Bergama
BERGAMA, Günümüzde İzmir iline bağlı bir ilçe olan Bergama’nın kuruluş öyküsü Ege uygarlığının ilk dönemlerine kadar uzanır. Eskiçağda Pergamon olarak adlandırılan Bergama, Dikili kıyılarından yaklaşık 30 km içeride Anadolu’nun Misya diye adlandırılan bölgesindedir. Kent Pergamon ya da Pergamos adını bir söylence kahramanı olan Pergamos’tan alır. Pergamos, Teuthrania kralını öldürdükten sonra ele geçirdiği kente kendi adını vermiştir. Başka bir söylenceye göre de Teuthrania Kralı Grynos komşularıyla giriştiği savaşta Pergamos’tan yardım istemiş, zaferden sonra iki kent kurdurarak birine dostunun onuruna Pergamon, ötekine de Gryneion adını vermiştir.
Yazılı belgeler ilk kez ÎÖ 4. yüzyılın başlarında Bergama’dan söz eder. Kent daha sonra Büyük İskender’in ardından kurulan Bergama Krallığı’nın başkenti ve Helen kültürünün önemli bir merkezi oldu. Bu dönemde saray, tapınak, tiyatro gibi yapılarla süslenerek, kule ve surlarla çevrildi. Bergama kenti, krallığın Roma’ya bağlanmasından sonra da Batı Anadolu’nun sayılı kentlerinden biri olmayı sürdürdü.
Bergama’da ilk araştırma ve kazı çalışmaları 1878’de başladı. Kazılar ve onarım çalışmaları günümüzde de sürdürülmektedir. Birkaç gelişim evresi geçiren kentin tarihini bu evrelere göre ele almak gerekir.
Bergama Akropolü
Eskiçağlarda kentler, savunmaya elverişli olduğu için çoğunlukla bir tepenin üzerinde kurulur, kent zamanla genişleyip, tepenin eteklerine doğru yayıldığı zaman tepenin üstünde kalan ilk yerleşim yerine “kentin yukarı bölümü” anlamında “Akropol” denirdi. Antik Bergama kentinin Akropol’ü de Bakırçayı’nın suladığı ovaya egemen olan, 275 metre yükseklikte bir tepenin üzerinde yer alır. Kurulduğu alana göre düzenlenmiş kentlerin en iyi örneklerinden biridir. Yapıların bulunduğu yamaçlar dik olduğu için düzleştirilerek oluşturulan teraslar tek ya da iki katlı sundurmalarla güçlendirilmiştir.
Yukarı kente çıkılırken büyük kale kapısına varmadan solda Heroon'un kalıntıları bulunur. Heroon Eski Yunan’da bir kahraman ya da yarı tanrı adına yapılmış kutsal yer ya da yapıdır. Heroon 18x21 metre boyutlarında çevresi sütunlu galeriyle çevrili bir yapıdır. Dinsel törenin yapıldığı oda (kült odası) geniş bir ön galerinin arkasındadır. Heroon’un kuzeyinde Helenistik dönemden kalma bir dizi dükkândan oluşan uzun bir yapı yer alır.
Athena Tapınağı, kentin koruyucusu sayılan akıl ve savaş tanrıçası Athena için Akropol’ün en seçkin yerinde yaptırılmıştır. Tiyatro terasının üzerinde bulunan tapınak ön ve arkada altı, yanlarda 10 sütunla çevrili Dor düzeninde bir yapıdır. Kazılar sırasında bulunan birçok parçası Berlin’e götürülerek aslına uygun biçimde yeniden kurulan tapınağın günümüzde yalnızca temelleri Bergama’da kalmıştır.
Bergama kentinde Helenistik dönemin en büyük kitaplıklarından biri bulunmaktaydı. Athena Tapınağı’nın kuzeyinde bulunan kütüphanenin dört salonu vardı. Bugün ancak alt salonları korunabilmiş olan yapının ahşap damlı okuma salonu, duvarların üst bölümündeki pencerelerden ışık alıyordu. Kütüphanede “Bergama derisi” anlamına gelen ve hayvan derisinden yapılma parşömen üstüne yazılmış 200 bin yapıt bulunuyordu. Bu kitaplar günümüzdeki kitaplar gibi değildi; üzerine yazı yazılmış deriler tomar ya da rulo dediğimiz bir biçimde saklanıyordu. Eski belgelere göre İÖ 41’de Antonius kitapların tümünü Mısır Kraliçesi Kleopatra’ya armağan etmiştir.
