BULUTSU
Bulutsular, uzayın derinliklerinde yayılan çok büyük, ama düşük yoğunluklu toz ve gaz bulutlandır. Nitekim astronomların bu gökcisimlerine verdiği nebula adı da Latince’de “sis” ya da “bulut” anlamına gelir. Bazı bulutsular puslu ve soluk bir ışık lekesi biçiminde yeryüzünden görülebilir. 20. yüzyılın ortalarına kadar yaklaşık 400 yıl boyunca, puslu ve dağınık bir ışık biçiminde görünen bütün gökcisimlerine bulutsu dendi. Sonradan bunların bir bölümünün, çok sayıda yıldız ve gaz bulutundan oluşan gökadalar (galaksiler) olduğu anlaşıldı (bak. G ö k a d a ) . Dünya’mızın da içinde bulunduğu Samanyolu Gökadası’nda olduğu gibi, başka gökadalarda da birçok bulutsu vardır. Bugün bulutsu terimi bu gökadalar için değil, yalnızca gökadaların içinde yayılan gaz ve toz bulutları için kullanılır.
Bulutsular Nasıl Oluştu
Yıldızlararası uzay, yani uzayın yıldızlar arasında kalan bölümleri de boş değildir. Yıldızlararası uzaya saçılmış olan serbest atom ve moleküller uzayda gelişigüzel dolaşır ve zaman zaman çekim kuvvetinin etkisiyle bir araya gelerek büyük bulutlar oluşturur. Yıldızlararası uzaydaki maddelerin çoğu, bütün evrenin en bol, en hafif ve en basit elementleri olan hidrojen ve helyum atomlarıdır. Ama gaz halindeki bu elementlerin yanı sıra yıldızlararası uzayda önemli miktarda toz da bulunur. Bu tozlar, daha ağır ve daha az bulunan elementlerin oluşturduğu bileşiklerin parçacıklarıdır. Aslında bu ağır elementler de, yıldızlarda oluşan ve büyük bir enerji açığa çıkararak yıldızlara ışığım veren tepkimeler sonucunda hidrojen ve helyumdan türemiştir. Milyonlarca yıl boyunca yıldızlarda süregelen bu tepkimeler sonucunda büyük miktarda karbon, oksijen, silisyum, sodyum, kalsiyum, demir ve öbür elementler oluşmuştur. Bazı yıldızlar evrimlerinin sonunda bir süpernova (patlayan yıldız) haline gelir ve ağır elementlerini uzayın derinliklerine saçan dev patlamalarla kendi kendini yok eder. Yıldızlararası uzaydaki tozlar da işte bu patlamalar sırasında saçılan parçacıklardır.
Bulutsular yıldızlararası gaz ya da toz parçacıklarının bir araya toplanmasıyla ortaya çıkabildiği gibi, süpernova patlamalarının kalıntıları da olabilir. Bazı bilim adamları yıldızların, hatta güneş sistemlerinin bulutsulardan doğduğunu kabul ederler.
Bulutsu Türleri
Astronomlar bulutsuları parlak bulutsular ve karanlık bulutsular olarak ikiye ayırırlar. Parlak bulutsular da salmalı bulutsular, yayınımlı bulutsular ve yansımalı bulutsular olarak ayrılabilir.
Parlak bulutsular ya kendileri ışık yaydıklan ya da gelen ışığı yansıttıkları için parlak olarak görülür. Eğer bir bulutsu çok sıcak bir yıldıza yakınsa, yıldızdan gelen morötesi ışınlar bulutsudaki gaz atomlannca soğurulur. Işıma enerjisi bulutsudaki gaz atomlarını iyonlaştırır; yani elektronların atom çekirdeğinin çekim etkisinden koparak serbest kalmalarına yol açar. Ama yıldızdan uzaklaştıkça morötesi ışınlar zayıfladığı için, bu elektron ve çekirdekler yeniden birleşebilir. Birleşirken de, İyonlaştırıcı ışımadan aldıkları ilk enerjiyi yeni bir ışıma biçiminde geri salarlar. Bu ışımanın bir bölümü tayfın görünür ışık bölümünde olduğu için, uzayın çok büyük bir bölgesi Dünya’dan görülebilecek parlaklıkta ışıldar. Bu tür parlak bulutsulara salmalı bulutsu denir.
