Bilgi Diyarı

Aşağıdaki Kutu ile Sonsuz Bilgi Diyarı'nda İstediğinizi Arayabilirsiniz...

AHMED HAŞİM

  • Okunma : 377
AHMED HAŞİM Resim

(1884-1933). Şiirde ses uyumuna, renkli doğa görünümlerine ve duyguların yansıtılmasına önem veren Ahmed Haşim Türk şiirinin en büyük ustalarından biri sayılır.

    Bağdat’ta doğan ve Arapça konuşulan bir çevrede yetişen Ahmed Haşim, 1896’da ailesiyle birlikte İstanbul’a geldiğinde, önce Türkçe öğrenmesi için bir okula gönderildi. Daha sonra o dönemde Mekteb-i Sultani adıyla anılan Galatasaray Lisesi’ne girdi. Okulda arkadaş topluluklarına ve oyunlara katılmayan, spora ilgisiz, içine kapanık bir çocuktu. Bir arkadaşından aldığı Fransızca bir şiir antolojisini okuduktan sonra şiir yazmaya yöneldi. Hamdullah Suphi (Tanrıöver), A bdülhak Şinasi (Hisar) gibi arkadaşlarıyla okulda canlı bir edebiyat çevresi oluşturdu. Şiirleri bir edebiyat dergisinde yayımlanmaya başladıktan sonra da ilgisini tümüyle edebiyata yöneltti. Bu dönemde yazdığı şiirlerinde sekiz yaşındayken yitirdiği annesinin hastalığını, ölümünü ve onunla ilgili anılarını dile getirmişti. 1907’de liseyi bitirdikten sonra bir süre hukuk fakültesine devam etti, ama 1908’de öğrenimini yarım bırakarak İzmir’de öğretmenlik yapmaya başladı. Çanakkale’de savaştıktan, uzun süre işsiz kaldıktan ve çeşitli devlet memurluklannda bulunduktan sonra, 1920’de Devlet Güzel Sanatlar A kadem isinde estetik ve mitoloji öğretmenliğine atandı. Yaşamının son döneminde ayrıca Harp Akademileri’nde ve Mülkiye M ektebinde öğretmenlik yapan Ahmed Haşim, 1932’de tedavi amacıyla gittiği Frankfurt’tan iyileşmeden döndü ve ertesi yıl İstanbul’da öldü.

    Ahmed Haşim’in gençlik dönemi şiirleri, lisede edebiyat öğretmeni olan Tevfik Fikret’in, Abdülhak Hamid ve Cenab Şahabeddin’in etkilerini taşır. Bu şiirlerinde OsmanlIca tamlamalar ve yabancı sözcükler kullanmış, romantik ve karamsar duygularını yansıtmıştı.

    Ahmed Haşim’in şiirinin kendine özgü yönleri Göl Saatleri (1921) adlı kitabındaki şiirlerde görülür. Yaşamın görünümlerini düş havuzunun sularında izlediğini söyleyerek girdiği bu şiirlerde bir ressam gibi renklere tutkundur. Gerçek olandan daha renkli, daha parlak doğa görünümleri çizer. Dönemine göre yalın ve yoğun bir anlatımla akşam saatlerinin koyu renklerini betimler; şiirini bir hayal oyunu niteliğine büründürür.

    1926’da yayımlanan Piyale adlı kitabındaki şiirler Ahmed Haşim’in olgunluk dönemi ürünleridir. Göl Saatleri'ndeki akşam renkleri Piyale'de iyice öne çıkan kırmızı renklerle sürer. Acı verse bile vazgeçilmeyen bir aşk şiirlerinin ana konusudur. Bu şiirlerde daha yalın bir dil kullanan şair, batı şiiri ile Divan şiirinin özelliklerini birleştirmeye özen göstermiştir.

    Ahmed Haşim’in şiir anlayışı Fransız şiirindeki sembolizm akımıyla aynı doğrultuda gelişmiştir {bak. SEMBOLİZM). Şair, Piyale'nin önsözünde, en güzel şiirlerin okurun hayal gücüyle anlam kazandığını, en derin şiirlerin herkesin istediği gibi yorumlayabileceği şiirler olduğunu savunur. Şiirlerinde yalnızca aruz veznini kullanan Ahmed Haşim’in uzun ve kısa dizelerde değişik aruz kalıplarını kullanması Türk şiirine getirdiği önemli bir yeniliktir.

    Şiir dışında düzyazı ürünleri de veren A hmed Haşim gazetelerde yazdığı fıkralarını Gurabahane-i Lâklâkân (1928; “Yoksul Leylekler Bakımevi”) adlı kitabında topladı. 1928’deki Paris yolculuğunun izlenimlerini Bize Göre (1928), 1932’de tedavi için gittiği Frankfurt yolculuğunun izlenimlerini ise Frankfurt Seyahatnamesi (1933) adlarıyla yayımladı. Bu yazılarında doğadan sanata, hayvanlardan mimarlığa kadar hemen her konudaki görüşlerini anlatan yazar yalnız toplumsal sorunlara değinmez. Yaşadığı dönemin konuşma dilini yansıtan düzyazılarında, düşüncelerini kolay anlaşılır biçimde ortaya koymaya özen gösterir.

AHMED HAŞİM Resimleri