Bugün yalnızca döşeme ve temelleri kalan Bergama krallarının sarayları Akropol’ün en yüksek yerindedir. Oldukça yalın olan bu yapılarda odalar sütunlu bir avlu çevresine sıralanmıştı.
Sarayların kuzeyinde yöneticilere ait olduğu sanılan evlerin kalıntıları vardır. Bunlardan sonra kentin kışla yapıları ve komuta kulesi bulunur. Akropol’ün kuzey ucunda, birbirine paralel beş yapıdan oluşan depolar yer alır. Tahıl ve çeşitli yiyeceklerin saklandığı depolarda askerlerin silahlan da korunmaktaydı. Depoların dizilişleri aynı zamanda bir savunma duvarı da oluşturuyordu.
Yaklaşık 10 bin izleyiciyi alabilecek büyüklükteki tiyatro Athena Tapınağı’nın batısındaki dik yamaca yaslanmıştır. Helenistik dönem mimarisini yansıtan yapının uçuruma bakan ön tarafına setler yapılmıştır. 80 sıradan oluşan oturma yeri olan tiyatronun ahşaptan yapılmış bir sahnesi vardı ve bu sahne sökülüp takılabilecek biçimdeydi. Akropol’ün öteki yapılarının tiyatronun çevresinde yelpazeyi andırır bir biçimde düzenlenişi tiyatronun görkemini daha da artırır.
Dionysos Tapınağı, tiyatro terasının kuzeyinde bütün gezi yerine egemen olacak biçimde yapılmıştır. 25 basamakla çıkılan bir podyum üzerinde bulunan tapınağın yalnız ön yüzünde sütunlar vardır. Bu tür yapılar “prostil” adını alır.
Zeus Sunağı, Athena Tapınağı alanının güneyinde, ondan 25 metre kadar alçaktaki bir terasta bulunur. Dış düşmanlara karşı kazanılan zaferlerin anısını sonsuzlaştırmak ve bu zaferlerin kazanılmasına yardım eden tanrı ve tanrıçalara şükran borcunu ödemek üzere yapılmıştır. Helenistik dönem mimarisinin en güzel örneği olan sunağın günümüze kadar yalnızca temelleri kalmıştır. Zeus Sunağı da Berlin’e götürülerek onarılmış ve oradaki Bergama Müzesi’ne (Pergamon Museum) konmuştur.
Zeus Sunağı mimarlık ve heykel sanatlarının uyum içinde kaynaştığı bir anıttır. Tanrıların devlerle savaşını anlatan kabartmalar dikkat çekicidir.
Zeus Sunağı’nın güneyinde bulunan Yukarı Agora'nın güney ve kuzeydoğusu Dor düzeninde sütunlu galerilerle çevrilidir. Halkın siyaset ve ticaretle ilgili konulan yönetimle görüşüp konuşmak için toplandığı alan olan Agora’nın kuzeybatısında Agora Tapınağı bulunur.
Orta Kent
Akropol (yukarı kent) daha çok kral ailesi ile yöneticilerin, aydınların ve komutanların oturduğu, gezdiği ve toplandığı merkezdi. Bu nedenle de resmi bir niteliği vardı. Orta kentte ise doğrudan devlet yönetimiyle ilgili olmayan yapılar, halkın rahatlıkla girip çıktığı toplantı yerleri, gençlerin spor alanları, halk kesiminin tapınakları bulunuyordu.
Demeter Kutsal Alanı, 100 x 50 metre boyutlarında dikdörtgen bir platforma kuruludur. Yukarı Gymnasion’dan gelindiğinde bir çeşme ile kurban çukuru bulunan alana girilir. Buradan beş basamakla çıkılan iki sütunlu anıtsal girişe (propylaia) ulaşılır. Girişten kutsal alana 10 basamakla inilir. Tapınak alanın solunda, sunak ise tam ortasındadır. Sağ yanda ise Demeter ve Kore dinsel törenlerinin izlenmesi için 600 kişilik 10 sıra vardır. Kutsal alanın güneyini iki geçit biçiminde sütunlu bir galeri kaplar. Güneyinde ise tapınak yer alır.
