Yoksulluk
Yoksulluk, insanların temel gereksinimlerini karşılayacak olanaklarının bulunmamasına denir. Yoksullar, başka bir deyişle yaşam için temel olan şeylerin çok azma sahip olabilen insanlar bütün toplumlarda eskiden beri var olmuştur.
Yoksullar hemen hemen her konuda sıkıntı içindedir. Yiyecekleri çoğunlukla az ve düşük niteliklidir. Evleri genellikle kabul edilebilir standartların altındadır. Çalışma olanakları sınırlıdır. Genellikle sağlıklı değillerdir. Eğitim görme ve herhangi bir alanda toplumsal zenginlikten pay alma konusunda da fırsat eşitlikleri yoktur. Bütün bu olumsuzluklar çeşitli yollarla birbirine bağlıdır. Yoksullukları yüzünden kötü beslenen insanlar sağlıklı yaşabilmek ve gerektiği gibi çalışabilmek olanaklarına da kavuşamazlar; bu yüzden de iyi bir ev edinmek gibi öteki gereksinimlerini karşılamak için gereken kaynaklara da sahip olamazlar.
Günümüz dünyasında yoksulluk koşullarında yaşayan pek çok insan vardır; bunlar ülkelerde görülebilir. Dünyanın en zengin ülkesi olan ABD’de bile hâlâ çok sayıda yoksul yaşamaktadır. Avrupa’nın gelişmiş ülkelerinde yüksek işsizlik oranları görülmektedir. İşsizlik yardımı ve benzeri sosyal yardım hizmetlerinin yaygın olduğu Avrupa ülkelerinde bile hâlâ pek çok insan yalnızca en basit gereksinimlerini karşılayarak yaşamak zorundadır. Ama, bütün bu zengin ülkelerdeki yoksulların çoğu, azgelişmiş ülkelerdeki yoksullara oranla daha iyi durumdadır.
Dünya nüfusunun üçte iki ile dörtte üç kadarı azgelişmiş ülkelerde yaşar; bu insanların çoğu aşırı yoksulluk içindedir. Sayıları 2 milyarı aşan bu insanlar hem kentlerde hem de kırsal bölgelerde bulunabilir. Yaşama koşulları, ülke çapında görülen yiyecek azlığına bağlı olarak zaman zaman daha da kötüleşebilmektedir; çünkü kuraklık ya da öteki doğal afetler sonucu ortaya çıkan tarımda verim düşüklüğü bazen kıtlığa yol açar. Afrika ve Asya’da pek çok insan bu gibi doğal afetlerin etkisi altındadır. Savaşlar ve sık sık değişen siyasal durumlar çok sayıda insanı yurdundan kaçmaya ve başka bir ülkeye sığınarak mülteci olmaya zorlar. Hem kıtlık kurbanları, hem de mülteciler yoksulluk içinde yaşarlar ve yaşamlarını çoğunlukla yardımlarla sürdürebilirler. Kırsal bölgelerde yaşayan insanların bir bölümü, daha iyi çalışma, barınma, sağlık ve eğitim koşullarına kavuşabilmek umuduyla kentlere, hatta bazen başka ülkelere göç eder. Ama, kentlerde nüfusun hızla artması bu umutların gerçekleştirilmesini engellemektedir.
Dünyanın en yoksul ülkelerinde bir insanın ortalama yıllık geliri ABD, İngiltere ve öteki sanayileşmiş ülkelerdekinden kat kat düşüktür. Bu insanlar yetersiz ve kötü beslenir; bu da sağlıklı beslenenlere göre daha sık hastalanmalarına yol açar. Bu ülkelerdeki hastalık sayısı da zengin ülkelere göre çok fazladır. Ölüm oranları, özellikle çocuk ve bebeklerde çok yüksektir. Ortalama ömür zengin ülkelerdekinin yarısı, hatta üçte biri kadardır. İnsanların çoğu okuma yazma bilmez; bu yüzden sağlık gibi yaşamsal konularda iyileştirme sağlayacak basit yöntemlerin bile anlatılabilmesi önemli bir sorun haline gelmektedir.
Bu ülkelerde insanlar gibi devlet de yoksuldur. Zengin ülkelerden aldıkları büyük borçlar karşılığında yüksek faizler öderler. Ekonomik gelişme ve toplumsal kalkınma için kısıtlı olanakları vardır. Yoksulluğun azaltılması ve yoksullar ile daha iyi dürümdakiler arasındaki uçurumun kapatılması ise ancak ulusal ve uluslararası gelir bölüşümünün daha adil olmasıyla gerçekleştirilebilir.