemya'da da rastlanmaktadır. Mezarlarda sık sık Akdeniz ülkelerinden getirtilmiş iki tekerlekli arabalar, yerli yapım altın ve tunç eşyalar da bulunmuştur. Silahlarda, kolyelerde ve süs eşyalarında yeni bir modanın ortaya çıktığı gözlenir: Geometrik motiflerden ve daha önce kullanılmış klasik bitki motiflerinden yararlanılarak yeni bir üslup oluşturulmuştur. Bu yeni geleneğe bazen Kelt sanatı adı da verilmektedir: Çünkü La Tene kültürü Keklerle özdeşleştirilmektedir.

İ.Ö. IV. yy'dan sonra yapılmış bu tür mezarlara ender rastlanır ve İ.Ö. III. ve II. yy'larda böyle bir zenginliğin ve Akdeniz ülkeleriyle ilişkilerin sürdüğüne ilişkin belirtiler pek azdır. Daha sonraki dönemlerde yapılan mezarlar daha tekdüzedir. Erkekler silahları, kalkanı, mızrağı ve kılıcıyla, kadınlarsa süsleriyle (özellikle broş, bilezik ve kolyeleriyle) gömülmüşlerdir. Bununla birlikte bölgenin Akdeniz ülkeleriyle ilişkileri bütünüyle kesilmemiştir: Söz gelimi, İ.Ö.III. yy'da ilk altın para, MakedonyalI Philippos ll'nin paraları örneksenerek basılmıştır.

La Tene kültürü son gelişme aşamasına, Roma işgalinden önce İ.Ö. I. yy'da (Romalıların oppida(kent) adını verdikleri yerleşim alanlarının Orta Fransa'dan Macaristan'a kadar yayıldığı sırada ulaşmıştır. Oppida'lar genellikle tepelerde kurulmuş (Almanya'da ırmak kıyısında kurulmuş olanlar dışında) tahkim edilmiş yerlerdi. Çekoslovakya'da Stare Hradisko ve Almanya'da Manching'de yapılan kazılar, oppidaların, demir, bronz, cam, deri, ağaç ve çömlek gibi sanayi ürünleri için pazar yeri ya da merkez görevi yapan, kalabalık nüfuslu kentler olduğunu göstermiştir. Paralar, günlük alışverişlerde kullanılmak üzere küçük değerlerde basılmış ve gene Akdeniz ülkelerinden çeşitli mallar - özellikle, amforalar içinde (büyük taşımalar için kullanılan çömlek fıçılar) ya da İtalya'da üretilen bronz küçük testilerde şarap - getirtilmiştir.

Her ne kadar Demir Devri'ne özgü bazı eşyalar bulunmuşsa da, Demir Devri gelişmelerinin pek azının kuzey Avrupa'yı etkilediği gözlenmektedir. Kuzey Avrupa'da ortaya çıkarılan eşyalar arasında Gundestrup'ta (Danimarka) bulunan ünlü gümüş kazan başlıca yeri tutar. Kuzey Avrupa'da yeni bir kurban ve gömme kültürü ortaya çıkarılmışsa da bu kültür henüz yeterince bilinmemektedir. İngiltere'de, silah ve süslemelerde, Hollstatt ve La Tene kültürleri kopya edilmiştir: Örneğin La Tene sanatının İngiliz adalarına özgü bir tarzı yaratılmıştır. Ne var ki İ.Ö. 50'li yılların başlarında, La Tene kültürününkini anımsatan bir kent biçimi ortaya çıkmıştır: Batıdaki bazı kentler, Maiden şatosu gibi eskiden kalma kale tepelerde kurulmuştur; ama güneydoğuda, Colchester gibi yeni yerleşim merkezleri de ortaya çıkmıştır. Kıtada olduğu gibi, bu oppida'lar yerel pazar ve sanayi merkezleri olmuşlardır. İngiliz adaları Romalılarla yoğun bir ticaret yapmıştır: Romalılara tahıl, kürk, şarap ve diğer lüks mallar verilerek karşılığında başta köleler olmak üzere çeşitli mallar alınmıştır.

Not: Kelt Demir Devri'nde yerli Britannilerin tipik evleri, çadır biçiminde, toprak ya da bir kaya (yuvarlak ya da oval) üzerine kurulmuş ağaçtan yapılardı. Birbirine geçmiş dallardan yapılan bir kapı, orta avluya açılmaktaydı ve burası da evin ana odasını genişletmek amacıyla 46 cm kadar kazılmıştır. Çevreye yerleştirilmiş çatı kirişleri çamurla yapıştırılmış ve kamış, saman, süpürge otu ve çimenle kaplanmıştır. Taş baca, evin çatısından yukarı uzanmaktaydı.