Gençler Gymnasionu’nun hemen kuzeyinde birbirini izleyen iki teras üzerinde tanrıça Hera Basileia Kutsal Alanı bulunur. Gymnasionlar’a egemen bir şekilde konumlanmış olan kutsal alanın üst terasında tapınak, alttakinde ise sunak vardı. Tapmağa iki yanı korkuluktu ve 10 basamaklı merdivenle çıkılır.
Çeşitli spor dallarında çalışma ve yarışmaların yapıldığı Gymnasion kentin en büyük yapı bileşimidir. Yukarıya doğru genişleyen üç teras üzerine kurulu olan Gymnasion’un üst terası yetişkinlere, orta terası gençlere, alt terası ise çocuklara ayrılmıştı.
Yukarı Gymnasion batı galerisinin arkasında, yarım daire şeklinde yıkanma yeri olan, sütunlu avlu çevresindeki yapılardan oluşuyordu.
Orta bölümünde galerilerle çevrili alanda güreş, disk atma, uzun atlama gibi spor çalışmaları yapılırdı. Kuzeydeki galerinin arka bölümündeki salonlarda çeşitli dersler verilirdi. Bunlardan en solda olanı yaklaşık 1.000 kişi alabilecek büyüklükteydi ve burada konuşma yarışmaları yapılırdı. Güney galerisinin altında bulunan üstü kapalı koşu yolu 212 metre uzunluğundaydı.
Orta Gymnasion’un batısında gençlerin eğitim gördüğü yapılar bulunuyordu. Uzun koşu yolu doğuda Herakles ve Hermes’e adanmış tapmağa açılmaktaydı. Tapınağın duvarlarına yarışmalarda başarılı olan gençlerin adları yazılırdı. Küçük çocukların eğitimine ayrılan Aşağı Gymnasion 80 metre uzunluğunda bir terasa kurulmuş yapılardan oluşmaktaydı.
Bugün sadece temelleri kalan Asklepios Tapınağı, Yukarı Gymnasion’un batısında yer alır. Hekimlik tanrısı Asklepios adına yapılan tapınak dinsel özelliklerinin yanı sıra tıp alanında araştırma ve deneylerin gerçekleştirildiği, ünlü hekimlerin yetiştiği bir okuldu. Hastalar, bitkilerden elde edilen ilaçlar, ameliyat, su ve çamur banyolarının yanı sıra, spor, müzik, eğlence ve telkin yoluyla da iyileştirilirdi. Kutsal alanı eski Bergama kentinin güneybatısında olan tapmak İÖ 4. yüzyılda kurulmuş, Roma döneminde 1 kilometrelik bir yolla kente bağlanmıştı. İlk kuruluşundan sonra sürekli eklerle genişletilmiştir. Tapınağın çevresinde yer alan, çoğu Roma döneminden kalma yapıların başlıcaları Roma Tiyatrosu, İmparator Odası, tedavinin yürütüldüğü kür evi ya da Telephos Tapmağı ile çeşme ve havuzlardır.
Aşağı Kent
Kentin aşağı bölümünde etrafı iki sütunlu galerilerle çevrili Aşağı Agora ile heykel okulu ve evler bulunurdu. Evler içinde, sütunlu galerileri olan iki katlı Attalos Evi en dikkat çekenidir. Güneydoğuya açılan odanın kışın bile güneşle ısınması sağlanmıştır. İO 2. yüzyılda surlarla çevrilen kente güneydeki Eumenes Kapısı yapılmıştır. Kente girmek için kapıdan geçenler karşılarında ince yapılı bir sütun sırası ile karşılaşırlar. Mısır tanrısı Serapis’e adanmış tapmak eski Bergama’nın en büyük yapısıdır. Kırmızı tuğladan yapıldığı için Kızıl Avlu olarak da adlandırılır.
Roma Kenti
Bergama kentinin kuzeybatısı ile Bergama Çayı arasında Roma dönemi yerleşmesi bulunur. Burada 50 bin kişilik amfitiyatro ile 30 bin kişilik tiyatro vardı. Günümüzde Viran Kapı denilen kalıntılar tiyatronun ayakta kalan kemeridir.
Bergama, yapılan düzenli kazılarla büyük bölümü ortaya çıkarılmış bir ilkçağ kentidir. Burada kurulan Bergama Müzesi Türkiye’nin ilk arkeoloji müzesidir. Yapılan kazılarda çıkarılan birçok yapıt burada sergilenmektedir.