Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

Afrika edebiyatı

  • Okunma : 1273

Afrika edebiyatı, Afrika edebiyatı kıtanın, ya Afrika dilleri ile ya da yabancı dillerle oluşturulmuş sözlü ya da yazılı yapıtlarından oluşur. En resmî Afrika edebiyatı, günümüzde hala farklı üsluplar geliştirmektedir. Ama halk masalları, efsaneler, tekerlemeler ve atasözleri yönünden son derece zengin olan yaygın Afrika sözlü geleneği, yalnızca dünyanın düşgücüne dayanan bir görünümünü iletmekle kalmayıp, aynı zamanda dinsel, toplumsal ve eğitsel bir işleve de hizmet eder. Sözlü geleneğin yazılı edebiyat üstünde büyük etkisi olmuştur. Afrika şiirinin bir bölümü bin yılı aşkın bir süre önce yazılmış olduğu halde, edebi Afrika yapıtlarının çoğu XX. yy'da, bunların da büyük bölümü İkinci Dünya Savaşından sonra ortaya çıkmıştır. Avrupa, Ortadoğu ve Asya'nın bazı bölümlerinin tersine, siyah Afrika'nın herhangi bir Eskiçağ antik yazılı edebiyat geleneği yoktur. Kuzey Afrika'daki, İslam dininden esinlenilmiş dinsel yapıtlar, yazılı edebiyatın ilk örnekleridir. Büyük Sahra'nın güneyinde kalan Afrika nüfusunun büyük bölümü, XIX. yy'da bölgeye hıristiyan misyonerler gelinceye kadar, okuma yazma bilmemişlerdir. Bu yüzden de, yüz yıldan eski Afrika edebiyatı örneklerine çok ender rastlanır. Bunun başlıca istisnaları, Sudan'ın Batı kesimindeki Arap edebiyatı, Doğu Afrika kıyısındaki Svahili edebiyatı ve Etyopya'daki Gez edebiyatıdır.

 

AFRİKA DİLİ EDEBİYATLARI:

Dilbilimciler, Afrika'da 1 700'ün üstünde dil ve lehçe konuşulduğunu düşünmektedirler. Bu dillerin yaklaşık elli tanesinde yazılı, yaratıcı edebiyat (romanlar, kısa öyküler, oyunlar ve şiir) örnekleri verilmiştir. Eski yapıtların çoğu, misyoner yayınevleri tarafından yayınladıkları için, hıristiyanlığı yayma çabasını yansıtır. Sesotho, Yoruba ve İbo dillerindeki ilk uzun anlatılarda, İngiliz yazarı John Bünyan'ın XVII. yy'da yazdığı Pilgrim's Progress (Hacının Yolculuğu) örnek alınmıştır. Bazı Afrika dillerindeki ilk yazılı edebiyatsa, kilise ilahilerinden ve İncil'deki öykülerin yeniden anlatılmasından oluşmuş, daha sonra, nüfusun daha büyük bölümü okuma-yazma öğrenip, hükümet daireleri yerel dillerde kitap, gazete ve dergi basmaya başlayınca, laik bir edebiyat ortaya çıkmıştır. Bu edebiyatın büyük bölümü, kişinin Batı yöntemlerine, modern kurumlara uyum sağlamasından oluşan sorunlar üstünde odaklanmıştır. Günümüzde, bazı Afrika dili edebiyatlarında çeşitli konular işlenmektedir; ama cinsellik ve siyaset gibi konular üstünde, belki de birçok ülkede yayınlar hala ciddi bir biçimde sansür edildiği için, çok ender olarak durulmaktadır.

Afrika dili edebiyatlarında en güçlü gelenekler, Güney Afrika'da ve Batı Afrika ile Doğu Afrika'nın İnglizler tarafından sömürgeleştirilmiş bölgelerinde gelişmiştir. Dolaylı egemenliğe ağırlık veren İngiliz sömürgecilik siyaseti, Afrikalıları kurumlarının ve geleneklerinin bir bölümünü korumaları yolunda desteklemiş ve eğitsel amaçlarla ilkokullarda yerli dillerin kullanılmasına olumlu yaklaşmıştır. Fransızlar ile Portekizlilerse, tersine, Afrikalılara Batı eğitimi vererek bir dil ve kültür emperyalizmi uygulamayı amaç almışlar, bu yüzden de sömürgelerdeki okullarda yerel dillerin kullanılmasına izin vermemişlerdir. Sonuç olarak, daha önce Fransa ya da Portekiz'in yönetimi altında olan eski sömürgelerde, Afrika dillerinde edebiyat hemen hiç gelişmemiştir.