Küçük teleskoplarla bakıldığında bir gezegen gibi göründükleri için gezegence bulutsular diye anılan bulutsular da salmalı bulutsu türündendir. Çalgı (Lyrae) takımyıldızında yer alan Halka bulutsu gezegence bulutsuların en tanınmış örneklerinden biridir. Bu bulutsu 1779’da ilk kez gözlendiğinde Jüpiter gezegenine benzetilmişti. Sonradan Sir William Herschel, bu tipteki bütün bulutsular için “gezegence” ya da “gezegenimsi” adını önerdi. Gezegence bulutsuların merkezinde genellikle çok sıcak bir yıldız vardır ve bulutsudaki hidrojen bulutlan evriminin ileri bir aşamasında bu yıldızdan yayılmıştır. Yayılan gaz, yıldızın morötesi ışınlarıyla iyonlaşmış durumdadır. Bulutsu yıldıza yakınken ışık saçmaz; çünkü kuvvetli ışıma bütün hidrojen gazını iyonlaştırmıştır ve elektronların yeniden çekirdekle birleşerek ışık yaymasını önler. Ama bulutsu yıldızdan yeterince uzaklaştığında ışıma enerjisi zayıflar ve gaz yeniden ışık yaymaya başlar. Bulutsu bu aşamadayken içi boş, parlak bir küre görünümündedir. Teleskopla bakıldığında bu küre tıpkı gezegenler gibi bir disk biçiminde görülür. Gezegence bulutsular öbür bulutsulara oranla çok daha küçüktür ama yoğunlukları fazladır. Samanyolu’ndaki çok sayıda gezegence bulutsudan 1.000 kadarı gözlemlenmiş ve listesi çıkarılmıştır.
Salmalı bulutsuların bir başka türü de yayınımlı bulutsular'dır. Bu bulutsuların en tanınmış örneği olan Orion bulutsusu dev boyutlarda bir toz ve gaz bulutudur. Bu kütle büyük ölçüde, birer ışıma kaynağı olarak bulutsunun parıldamasına yol açan sıcak yıldızlardan doğmuştur. Orion bulutsusu çıplak gözle görülebilen tek bulutsudur.
Bir süpernova patlamasından doğan bulut, eğer bu patlayan yıldız buluttaki gazı iyonlaştırmaya yetecek kadar ışıma yayabilen sıcak ve küçük bir kalıntı bırakırsa salmalı bir bulutsu haline gelebilir. Örneğin Boğa takımyıldızındaki Yengeç bulutsusu böyle oluşmuştur. Bu bulutsunun merkezinde, hemen hemen yalnızca nötronlardan oluşan ve büyük bir hızla dönen bir yıldız bulunur. Yalnızca birkaç kilometre çapındaki bu çok küçük yıldızda her saniye çok sayıda ışınım patlaması gerçekleşir. Bu nedenle tıpkı bir nabız gibi atan bu yıldızlara pulsar ya da atarcayıldız adı verilir.
Bazı bulutsularda, iyonlaşmaya yol açacak kadar sıcak yıldızlar bulunmaz. Ama, çevredeki daha soğuk bir yıldızdan gelen ışık, bulutsudaki toz parçacıklarına çarparak dört bir yana yansıyabilir. Bir bölümü Dünya’ya kadar ulaşan bu yansımış ışık nedeniyle bu yansımalı bulutsular da tıpkı salmalı bulutsular gibi gökyüzünde parlak bir leke olarak görülür. Astronomlar, ışığına bakarak bu iki tür bulutsuyu birbirinden ayırt edebilirler. Çünkü yansımalı bir bulutsunun ışığı, o bulutsuya ışığını gönderen yakındaki yıldızın tayfıyla aynı renkleri içerir. Kendisi ışık saçan salmalı bir bulutsunun tayfı ise, yalnızca o bulutsuda bulunan az sayıdaki elementin renklerinden oluşmuştur.
Karanlık bulutsular temel olarak toz parçacıklarından oluşur ve gökyüzünde geniş, karanlık bölgeler olarak görülür. Çünkü bu bulutsular yıldızlardan çok uzakta bulundukları için ne yıldızın ışığını Dünya’dan görülebilecek kadar yansıtabilir, ne de yıldızın ışımasıyla iyonlaşabilir. Yalnızca arkalarında kalan yıldızların ışığının önüne geçtikleri zaman karanlık bir leke olarak görülebilir. Karanlık bulutsuların arkasında kalan yıldızlar da ya hiç görülmez ya da ışığı iyice soluklaşır. Karanlık bulutsuların en tanınmış örneklerinden biri Atbaşı bulutsu, öbürü de Güneyhaçı takımyıldızında yer alaıı ve teleskopsuz da görülebilen Kömürçuvalı bulutsusudur.