Boğa güreşi
Boğa güreşi, Vahşi boğalarla dövüşme sanatı. Boğa güreşi, Eskiçağdan bu vana ilgi gören bir gösteridir. Knossos (Girit: İ.O. 3000-2000) fresklerinde, boğaların üstünden atlayan gençleri canlandıran figürler vardır. Eski Roma'da insanlarla hayvanlar arasındaki dövüşler çerçevesinde, boğa güreşleri yapılmıştır. Ispanya'da XI. yy'da soyluların çevresi kapalı alanlarda at üstünde boğa güreşi yaptıkları bilinmektedir. Ama İspanyolların ulusal gösterisi olan gerçek boğa güreşi, ancak 1725'ten sonra, sıradan bir işçi olan Francisco Romero'nun, boğayı kılıç darbeleriyle öldürme tekniğini getirerek o güne kadar boğayı tekmelerle uzak tutmaya dayanan bir spor olarak uygulaman bir spor olan boğa güreşini değiştirmesinin ardından vapılmaya başlanmış ve hızla yaygınlaşmıştır. 1743'te Madrid'de ilk sürekli arena (boğa güreşinin yapıldığı daire biçimli alan stadyum) yapılmış, zaman içinde altı boğa güreşçisinin yerini, yaya boğa güreşçisi almıştır. Francisco Montes'le (1805-1850) matadorlar, pikadoru atlı boğa güreşçisi) kesinlikle ikinci plana düşürmüşler. pikador artık, matadorun ekibinin (cuadrilla) bir parçası olmuş ve boğa güreşi bir sanat haline gelmiştir.
Güreş boğaları, soylularına göre seçilip, Ortalama 1 000 hektar büyüklüğündeki özel çiftliklerde vahşi olarak büyütülür. İki yaşına geldiklerinde, dövüşçü nitelikleri belirlenmek için, tienta denemesinden geçirilir. Bu deneme sırasında, yalnızca özel bir mızrak kullanılır; çünkü boğanın, arenaya dövüş deneyi olmadan girmesi gereklidir.
Boğa güreşlerinin yapıldığı stadyumlara plaza de toros adı verilir. Çapı 50 m olan arenanın (boğa güreşinin yapıldığı alan) çevresinde, seyircilere ayrılmış amfiteatr biçiminde tribünler yer alır. Arena ile tribünler, pikadorlara yardımcı olan ekibin üyelerinin, bazen de matadorların arkasına saklanabildikleri çifte bir parmaklıkla, halktan ayrılır.
Boğa güreşi, ekibin yani cuadrillanın geçidiyle başlar. Geleneksel parlak renkli giysileri içindeki toreadorların önünden, at üstündeki borazancılar, arkalarından da penneler (yani ağır işleri yapan kişiler) gider. Toreadorlar, yani boğayla dövüşme sanatını uygulayanlar, yaya banderilloları, atlı pikadorları ve boğayı öldürme hakkına sahip matadoru içerir. Boğa güreşi, banderilloların kırmızı pelerinleriyle boğayı kışkırtmalarıyla başlar. Sonra atlı pikadorlar işe karışıp, hayvanın direncini azaltmak için, uzun mızraklarını batırırlar. Ardından banderillolar, yeniden arenaya dönüp, hayvanın boynuna uçlarında çelik bir kanca bulunan, renkli kâğıt sarılı, kısa sopalar saplarlar. Bu, boğayı daha da öfkelendirir ve dövüşçü yanını uyarır. O zaman, arenaya, elinde kılıcını sardığı muletasıyla (kırmızı kumaş) tek başına matador girer. Muletası yardımıyla ve çeşitli ayak oyunlarıyla hayvanı yorar; sonra kılıcını, omurgası ile kürek kemiğinin arasına saplar.
Boğa güreşi, zamanla estetik amaçlı bir gösteriye dönüşmüş, Manolete (19117-1947), boğa güreşini hareketlerin son derece azaltıldığı, ölçülü, ağırbaşlı bir sanat haline getirmiştir. Yakın dönemin ünlü matadorlarından El Cordobes, boğaya yakın dövüşerek, ritmi yavaşlatıp figürleri çoğaltarak, modern boğa güreşine halk kitlelerinin beğeneceği özellikleri kazandırmıştır.
Boğa güreşleri, İspanya'dan başka bütün Latin Amerika'da yaygındır. Ayrıca, Fransa'nın da bazı güney illerinde boğa güreşleri düzenlenmektedir.