En önemli Afrika edebiyatı dilleri Güney Afrika'da Sesotho, Kshosa, Zulu ve Kuzey Sotho dilleri, Orta Afrika'da Nyanca, Bemba ve Şona dilleri, Doğu Afrika'da Svahili ve Luganda dilleri, Batı Afrika'da Yoruba, Aşanti-Tvi, Akuampem-Tvi ve Eve dilleridir. Bu dillerde edebiyatların en tanınan yapıtlarıysa, Thomas Mofolo'nun efsanevi romanı Chaca the Zulu (Zulu Çaka, 1925; İng. çev. 1931) ve D. O. Fagunwa'nm folklorik yapıtı The Forest of a Thousand Daemons1 tur (Bin Cin Ormanı, 1938; İng. çev. 1968).

 

AVRUPA DİLLERİNDE AFRİKA EDEBİYATI:

Avrupa dillerinde (en çok Fransızca, İngilizce ve Portekizce) yazılmış Afrika edebiyatı, Afrika dışında, çeviri yapıtlardan daha çok tanınır.

Fransızca: Fransızca Afrika edebiyatı, uluslararası alanda dikkati ilk kez 1930'da, Paris'teki Afrika ve Antil adalarından gelme öğrencilerin, Négritude (Zencilik) adı verilen edebiyat ve felsefe akımını başlatmalarıyla çekti. 1940 yıllarının sonlarına doğru, hareketin kurucularından Senegalli şair (ve sonradan devlet adamı), Léopold Sédar Senghor, ilk şiir kitaplarını yayınladı; önemli bir Négritude şiirleri antolojisini yayına hazırladı ve siyah Afrika dünyasının en önemli edebiyat dergisi Présence Africaine'in (Afrika Varlığı) kurulmasına katkıda bulundu. Bir akım olarak Négritude, marksçılık ve gerçeküstücülük gibi Avrupa'daki siyasal ve sanatsal akımlardan ve "Harlem Rönesansı" diye adlandırılan ABD'de Afrika kültürünün canlanmasından büyük ölçüde etkilendi.

Négritude yandaşları tarafından yazılan şiirler, sömürgecilik karşıtı siyasal düşünceler ile kırsal Afrika'nın geçmişiyle ilgili romantik çağrışımların canlı, gerçeküstü imgelerle dile getirilmesini kaynaştırıyordu. 1950 yıllarında larında, Afrika ülkeleri bağımsızlığa hazırlanırken, "siyah halkların da insan olduklarını" vurgulayan bu yüksek gerilimli şiirlerin yerini, sömürgeciler ile sömürge halklarını hicveden düzyazılar aldı. Bağımsızlıktan başlayarak, eski Fransız Afrikası yazarları, geçmişi yeni bir bakış açısından yeniden gözden geçirdiler ve konularını güncel toplumsal ve siyasal sorunlar üstünde odakladılar. Günümüzün Fransız dilinde Afrika edebiyatında da, Négritude akımının az da olsa izlerine rastlanmadadır; ama genç yazarların çoğu, bu akıma "modası geçmiş" gözüyle bakmaktadırlar. Fransız dilinde Afrika edebiyatı yazarları arasında Senghor'un yanı sıra, özellikle Mongo Beti, Camara Laye, Birago Diop, David Diop, Ferdinand Oyono, Jean Joseph Rabearivelo ve Tchicaya U Tam'si'yi anmak gerekir.

İngilizce. Batı Afrika'daki eski İngiliz sömürgelerinde, Afrikalıların yazdığı İngilizce ilk önemli yapıtlar, 1950 yıllarında, sömürgecilik döneminin sonunda ortaya çıktı. Bunlar öncelikle, Afrika tarihini, Afrika geçmişinin saygınlığının altını çizen yerli bir bakış açısıyla, yeniden yorumlamayı amaç alıyorlardı. Chinua Achebe'nin romanı Things Fail ApartİHer Şey Dağılıyor, 1958), batılılaşmanın etkisiyle kırsal bir topluluğun bütün değerlerinin çözülüşünü belgeler ve bu temanın klasikleşmiştir örneğidir. Bir başka ünlü klasik de, Amos Tutuola'nın The Palm-Wine Drunkard (Palmiye Şarabı Ayyaşı, 1952) adlı yapıtıdır. Bağımsızlıktan sonra, daha önce geçmiş üstünde odaklanan Batı Afrika edebiyatında artık, güncelle hesaplaşmak ağır basmış, Wole Soyinka, Achebe ve Ayi Kwei Armah, toplumlarındaki çağdaş kötülükler, yolsuzluklar üstüne acı yergiler yazmışlardır. Son yıllarda da Nijeryalı şairler, romancılar ve oyun yazarları, Nijerya-Biafra savaşının dehşetini betimlemişlerdir.

Doğu Afrika'daki eski İngiliz sömürgelerinde, İngilizce yazan Afrikalılar, sömürgecilik karşıtı roman ve öyküler, sonra da toplumlarmın özeleştirisine ağırlık veren yergi romanları, öyküler ve oyunlar yazarak, Batı Afrika'daki İngilizce yazan Afrikalı yazarların örneğini izlediler. Kenya'nın önde gelen romancısı Ngugi Wa Thoing'o, ilk yapıtlarında ulusçu coşkuyu dile getirdiyse de, sonraki romanlarının temel özelliğini derin bir bağımsızlık sonrası düş kırıklığı oluşturdu. Doğu Afrika'da tiyatro yapıtları, özellikle de Okot p'Bitek'in Song of Lawino'da (Lawino'nun Şarkısı, 1966) ilk kez denediği komik şarkı söyleme üslubuyla Batı Afrika'dakinden ayrıldı. P'Bitek ve onu izleyenler, ciddi toplumsal ve siyasal düşünceleri dile getirmek için, halk dili esinli, mizaha kaçan söylemden yararlandılar.

Güney Afrika Cumhuriyeti'nde siyahların ve renklilerin (melezler) yaratıcı çabaları, ırkçı baskı ve sansürtarafından engellendi. Romancı Peter Abrahams'a ırkçı baskılar öylesine ağır geldi ki, 1939'da, 20 yaşındayken ülkesinden göçmek zorunda kaldı. 1963'te çıkarılan, bu tür sansür yasalarının ilki olan Yayınlar ve Gösteriler Yasası, "beyaz olmayanlar" tarafından yapılacak yayın etkinliklerini şiddetle kısıtladı. En yetenekli siyah yazarlar, Güney Afrika Cumhuriÿeti'nden göçmeye başladılar. 1970 yıllarının ortasında, siyahların şiir yayınlamaları bile yasaklandı. Birçok şair cezaevine atıldı; aralarında ünlü şair Dennis Burutus'un da bulunduğu birçoğu, daha az baskı gördükleri ülkelere kaçmak zorunda kaldı. Beyaz Güney Afrikalıların edebiyat yapıtlarıysa, rejimi eleştirseler bile, genelde daha iyi karşılandı. İngilizce yazan en tanınmış beyaz yazarlar arasında Roy Campbell, Athol Fugard, Nadine Gordimer, Alan Paton ve Olive Schreiner sayılabilir.

Portekizce: Afrika'nın Portekizce konuşulan bölgelerinde XIX. yy'dan bu yana en sevilen edebiyat türü şiir olmuştur. Bununla birlikte, 1950 yıllarında Angola ve Mozambik'te güçlü kısa öykü akımları da ortaya çıkmıştır. 1970 yıllarının ortalarına, yani Angola, Mozambik ve Gine-Bissau bağımsızlığa kavuşuncaya kadar, Portekizce Afrika edebiyatında, sömürgecilik karşıtı konular ağır basmıştır. Günümüzdeyse, Portekizce yazan Afrikalı yazarlar, artık beyaz Avrupalı örneklerle ilgilenmeyip, yapıtlarını yerli Afrika temaları ¡üstüne kurmaktadırlar.

Yakın Dönedeki Eğilimleri: Wole Soyinka 1986'da Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı; böylece Nobel tarihinde ilk kez siyah bir Afrikalı yazar bu onura erişti. Aslında bu, siyah bir Afrikalının uluslararası çapta ilk edebiyat başarısıydı. Soyinka'nın ününün, siyah Afrika edebiyatına yeni bir ilgi yaratması beklenmekteyse de, günümüze kadar bu edebiyatın başka dile çevrilmiş örnekleri çok azdır.

Günümüzde yapıtları Batı dillerine çevrilen yazarların başlıcaları arasında, bazı uzmanların en yetenekli çağdaş siyah Afrikalı yazar saydıkları Zaireli Sony Labou Tansi (The Parentheses of Blood[Kan Parantezleri, İng. çev. 1986]) ve çok azı Batı dillerine çevrilmiş olmakla birlikte pek çok yapıtı olan Faslı İdris Şraybi (Flutes of Death [Ölümün Flütleri, İng. çev. 1985]) gibi Kuzey Afrikalı yazarlar sayılabilir. Nijeryalı kadın yazar Buchi Emecheta (The Rape of Shavi [Savi'ye Tecavüz, İng. çev. 1985]), birkaç İngilizce roman yazmıştır. Başka birçok siyah yazar, Afrika'da yayınlanan yapıtlarında, çoğunlukla Fransızca ya da İngilizce'yi kullanmayı sürdürmektedirler; ama, Afrika dillerinin etkisi, bu dillerin duygu ve anlamını değiştirmektedir.